Öne Çıkanlar ÇOSB Dijital Dönüşüm Atölyesi Çerkezköy OSB CEVAHİR UZKURT KPMG Dijital korsanlığın maliyeti 400 milyar dolar

IŞIĞIN VE ENERJİNİN 100 YILLIK MİRASI

HÜSEYİN IRMAK

 

Sanayi tarihimizin önemli köşe taşlarından Silahdarağa Elektrik Fabrikası, 8 Eylül 2007’den bu yana “santralistanbul” adıyla enerji müzesi şeklinde hizmet vermektedir.

            Son yıllarda İstanbul’un Haliç havzasında devreye giren sanat, kültür mekânlarından biri olarak işlev gören santral, aslında ülkemiz sanayi gelişiminin nirengi noktalarından biridir. Bu nedenle santralin toplumsal hayatımıza nasıl ve ne zaman girdiğini, hangi evrelerden geçerek bugünlere geldiğini, dergimiz açısından bir yazıya konu etmenin yerinde olacağını düşünerek bu mütevazı satırları kaleme alıyoruz.

            Haliç’in kuzey ucunda, Kağıthane ve Alibey derelerinin denize dökülürken birleştiği çatal alana kurulan Silahdarağa Elektrik Fabrikası, Şam, Beyrut ve Selanik’teki küçük ölçekli santralları saymazsak, ülkedeki ilk büyük ölçekli elektrik üretim tesisidir. İstanbul’un bu şehirlerin gerisinde kalmasının nedeni ise II. Abdülhamid’in bu üç şehirde santrallara saltanatının son yıllarında izin vermesine rağmen İstanbul’daki için bir türlü “irade” vermemesidir. Öyle ki; elektrik ve aletlerinin şehre sokulması dahi yasaktır.  

 

OSMANLI PARASIYLA İŞLETME SERMAYESİ 528 BİN LİRA     

İstanbul’un elektrikle tanışması ancak, II. Abdülhamid sonrasında,1908 itibariyle gerçekleşir. Sokakların ve evlerin ışıklandırılma imtiyazı o yıl (artık Sultan Reşad dönemidir) bir havagazı şirketine, ulaşım araçlarının elektrik imtiyazı ise Atlı Tramvay Şirketi’ne verilir. Elektrik tesisi kurma imtiyazı da bu iki şirketin haklarını bozmayacak şekilde yapılan bir düzenleme sonucu 1910’da ihale edilir. Eksiltme yöntemiyle yapılan ihaleyi 1 Kasım 1910’da (Mecelle-i Umur-u Belediye isimli esere göre 25 Ekim 1910) Ganz Anonim Ortaklığı isimli (Banque General de Credit d’Hungarie ile Banque Bruxselles isimli Belçika bankası ortaklığı) bir Avusturya-Macaristan firması kazanır. Şirketin işletme imtiyazı 50 yıl, ilk sermayesi ise 12 milyon franktır. Bu miktar döneminin Osmanlı parası ile 528 bin liraya denk gelmektedir.

 

SEL YIKTI 1914’TE HİZMETE GİRDİ

İnşaat ve elektrik üretiminin başlaması için öngörülen tarih 1912’dir. Fakat Balkan Savaşı nedeniyle santral, belirlenen tarihe yetişmez. Bir yıl sonra ise açılışa ve tam kapasite çalışmaya hazır iken Eylül 1913’te yaşanan büyük sel felaketi ile önemli oranda tahrip olur. Bir zamanlar idare binası olarak kullanılan yapının önünde yere dikili olarak hâlâ duran taşta hizmete giriş yılı Osmanlıca 1913 olarak verilse de santral şehre ilk elektriği 11 Şubat 1914’te iletmeye başlar.

Fabrika, başlangıçta her biri 5 bin kilowat güçte üç turbojeneratör (turboalternatör) ve her biri 12 ton olmak üzere toplam 72 ton buhar verebilecek güçte 6 kazan ile çalışmaktadır. Buharın sıcaklığı 350 derece, basıncı ise metrekareye saatte 16 kilogramdır. Cereyan ise 50 periyod üzerinden toplam 10 bin volt olarak üretilmektedir.

Hayatı stratejik olarak değiştiren elektrik santralını işleten firma, aynı yıl yani 1914 içinde Belçika Sofina Grubu’na devredilir.  

 

SAVAŞ KOŞULLARINDA SANTRAL İÇİN KURULAN DEMİRYOLU

Derken I. Dünya Savaşı başlar. Silahdarağa Elektrik Santralı’na gelen İngiliz kömürünün ithali durur. Zonguldak’tan gelen kömür gemilerini ise Karadeniz’de Rus denizaltıları batırmaktadır. Santral için kömür sıkıntısı, şehir için elektrik sıkıntısı baş gösterir. Bunun üzerine Bizans’tan beri varlığı bilinen ama endüstriyel olarak hiç kullanılmamış Ağaçlı havzası kömürünü kullanmak fikri doğar. Yapılan fizibilitede Ağaçlı kömürünün taş kömürüyle üçte bir oranında karıştırılması sonucu istenen verimin yakalandığı görülür. Vakit kaybetmeden Belgrad Ormanları içinden Karadeniz’den Haliç’e bir dekovil hattı kurulur. Adına “Haliç-Karadeniz Sahra Hattı” denilen ve günlük dilde “Kağıthane Treni” olarak bilinen bu hat ile Ağaçlı-Çiftalan havzasındaki kömür, Kısırmandıra (Işıklar), Petnahor (Göktürk), Pyrgos (Kemerburgaz) üzerinden Cendere’ye ve Kağıthane’ye ulaşır. Oradan da Silahtar’a yani santrale ulaşan kömür, tesis içinde de ayrı bir dekovil ve havai hat ulaşımı ile kazan dairesine aktarılır. 1914’te başlayıp ilk hattı (Ağaçlı) 8 ay, ikinci hattı (Çiftalan) 7 ayda kurulan Kağıthane Demiryolu’nda toplam 9 istasyon bulunmaktadır. Hat, Ağaçlı’dan sonra Karaburun’a uzanmakta ve orada Karaburun, Terkos arasındaki demiryolu ile birleşmektedir. Terkos havzasındaki hat ise deniz yoluyla Karaburun’a gelen kömürü Terkos Su İşletmesi’ne ulaştırmakta ve su pompalama tesislerinin çalışmasını sağlamaktadır. (Halen çalışır durumda olan bu tesisi, fırsat bulduğunuzda gezmenizi mutlaka tavsiye ederim)

 

KURTULUŞ SAVAŞINDA ANADOLU’YA SİLAH KAÇIRILDI

            Savaş boyunca santrala kömür taşıyan, şehrin elektriksiz, savaş gemilerinin ve fabrikaların kömürsüz, enerjisiz kalmasını önleyen Kağıthane Demiryolu hattı, Kurtuluş Savaşı sırasında da İstanbul’dan Anadolu’ya silah kaçırılmasının en önemli güzergahlarından biri olur. Silahtarağa-Sütlüce bölgesinde bulunan cephane depolarından gece vagonlara yüklenen mühimmat, gizlice Karaburun’a çıkarılmakta, buradan da teknelerle İnebolu’ya gönderilmektedir.

            Koşullar normale dönüp de Zonguldak kömürünün nakliyesindeki sıkıntı ortadan kalkınca Haliç-Karadeniz Sahra Hattı, 1920’ler itibariyle atıl kalır. Etibank tarafından çıkılan işletme ihalesine katılan olmaz. Hat, İkinci Dünya Savaşı’na kadar köylülerin odun nakliyatında ve bu bölgedeki garnizonlara asker sevkiyatı ile posta işlerinde kullanılır. 1952, demiryolunun söküldüğü ve hattın unutulmaya terk edildiği yıldır.

              

 

SANTRAL FAALİYETLERİ VE DÖNEMLERİ

           

            Konumuza dönersek; santrala 1921 yılında 12 bin kilowatlık bir makine ile birlikte diğerleriyle aynı kapasitede iki kazan daha ilave edilir. Bu süre içinde abone sayısı 2055’e çıkmış, 4 milyon 694 bin küsur kws. elektrik üretilmeye başlanmıştır.

1923’te abone sayısı 30 bin 228’e, üretim 34.5 milyon kws. olmuştur. Yine 1923’te bir makine sökülmüş yerine 10 bin kilowatlık yeni bir türboalternatör takılmış, böylelikle Bakırköy ve Büyükdere’ye de elektrik verilmeye başlanmıştır.

            7 Eylül 1926’da şirketin sermayesi 59 milyon İsviçre frangına çıkarılır. İmtiyaz süresi de 1993’e kadar uzatılır. Fabrikanın elektrik gücünün 48 bin kilowata çıkarılması ve hükümetçe satın alınma hakkının ise 1960 olmasına karar verilir.

            Anadolu yakasına elektrik verilmeye başlanma yılı da 1926’dır. Şirket, 21 Nisan 1931’de Kadıköy Elektrik ve Havagazı Fabrikası’nı satın alarak faaliyetini Kartal-Pendik bölgesine kadar uzatırken fabrika ilk kurulduğunda takılan makinelerden biri daha kaldırılır ve yerine 22 bin 500 kilowatlık A.E.G. makine grubu hizmete sokulur. Fabrikanın gücü böylelikle 65 bin kilowata çıkarılır. 1931’de Büyükada’ya, 1932’de de Heybeliada’ya elektrik verilmesine başlanır.

 

1937’DE DEVLETLEŞTİRİLDİ  

1926 sözleşmesine rağmen şirket 31 Aralık 1937’de hükümetçe satın alınır ve Nafıa Vekaletine verilir. 11.5 milyon TL. olan satın alma bedeli ise yüzde 5 faizle 20 yılda ödenerek kapatılır.

            Devir sırasında toplam 65 bin kilowat gücünde 5 makine grubu ve 40 bin kilowat elektrik üretme kapasitesine sahip 12 buhar kazanı bulunmaktadır. Abone sayısı 111 bin 744, enerji verilen umumi aydınlatma lambası 3669, üretim 121 milyon kilowat, harcanan kömür miktarı ise 76 bin 242 ton’dur.

            Satın alma işleminin ardından 3481 Sayılı Kanun ile Nafia Vekaleti’ne bağlı olarak Genel Müdürlük kurulur, bir yıl  kadar sonra da, 16 Haziran 1939 tarih ve 3645 sayılı kanun ile İstanbul Belediyesi’ne bağlı olarak kurulan İETT Genel Müdürlüğü’ne devredilir. 

            1950’ye gelindiğinde, varolan 5 makine grubu (turboalternatör) azami 88 bin kilowat üretme kapasitesinde, kazanlar ise 66 bin kilowat üretim sağlama gücündedir. Fakat bütün makine ve kazanlar aynı anda çalışamamaktadır. Devreden çıkmış 25 bin kilowatlık bir makine grubunun yenisiyle değiştirilmesi ve böylece toplam gücün 106 bin kilowata çıkartılması, 1950’de İsviçreli bir heyete hazırlatılan raporda istenir. Sözkonusu rapordan anlaşıldığı üzere fabrikada yapılacak tadilatlar 1952’ de bitecek şekilde hesaplanır.

 

KÖMÜR SEVKİYATINDA ZORLUK

Fakat Zonguldak’tan gelen kömürlerin fabrikaya intikali giderek zorlaşmaktadır. Çünkü Haliç, derelerden gelen alüvyonlarla tedricen dolmaktadır. Artık fabrikaya kömür ulaştırılmasında alçak mavnalar kullanılmaktadır. Bu durum ise üretim maliyetini yükseltmektedir. Soruna çözüm olarak 1950 İsviçre raporunda İstanbul Belediyesi’nin Atatürk (Unkapanı) Köprüsü’nden  Silahtarağa’ya bir geçit açması önerilir. Raporda ayrıca soğutma suyunun artık yeterli gelmediği de belirtilmektedir. 

            1952’ye kadar şehrin elektrik ihtiyacını tek başına karşılayan Silahdarağa Elektrik Santralı’nın yanı sıra o tarihte sonra Etibank’ın şehirlerarası şebekesi devreye alınır. Zaman zaman düşük de gelse ve elektriğinin kalitesizliğinden şikayet edilse de şehre 154 bin voltluk çift devre halinde yeni bir elektrik gücü daha ulaşmaktadır. Artık Çatalağzı ve Kuzey-batı Anadolu Santralları da devrededir.

 

1983’TE ÜRETİM DURDURULDU

            1956’da kurulan kazanlar ve yapılan takviyelerle çalışmaya devam eden Silahdarağa Fabrikası’nın gücü 1967’de 120 bin kilowat, enerji üretim olanakları da 505 milyon kilowattır. Abone sayısı 528 bin, elektrik verilen umumi aydınlatma lambası 33 bin 500’tür. Fabrikada bulunan en eski tribün 1923’e, en eski kazan 1940’a, en yeni tribün 1956, en yeni kazan ise yine 1956 yılına aittir. 1956’tan sonra ise herhangi bir ciddi yenilenme yapılmaz.

            1970’de Türkiye Elektrik Kurumu’na (TEK) devredilen santralın çalışamaz duruma gelen turboalternatörleri durdurulur, azalan kapasitesine rağmen 1982’ye kadar böyle çalışır. Haliç’te artık tribünleri soğutmak için gerekli suyun temini de imkansız hale gelince 18 Mart 1983’te üretime zorunlu bir nokta konur.

 

ENDÜSTRİ MİRASI OLARAK TESCİL EDİLDİ

            Tarihi bir nitelik kazanan santral, endüstri mirası olarak 6 Mart 1991 gün ve 2532 sayılı kararı ile personel lojmanları, camii, santral yapıları ve makine aksamları ile birlikte 1 Nolu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Korumu Kurulu tarafından topyekûn tescil edilir.

            Üretimin durmasından 8 yıl sonra tescil edilse de, 1983 itibariyle adeta kaderine terk edilen elektrik santrali, giderek çürür. Bu süreçte, yapı grubunun “Enerji Müzesi” yapılmasına yönelik olarak Elektrik Mühendisleri Odası, ilçe belediyeleri veya büyükşehir belediyesinin talepleri olur. Aynı talep Haliç Belediyeler Birliği tarafından da yapılır. 

ÜNİVERSİTE KAMPUSU OLDU

Süreç bu biçimde ilerlerken santral ve çevresi, tüm tesisleri ile birlikte İstanbul Bilgi Üniversitesi’ne tahsis edilir. 2004 yılında 49 yıllığına verilen ve düzenlemelerin kamuya açık kullanıma göre yapılması şartıyla verilen tesislerde bir Enerji Müzesi yapılması şartı da vardır.

            Üniversite, santral üretim binalarında restorasyon, bahçe ve diğer ünitelerde de düzenleme çalışmalarına başlar. Üç yıllık bir çalışmanın ardından santral üretim binası “Enerji Müzesi” olarak kullanıma hazır hale getirilir. Alt katlara çocuklar için çeşitli enerji oyuncakları ve beceri atölyeleri mekanları oluşturulurken, tribünleri gezebilecek yürüme yolları inşa edilir. Bina çatı ve cephe duvarları demir konstrüksiyonlarla takviye edilmiş bina, “santralistanbul” ismiyle hizmete açılır. Müze, açıldığı 8 Eylül 2007’den itibaren iki yıla yakın bir zaman ücretsiz olarak gezilir.

            Santral bahçesine ise çeşitli fakülte binaları ve lokantalar inşa edilir. 2004’e ulaşamayan kazan dairesinin yerine bir sergi salonu yapılır. Santralın tamirhane bölümü ile atölyesi ise lokantaya dönüştürülür.

 

GEZERKEN TARİHİ KİMLİĞİNİ UNUTMAYIN

            Santral bahçesi böylece bir üniversite kampusuna dönüştürülür. Halka açık bir bahçe düzeneği sözkonusu olan yerleşke, civar yerleşim alanları arasında bir vaha gibi durmaktadır. Gerek bölge sakinlerine gerekse İstanbullulara hizmet vermekte aynı zamanda eğitim-öğretimin de yapıldığı “santralistanbul” ve “Silahtar Kampusu”, yolunuz düştüğünde en azından bir kere de olsa, uğramanız gereken bir yerdir. Çocuklarınıza müze bölümünü gezdirin ve orada sanayi tarihimiz açısından santralın yerini anlatan sunumları görmelerini, dinlemelerini salık verin.

            Enerjinin olmadığı yerde sanayinin, endüstrinin olmadığını hepimiz biliyoruz. Elektrik enerjisi üreten ve üstelik ülkemizde bu alandaki ilk tesis olan, uzun yıllar da bu alandaki tek aktör olarak faaliyet gösteren ve sanayicilerimizin, endüstriyel yapımızın enerji ihtiyacını karşılayan Silahtarağa Santralı ile bu açıdan manevi bir bağ kurun ve tarihi kimliğini, özelliklerini bilerek gezmenin keyfini yaşayın.

           

           

 

………….

 

Yararlanılan Kaynaklar :

- Osman Nuri Ergin, Mecelle-i Umuru Belediye, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Yayınları, İstanbul, 1995.

- Reşat Ekrem Koçu, İstanbul Ansiklopedisi, c. 9, s. 4999-5001.

- H. Fahrünisa Ensari Kara, Silahtarağa Elektrik Santralı,  Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, c. 6, s. 554-555.

- Prof. Dr. Louis Comisetti, İstanbul Sınaî Hizmetlerinin Islahına Memur İsviçreli Mütehassıslar Heyeti Umumi Rapor, Cenevre, Mayıs 1950, Kağıthane Belediyesi Koleksiyonu.

-“Kağıthane-Kemerburgaz-Ağaçlı-Çiftalan Demiryolu, Prof. Dr. Emre Dölen, Mert Sandalcı, Kağıthane Belediyesi Yayınları, İstanbul 1999.

-Kağıthane Tarih Envanteri, Kağıthane Belediyesi Yayınları, İstanbul 2011

  
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner112

banner111

banner110

banner109

banner108

banner106