Bu ay yazımız rekabetin en üst düzeye vardığı üretim ve satış sektörlerinde varlık mücadelesi sürdüren değerli işadamlarımıza yönelik olacak. Geçtiğimiz yerel seçimler öncesi başlayan döviz kurlarındaki oynaklık son iki aylık süreçte iyice dikkat çekici olmaya başladı.

Danışmanlık verdiğimiz her şirkette ilk sorduğumuz sorulardan bir tanesi maliyet ve satış rakamlarının hangi kurlardan oluştuğunu oranlamaları ve bunu görsel hale getirdikten sonra değişik senaryolardan nasıl etkileneceklerini belirlemeleriydi. Örneğin bir şirket düşünelim;

•    Toplam maliyet: Yüzde 65 hammadde, yüzde 15 işçilik, yüzde 8 yönetim giderleri, Yüzde 12 diğer giderler olsun. Ve hammaddeyi USD ile aldığı için maliyet girdilerinin yüzde 65’i USD ve kalan yüzde 35’i TL olsun.

•    Diğer bir firma düşünelim Toplam Maliyet yine aynı fakat hammadde yüzde 65 oranında EURO ile satın alınmış olsun.

•    Her iki firma da Avrupa’ya ihracat yapmış olsun ve EURO üzerinden fatura kessin ve tahsilat yapsın.
Kurlardaki değişiklik bu iki firmayı nasıl etkileyecektir?

Etkileşim her iki firma için farklı olacaktır;

•    Birinci firma toplam maliyetinin yüzde 65’i USD olduğu için, kurdaki değişkenlikten dolayı son altı ay zarfında dolar bazında zarar etmiştir. Bu zararın boyutu (TL değişkenliğini sıfır kabul edersek) EUR-USD paritesinde 1.30’dan 1.13 seviyesine gerilemesi neticesinde 1.30/1.13= Yüzde 15 olacaktır. Maliyetlerin yüzde 65’i bu değişimden etkileneceği için Yüzde 65 x Yüzde 15= Yüzde 9.75 kadar zarar ettiğini söyleyebiliriz.

•    İkinci firma ise EURO alıp EURO sattığı için yüzde 65 hammadde girdisinde bir değişkenlik olmadığı için iyi veya kötü bir şey hissetmeyecektir.

O halde; şirketler satın alma kalemleri ve satış kalemleri üzerinden kur değişim risklerini belirlemeliler ve bu kurlar artı veya eksi yönde değiştiğinde ne yapacaklarını bilmeli değiller mi?

Örneğin geçmiş yıllarda devalüasyon olduğu dönemlerde Türk işadamlarının ihracattan başka bir çare görmediği dönemde özellikle İtalyan müşterilere gidip devalüasyonu anlattıkları dönemden bu yana TL’de her değer kaybı yaşandığında Avrupalı müşterilerin devalüasyon farkından haklarını istediklerini çok iyi biliyoruz. Bunu onlara biz öğrettik. Son dönemde TL, USD karşısında yüzde 10 değer kaybetti ve Avrupalı müşteri bundan payını istiyor.

Avrupalı müşterilere “satmak” için öğrettiğimiz bu güzel bilgiyi bizlerin de uygulama ve yönetme vakti geldi sanırım.

İşin doğrusu ise; müşteri ile anlaşma yaparken lehine ve aleyhine durumları öngörerek oluşacak değişkenliklerden meydana gelecek riskleri nasıl göğüsleyebileceğimizi mutabık kalmaktır. Durum ortaya çıktıktan sonra müzakere etmek bir taktik olabilir veya baştan bunu belirtmiş olmak size bir hak sağlamayabilir.

Ama unutmayın; eğer müzakereciyseniz bu veriler size gerekecektir.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner112

banner111

banner110

banner109

banner108

banner106