Öne Çıkanlar Türkonfed Arçelik Üretim Koordinatörü Alp Karahasanoğlu Hilal Ünalmış TÜSİAD Sıçrama Yapan Şirketler GİRAY DUDA

Dünya Kupaları, ev sahibi ülkenin kaderini değiştiriyor

GİRAY DUDA

Dünya Kupası’nın ekonomik ve sosyal yönlerini, Türkiye’de spor ekonomisi konusunda en önde gelen uzmanlardan birisi olan Tuğrul Akşar ile yaptığımız söyleşide ele aldık. Tuğrul Akşar, spor ve futbol ekonomisi konularında makale ve kitaplar yazmakla kalmıyor, aynı zamanda Spor Yüksek Okullarında öğrencilere dersler veriyor. Akşar, futbolun fiilen de içinde ve çok iddialı bir lig olan Lotto Şirketler Ligi’nde çalıştığı bankanın takımının teknik direktörlüğünü yapıyor ve şampiyonluklar da kazandırmış. Tuğrul Akşar ile ‘Global Sanayici’ adına yaptığımız söyleşide Dünya Kupası’nı masaya yatırdık.

- Sayın Akşar, Dünya Kupası organizasyonlarını konuşacağız ama isterseniz konuya bizim takımdan başlayalım. Türk milli takımı Dünya Kupası’na neden gidemedi? Sizin gözlemleriniz neler?

- Bildiğiniz gibi Türk milli takımı gruptan çıkıp elemelere kalamadı. Aslında gruptan çıkabilme potansiyelimiz vardı. Grubumuzda çok da güçlü takımlar olmamasına rağmen ne yazık ki başaramadık. Bu sorunuza vereceğim yanıt, sadece  Dünya Kupası ile ilgili sorularınıza verilmiş bir yanıt değil, bizim spordaki tüm başarısızlıklarımızın temeliyle ilgili. O nedenle, izninizle bu konuda ben biraz daha  yapısal bakmak istiyorum. Öz itibariyle, aslında biz Türk futbolunun, sporunun bazı geleneksel hastalıkları yüzünden çıkamadık. Geleceğe yönelik olmaktan daha çok, hep günü kurtarmaya yönelik olduk. Oyun yerine skora endeksli politikaların peşinden koştuk. Uzun erimli düşünme yerine, kısa süreli hedeflerin peşinden koştuk. Yeterli ön hazırlıkları yapmadan sonuca yönelik planlamalar yaptık. Alt yapıya gereken önemi veremediğimiz gibi yetenek havuzumuzu işleyemedik. Oyuncularımızı mental anlamda hedefe odaklayamadığımız gibi, onları böylesi önemli bir şampiyonaya bilimsel yöntemlerle motive etme yerine, vatan-millet-Sakarya politikasıyla oyuna güdülemeye çalıştık. Maalesef, tüm bu olumsuzlukların neden olduğu kısır döngü bizi başarısızlığa itti. Ama tüm bunlardan ders aldık mı diye soracak olursanız, yine yanıtım aynı olacak. Hayır, ne yazık ki…

Biz parasal olanaklarını çok verimli kullanan bir ulus değiliz. Bu sadece futbol için değil, yaşamın tüm alanlarında böyle. Futbolda da çok önemli kaynaklarımız var, ancak bunları etkin ve verimli kullanamadığımız için, sonuç alamıyoruz.

 

TÜRKİYE FUTBOLDA ÖNCÜ OLACAK

Yine baktığımızda, Dünya Kupası’na çok sık giden bir ülke de değiliz. 1954 yılında ve 2002 yılında Dünya Kupası’na katıldık. İlkinde Güney Kore’yi yazı-tura atışıyla geçip turnuvaya katıldık ve birinci turda elendik. İkincisinde çok iyi bir sonuç aldık ve Dünya üçüncüsü olduk. Yani Cumhuriyet tarihinde bu ülke futbol takımı sadece iki kez Dünya Kupası’na gidebilmiş.

Bunun üstünde durmak lazım. Bugün bu kadar yetenek havuzu olan 77 milyonluk  nüfusu olan bir memleket, her dört yılda bir yapılan Dünya Kupası’nı ve Avrupa Kupası’nı ıskalıyorsa, o zaman bizim spor yapımıza, spor politikalarımıza  bakmak lazım. Bir de spor genel kültürümüze bakmak gerekiyor. Ne kadar spora düşkün, sportif bir milletiz? Spor kültürü olarak rakiplerimizle ne durumdayız?

20-30 YIL İÇİNDE SIÇRAMA BEKLENTİSİ

Simon Kuper, Stefan Szymanski ile birlikte yazmış olduğu, Türkiye’de Futbolun Şifreleri olarak çevrilen kitapta şunu der: “Türkiye, birkaç ülke ile birlikte önümüzdeki 20-30 yıl içinde dünya futboluna damgasını vuracak ülkelerin başında geliyor. Bunu söylerken şuna bakıyor. Hızlı gelişen bir nüfusumuz var, büyük bir futbol sevgisi var, ciddi bir genç nüfusa sahibiz, yetenek havuzumuz çok fazla, ekonomik makro göstergelerimiz olumlu. Bütün bunları topladığımız zaman, Türkiye’nin önümüzdeki 20-30 yıl içerisinde Dünya futboluna yön verecek ülkelerin başında olduğunu görüyoruz. Futbola yön verecek ülkeler arasında Amerika’yı, Çin’i de saymış.

UZUN VADELİ PLANLAR YAPMALIYIZ

Bunu İngiliz görüyor, biz göremiyoruz. Biz kendi kendimize güvenemiyoruz. Hep günü kurtaran çözümlerin peşinde koştuğumuz için, uzun vadeli planlar yapamadığımız için, altyapıya önem veremediğimiz için milli takımın futbolu beklenen kaliteden uzak oluyor. Avrupalılarla rekabet edemiyoruz. En basit rakibi geçmekte zorlanıyoruz. Oysa bu memleketin para sorunu yok. Yayın gelirleri ve diğer gelirleri topladığınız zaman yıllık 600 milyon euroya ulaşan bir parasal büyüklüğe sahiptir futbol pastası. Avrupa’da baktığınız zaman da yedinci büyük ülke. Beş büyük ligin arkasından Rusya ve sonra da biz geliyoruz. Demek ki çok ciddi bir parasal büyüklüğümüz var. Bu parayı yerli yerinde kullanamıyoruz. Kullanamadığımız için de Dünya Kupalarını, Avrupa Kupalarını ıskalayabiliyoruz. Kendi içimizde mücadele ediyoruz. Avrupa’ya çıktığımız zaman da çok büyük işler yapamıyoruz. Kulüp futbolu bazında da milli takım bazında da durum böyle.

FUTBOLU CİDDİYETLE ELE ALMAK GEREK

- Aslında milli takım kurmak da çok zor değil mi? Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde farklı takımlarda oynayan gençler çağrılıyor. Türkiye’nin değişik takımlarında o sırada formda olan futbolcular da geliyor. Birbirlerini belki de ilk kez görüyorlar. Bir iki günlük antrenmanlar sonrasında ‘hadi karşı takımı yenin’ deniyor. Bu işin böyle mi olması gerekiyor?

- Bu tespitiniz çok önemli bir konu. Futbol her ne kadar basit bir oyun gibi görünse de, çok ciddi bir sistem gerektirir. Sistematik bir yapı içerisinde kurduğunuz organizasyonlarla futbolu oynamak zorundasınız. Yoksa başarılı olma şansınız yok. Büyük takımların altyapılarına baktığınız zaman büyük ülkelerin boşu boşuna büyük takım olmadığını görüyorsunuz. Örneğin Almanya, İngiltere, Hollanda, İspanya, Fransa, İtalya hem altyapıda, hem de üstyapıda çok büyük işler başarmışlar. Sportif performansa ulaşmışlar. Sportif performanslarını parasal performansa çevirmişler. Parasal performanslarla çok güzel statlar, altyapılar, daha iyi takımlar kurmuşlar. Daha iyi okullar kurup buradan insanlar yetiştirmişler. İyi yetişen insanlarla beraber tekrar sportif performanslarını büyütmüşler. Bütün bunları yaparken de kendi marka değerlerini artırmışlar. Ama bu 3-5 yılda olmamış. Bu bir kültür değişikliği, altyapı-üstyapı değişikliği. Altyapıya çok önem veriyorlar. Bizler, altyapıya çok önem vermeyen, günü kurtarmaya çalışan, kısa vadeli kazanımların peşinden koşan bir ülkeyiz.

 YETENEKLERİMİZİ HEBA EDİYORUZ

Dediğiniz doğru. Biz kendi ülkemizde futbolcu bulamıyoruz. Gidiyoruz, birkaç milyon Türk’ün yaşadığı Almanya’dan futbolcu getiriyoruz. Aslında bizdeki potansiyel çok yüksek ama onların yetiştiriliş tarzı, onların aldığı disiplin ve sistemik gelişim bizde olmadığı için biz yeteneklerimizi heba ediyoruz. Orada ise her şey sistematik, planlı ve programlı. Hiçbir şey tesadüfe bırakılmamış. Başarı öyle geliyor. Başarı iman gücüyle gelecek bir şey değil. Vatan, millet, Sakarya ile başarının gelmesi 1960’larda kaldı. Her şey çok sistematik çünkü işin ucu paraya dayanıyor. Her turnuvanın sonunda ulaşılacak çok büyük rakamlar var.

DÜNYA ŞAMPİYONU 35 MİLYON DOLAR ALACAK



Bu yıl Brezilya’da yapılacak olan Dünya Kupası 576 milyon dolar para dağıtacak. Kazanan da 35 milyon dolar para alacak. Bunu Avrupa açısından değerlendirirsek, Şampiyonlar Ligi’ni kazanan 55-60 milyon Euro para alıyor. Yine baktığınız zaman Avrupa Kupası’nı kazananlar 25-30 milyon Euro para alıyor. Bu kadar büyük paraların geçtiği yerlerde, bu kupalara ulaşmak çok ciddi, sistematik, düzenli, planlı, stratejik çalışmayı gerektirir. Tesadüflere bağlı olarak bunu alamazsınız.

YARIŞMA VE GELİŞME FIRSATI YARATMALIYIZ

Biz, kervan yolda düzülür, istim arkadan gelir, yaklaşımı içindeyiz. Sahaya çıkalım, gerisini hallederiz, anlayışı var. Bunlar artık kalmadı. Önce planlar yapılıyor, amaç ve strateji saptanıyor. Ona uygun okullar açıyor ve çocuklar yetiştiriyor. Onların gelişimi ile yakından ilgileniliyor. O çocukların başlarında koçları, mentorları, menajerleri var. Çocuk kendi başına bırakılmıyor. O yaştaki çocuklar her yöne gidebilir. Spor adamları buna bakıyor. Böyle olunca başarı da geliyor. Sonuçta oradaki 4.5 milyon Türk, buradaki 77 milyon Türk’ün performansından daha iyi performans ortaya koymuş oluyor. Aslında olayın oradaki 4.5 milyon Türk’le ilgisi yok. Belki orada yaşayanlardan çok daha yetenekli çocuklar var bizim ülkemizde. Ama oradaki sistematik, planlı, programlı yapı onlara bir yarışma ve gelişme fırsatı veriyor. Biz ise, bunu yapamıyoruz. Böyle olunca da bizim bu tür büyük organizasyonlarda performans koymamız ve büyük kupalara talip olmamız çok mümkün olmuyor.

FUTBOLUN MİLLİ TAKIMI, KULÜP FUTBOLU OLMAZ

- Belki de bu nedenle büyük takımlarda yabancı futbolcu getirme ve oynatma sevdası var. Devre arasında bir takım futbolcular getirildi ve şu anda bunların futbol kaliteleri çok fazla tartışılıyor. İçeride bunların yeteneklerinde futbolcular yok mu?

- Şöyle bir yanlış var. Deniliyor ki, milli takımlar yarışma yeridir. Ne demek bu? Milli takımda süre sınırlı. Sen buraya yetenekli, yeteneksiz, onu bırakalım bir tarafa, yaşlı genç kişileri alırsın, bu kadroyu oluşturursun. Bu şekilde başarıya ulaşırsın mantığı ve söylemi içinde hareket ediliyor. Ne yazık ki, bunu geçmişte, Mustafa Denizli, Fatih Terim ve diğer antrenörler yaptı. Abdullah Avcı, “ben geleceğin takımını kuracağım”, diye geldi. Ama biz hep kısa süre içinde çok büyük başarılar beklediğimiz için, ona bir turnuva dönemini tamamlama sabrını bile göstermedik. Son dört- beş maçımıza kurtarıcı olarak Fatih Terim’i getirdik. İşte bizi yıkan, başarısızlığa mahkum eden anlayış bu. Oysa, Fatih Terim de başarıya ulaşırken, yeni bir jenerasyon yakalamış ve hem Galatasaray’ı hem de Milli takımı başarılara ulaştırmıştı. Biz bu konularda çok aceleciyiz. Zamana asla tahammülümüz yok. Oysa, futbolda başarı ancak, sabırla, alt yapıya yatırımla gelir.

ALTYAPI YATIRIMI SABIR İSTER

Ekonomide de bilirsiniz, alt yapıya yapılan yatırımlar başta gözle görülmez ve uzun süre sonra ekonomiye hasıla olarak katkı sağlamaya başlar. İşte futbolda da böyle. Beklemek, sabretmek, futbol doğrularının gereklerini yaşama uygulamak gerekir. Kısacası, söylemek istediğim, futbolun milli takımı, kulüp futbolu olmaz. Sonuçta kulüplerde oynayan çocuklar da gelip milli takımda oynuyor. Türk futbolcu bizde yabancısı da gidip kendi ülkesinde oynuyor. Dolayısıyla onlara sen ne disiplin, ne terbiye ve futbol bilgisi verirsen onlar da onu oynuyorlar. Milli takım yarışma yeri, ben 35 yaşında da olsa onu alır oynatırım, diyemezsin. Öyle bir dünya yok. Bileşik kaplar teorisi. Sokaktaki adam neyse milli takımda da aynısı var. Bizim her işimiz acele. Çünkü her şeyi çok kısa zamanda yapmak istiyoruz. Atatürk’ün dediği gibi, “az zamanda çok iş yaptık”. Biz öyleyiz, çünkü bizim zamanımız yok. Batıda 200-250 yılda gelişen endüstri devrimini, burjuvazinin gelişimini biz 1923’ten bu yana 90 yılda yapmaya çalışıyoruz. Biz her şeyi kısa zamanda yaptığımız için hiçbir şeyi planlamıyoruz.

FUTBOLU İLERİ TAŞIMA PROJESİ DURDU

- Fatih Terim, Milli Takımın başında bunu değiştirecek çalışmalar yapacağını söyledi ama ne yapacağını göreceğiz.

- Fatih Terim sportif direktör olarak getirildi. Yeni bir unvan verildi. Fatih Terim, tüm Türkiye’de Türk futbolunun geleceğini emanet edeceği veya Türk futbolunu ileriye taşıyacak yeteneklerin tespit edilip yetiştirileceğini ve milli takıma kazandırılacağını vaat ediyor. Ama ben şimdi şunu söyleyeyim. Türkiye Futbol Federasyonu, 2010 yılında, Mahmut Özgener yönetiminde, ‘Türkiye’yi Futbolla İleri Taşımak’ diye bir strateji oluşturdu ve bir kitapçık yayınladı. O kitapçıkta mesela Türkiye’de yıllar itibariyle neler yapılacağı ve nasıl gelişme kaydedeceğimizin planları oluşmuştu. Türkiye, o stratejiye göre önündeki Dünya ve Avrupa kupalarına katılacaktı. Türk takımlarından en az birisinin yine Avrupa kupalarında final oynaması amaçlanacaktı. Altyapı çalışmaları yapılacaktı. Niye olmadı? Çünkü bizde devamlılık yok. Bir başkan gidip yenisi geldiğinde kurumsal devamlılık bitiyor. Herkes kendi kafasındakini uyguluyor.

SİYASET FUTBOLDAN ELİNİ ÇEKMELİ

Şimdi Fatih Terim’le beraber böyle bir hamle başladı. Bu güzel, olumlu bir şey. Ama tek başına yetmez. Daha geniş katılımlı, stratejik bir yapılanma olması lazım. Futbol Federasyonu ciddi olanakları olan bir kurum ve Türk futbolunu da o organize ediyor. Böyle bir kurum, Türk futbolunu ileriye taşımak için sportif, iktisadi, yönetsel ve  hukuksal anlamda yapabileceği çok şey var. Eğer bunları yapabilirse Türk futbolu bir yere gelir. Yoksa sadece Fatih Terim’in tek başına yapabileceği bir iş değil. Bu bir ekip işi. Oradaki yöneticilerin kafa yapısının buna uygun olması lazım. Siyasetin futbol üzerindeki etkisinin kalkması lazım. Siyaset futbola elini uzattığı zaman sağlıklı kararlar alamıyorsunuz.

AMATÖR SPORLARA KAYNAK AKTARILMALI

Öbür taraftan bakıyorsunuz Ligin en büyük sponsoru devlet kurumları. Spor Toto Süper Lig’i, PTT de Birinci Lig’i destekliyor. Ziraat Bankası Federasyon Kupası’nı destekliyor. Aslında bu bir yerde de haksız rant transferi. Sizden bizden alınan paraların profesyonel kulüplere aktarılması. Bunu niye isteyeyim? Amatör kulüplere ve olimpik sporlara yapılan yatırım ve yardımlara evet. İstanbul Büyükşehir Belediyesi geçen yıl 6-7 milyon euroluk transfer yaptı. Bu parayı nereden buluyor? Tabii ki bizden. Amatör ve olimpik sporlara yapacağın harcamalara evet ama profesyonel spor kulübünde yılda birkaç milyon Euro kazanan sporculara para akıtıyorsan bu yanlıştır. Sosyal adalete uymaz. İşte bütün bunları toplayınca siyasetin bu işin içinde çok olduğunu görüyorsunuz. Siyaset bu işte ne kadar az bulunursa futbol o kadar ileriye gider. Bugün Futbol Federasyonu’nun genel yapılanması ve genel kurul üzerinde siyasetin çok büyük etkisi var. Başkanın seçilmesinden genel kurulda kurulların oluşmasına kadar her aşamada siyasetin icazetiyle işler yapılıyor. O da bizim gelişimizi sağlıklı kılmıyor. Yapmak istediğiniz şey siyasete aykırı ise yapamıyorsunuz.

DÜNYA KUPASI DEV BİR ORGANİZASYON

- Türkiye aynı yaklaşımla önümüzdeki Avrupa Kupası’na hazırlanacak herhalde, öyle gözüküyor değil mi?

- İlk olarak 2016 Avrupa Kupası ve 2018 Dünya Kupası var. Eskisi gibi devam edersek her ikisine de gitmenin zor olacağını şimdiden söyleyebiliriz.



- Dünya Kupası, dünyanın en büyük ve renkli organizasyonlarından birisi. Milyarlarca kişi maçlar sırasında başka bir dünyada yaşıyor. Ev sahipleri açısından bakacak olursak Dünya Kupası organizasyonunu yapmanın onlara faydası ne oluyor? Neden Dünya Kupası’na herkes talip oluyor?

- Şöyle bakmak lazım. Bir kere Dünya Kupası çok ciddi bir organizasyon. Yani bu işi yapan FIFA’nın ve organize eden ülkelerin ciddi giderleri, harcamaları ve bu işten gelirleri var. Tabii bunu izlemek isteyen taraftarın da ciddi para harcaması gerekiyor. Eğer yerinde izlemek isterseniz oraya seyahat etmek zorundasınız. Turnuva, ister istemez sizde talep değişikliği yaratıyor. Mesela, 4K televizyonlar satışa sunuldu. 3D maçlar olacak siz 3D televizyon satın alacaksınız. Seyahatleriniz olacak. Logolu ürün satışı, tekstil, elektronik, iletişim, bilişim daha bir çok sektörde kupa nedeniyle üretilecek veya sağlanacak hizmet ve ürünlere talep göstereceğiz. Sonuçta yeni masraflar yapılacak. Bütün bunları topladığınızda Dünya Kupası bir yanıyla ciddi bir organizasyon, iktisadi kurallara göre bir yerde bir harcama varsa bir yerde de bunu yapacak bir gelir vardır. Veya bu harcamalardan gelir doğar. Birisinin harcaması başka birisinin geliridir. Bu, sonucu sıfır olan bir oyundur.

MİLLİ GELİRİ ARTIRIYOR

Dünya Kupası organizasyonlarının artı avantajları da var. Oraya giden takımlara ve şampiyon olacak takımlara avantajlar sağlıyor. Maçlarda çok başarılı olan futbolcuların piyasaları açılıyor, bonservis fiyatları yükseliyor. O oyuncunun oynadığı takımın değeri yükseliyor. Yani baktığınız zaman Dünya Kupası yararlı bir organizasyon. Herkese faydası var.

Yine, şampiyonayı düzenleyen ülke ciddi turist çekiyor. Ülke, kupaya hazırlık için ciddi sportif tesis yapıyor. Ulaşım, güvenlik, konaklama, ve daha bir çok alanda ciddi ve kalıcı yatırımlar yapılıyor. Tüm bunlar, o ülkede harcamalar yönünden milli gelirin artmasına olumlu katkı sağlayan faktörler…

GÜNEY AFRİKA ZARAR ETTİ

Şuradan bakacak olursak Dünya Kupası’nı organize eden ülkelerin iktisadi büyümelerine de olumlu etki sağlıyor. Bunu yaptığınız zaman sizin çok önemli gelir kalemleriniz oluyor. Gelir kalemleri için başlangıçta ciddi bir harcama yapıyorsunuz. Kupayı kazanan ülkelerdeki organizasyonu yapan ülkelerdeki ekonomik gelişmeye baktığınız zaman, diyelim ki 2010 yılında Güney Afrika’da düzenlenen Dünya Kupası ilk defa zarar eden, katkısı negatif olan bir organizasyon olmuş. O da şundan kaynaklanıyor. Yaklaşık 3.5 milyar dolar dolayında bir harcama yapıyorlar. Bunun karşılığında 1.5 milyar dolara yakın bir gelir elde ediliyor. Bu 3.5 milyar doların büyük bir kısmı da stat inşaatına gitti.  Aslında çok ciddi altyapısı, teknolojik gelişmişliği üst düzeyde olan, makro göstergeleri iyi olan ülkelerde bunun olumlu etkisi çok fazla oluyor. Örneğin, 2006 yılında Almanya’da bu iş organize edildiği zaman, kupa, ertesi yıl Almanya’nın büyümesine yüzde 2.7 katkı sağlamış. Bu çok ciddi bir katkı. 2010 yılında düzenlenen Güney Afrika’daki organizasyonun etkisi Yüzde - 0,2 olmuş. 2002 yılında Kore ve Japonya’da düzenlenen Dünya Kupası da yüzde 2 oranında olumlu etki sağlamış.

KRİZDEKİ İSPANYA BÜYÜDÜ



Kazanan ülkelere de baktığınızda şunu görüyorsunuz. Örneğin, 2010 yılında Dünya Kupası’nı İspanya kazandı. Biliyorsunuz 2008 yılında Dünya Krizi vardı ve bu nedenle İspanya ekonomisi büyük sıkıntılar içine girmişti. Kupanın düzenlenmesinden önceki yıl milli geliri yüzde -1.3 iken İspanya Milli Takımının kupayı kazanması ekonomiye yüzde 2.5 gibi olumlu etki sağladı. Bu önemli bir rakam. Örneğin, 2006 yılında Almanya’da yapılan Kupayı İtalya kazandı. Bunun İtalya’nın büyümesine yüzde 1.3 olumlu etkisi olmuş. En büyük etkiyi de 1986 yılında Arjantin’de düzenlenen Dünya Kupası’nda görüyoruz. O yıl Arjantin’de düzenlenen Dünya Kupası’nın ekonomiye etkisi yüzde 7.14 olmuş.

ÇARPAN ETKİSİ ÇOK OLACAK

Bunlar nasıl olmuş. Şöyle bir örnek verelim. Almanya’da düzenlenen organizasyonun en büyük avantajı ulaşım kolaylığı. Saat farkı Almanya’da ve Güney Afrika’da fazla yoktu. Ama altyapısı, iletişim olanakları, teknolojisi farklıydı. Tesisleri çoktu. İlave katma değer sağlayacak satış organizasyonlarının olması önemliydi. İklimi ve her yere yakın olması çok önemli unsurlardı. Güney Afrika’ya uzun bir yolculuktan sonra gidebiliyorsunuz. Harcama yapacağınız şeyler, yerler bile sınırlı. Yani çarpan etkisi çok fazla olmuyor. Avrupa’da ve Amerika’da yaptığınız zaman 2 birim kazanıyorsanız bunu nispeten gelişmemiş olan ülkelerde yaptığınız zaman binde 5-6’sı kadar etkisi ancak oluyor.

En önemli şey turizm geliri. Bu sene Brezilyalılar 650-700 bin kişinin Brezilya’yı ziyaret etmesini bekliyorlar. Maçlar Brezilya’da kimisi yenilenen ve kimisi yeni yapılan  12 statta oynanacak. Varsayımsal olarak bu organizasyondan 11 milyar dolar gelir bekliyorlar.   

GÜNEY AFRİKA 2.5 MİLYAR DOLAR ZARAR ETTİ

Stadyum harcamalarına baktığımızda Güney Afrika’nın 1.48 milyar dolar harcadığını görüyoruz. Ulaşım için 1.2 milyar dolar harcandı ve diğer giderlerini de hesaplayınca Güney Afrika’da düzenlenen Dünya Kupası’nın maliyetinin 3.5 milyar dolara yükseldiğini görüyoruz. Bunun karşılığında elde edilen para 1 milyar dolar dolayında. Sonuçta 2.5 milyar dolarlık bir zarar gözüküyor.

Şimdi, Brezilya’da da görüyoruz, Güney Afrika’da da vardı. İnsanların gelişmişlik seviyesi düşük olduğu için, temel ihtiyaçlarını bile karşılamakta zorluk çektikleri için böylesi stat harcamalarına karşı büyük gösteriler yapılıyor. Adam diyor ki, kardeşim önce benim karnımı doyur. Güney Afrika bir futbol ülkesi değil. Organizasyon bitince o statlar dolmadı.

BREZİLYA’NIN YÜZDE 21’İ YOKSUL

- Belki Brezilya için aynı şeyi söyleyemeyiz ama orada da tepkiler yükseldi.

Evet, Brezilya’da da çok ciddi gösteriler oldu. Bu ülkede yüzde 7’ye yakın bir enflasyon var ve nüfusun yaklaşık yüzde 21’i yoksulluk sınırının altında. Biz burada aç iken siz bir aylık süre için milyarlarca dolarlık harcama yaparsanız siz bizim sosyal refahımıza katkı sağlamıyorsunuz, diyorlar. Bu işten Brezilya halkı değil FIFA kazanç sağlıyor. Futbol ülkesi olan ülkelerde bile eğer sosyal gelişmişlik düzeyi yeterli değilse, organizasyonlarda çok büyük problemlerle karşılaşıyorsunuz.

Güney Afrika’da su, elektrik gibi konularda sıkıntılar yaşanırken siz maçların oynandığı saatlerde gecekonduların elektriğini kesip stada elektrik verdiniz. Brezilya’nın da bundan çok farkı yok.

- Peki FIFA, Dünya Kupası’nın iyi bir kazanç sağlıyor mu?

- Evet, onu da söyleyelim. FIFA, 2010 Dünya Kupası’nda yaklaşık 3.5 milyar dolar para harcamış. Buna karşılık 4 milyar 189 milyon dolar gelir elde etmiş. Sonuçta baktığınızda 631 milyon dolar kar elde etmiş.

576 MİLYON DOLAR DAĞITACAK

- Bence iyi para kazanmış.

- FIFA için iyi bir para bu. FIFA’nınki güvenli. Sana organizasyonu veriyor. Yer göstermek, stadı yapmak sana ait. O hiçbir şeye karışmıyor. Ben yayın hakkını satarım, biletlerini satarım, sponsor bedellerini alırım, reklamını alırım ve bu işi organize ederim, onun dışında her şeyi sen yaparsın, diyor. 2010 yılında düzenlenen  turnuva nedeniyle 631 milyon dolar net kar etmiş. Tabii FIFA’nın turnuvaya katılan ülke takımlarına dağıttığı para da var. 2010 yılında 380 milyon dolar para dağıtmış. Mesela kazanana 30 milyon dolar vermiş. Gruplara katılan takımlara 128 milyon dolar vermiş. İkinciye 24 milyon dolar vermiş.



Bu yıl dağıtacağı para 576 milyon dolar. Yani toplam ikramiye yüzde 51 oranında arttırmış. Dolayısıyla bunu artırırken şunun hesabını yapıyor. Ben bu işten ne kadar çok para kazanırım. Bakınca görüyorsunuz ki Güney Afrika 2.5 milyar dolar zarar ederken FIFA 631 milyon dolar kar etmiş.

Brezilya tabii farklı bir ülke. Yaklaşık 2.5 trilyon dolar milli geliri var. Kişi başına milli geliri 11.900 dolar. Ciddi bir yoksulluk var. Nüfusunun yaklaşık yüzde 21’i açlık sınırının altında. Cari açıkları 77 milyar dolar, bize çok benziyor. Enflasyonları da yüzde 7’ye yakın. Benim tahminim Brezilya bu işten iyi para kazanır. Çünkü orası bir futbol ülkesi.

Brezilya dünyaya futbolcu ihraç eden bir ülke. Futbol gelirlerinin yaklaşık üçte birlik kısmını ihraç ettiği futbolculardan kazanıyor. Tüm dünyada 10 binin üstünde bonservisli Brezilyalı futbolcu var.

MARACANA YENİLENDİ

- Brezilya, yenilenen ve yeniden yapılan statları Dünya Kupası sonrasında da kullanabilecek bir ülke.

- En büyük statları Maracana çok eskimişti. Brezilya'nın 1950 FIFA Dünya Kupası'na ev sahipliği yapmaya hak kazanmasının ardından turnuva için yeni bir stadyum yapılmasına karar verilmişti işte, Maracana  bu amaçla 1948’te yapılan ve 190 bin kişilik dünyanın en büyük stadıydı. Ama çok eskimişti. Şimdi onu yenilediler. Resmi olarak 190.000 kişi kapasiteli stadyuma, büyük maçlarda 200.000 kişi alınabilmektedir. Ligdeki seyirci rekoru ise Ağustos 1963'te 2-2 biten Flamengo-Fluminense  karşılaşmasında 177 bin 656 seyirciyle kırılmıştır. Stadın kapasitesi ilerleyen yıllarda FIFA standartları gereği 95 bine düşürülmüş ve yenilenme için tam 90 milyon dolar para harcanmıştır. Şimdi kapasiteyi biraz daha azaltıp 78 bine düşürdüler. Yani, kapasiteyi küçültüp konforu artırıyorlar, endüstriyel stat formuna kavuşturuyorlar. Bu iş için 200 milyon dolara yakın Brezilya hükümeti para harcayınca, halk ayaklandı, çok büyük gösteriler oldu. Yeni statlar da yapıldı. Ama bakın Japonya ve Kore’de yapılan statların bazıları daha sonra söküldü. Fakat, Brezilya farklı. Futbol ülkesi. Bu statlar orada sökülmez ama dolmaz da…

- Dünya Kupası Türkiye’de yapılacak olsa, çok fazla yeni stat yapmaya gerek olur mu? Yepyeni, güzel statlarımız var.

- Bu organizasyonda bir kente iki stat verilmiyor. İstanbul’da tek bir stat seçilir ve bugünkü koşullarda yapılacak yer ya Türk Telekom Arena veya Olimpiyat Stadı olur. İstanbul, Bursa, Kayseri, Ankara, Adana ve İzmir’de maçlar yapılır. Türkiye bu organizasyonu yapar mı, evet yapar. Ama bu işlerin de arkasında siyaset var. Brezilya bunu ikinci kez düzenleyen bir ülke. İlki 1950’de düzenlenmişti. Biz hiç düzenlemedik. En son olimpiyatlara talip olduk, onu da vermediler. Avrupa Kupası’nı vermek istiyorlar. Ama UEFA önceden tek ülkede yapılan organizasyonu ikiye çıkardı ve şimdi de her maçın bir başka ülkede yapılması düşüncesi var. O zaman da bir esprisi kalmıyor. Bizim Hükümetimiz garanti de verdi. Türkiye’de futbol seviliyor. Yapılan statlar turnuva sonrasında da kullanılır.

 - Yeni tesis, kuruluş ve altyapıların hazırlanıp sunulması da küçük bir kazanım sayılmaz değil mi?

- Evet, çok faydalı ve her zaman kullanılabilecek yatırımlar yapılıyor. Böyle bir organizasyonu alırsanız, örneğin FIFA futbolcuların barınacağı yerler, antrenman yapacağı tesisler, ulaşım yolları, tribünleri, metrosu ile çok yakından ilgileniyor.  Seyirciler sıkışmadan seyahat edecek, futbolcular maçlara geç kalmayacak. Onları bana göster diyor. Yeterince otelin var mı, yer göster diyor.

Son olarak şunu söyleyeyim, FIFA, Dünya Kupası şu ülkede yapılacak, dediği andan itibaren o ülkenin kaderi değişmeye başlıyor. Turizm çok önemli bir faktör olarak ortaya çıkıyor. O ülke, artık gidilebilir, tercih edilebilir bir ülke düzeyine geliyor ve bunun avantajını kullanıyor. Sporun ekonomik etkisi bu ülkelerde, gelişmişlik düzeyine göre önemli etkiler yapıyor. 
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner112

banner111

banner110

banner109

banner108

banner106