Yıllar önce Üzeyir Garih bir konferansında işadamlarını üç topla oynayan bir cambaza benzetmişti;

“Bu bu toplardan birincisi ‘SERMAYE’dir. Bu top esnektir ve yere düşünce tekrar zıplar. İkincisi ‘KAR’dır. Bu top da esnektir. Yere düşünce tekrar zıplar ve cambaz oyununa devam edebilir. Üçüncü top da ‘NAKİT YÖNETİMİ’dir.Ancak bu top kum doludur. Esnek değildir. Yere düşerse tekrar zıplamaz. Cambaz eğilerek yerden almaya kalkar. Ancak o topu yerden alıncaya kadar öteki toplar da yere düşebilir. Ve oyun bozulabilir” demişti.

Günümüzde iflas eden ya da diğer şekillerde kapanmak zorunda kalan işletmelerin büyük çoğunluğunun nakit yönetimini doğru şekilde yapamadıkları için bu duruma düştükleri göz önüne alındığında yukarıdaki benzetmenin ne kadar doğru olduğu  anlaşılabilir.

Gerçekten de bir işletmenin sermayesi daha en baştan az olabilir. Veya herhangi bir nedenle sermayesinin bir kısmını hatta tamamını bile kaybetmiş olabilir. Topun yerden zıplaması misali işadamları bu durumlardan kredi almak, yeni ortaklıklar kurmak, küçülmek gibi çeşitli enstrümanlar kullanarak kurtulabilirler. Ve işletmeleri de yoluna devam edebilir.

Aynı şekilde bir işletme bir  ya da bir kaç yıl kar etmese de  hemen ölmeyebilir. Yine esnek topun zıplaması gibi daha sonraki yıllarda kar edebilir ve işletme yoluna devam eder.

Ancak nakit yönetimini iyi yapamayan işletmeler müşterilerine verdikleri sözleri yerine getiremez, borçlarını zamanında ödeyemezler. Bu işletmelerin piyasadaki güvenilirliği zedelenir. Bu durumdan çıkmak için kredi, ortak gibi gerekli finansal enstrümanları da temin edemezler. Yani örnekte söylendiği gibi kum dolu top yerde kalmıştır. O topu yerden alıncaya kadar diğer toplar da yere düşecektir. Yani bu durumdaki işletmeler nakit problemlerini çözünceye kadar sermayelerini ve karlarını da kaybedebileceklerdir.

Bu nedenle büyük ölçekli ve kurumsallaşmış  işletmelerde profesyonel finans yöneticileri ya da finans yönetimi departmanları vardır. Bu uzmanlar para giriş ve çıkışlarını kontrol altında tutarlar. Daha da önemlisi işletmenin nakit ihtiyaçlarını belirlerler. Bu nakit ihtiyacının en doğru kaynaktan, en uygun şekilde temin edilmesini sağlarlar. Ancak küçük ve orta ölçekli işletmelerde finans yönetimi bu denli ciddi olarak ele alınmamakta ve el yordamıyla yapılmaktadır. Genelde işletme sahipleri kendi ön sezileri ve deneyimlerine güvenerek profesyonel yardım almayı ihmal etmektedirler. Oysa yeni yatırımlara karar verirken, yeni pazarlara girerken, arsa, bina gibi taşınmaz mallar satın alırken, en azından danışmanlık hizmeti satın alarak uzmanlardan yararlanmaları çok önemli ve gereklidir.

Bununla birlikte her işletme yöneticisi bazı temel finansal kavramları da bilmek ve kullanmak zorundadır. Yazımızın bundan sonraki bölümünde çoğumuzun bildiği bu kavramları aşağıdaki başlıklar altında tekrar gözden geçireceğiz.  


İŞLETME SERMAYESİ

 

- Brüt işletme sermayesi ya da kısaca işletme sermayesi, işletmelerin faaliyetlerine devam edebilmeleri için gerekli olan nakit para ve hemen paraya dönüşebilecek diğer varlıklarının toplamıdır. Bilançoda dönen varlıklar altında ele alınan nakit para ve benzeri taşınabilir varlıklar, kısa dönemli alacaklar ve stoklar, brüt işletme sermayesini oluşturur.

- Net işletme sermayesi ise bu brüt işletme sermayesinden kısa vadeli borçlar düşüldükten sonra kalan miktardır. İşletmelerin borçlanma kabiliyetini gösterir.

İşletmeler daha kurulurken yapacakları işin kapasitesi ile işletme sermayesi uyumlu olmak zorundadır. Bu durumda işletmeler faaliyetlerini karlı ve verimli bir şekilde rahatça sürdürebilir, iş hacimlerini kontrollü şekilde genişletebilir, borçlarını rahatlıkla ödeyebilirler. Bu uyuma dikkat etmeyen ve yeterli işletme sermayesi olmadan, “Boylarından Büyük” işlere kalkışan kuruluşlar ise tehlikeli  bir “nakit krizi” yaşayabilirler.

NAKİT AKIM TABLOSU

İşletme sermayesinin yeterli olduğu durumlarda bile işletmeler çeşitli nedenlerle nakit sıkıntısına girebilirler. Bu nedenle işletmelerin nakit durumları aralıksız kontrol altında tutulmalıdır. Bunun için en güzel araç nakit akım tablolarıdır. Nakit akım tablosu işletmelerin gelecek aylara ilişkin nakit giriş ve çıkışlarını miktar ve zaman açısından gösteren tablodur. Satış gelirleri, alacak tahsilatları, satınalma giderleri, borç ödemeleri gibi her türlü nakit giriş ve çıkışları, gün gün zamanları öngörülerek bir tabloya aktarılır. Her ay revize edilir. Böylelikle nakit giriş ve çıkışlar arasındaki farklar sürekli izlenerek işletmenin herhangi bir zamanda herhangi bir nakit ihtiyacı ortaya çıkacaksa önceden tespit edilmiş olur. Nakit akım tablosundan aynı zamanda orta vadeli finansal karalar verirken de yararlanılır.

LİKİDİTE KAVRAMI

Genel kavram olarak likidite herhangi bir mali varlığın nakite dönüşme kabiliyetine denir. Varlığın  nakite dönüşmesinde hız ve değerin korunması önemlidir. Yani bir varlık değerini kaybetmeden ne kadar hızlı nakite dönüyorsa likiditesi o kadar yüksektir. Bir işletme ne kadar çok likiditesi yüksek varlıklara sahipse o işletmenin de  likiditesi o kadar yüksektir. Çünkü kısa vadeli borçlarını ödeme kabiliyeti artar. Bir başka deyişle işletmelerin likiditesi, kısa vadeli borçlarını ödeme kabiliyetidir. Doğru bir nakit yönetimi yapabilmek için işletmelerin sözünü ettiğimiz bu llikiditesini ölçmek gerekir. Bunun için de bazı oranlar kullanılmaktadır.

 

LİKİDİTE ORANLARI

Bilanço, gelir tablosu gibi finansal tablolarda bulunan ciro, kar, borç,a lacak gibi unsurları ifade eden rakamlar işletmelerin finansal durumunu anlamak için  bazen tek başlarına yetersiz kalabilirler. Bu nedenle bazı oranlar da kullanılır. Likidite oranları da, işletmelerin kısa vadeli borçlarını ödeme kabiliyetlerini gösteren oranlardır. Bu oranlar aynı zamanda işletme sermayesinin yeterliliği hakkında da yöneticilere fikir verir. En çok kullanılan likidite oranları şunlardır;


CARİ ORAN

Cari Oran = Dönen Varlıklar / Kısa Vadeli Borçlar

olarak formüle edilebilir. Formülden de anlaşılacağı gibi cari oran işletmenin sahip olduğu likiditesi farklı tüm dönen varlıklarıyla kısa vadeli borçlarını ödeme kabiliyetini ölçer. Yani herhangi bir zamanda işletme kendi varlıklarıyla borçlarının ne kadarını  ödeyebilmektedir? Genel olarak bu oranın 2 olması istenir.

 

LİKİDİTE ORANI (ASİT -TEST ORANI)

 

Likidite Oranı (Asit –Test Oranı) = Hazır Değerler+Menkul Kıymetler +Kısa Vadeli Alacaklar / Kısa vadeli Borçlar

Likidite oranı da cari oran gibi işletmelerin kısa vadeli borçlarını ödeme kabiliyetini  ölçer. Ancak asit test oranı daha hassas bir sonucu ifade eder. Çünkü bu oran işletmenin likiditesi yüksek varlıklarıyla, yani değerini kaybetmeden hemen nakite dönebilecek varlıklarıyla  borçlarını ödeme gücünü gösterir. Bu bakımdan cari orana göre daha duyarlıdır. Genel olarak normal koşullarda bu oranın 1 olması istenir.

 

NAKİT ORANI

Nakit Oranı = Hazır Değerler+Menkul Kıymetler / Kısa vadeli Borçlar

şeklinde formüle edilir. Görüldüğü gibi bu çok daha hassas bir göstergedir. İşletmenin,  herhangi bir kriz anında kısa vadeli alacaklarını tahsil edemese, stoklarını nakite dönüştürmese bile tamamen likid varlıklarıyla borçlarını ödeme kabiliyetini gösterir. Bu oranın da normal koşullarda 0,2 olması istenir.


Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner112

banner111

banner110

banner109

banner108

banner106