Ülkemizde uygulanan milli eğitim sisteminin, iş dünyasına nitelikli eleman sağlamak bakımından, yeterince uygun olmadığını birçok sanayici ve işadamı çeşitli vesilelerle pek sık ifade etmektedirler.

Milli eğitim sürecine iş dünyası penceresinden baktığımızda, ilköğretim konusundaki “4+4+4” gibi teknik konuların ve diğer siyasi tartışmaların biz işadamlarını çok da ilgilendirmediğini söyleyebiliriz.  Ancak ne şekilde ve kaç yıl olursa olsun çocukların, daha ilkokuldan itibaren, okuma yazma öğrenir öğrenmez ileride ülke ekonomisine en fazla katkıyı sağlayabilecek bireyler olarak yetişmeleri iş dünyası için çok önemlidir. Bu nedenle bu ayki yazımızı bu konuya ayırdık.

İLK ÖĞRETİM VE İŞ DÜNYASI

Bizler işyerlerimizde, hangi seviyede olurlarsa olsunlar, tüm çalışanlarımızın düşünebilmelerini, yenilikçi olmalarını, analiz yapmalarını, karar vermelerini, gerektiğinde sorumluluk ve risk alabilmelerini, hatalarından ders almayı bilmelerini, özgüven sahibi olmalarını, esnek düşünmelerini, düşüncelerini ifade edebilmelerini, takım çalışmasına yatkın olmalarını, bilgi ve becerilerini işe yansıtmalarını ve arkadaşlarıyla paylaşmalarını isteriz.

“Ağaç Yaşken Eğilir” atasözünde belirtildiği gibi bu özelliklerin hemen hepsi ilköğretim aşamasında çocuklara kazandırılabilecek özelliklerdir. İlköğretimin en önemli amacı okuma yazma öğretmenin ve hayata ait temel bilgilerin verilmesi yanında çocuklara bu özellikleri kazandırmak olmalıdır.

Ancak şu an uygulanmakta olan eğitim sistemimizin öğrencilere bu özellikleri yeterince kazandıramadığı çok açıktır. Milli eğitim sürecinde öğrenciler, hayatları boyunca hiç kullanmayacakları, birçoğu ezbere dayanan ve daha sonra unutabilecekleri bilgilerle meşgul edilmek yerine araştırmaya, deney yapmaya, sorgulamaya, takım çalışmaları yaparak hayata ilişkin gerçek problemleri çözmeye yönlendirilmelidirler.

ORTA ÖĞRETİM VE İŞ DÜNYASI

İş dünyası açısından, ilköğretimde yukarıda belirtilen özelliklere sahip olan gençlerin aynı zamanda birer meslek sahibi olmaları da önemlidir. Öğrencilerin ilköğretim sırasında ve hemen sonrasında çeşitli bilimsel yöntemlerle, potansiyelleri, yetenekleri, yatkınlıkları tespit edilmelidir. Bu tespitlere göre öğrencinin eğitimine yön verilmelidir. Bazı öğrenciler yatkın oldukları mesleklerle ilgili meslek okullarına, bazı öğrenciler normal orta öğretim okullarına yönlendirilmelidirler. Meslek liselerine giden bu öğrencilere “Ara Eleman” , “Orta Kademe Yönetici” ya da “Teknisyen” olarak sanayimizin çok büyük ihtiyacı vardır. Bu öğrencilerin meslek okullarında en az bir konuda uzman olmaları gerekir. İyi bir uzman olmak için öğrenilen teorik bilgilerin uygulanmasını da bilmek önemlidir. Bu açıdan okullardaki laboratuvar ve atölyelerin yanında öğrenciler doğrudan fabrikalara da pratik yapmak için yönlendirilmelidirler. Gerekiyorsa kanuni düzenlemeler getirilerek meslek okullarındaki öğrencilerin fabrikalarda bu eğitimlerini yapmaları sağlanmalıdır. Öğrencilerin mezun olduklarında pratik eğitim aldıkları bu iş yerlerinde çalışma imkanları da sağlanabilir.

Bu konuda, ülkemizde çözmemiz gereken en önemli sorun öğrencilerin ve ailelerinin, öğrenci için bilimsel yöntemlerle ve doğru şekilde belirlenmiş olan ve yükseköğretimi içermeyen bir eğitim programını benimsemelerini ve kabullenmelerini sağlamak olacaktır. Çünkü günümüzde her öğrenci ne olursa olsun, nasıl olursa olsun mutlaka yüksekokul okumak istemektedir.

YÜKSEKÖĞRETİM VE İŞ DÜNYASI

Ülkemizde üniversitelerimizin kalitesi, üniversitelere öğrenci seçme sistemimiz ve öğrencilerimizin üniversiteye hazırlanma süreçleri çok çeşitli tartışmalara sebep olmaktadır. İş dünyası açısından da yüksekokullarımızın durumu yeterince tatmin edici değildir.

Yukarıda sözünü ettiğimiz gibi orta öğretimdeki mesleki eğitim sürecine yeteri kadar önem verilmediğinden ve cazip hale getirilmediğinden üniversite kapılarında bekleyen “lise mezunu” öğrenci sayıları milyonlu rakamlarla ifade edilir olmuştur. Oluşan bu talep yüksekokulların sayısını artırmıştır. Sayısı arttıkça bazı yüksekokullarının kalitesinde de düşmeler olmuştur. Sonuç olarak, donanımları bakımından sanayimizin ihtiyacını karşılamaktan uzak olan, çok sayıda yüksekokul mezunu bu kez de iş yerlerinin kapılarında birikmeye başlamışlardır. Oysa bu genç insanların büyük çoğunluğuna sanayimizin “ara eleman” olarak ihtiyacı vardır. Ancak bu genç insanlar örneğin ne iyi bir “mühendis” ne de iyi bir “ara elaman”, bir “teknisyen” olmuş durumdadırlar. Böylelikle hem sanayimiz hem de bu genç insanlar zorluklar yaşamaktadırlar. Genç nüfustan kaynaklanan potansiyel ve avantajlar heba edilmektedir.

Öte yandan üniversiteler ve sanayi kuruluşları arasında da yukarıda meslek okulları için belirtiğimiz işbirliği ve ortak eğitim uygulamaları yapılmalıdır. “Üniversite –Sanayi İşbirliği” diye hep sözünü ettiğimiz bu konuyu da bir başka yazıda ele alabiliriz.


Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner112

banner111

banner110

banner109

banner108

banner106