Öne Çıkanlar KOSGEB BAŞKANI ÇOSB Kreş ve Gündüz Bakımevi Türkonfed GİRAY DUDA CEVAHİR UZKURT

30 yıl sonra yeniden Cambridge

HİLAL ÜNALMIŞ

Doğum ve ölüm… Yaşam denen sürecin iki ucu… Mart ayında bütün dünyanın tanıdığı bir bilim adamını sonsuzluğa uğurladık biliyorsunuz. Adı ile çalıştığı üniversite özdeşleşmiş olan, çağdaş dünyanın en büyük ve gelmiş geçmiş en popüler fizikçisi Stephen Hawking’den söz ediyorum. Tam 50 yıldır Cambridge Üniversitesi’nde çalışan, bu ünlü İngiliz şehrine gelenlerin odasının bulunduğu binanın önünde bile anı fotoğrafı çektirmek istediği Stephen Hawking… Tekerlekli sandalyeye bağlı yaşamak zorunda kalan Hawking, hastalığı, evlilikleri, milyonlarca satan kitapları, hayatını anlatan film ile ilgi toplayan sıra dışı bilim adamı idi. Ölüm haberi, cenaze töreni ve küllerinin Temmuz ayında yine dünyaca ünlü bilim adamlarının mezarlarının yanına yerleştirilecek olması bu ay için benim gözlerimi de Cambridge’e çevirdi…

Biraz turizm, biraz tarih, biraz üniversite, biraz Hawking, biraz fizik ve biraz da benim anılarımla gözlemlerim…

HAYDİ BUYRUN… BU AY CAMBRIDGE’DEYİZ…

Cambridge’e ilk ziyaretim 1988 yılında bir okul gezisi ile olmuştu. Otobüsle yaptığımız bu grup gezisinde Londra’dan yola çıkmış ve birkaç saat sonra Cambridge’e varmış, biraz fotoğraf çekmiş, çevrede gezmiştik. Birkaç kare fotoğraf çekmiştik diyorum çünkü o yıllarda dijital makineler yoktu ve film kullanırdık. Fotoğraf çekmek masraflı bir işti…

Cambridge’de sanki ortaçağ zamanına gitmiş gibi bir duygu oluşmuştu bende… Çevrenin yeşilliği, binaların tarihi duruşu, şehrin bana göre sessizliği ve sakinliği dikkat çekiciydi… Yine bana göre siyah cübbeleri ile gezen öğrenciler, çevrede araba yerine bisiklet görmek, kayıkla dolaşanlar da hoştu… Ben üniversiteyi bitireli birkaç yıl olmuştu ama öğrenciliğim sırasında üniversitede cübbe gibi özel bir giysimiz yoktu, sadece tören günlerinde hocalarımız giyerdi… Oysa ki Cambridge’de öğrenciler derslere üzerinde her kolejin ayrı rengi ve sembolü olan cübbeleri ile giriyorlardı. Cambridge öğrencisi olabilmek Birleşik Krallık içinde bile bir ayrıcalıktı.

O zaman da gittiğim yerlerden ıvır zıvır anı eşyaları almayı severdim. Üzerinde kolejlerin adlarının bulunduğu bir tabak almıştım.

Açıkçası çok da özenmiştim Cambridge Üniversitesi öğrencisi olabilmeye…

Neyse aradan yıllar geçti. Bir arkadaşımın oğlu Cambridge Üniversitesi St. John’s College’de Matematik bölümü öğrencisi oldu. Bunu duyunca çok hoşuma gitti. Londra’da olduğum bir gün arkadaşım Cambridge’e oğlunun eşyalarını götüreceğini söylemiş ve “Gel beraber gidelim” demişti. Benim için de hoş bir gezi olacaktı Cambridge öğrencisi bir gençle şehri gezmek tabii, hemen kabul ettim..

İŞTE YENİDEN CAMBRIDGE’DEYİM

Cam nehri aynı sakinliğinde akıyor, insanlar aynı sakinlikte nehirde kayıklarla geziyor, aynı sakinlikte bisiklet kullanıyorlar. Sokaklarda tarihi cübbe giymiş öğrenci bu defa görmedim ama üniversite bahçesinde yemeğe giden öğrenciler gördüm cübbeleriyle…

Hiçbir şey değişmemiş diyemem, ana binalar aynı tarihi heybetiyle duruyor elbette ama şehir biraz daha büyümüş sanki…

Biraz da tarihi bilgi aktarmak isterim… Cambridge, Birleşik Krallık'ta bir küçük yerleşim birimi… Adı sakin sakin akan Cam nehri ve üzerindeki köprüden geliyor…1209 yılında Oxford’dan ayrılan ve Cambridge’e göçen bazı “Alim”ler tarafından kurulmuş. “Alim” kelimesini tırnak içine aldım çünkü üniversitenin web sayfasında tarihçe bölümünde böyle belirtmişler. İlk zamanlarda yerli halk bu alimleri ve öğrencileri istememiş kavgalar çıkmış sonuçta kral olaya el koymak zorunda kalmış… 3. Henry üniversiteyi koruma altına almış. Ne komik geliyor şimdi bize değil mi? Yüz yıllar sonra dünyanın ilk 5 üniversitesinden biri olacak kuruma yerli halk karşı çıkıyor… O yıllarda alimler çoğunlukla rahipler…

KÜTÜPHANEDE 8 MİLYON KİTAP VAR

Bugün Cambridge, dünyanın yüz akı bir üniversite… Bilgisayarın doğduğu yer… Bilim insanlarının toplam 96 Nobel ödülü var. İngiltere ve İrlanda’da basılan tüm kitapların birer kopyasının bulunduğu kütüphanesinde 8 milyon kitap yer alıyor. 31 koleji 150’den fazla fakültesi ile dünyanın en başarılı öğrencilerinin cazibe merkezi… Aynı zamanda dünyanın dört yanında gelen turistler için de Cambridge bir cazibe merkezi. Ancak sınav zamanlarında turistlerin üniversiteyi gezmesine izin verilmiyor.

Cambridge öğrencilerinin yurt odaları nasıl derseniz işte bu çok cazip sayılmayabilir. Bir çalışma masası, kitap koymak için basit bir raf sistemi, bir yatak bir dolap ve banyo tabii… Galiba iki de tahta koltuk vardı benim arkadaşımın oğlunun odasında. Gayet sade…

Mezunlarının arasında da yine dünyanın en önemli buluşlarını yapan bilim insanlarını, edebiyatçıları görmekteyiz. Bunların içinden ilk akla gelenler evrim teorisini ortaya atan Charles Darwin ve yer çekimi kanununu bulan Sir Isaac Newton. Cambridge gezimde Newton’un heykeli ve arkasında bir duvarda bilim adına yapı taşları olan mezunların adlarını görünce bir fotoğraf almıştım. Ağaçtan Newton’un başına düşen elma hikayesini daha ilkokulda okumuş çocuklardık ve bu fark edişin dünyanın birçok bilimsel çalışmasına da alt yapı oluşturduğunu öğrenmiştik. Newton’un bir başka özelliği de bütün şahsi kitaplarının Cambridge Üniversitesi kütüphanesinde bulunması. 1600’lü yıllardan kalan el yazması kitapların günümüz dijital kütüphanelerinin yanında korunması ne güzel…

Newton’un heykeliyle fotoğraf çektirirken yerçekimi kanununa atıf yapan “Gravitation cannot be held responsible for people falling in love" (insanların aşka düşmesinden yerçekimi sorumlu değildir) esprisini hatırladım.

CAMBRIDGE’DE KADIN ERKEK EŞİTLİĞİ HALA SORUN MU?

Bu yazıyı hazırlarken üniversitenin web sayfasına bir göz attım. Kadın erkek eşitliği konusunda “Gender inequality is ‘drowning out’ the voices of women scientists” (Toplumsal cinsiyet eşitsizliği, kadın bilim insanlarının seslerini “boğmakta”) başlıklı bir yazı vardı. Kurulduğu yıllarda kız öğrenci kabul edilmiyordu tamam ama günümüzde hala bu sorun var mı? Kraliçe ve bir kadın başbakan tarafından yönetilen ülkede bile bilim kadınları bu sıkıntıyı yaşıyorsa diğer ülkelerde ne yapsınlar diye düşündüm…

CORPUS CLOCK

Yazıya başlarken 30 yıl sonra birçok şey aynı demiştim ya şimdi herkesin fotoğrafını çektiği Corpus Clock yeni…Cambridge Üniversitesi’nin kolejlerinden Corpus Christi Kolej’in kütüphanesinin caddeye bakan yüzünde yer alan büyük bir saat. Eski kolejli, mucit, girişimci John C. Taylor tarafından düşünülmüş ve yapım masrafları karşılanmış bir yapıt.

Açılışı, fizikçi Stephen Hawking tarafından 2008’de yapılan saat Times’in 2008 yılı En iyi Buluşlar listesinde de yer alıyor.

Çapı 1.5 metre olan saatin dış yüzü 24 ayar altın kaplama paslanmaz çelikten. Akrep ve yelkovanı olmayan saat, zamanı, üzerindeki yarıklara arkadan vuran LED ışıklar aracılığıyla gösteriyor.

Çekirge’ye benzeyen bir böcek seklindeki saate, Taylor, Yunanca’da “zaman yiyen” anlamına gelen Kronofaj (Choronophage) adını vermiş. (Krono (chrono) zaman ve efagon (ephagon) yedim demek.) Çekirge, zaman ilerledikçe, adeta saniyeleri yiyormuscasına ağzını açıp kapıyor ve arada da yemekten duyduğu memnuniyeti belirtir gibi göz kırpıyor. Yaratığın sürekli çıkardığı ürkütücü ses de eylemleriyle uyum içerisinde.

YAŞAMIN DÜZENSİZLİĞİNİ GÖSTERİYOR

Saat sadece her beş dakikada bir doğru zamanı gösteriyor. Diğer zamanlarda, sarkaç duruyor, hızlanıyor, arkadan vuran ışık yine geç kalıyor ya da çok hızlı ilerliyor. Taylor’a göre bu acayip hareketler yasamın “düzensizliğini” yansıtıyor. Bir camın arkasında Cambridge’e gelenleri bekleyen bu ilginç saatle benim de bir fotoğrafım olmalıydı. Öndeki taşa oturarak arkadaşıma poz verdim…

Aynı caddede karşı çaprazdaki binada Stephen Hawking’in çalışma odasının bulunduğunu öğrenince de binlerce turistin yaptığını yapıp binanın önünde de bir fotoğraf çektirdim. Eh bu durumda Hawking ile yakın arkadaş bile sayabilirim kendimi… Zaten birkaç kitabını okumuştum, hayat hikayesini biliyordum, o beni tanımasa da ne gam… Ben onu tanıyorum işte… Ölüm haberini alınca da gerçekten üzüldüm.

31 Mart’ta Cambridge’de büyük bir cenaze töreni yapıldı, bayraklar yarıya indirildi.

BBC haberlerine göre Hawking ileriki bir tarihte yakılacak ve külleri Temmuz ayında Darwin’in ve Newton’un da mezarlarının bulunduğu Londra’daki Westminster Abbey’e yerleştirilecek.

Cambridge öyle birkaç sayfaya sığacak gibi değil ama yerimiz bu kadar… Yıllar önce gittiğim zaman şekerleme aldığım Geleneksel şekerci dükkanını aynı düzendeki vitrini ile bulunca tuhaf bir duygu sardı beni. Dükkan aynı idi ama büyük ihtimal çalışanları yenilenmişti…

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner112

banner111

banner110

banner109

banner108

banner106