Ortalık toz duman… Gündemi, günceli yazmak üzülerek ifade edelim ki bizi ilerletmiyor. Keyif de vermiyor. Bir adım ileri geçip, sizi de bir tartışmaya muhatap kılmak ve geleceğe bakmak istiyorum… Gelecek de umut var. Gelecekte hayat var. Zenginlik ve başarı bizi bekliyor…

Yeter ki kısır tartışmaların yerine vizyonu koyalım.

Gıda, tarım ve yemekten bahsedeceğiz özetle. Hemen belirtelim Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın bu konunun farklı başlıkları ile ilgili çalışmaları var. Her şeyin normale döndüğü bir Türkiye’de konunun farklı boyutlarına bütün ayrıntıları ile vakıf olan Mehdi Eker’in bu işin sivil tarafı tarafından lider seçilmesi ilerleme noktasında büyük fayda sağlayacak. Çünkü müthiş bir bilgi birikimi var Eker’de… Hem bakanlığı, hem de devleti iyi biliyor.

Sivilleştiğinde yani içimizden biri olduğunda bizi de bilecek. O zaman çok faydalı projelere imza atılmasının önünü açabilir. Sizlere Zekeriya Temizel’in bu noktada yaptıklarını anlatmıştık geçmişteki bir yazımızda. Temizel depo sistemi ile tarıma, gıdaya yeni vizyon getirmek için hazır bekliyor. Hele bir hükümet kurulsun çalışmaları başlatacak en azından İzmir Milletvekili olarak…

Şimdi konuya gelelim… Yani ne demek istiyoruz onu anlatalım…

Konu ekoloji... Her şeyin başına eko getirmek…

Ekotarım, ekogıda, ekopazar, ekoturizm ve diğerleri…

 

Türkiye bu konuda büyük avantajlara sahip… İşte birkaç başlık…

*Toprakları Avrupa ve diğer sanayileşmiş ülkeler kadar kirlenmiş değil.

. Bu konuda müthiş bir uyanış söz konusu…

. Merkezi hükümet için söylemezsek de yerel yönetimler bu olaya çok sıcak bakıyor.

. Sivil toplum örgütleri bu konuda ağırlıklarını koymaya başladı.

 

Peki bu avantajların getirisine nedir… Yine birkaç başlık…

* Dünyada trend bu yöne doğru kayıyor. Turizmde ekoköylere ilgi her yıl biraz daha artıyor.

* Ekogıdalar hem iyi fiyata hem de yok satıyor.

* Eko olduğunuzda dünya sizi saygı ve sevgi ile izliyor.

* Çünkü siz dünyanın geleceğine ilişkin doğru işler yapıyorsunuz ve saygıyı hak ediyorsunuz.

* Çocukların emanetine sahip çıkıyor ve onların geleceğine saygı gösteriyorsunuz.

 

Tamam dediğinizi duyar gibiyim… Bu kadar avantajlı bir alanda çok şeyin yapılması gerektiğini söylediğinizi işitiyorum. Ama öyle olmuyor… Kolay gitmiyor işler… Çok şey yapamıyorsunuz. Ama buna rağmen önce kim ne yapıyor biraz anlatalım… Moraliniz düzelsin.

Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği bu konuda en etkin çalışan kuruluşların başında geliyor. Yerel yönetimler yani belediyeler de bu önemli örgütlenmeye destek veriyor. Geçen yıl Kapadokya Organik Tarım Üreticileri Birliği Derneği'nin çabaları ile Kayseri’nin ikinci Ekolojik Pazarı'na açıldı. Talas Belediyesi de bu çalışmaya ortak oldu. Bu pazara katılan üretici sayısı 46; pazarda satışa sunulan ürün çeşidi ise 40’a ulaştı.

Hemen hatırlatalım… Ekolojik ürün; tohumdan hasada, hasattan son kullanıcıya ulaşıncaya kadar tüm aşamalarında insana ve ekosisteme zararlı hiçbir kimyasal girdi, katkı maddesi ve yöntem kullanılmadan üretilen kontrollü ve sertifikalı ürün olarak değerlendiriliyor.

 

Türkiye’de organik pazarların açılmasına öncülük eden Buğday Derneği Ekolojik Pazar marka ve standartları altında açılan ekolojik pazarlar, İstanbul’da Bakırköy, Şişli, Kartal, Beylikdüzü ve Küçükçekmece; Balıkesir’de Burhaniye ve Kayseri’deki Kocasinan ve Talas Ekolojik Pazarları ile 8'i buldu. İyi gidiyorlar… Toplumdan destek de alıyorlar. İnsanlar bu pazarlara akın ediyor. Bu pazarların açılmasına destek veren belediyelere oy veriyorlar. Ve en önemlisi bu pazarlar sayesinde üreticiler çıkıyor ortaya… Çaydan sabuna bu alanda markalaşma umut verici boyuta ulaşmış durumda.

 

Bu sivil organizasyonun dışında hemen İstanbul’un yanı başında bir belediye de bu konuda etkin işler yapıyor. Şile Belediye Başkanı Can Tabakoğlu da ilçesinde önemli projelere imza atıyor.

İkinci konut saldırısını püskürtmek için elinden geleni yapıyor. Ekoköyler oluşturuyor. Bu köylerdeki Şileli köylüleri üretimden para kazanacak hale getirmeye çalışıyor. Topraklarını değerlendiriyor. İkinci konut saldırısından bu verimli tarım topraklarının böyle korunacağını savunuyor.

Önümüzdeki dönemde bölgede siyasi çalışmaların başında olan Sadettin Çay’ın desteğini alarak Şile’de Başkan Tabakoğlu ile birlikte bütün sivil toplum örgütlerinin katıldığı geniş çaplı bir ekozirve düzenlenecek. Her şeye rağmen Şile yüzölçümünün yüzde 80’i ormanlık alanla kaplı olduğundan günümüze kadar ki süreçte konvansiyonel tarım uygulamalarına sahne olmamış, tarım alanlarında uygulanan ve giderek intensif hale gelen tarımsal uygulamaların olumsuz sonuçları ile karşılaşmamış.

Başkan Tabakoğlu uluslararası ve halk destekli bir örgütlenme olan SlowFood tarafından desteklenen ve mevsimsel, yöresel ve sürdürülebilir tarım metodları ile üretilmiş doğal ürünlerin uluslararası adresi olan Yeryüzü Pazarı'nın İstanbul'daki ilk örneğini açtı. Şile Doğal Ürünler Pazarı’na İstanbul’dan akın başladı.

İstanbul'un en geniş orman ve tarım alanına sahip olan Şile'nin 57 köyünde yerel halkın ürettiği, tamamen doğal ürünlerin yer aldığı pazar, hem tamamen doğal ve nitelikli ürünleri tezgahlara çıkaracak hem de dünyanın dört bir yanından gelecek üreticilere ev sahipliği yapacak. Şile Belediye Başkanı Can Tabakoğlu, dünyada örnek gösterilecek bir Pazar açtıklarını biliyor ve şu sözlerinle olayı anlatıyor….

- İstanbul'un en değerli ve verimli toprakları olan Şile'yi hak ettiği yere taşımak amacıyla attığımız adımların meyvelerini toplamaya başlıyoruz. Şile, İstanbul'un en geniş orman ve tarım alanına sahip. Bu verimliliği değerlendirmek, hem köylümüze destek olmak hem ilçemizin değerine değer katmak üzere 57 köyümüzde yerel halkla bir araya geldik. Onlara projemizden, SlowFood'dan, Yeryüzü Pazarı'ndan ve hem kendileri hem de ilçemiz ekonomisine katkısından bahsettik. Onların da desteğini alarak ilerledik ve Şile SlowFood Palamut Birliği desteğiyle pazarımızı açtık. Ulaşılabilir fiyatlarla herkes pazardan faydalanacak

 Evet doğal ürünlere hızlı bir geri dönüş var. İkinci konutla verimli toprakları yok etme zamanı artık tarihe karışıyor. Tüm dünyada insanlar artık doğal ve kaliteli beslenmenin önemini kavradı. Şile’nin İstanbul’a, Türkiye’nin bütün dünyaya bu ürünleri markalı bir şekilde satma şansı var. Türkiye toprakları, mevsimsel özellikleri buna çok ama çok uygun…

Ordu’nun tostu, Amasra’nın midyesi, Şile’nin balı ya da başka ürünleri, Tokat’ın yaprağı, Urfa’nın sade yağı, Rize’nin çayı... Coğrafya kitaplarının dışına çıkarıp bütün dünyaya satma şansına sahip olacağımız ürünler. Ama önce bunları biz tüketmeliyiz. Daha fazla ekopazar açmalıyız.

Pazarda daha fazla marka olmalı. Bu markalar alınabilir fiyata gelmeli… Sonra ihracata başlamalıyız. Dünya bizi sağlıklı ürünler satan bir ülke olarak tanımalı.

Sonra turistler deniz, kum ve güneşin yanına tarihi, onun da yanına sağlıklı beslenmeyi koyan bir ülkeye akın ederler. Bütün dünya  bize koşar. Sonra sıra bu ürünlerden oluşan yemek çeşitlerine gelir.

Ekoyemek gündeme gelir. İşte o zaman Refika’nın Mutfağı öne çıkar… Refika Birgül’ün içine duyguda kattığı mutfağımız bütün dünya tarafından bilinir. Dünya, tıpkı Refika gibi Türk mutfağının heyecanı ile tanışır.

Pazarları eko olan, turistik tesisleri yeşile dönen lezzetini de Refika gibi duygularından alan bir Türkiye herkesi gidip görmek için sıraya girdiği bir ülke olur. Bu kadar doğal olması onun dünyadaki prestijini çok ama çok yukarı çeker… Eko deyip geçmeyin… Böyle bir vizyon bizi uçurur. Abartı değil, bir gerçek.


Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner112

banner111

banner110

banner109

banner108

banner106