Nihai tüketicinin çevreye duyarlılık konusundaki talep ve beklentileri artarken etik, çevreye ve insana duyarlı yatırımcıların da ön plana çıkması artık bu konunun ne kadar önemli olduğunu bizlere gösteriyordu. Şimdi ise tüm dünya ticaretini kontrol eden Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) konuya el attı. Bu işin ciddiyetini anlamamız için verilen en çarpıcı gelişme olarak karşımıza çıkıyor.

….

Köşemizde düzenli olarak çevreye duyarlı ve sürdürülebilir ürünlerin ön plana çıktığı bir ticaret anlayışına gidildiğini ve bu nedenle firmalarımızın bu konulara önem vermesi gerektiğini söylüyorduk. Nihai tüketicinin bu konudaki talep ve beklentileri artarken etik, çevreye ve insana duyarlı yatırımcıların da ön plana çıkması artık bu konunun ne kadar önemli olduğunu bizlere gösteriyordu. Şimdi ise tüm dünya ticaretini kontrol eden Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) konuya el attı. Bu işin ciddiyetini anlamamız için verilen en çarpıcı gelişme olarak karşımıza çıkıyor.

DTÖ, daha önce 2014 yılı itibarıyla çevresel yükü az olan ürünlerde çoklu serbestleşme girişimine gideceğini belirtmiş ve Amerika, Avustralya, Kanada, Çin, Kosta Rika, Avrupa Birliği, Hong Kong, Japonya, Güney Kore, Yeni Zelanda, Norveç, Singapur, İsviçre ve Tayvan bu girişimde yer alacaklarını ifade etmişlerdi. Girişimin nihai amacı çevreye duyarlı olan ürünlerin yukarıda bahsedilen ülkeler arasındaki ticarette tarifelerin sıfırlanması ve daha sonra tüm DTÖ üyelerince liberasyonu hedef alınmıştır. Belirli sanayi ürünlerinden başlayarak zamanla ürün kapsamının geliştirileceği de belirtilmiştir. Bu çevreye duyarlılığı ispatlanmış ürünlerde küresel ticaretin pratikte tarifesiz gerçekleşeceği anlamını ifade ediyor.

Çevreye duyarlılığın nasıl ispatlanacağı henüz tanımlanmamış olsa da aşağıdaki seçeneklerin tartışıldığı biliniyor:

1.    Üretim sürecinin ne kadar ne kadar çevresel olduğuna bakmadan nihai ürünün çevrenin korunmasını sağlaması,

2.    Nihai ürünün işlevselliğine bakılmaksızın bir ürünün üretim süreçlerinin çevreye zarar vermeyecek yöntemlere dayanması,

3.    Karbon ve eşdeğeri emisyonlarını azaltacak ürünler,

4.    Enerji verimliliğini ve yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanılmasını kolaylaştırıcı ürünler.

Bu dört seçenek irdelendiğinde dünyadaki gelişmelerin 1. seçenekten uzaklaşmakta olduğu daha çok 2. ve 3.cü seçeneğin ön plana çıktığını görebiliriz. Avrupa Komisyonu’nun bu konuda bir altyapı hazırladığını da biliyoruz. Türkiye gibi ürün sürdürülebilirliği ve ürün çevresel duyarlılığının yeni geliştiği bir ülkede EPD Türkiye  gibi, Birleşmiş Milletler ürün sınıflandırmasına (UN CPC) göre çevresel performansı birçok alt sektörde değerlendirebilen bir sistemin kurulmuş olması bu seçeneklerin ön plana çıkacağının göstergesidir. Daha önce de bu köşemde anlatmaya çalıştığım ve Türkiye’nin ilk ve tek çevresel ürün belgelendirme sistemi EPD Türkiye’nin kurulumunun ne kadar önemli olduğu da ortaya çıkıyor. Yine EPD Türkiye tarafından geliştirilen Türkiye Yapı Malzemeleri EPD Veritabanı  Yeşil binalarda kullanılan ve çevreye duyarlılığı bağımsız olarak doğrulanmış ürünler ile nihai tüketicilere seçim imkanı sunulmakta, sürdürülebilir yapıların oluşumuna katkı sağlanmaktadır.   

Türkiye’nin bu gelişmelere duyarsız kalması mümkün değildir. En büyük ticaret ortağımız Avrupa Birliği’nin ve Türkiye’ye rakip üretici firmaların bu konuda yol almaları firmalarımız için ticari risk oluşturmaktadır. Her zaman söylediğimiz gibi artık ürün sürdürülebilirliğin ve çevre duyarlılığının bir fırsat olduğu ve bu alanda çalışmalar yapılması gerekliliği her geçen gün önem kazanmaktadır.


Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner112

banner111

banner110

banner109

banner108

banner106