Öne Çıkanlar KOSGEB BAŞKANI ÇOSB Kreş ve Gündüz Bakımevi Türkonfed GİRAY DUDA CEVAHİR UZKURT

‘AB, Gümrük Birliği’nde iyileştirme yapacak ama  karşılığında ne isteyecek?’

GİRAY DUDA

Gümrük Birliği’nin gözden geçirilip tartışılarak yeni bir metnin ortaya koyulacağı neredeyse kesinleşti. Uzun yıllardan bu yana üzerinde çok konuşulan Gümrük Birliği anlaşmasını, her yönüyle Galatasaray Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Ercüment Tezcan ile ‘Global Sanayici’ adına konuştuk:

- Sayın Tezcan, Türkiye Gümrük Birliği’ne, Tansu Çiller’in Başbakanlığı döneminde girdi. O günden bu yana da bu anlaşma çok fazla tartışıldı. Gümrük Birliği, Türkiye’nin, Avrupa Birliği yolunda mecburen imzalaması gereken bir anlaşma mıydı? Yani bir mecburiyet var mıydı?

- İsterseniz kısa bir süre daha geriye gidelim. 1980’li yılların başında, Turgut Özal iyi bir teşhiste bulundu. O zamanki Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) ile işlerin iyi yürümediğini gördü. Sarsıcı bir hareket yapmak gerektiğini düşündü. Bu ne olabilirdi: Tabii ki tam üyelik başvurusu.

O da farkındaydı ki tam üyelik başvurusu hemen kabul edilmeyecekti. Bir şok tedaviyle ilişkileri yoluna sokmaya karar verdi. 14 Nisan 1987’de başvuru yapıldı. 19 Aralık 1989’da Avrupa Komisyonu, ‘Şu aşamada sizinle henüz müzakereleri başlatamayız. Yalnız sizinle ilişkileri yakınlaştırmak istiyoruz’ diye cevap verdi. Komisyon beş tane öneri saydı. Bunlardan birisi Gümrük Birliği oluşturulmasıydı.

Bu beş öneri daha detaylandırıldı ve 1992 Haziran ayında Matutes Raporu diye bir paket ortaya çıktı. Tansu Çiller döneminde görüşmeler bu paket üzerinden devam etti. 6 Mart 1995’te 1/95 sayılı Ortaklık Konseyi kararı olarak Gümrük Birliği kabul edildi. 31 Aralık 1995’ten itibaren de yürürlüğe girdi.

SIÇRAMA TAHTASI DİYE DÜŞÜNÜLÜYORDU

- Peki Türkiye Gümrük Birliği’ni kabul etmeye zorunlu muydu? Mecburi bir aşama mıydı?

- Evet, çünkü yürümeyen ilişkileri rayı koymak açısından Gümrük Birliği bir zorunluluktu. Türkiye’nin menfaati açısından bu gerekliydi. Avrupa Birliği yolundaki mecburi bir aşamaydı.



Diğer taraftan zamanın Türk yöneticiler ‘biz tam üyeliği yakalamak için bir atlama tahtası olarak Gümrük Birliği’ni kullanabiliriz. İleride Avrupa Birliği için görüşmelere başlarız. Sonunda, tam üyeliğe buradan ulaşabiliriz” diye düşündüler. Bu yaklaşım ya da içtihat çok tutmadı. Belki AB de şöyle düşünüyordu: Bunları Gümrük Birliği ile kendimize sıkıca bağlayalım. Üyeliğe sonra bakarız. Yani başlangıçta her iki tarafın da aklından başka düşünceler geçiyordu.

- O dönemdeki yaklaşımlar böyleydi. Peki, bugün Gümrük Birliği’nin Türkiye açısından bir kazanım olduğunu söyleyebilir miyiz?

- Evet, kazanımdır. Hem siyaseten hem de ekonomik olarak.

BİZİ GELECEĞE HAZIRLADI

- Gümrük Birliği sonrasında, önceden alınan gümrük vergilerinin ortadan kalkması nedeniyle bir ekonomik zarar söz konusu oldu mu?

- Belki ilk yıllar için zarar olarak değerlendirilebilecek şeyler olabilir. Gümrük Birliği’nin ilk yıllarında yapılan bazı etüdler var, Gümrük Birliği’nin Türkiye’nin zararına işlediği yolunda. Ama zaman içerisinde Türk ekonomisinin dinamizmi bu zararları kapatma aşamasına geldi.

Avrupa Birliği ile olan ticari ilişkilerimizde eskiden beri Avrupa lehine olan dengesizlik vardı. Belirli bir dönemi alıp Gümrük Birliği’nden dolayı zarar meydana geldiğini söylemek bu nedenle doğru değildir. Diğer taraftan da şunu iyi bilmek lazım. 2005 yılından bu yana Dünya Ticaret Örgütü kapsamında ticaretin serbestleştirilmesi gündeme geldi. İşte burada, biz, iyi ki Gümrük Birliği’ni yapmışız, yapmasaydık 2005’te duvara toslayacaktık. Bu aynen hastalığa karşı aşılanmak gibi bir şey. Aşı sonrası kısa bir süre rahatsızlanıp ateşiniz çıksa da uzun dönemde hastalığa dirençli hale geliyorsunuz. Dolayısıyla o noktadan bakıldığında, Gümrük Birliği, kısa vadede ekonominin zararına olsa da uzun vadede Türkiye Gümrük Birliği sayesinde büyük kazançlar sağladı. 2005 sonrasındaki ekonomik gelişmelere de hazırlıksız yakalanmamış oldu.

ANLAŞMA SIKINTILI BİR METİN

- Ancak, bugüne kadar ticaret ve sanayi odaları başkanları, hatta bakanlar bile Gümrük Birliği’ni eleştiren, dert yanan açıklamalarda bulundular. Bunun nedeni nedir?

- Nedeni şu. Gümrük Birliği sıkıntısız, rahat bir metin değil. Kronik ve akut sorunları var. Spastik bir metin gibi yer yer özürleri bünyesinde barındırıyor. Mesela Türk işadamlarının ürettiği mallar serbest dolaşıyor ama onlar serbest dolaşamıyor. Bir yurtdışı fuarına gitmek için vize gibi birçok şeyle uğraşıyorsunuz. Mesela, TIR taşımacılığında saptadıkları kotalar yüzünden yıl içinde pek çok kez sorun yaşanıyor.



- Avrupa Birliği’nin ABD ile görüşmelerine başladığı Kuzey Atlantik Anlaşması, herkesin Gümrük Birliği’ne duyduğu tepkinin artmasına neden oluyor.

- Evet, aslında en büyük sıkıntı şu sıralarda burada. Serbest ticaret anlaşmaları (STA) yapılıyor ama Türkiye’nin sonradan haberi oluyor. Yani yemeği pişirip yiyorlar, Türkiye’ye dönüp sen de bu arkadaşla yemek pişirebilirsin diyorlar. Adam zaten yiyip doymuş. Avrupa Birliği, Güney Kore ve Cezayir’le STA yaptı ama Türkiye bunların dışında kaldı. Çünkü Türkiye karar alma mekanizmasında yer almıyor. Şu ülke ile yapılacak anlaşmalar ve gümrük vergisi oranları hesaplanırken bunun Türkiye’yi nasıl etkileyeceği hiç düşünülmüyor.

Ancak, Gümrük Birliği metninde küçük bir hüküm var. Burada, böyle bir karar alınmadan önce Avrupa Komisyonu ile Türk makamları arasında bir istişare yaşanır, deniyor. Bildiğim kadarıyla, bu süreç şimdiye kadar sağlıklı yaşanmadı. Yani işlemiyor. Dolayısıyla Gümrük Birliği’nin hem kronik hem de akut sorunları var.

ATLANTİK ANLAŞMASI ÖNCESİ HAZIRLIK

Avrupa Birliği, ABD ile yapmayı planladığı anlaşma sonrası Gümrük Birliği ilişkisinin Türkiye ile yürütülemeyeceğinin farkında. Aslında, Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Başkanı Jose Manuel Durao Barroso’nun talimatıyla hazırlatılan ve kısa süre önce açıklanan raporun nedeni de bu. Burada, ABD ile yapılacak Atlantik Anlaşması sonrasında Türkiye’ye ne diyeceğiz, bunun uygun yolunu bulmaya çalışıyorlar. Yani burada birçok sorun var ve Avrupa Birliği henüz önünü çok göremiyor.



İkincisi Avrupa Birliği’nden önce de özellikle STA nedeniyle Türkiye’nin canı çok yandı. Mesela Meksika, AB ile anlaşma yapıp istediği her şeyi aldıktan sonra neden Türkiye’ye de uğrasın ki? Seninle anlaşmam demiyor ama çok ileri bir zamana kerhen randevu veriyor. Güney Kore bunu yaptı. Bu çok aşağılayıcı bir yaklaşımdır aslında.

Türkiye, AB’den şunu istiyor. Ya birlikte olalım ya da paralel müzakereler yapalım. Başbakan Erdoğan, ABD ziyaretinde Başkan Barack Obama’ya, ‘bir sandalye de bize verin’ dedi. Yani biz de masada olmak istiyoruz diye talepte bulundu. Ama AB buna sıcak bakmıyor.

SORUN BAKANLAR KONSEYİ’NDE

Aslında AB’yi de tek bir beyin, tek bir karar mekanizması olarak düşünmemek lazım. Onun içinde de farklı farklı yaklaşımlar. Şunu vurgulamak lazım ki eğer iş Avrupa Komisyonu’na kalırsa sorun yaşanmaz. Hatta o bir sandalye bile koyar. Ama iş Komisyon’da bitmiyor. Komisyon, tabiri caizse bir alt eleman. İş, Bakanlar Konseyi’nde ve Avrupa Parlamentosu’nda bitiyor.

1995’teki Gümrük Birliği sürecini hatırlayın. Komisyon tüm görüşmeleri sürdürdü. Aralık 94’te her şey hazırdı, yaklaşık 3-4 ay Yunanistan’ı ikna edebilmek için uğraştılar. Sorun Bakanlar Komisyonu’nda yaşandı.

Bence, AB-ABD anlaşmasında, Avrupa Birliği önünü göremiyor, Komisyon buna bir çözüm bulmak zorunda. Rekabetten ve ticaretten sorumlu AB Komiseri Karel de Gucht Türkiye’den gelen eleştiri ve önerilere olumlu bakıyor. Türkiye tarafı, ısrarla, bu anlaşmada Türkiye’nin durumunun ne olacağını soruyor. Bu nedenle Karel de Gutch’un önerisiyle Dünya Bankası’na Gümrük Birliği raporu hazırlatıldı. O raporla Türk Hükümetinin talepleri aslında örtüşüyor.



AB İLE TÜRKİYE MUTABIK

- Yani AB ile Türk Hükümeti, Gümrük Birliği anlaşmasında yapılması gereken değişiklikler konusunda mutabık mı?

-  Aşağı yukarı mutabık. Bazı tartışmalar da var. Mesela Türkiye STA’lar konusuna gündeme getirip çözüm arıyor. İstişare sürecinin kağıt üstünde kalmadan aktif biçimde yaşama geçirilmesini istiyor. Türk işadamlarına yönelik yeşil şerit uygulamasının başlatılması, yani vizesiz dolaşmak gibi.

Tarım ve hizmetler konusu da çok önemli. Yeni anlaşmayla hizmetlerin Gümrük Birliği kapsamına girmesini talep ediyor Türkiye. Gümrük Birliği kararında hizmetler yok. Dolayısıyla hizmetlerin de kapsama alınması isteniyor. Yeni bir metin üzerinde çalışılacak olunursa görüşülecek başta gelen konulardan birisi hizmetler olacak. Ben bunun Türkiye’ye çok ciddi yararı olacağını düşünüyorum.

Şu anda heyetler arasında bir takım teknik görüşmeler yapılıyor diye biliyorum. Herhalde müzakereler de yakında başlayacak. Müzakereler ne yönde gidecek onu bilmiyoruz.

Avrupa Birliği ile ABD arasında çok büyük bir anlaşmanın görüşmeleri yapılıyor. Siz bu anlaşma taraflarında yoksunuz ve karşıdan bakıyorsunuz. Şimdi önemli olan, Gümrük Birliği anlaşmasının buna bir çözüm getirip getirmeyeceği. Komisyon’dan olumlu sinyaller geliyor ama tabii ki asıl kararı daha üst kurullar verecek. Bu durum, bana kalırsa en büyük handikap.

- Aslında, AB, Türkiye’yi yanına alıp Transatlantik Anlaşması’nda bizim yanımızda otur, diyebilir değil mi?

- Diyebilir. Ancak, anladığım kadarıyla bir karma anlaşma yapılacak. Orada Komisyon temsilcisinin yanı sıra üye devletlerin temsilcileri de bulunuyor. Komisyon Türkiye’yi çağırsa, devlet temsilcileri dönüp ‘onun burada ne işi var’ diyebilir. Sıkıntı Bakanlar Konseyi tarafından çıkıyor.

İYİLEŞTİRME YAPILACAK, AMA…

- Peki Avrupa Birliği Türkiye ilişkileri ne durumda ve önümüzdeki günlere ilişkin beklentiler neler?

- Benim izleyebildiğim kadarıyla, şöyle bir diyalektik var. Özellikle Gümrük Birliği’nin kabulü aşamasında Yunanistan faktörü sürekli karşımıza çıktı. Adamlar, bize iyi bir gol attı ve mutlu oldular. Buradaki en büyük kazık, Güney Kıbrıs’ın üyeliğinin Türkiye’nin üyeliğinden koparılarak tam üye olmasının önünün açılmasıydı. 

Bence Gümrük Birliği metninde bir iyileştirme yapılacak. Fakat benim korkum şu. Acaba bu iyileştirme nedeniyle bir bedel istenecek mi? Türkiye’den ne talep edilecek? Yani Gümrük Birliği kararını revize ediyoruz  sen de artık bizim ricamızı geri çevirme, diyecekler.

- Ne gibi bir bedel isteyebilirler?

- Muhtemelen imtiyazlı ortaklık isteyecekler. Seninle Gümrük Birliği metnini düzelttim, Tarım ve hizmetleri de içine aldım, işadamlarının serbest dolaşımını da sağladım, Bundan sonra tam üyelik konusunu fazla kurcalama diyecekler. Belki bunu açıktan söylemeyebilir ama Türkiye bunu gündeme getirirse, ‘daha dün gümrük birliği anlaşmasını istediğin gibi düzelttik. Daha ne yapmamızı bekliyorsun’ diyecek Avrupa Birliği.

Biliyorsunuz kısa süre önce Avrupa Parlamentosu seçimleri yapıldı ve aşırı sağın ciddi bir oy yükselmesi yaptığını gördük. Bunun sonucunda, Türkiye ile AB arasındaki gelecek dönem ilişkilerinde çok pembe bir tablo görmüyorum. Belki de bu Gümrük Birliği kararı Türkiye’nin koparabileceği en büyük şey olabilir.

 
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner112

banner111

banner110

banner109

banner108

banner106