18 Nisan 2015... Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la Kazakistan seyahatinden dönüyoruz... Uçakta sorularımızı yanıtlarken konu başkanlık sistemine yoğunlaştı. Erdoğan, ekonomiyle ilgili çarpıcı bir ifade kullandı:

- 3 yıldır ekonomide patinaj yapıyoruz...

Ardından ekledi:

- Kişi başına milli gelirde 10 bin doları yakaladık ama orayı aşamadık. Biz şimdiye kadar 15 bin dolara çıkmayı hedefliyorduk, olmadı...

Sözünü ettiği patinaj ortamından çıkmaya tek parti iktidarının yetip, yetmediğini sordum, yanıtladı:

- Yetmiyor... Çünkü birileri adeta bileklerinize zinciri takıyor. Sizi olduğunuz yerde patinaja mahkum ediyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 12-16 Şubat 2017 tarihleri arasındaki Bahreyn, Suudi Arabistan ve Katar’ı kapsayan seyahati sırasında anayasa değişikliğinin Komisyon Başkanlığını yürüten Başdanışmanı Prof. Şükrü Karatepe’yle 16 Nisan 2017 günü referandumda oylayacağımız“Cumhurbaşkanlığı Sistemi”ni konuştuk.

Prof. Karatepe, Prof. Haluk Alkan, Prof. Yavuz Atar, Prof. Yılmaz Bingöl, Prof. Gonca Bayraktar Durgun ve Mehmet Uçum’dan oluşan ekiple Cumhurbaşkanı Erdoğan’a sundukları “Sorularla Cumhurbaşkanlığı Sistemi” metnini benimle paylaştı.

Hazırlanan kitapçıkta ekonomiyle ilgili şu soru vardı:

- Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ile ekonomik gelişme arasında nasıl bir ilişki var?

Yanıtta, ekonomik gelişmenin siyasi istikrarla doğrudan bağlantılı olduğuna işaret edilip, şu mesaj verildi:

- Ülke idaresindeki bir boşluk veya siyasi istikrarsızlık yatırımcılar için güven telkin etmeyen, belirsiz bir ekonomik ortam ifade eder.

Türkiye siyasi tarihinin zayıf, başarısız ve istikrarsız koalisyon örnekleriyle dolu olduğu üzerinde duruldu:

- Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde 5 yıllık belli bir süre için seçileceği ve başkanın seçilememesi gibi bir ihtimal söz konusu olmadığı için hükümet kuramamak veya zayıf bir koalisyon kurmak gibi durumlar da söz konusu olmayacak.

Kuvvetler arasında görüş farklılıklarının bu sistemde de yaşanabileceğinin altı çizildi:

- Sıkı denetime tâbi, sağlam bir hükümet idaresi güçlü bir ekonomiye zemin hazırlayacaktır.

Yürütmenin tek elde toplanmasının etkisine vurgu yapıldı:

- Yürütmenin tek elde toplanması, bürokrasinin siyasi iradenin kontrolüne geçmesi, bürokrasi ile siyaset arasındaki zaman yönetimi uyumsuzluğunun ortadan kaldırılması; hızlı, etkin ve verimli karar alma olanaklarını çoğaltacağından bu durumun ekonomik süreçlere olumlu yönde etki yapması beklenebilir.

16 Nisan’da sandıktan “Evet” çıkarsa, ekonomide 3-4 yıldır yaşanan “patinaj dönemi”nin biteceğinin işaretleri görülebilir mi?

Bütçe için Meclis ile uzlaşma tercih edilir

Anayasa değişikliğini hazırlayan Komisyon’un Başkanı, Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Prof. Şükrü Karatepe başkanlığındaki ekip “Sorularla Cumhurbaşkanlığı Sistemi” metninde bütçeyi de gündeme getirdi, şu soru soruldu:

- Bütçenin teklif edilmesi ve Meclis’te onaylanması nasıl olacak?

Yanıtta mevcut sistemde bütçe kanunu tasarısını hükümetin hazırlayıp Meclis’e sunduğu anımsatıldı:

- Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde ise bütçe kanun teklifini hazırlamak Cumhurbaşkanının yetkisinde olacak. Ancak bütçenin yürürlüğe girmesi için TBMM’nin onayı gerekiyor. Meclis’in bütçeyi kabul etmeme yetkisi ve kabul ettiği bütçenin harcamalarını da denetleme sorumluluğu var.

Meclis’in bütçeyi onaylamaması durumunda neler olacağı şöyle anlatıldı:

- Meclis, Cumhurbaşkanının sunduğu yeni bütçeyi kabul etmezse veya geçici bütçe çıkarmazsa, önceki senenin bütçesi yeniden değerlendirme oranında arttırılarak yürürlüğe konulacak ve böylece sistem içi tıkanıklık bertaraf edilmiş olacak.

Bu durumda Meclis’in üstünlüğünün korunduğu savunuldu:

- Çünkü yeniden değerleme oranında önceki yıl bütçesini artırmak sadece enflasyon oranında gerçekleşeceği için, Cumhurbaşkanı ilave mali kaynağa sahip olamayacak. Bu sıkıntıyı yaşamak istemeyen Cumhurbaşkanı Meclis’e kabul edilebilir bir bütçe teklif etmeyi, başka bir ifadeyle, Meclis ile uzlaşmayı tercih edecek.

Suriyeli mülteci faturası 25 milyar dolara ulaştı

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Bahreyn’de Barış Enstitüsü’nde konuşurken, Suriyeli mültecilerin Türkiye’ye maliyetini ortaya koydu:

- Ülkemizde 2.8 milyon Suriyeli, 300 bin Iraklı mülteciyi misafir ediyoruz. Mülteciler için bugüne kadar STK’lar dahil 25 milyar dolar harcadık.

Avrupa Birliği’nin (AB) söz verdiği desteği yerine getirmediğini belirtti:

- 3 milyar Euro göndereceklerini söylediler. Bugüne kadar 725 milyon Euro aktarabildiler. BM Mülteciler Konseyi’nden de 520 milyon dolar gelebildi.

Mülteci bütçesini karşılamanın zorlaştığını vurguladı:

- Bütçeyi karşılamak bizim için zor olsa da kapımızı Suriyeli kardeşlerimize kapatmayacağız...

Erdoğan’ı dinlerken düşündüm:

- Suudi Arabistan, Katar, Bahreyn... Neden mülteciler için en azından 1’er milyar dolar vermez...

Erdoğan, bu sorunun yanıtını uçaktaki sohbette şu sözleriyle kısmen vermiş oldu:

- ABD Başkanı Trump, Suriye’de oluşturulacak güvenli bölgedeki yapılaşmanın maliyetini Körfez ülkeleri üzerinden çözeceğini söyledi...

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner112

banner111

banner110

banner109

banner108

banner106