Öne Çıkanlar Arçelik Üretim Koordinatörü Alp Karahasanoğlu Türkonfed TÜSİAD Sıçrama Yapan Şirketler GİRAY DUDA Hilal Ünalmış

FED'in faiz artırımına hazır olmalıyız”

GİRAY DUDA

Doç. Dr. Selva Demiralp, Koç Üniversitesi Ekonomi Bölümü öğretim üyesi. Aynı zamanda, Koç Üniversitesi ile TÜSİAD'ın ortak kurduğu Ekonomik Araştırmalar Forumu'nun da direktörü. Para piyasaları uzmanı olan Selva Demiralp ile FED'in neredeyse kesinleşen faiz artırımı sonrasında dünyada ve Türkiye'de yaşanabilecek gelişmeleri konuştuk.

- Sayın Selva Demiralp, söyleşimize isterseniz FED'den başlayalım. 2-3 yıldan bu yana bütün dünya FED ile yatıp FED ile kalkıyor. Sürekli olarak faiz artırımı olacağı beklenen aylar için tahminde bulunuyoruz. FED'in son kararı nedir? Ne yapmayı düşünüyor? Faiz artırımı için belirlenen tarih ne zaman?

- Amerikan Merkez Bankası (FED) çok büyük bir olasılıkla Aralık'ta faiz artırımına gidecek. Bunun sinyalini çok güçlü biçimde veriyorlar. Şu aşamadan sonra geri adım atacaklarını zannetmiyorum. Özellikle son birkaç yıldır FED çok şeffaf olmaya ve atacağı adımları da belirtmeye dikkat ediyor. Daha önceki faiz artırımında da aynı şeyi yapmışlardı. Başkan ve FED üyeleri, piyasalarda şok etkisi yaratmasın diye birlikte açıkladılar. Çünkü piyasada çok fazla likidite var.


FED faizi artırdığı zaman ABD'ye para girişi olması bekleniyor. Bu para girişi de ABD'de uzun vadeli faizleri bir nebze aşağıya çekecek. Ama büyük miktarda para girişi olur ve uzun vadeli faizlerde ani düşüş olursa, sıkılaştırma yapmak isteyen Merkez Bankası uzun vadeli faizlerin bir anda düştüğünü görebilir. Yani, istediğinin tam tersi bir durum ile karşılaşabilir. Onun için FED çok dikkat ediyor. Beklentileri, yapmak istediklerini önceden anlatarak ani hareketlerin olmaması için uğraşıyor. Aralık'ta bu faiz artırımı yapılacak.




2017 FAİZ ARTIRIMLARI DA ÖNEMLİ

Tabii asıl olarak ondan sonraki dönem önem taşıyor. Üçüncü ve dördüncü faiz artırımları ne zaman gelecek? 2017'de iki tane faiz artırımı olacak gibi gözüküyor. Ancak bu karar her zaman değişebilir tabii ki. Geçen senenin sonunda, 2016'da dört tane yapacağız diyorlardı, sonuçta bir taneye kaldılar. 2017 yılında FED'den kaç tane faiz artırımı gelir sorusunu yanıtlamak için henüz erken. Bu sene bir tane gelecek ve gelecek yıl da en az bir tane geleceğini tahmin ediyoruz. Brexit'in çok olumsuz etkileri gözükmezse, Çin'de ani bir daralma olmazsa veya olağanüstü uç senaryolar gerçekleşmezse, birer birer normalleşmeye dönülecek gibi görülüyor.


VARLIK BALONU RİSKİ

- FED'in faiz artırımı kararı verirken göz önünde tutacağını açıkladığı ulusal veriler uygun gibi gözüküyor değil mi?


- Evet, öyle görünüyor. Mesela Başkan Yellen,'Amerika'da risklerin aşağı yukarı dengede olduğunu düşünüyoruz' dedi kısa süre önce. 'Olağanüstü bir gelişme olmaz ise ve istihdam verisi istediğimiz yönde geldiği sürece faizleri artıracağız, dedi. Onların enflasyon için yüzde 2'lik bir hedefleri var. Amerika'da enflasyon yüzde 1.5 seviyesinde şu anda. Yani enflasyon hedefin biraz altında. O zaman, neden bu telaş, niye faiz artırıyorlar sorusu da akla gelebilir. Bence FED'in asıl endişesi enflasyonun yüzde 2'yi aşmasından ziyade ortadaki çok fazla likiditenin varlık balonu yaratması riski. Balonun oluşması ve patlaması riskine karşı hafif hafif havasını indirmeye çalışıyorlar.

TRUMP KAZANIRSA ABD DURGUNLUĞA GİREBİLİR

- ABD'den gelen son bilgilere bakarsak, Başkanlık seçiminde Hillary Clinton önde gidiyor ve kazanmaya çok yakın. Ama sonuçta bir seçim dönemindeyiz ve sandıktan her zaman bir sürpriz çıkması ihtimali de vardır. Seçilen başkanlara göre FED'in kararlarında değişiklik ihtimali var mı?

- FED'e sorduğunuz zaman, 'Biz bağımsız bir kurumuz. Politik herhangi bir karar almayız' diyor. Tamam, bu doğrudur, FED bağımsızdır ama gelecek başkanın ekonomi üzerindeki etkilerini de göz önünde tutmak zorunda. Çünkü FED de aynı ekonomiyi yönlendirmeye çalışıyor. Eğer Trump seçilirse Amerikan ekonomisinin bir durgunluğa girmesinden korkuluyor. Ekonomi politikaları çok zayıf bulunuyor. Nobel ödüllü Joseph Stiglitz, 'Donald Trump benden ekonomisi dersi alsaydı kesinlikle sınıfta kalırdı' dedi. O nedenle, FED'in sıkılaştırma politikası da ABD'yi yavaşlatacağı için Trump'ın gelmesi ve bu nedenle Amerikan ekonomisinin durgunluğa girmesi halinde faiz artırımı gündemden kalkar. Ama Trump'ın seçilme olasılığı da düşük gibi görünüyor.

YELLEN'İ GÖREVDEN ALAMAZ

- Trump seçilecek olursa Merkez Bankası başkanını görevden alabilir mi?

- Başkan seçilse bile FED başkanının görevden alınması tek bir kişinin kararı ile kolayca olmaz. Yellen'ı kolay kolay görevden alabileceğini zannetmiyorum.

- FED, faiz artırımı için kendisini tümüyle hazırladı mı?

- Zannediyorum hazırlar. Eğer artırım olmayacak olsa bu sinyali vermezlerdi. Hatta, yönetim kurulunda artırımın daha önce olmasını isteyenler de vardı. Sanıyorum bir dengeleme yapmaya çalıştılar. 'Tamam, biraz daha bekleyelim, veriler istediğimiz biçimde gelmeye devam ederse bu kesinlikle olacak' diyorlar. Belki tüm yönetim kurulu üyeleri aynı yönde oy kullanmayabilir. Ama sonuçta bu kararın çıkacağına yüzde 99 eminim.

'BİZ ABD EKONOMİSİNİ DÜŞÜNÜRÜZ'

- Ülkeler faiz artırımına karşı önlemlerini aldı mı?

- Finansal piyasalarda bunun fiyatlaması mutlaka yapılmıştır. FED de zaten sinyali vererek bunu yapmaya çalışıyor. Herhalde ülkeler de gardını almıştır. Arada sırada Yellen'a çıkıp 'siz gelişmekte olan ülkeleri düşünüyor musunuz, onlar ne yapacak' diye sorulduğunda, Yellen da “Biz Amerikan Merkez Bankasıyız. Amerikan ekonomisini düşünmek zorundayız. Siz kendinizi düşüneceksiniz” diye karşılık veriyordu. Bence makul bir açıklama.

Evet, kriz sonrası biz bol likiditenin nimetlerini gördük. Şu anda hazır mıyız? Keşke daha da hazır olabilseydik. Doların ucuz olduğu dönemde çok fazla da dış borç yaptık. Özel sektörün dış borcu da büyük ölçüde arttı. Sonuçta bu durum Türkiye'ye kemer sıkmayı ister istemez getirecek. Dolar güçlendiği zaman siz de borcunuzu dolar üzerinden daha zor ödeyeceksiniz.

Bu durumda, bizim 'riskten arındırma' dediğimiz 'hedging' işlemine başvuracaksınız. Eğer siz yabancı bir para cinsinden borçlanıyorsanız, vadeli döviz alım satım işlemi yapacaksınız. Yani Türk Lirası geliri olanlar için bir çeşit sigorta kontratı alacaksınız. Aşırı çalkalanmalara karşı kendinizi sigortalamış oluyorsunuz. Bunu yapmadıysanız, ne yapıp da ben o parayı ödeyeceğim diye düşüneceksiniz.

YATIRIMCININ YÖNÜ ABD'YE DÖNER

- Bu faiz artırımı dövizde fiyat yükselmelerine sebep olur değil mi?

- Elbette olur. Çünkü dolara olan talep artar. Ekonomideki en temel ilişki arz ve talep ilişkisi burada da geçerlidir. Bir de dolara ödenen reel faiz ve TL'ye ödenen reel faiz var. Bu durumda yatırımcı ABD'yi tercih eder çünkü orada daha az risk var. Bunu kompanse etmek için bizim TL'ye ödediğimiz faizi artırmamız gerekebilir. Genel olarak, Amerika'daki doların faizinin artması bütün gelişmekte olan ülkelere giden paranın geriye, anavatana dönmesi demektir.

- FED’in faiz artırımının ne kadar olacağı belli mi?

- Şu anda 25 baz puan kadar faiz artırımı düşünülüyor. Bundan sonra, 2017 yılı içinde ne zaman faiz artırımının arkasının geleceği, paranın gelişmekte olan ülkelerden çekilme hızı açısından önemli. Şu anda kesin olarak bilmiyoruz ama çok hızlı gideceklerini zannetmiyorum. Şimdilik en fazla iki tane dediler, onu bile yapıp yapmayacakları belli değil. Çünkü, Amerikan ekonomisinin dinamiklerine baktığımız zaman o kadar güçlü bir enflasyon tehdidi gözükmüyor.

Ancak, petrol fiyatları yükselmeye başladı. Bu enflasyonu artırıcı bir etki yapabilir. Amerikan enflasyonunun yüzde 2'yi geçmesi gibi bir tehlike olmadığı sürece çok hızlı bir faiz artırımı olacağını düşünmüyorum. Bunu yapmazlar, çünkü bir yandan da Amerika resesyona mı girecek tartışmaları var. Onu düşünürler. Sonuçta varlık balonu olmasın diye attıkları bir adımın ekonomiyi boğmasına da izin vermezler. O nedenle herhalde çok hızlı bir faiz artırım sürece yaşamayız. Umarız böylece bizden de çok hızlı bir para çıkışı olmaz.

EKONOMİNİN NEREDE OLDUĞUNU BİLMEK ZOR

- Yani önceki yıllardaki temkinli adımlarını görünce yine aynı biçimde yavaş adımlarla yol alınacağını söylemek yanlış olmaz değil mi?

- Bunu söyleyebiliriz. Bir Merkez Bankası için en zor şey ekonominin nerede olduğunu bilebilmektir. Bilseniz ki, evet, ekonomi ısınmaya başladı, karar çok kolay. Bizim fakültelerin birinci sınıflarındaki öğrencilere bunu anlatıyoruz. Ekonomi ısınırsa faiz artırırsınız, ekonomi yavaşlıyorsa faiz düşürürsünüz. İşte, FED açıklamasında, 'biz şu anda ekonominin nerede olduğunu anlamakta zorlanıyoruz', denildi. Hakikaten en zor şey budur. Merkez Bankacılığını sanat yapan da bence odur. Eski FED Başkanı Alan Greenspan'e 'maesto' dedirten şey, herkes 'Amerikan ekonomisi yavaşlamaya başlıyor' derken 'hayır bu ekonominin daha gideceği yer var' diye faizleri artırmamasıydı. Hakikaten ekonomi daha da büyüdü ve Greenspan'e ilah gibi bakıldı. Aynı Greenspan daha sonra bu politikaları devam ettirdi ve krize gittik, bu da ayrı bir şey. Yani rezil de olabiliyorsunuz vezir de. İşin zorluğu burada.

İnsanlara çok güçlü şeyler söylememeniz gerekiyor. Yapacağım deyip de yapamazsanız kredibiliteniz azalıyor. FED bir yandan öncü bir Merkez Bankası olarak şeffaflaşmaya çalışıyor. Beklentileri yönetmek için önceden sinyal vermeye çalışıyor ama bunun da bir riski var. Ekonomik konjonktür değişirse sözünü tutmayan bir merkez bankası durumuna gelebiliyorsunuz.

TÜRKİYE'DE ENFLASYON DÜŞÜRÜLMELİ

- Söylediğiniz şeyler Türkiye için de geçerli. Türkiye hem ucuz petrol hem de ucuz dolardan yararlandı. Şimdi her ikisinde de yükselme görülüyor. İçeride de politik olarak faizlerin indirilmesi baskısı sürüyor. Dünya ekonomisinin de sıkıntıda olduğu bir ortamda Türkiye'ye bakınca neler görüyorsunuz?

- Türkiye'de bir konuda herkes hemfikir. O nedir? Enflasyon düşürülmeli mi, evet düşürülmeli. Neden? Çünkü enflasyon yüksek olursa uzun vadeli faizler yükselir. Enflasyonun yüksek olmasını istemeyiz çünkü enflasyon istikrarsızlık getirir. Bu koşullarda yatırımlar artmaz. Herkes enflasyonun düşmesini istiyor ama nasıl düşürüleceği konusunda fikir ayrılıkları yaşanıyor.

Bazıları hem enflasyonun düşmesini hem de Merkez Bankasının faizleri düşürmesini istiyor. Bu ikisi aynı anda olmaz. Enflasyonu düşürmenin tek yolu, faizleri görece yüksek tutmaktır. Ama Merkez Bankasını bırakın, faizler yüksek olsun ki enflasyon düşürülebilsin dediğiniz zaman 'Faizler yüksek olursa krediler ve dolayısıyla yatırımlar ne olacak' diye karşılık veriliyor. Enflasyonu başka türlü düşüremiyorsunuz. Merkez Bankası sıkı para politikası uygulayacak ki enflasyon düşecek. Ancak enflasyon düştükten sonra siz uzun vadeli faizleri düşürebilirsiniz. Merkez Bankası'na baskı yaparak faizleri düşürseniz de uzun vadeli faizleri düşüremezsiniz. Çünkü uzun vadeli faizin içinde bir enflasyon beklentisi var. Bu nedenle piyasa yapıcılar o uzun vadeli faizİ aşağıya çekmiyorlar.

Öyle bir ortamda Merkez Bankası'nın kendisine kanunla verilen görevleri yapması yerinde olur. Kanun, 'Merkez Bankası'nın görevi fiyat istikrarını sağlamaktır', diyor. Enflasyon düşünce biz uzun vadeli faizlerin düştüğünü göreceğiz. Bu faizler düşünce yatırımlar da artacak.


KREDİ FAİZİYLE BİRLİKTE MEVDUAT FAİZİ DE DÜŞER

Bir diğer etki de şu olacak. Türkiye'de şu anda tasarruflar düşük, diyoruz. Ama mevduatlara ödenen reel faiz çok yüksek değil. Nominal faiz yüksek olsa da, enflasyonu ve stopajı da çıkardığınızda reel faiz neredeyse negatife geliyor. Böyle bir ortamda zaten insanlar tasarruf etmek istemiyorlar.


Bankaların da kredi faizlerini düşürmesi isteniyor. Ama krediyi düşürmesi için mevduat faizini de düşürmesi lazım. Mevduat faizini daha da düşürürse mevduat sahibini iyice ürkütecek. Kredi/mevduat oranı yüzde 100'ü aşmış durumda. Bankaların en büyük geliri mevduatlardan geliyor. Mevduat faizi düşerse negatif gelir olacak. Bütün bunların kökündeki en önemli sorun enflasyon.


TERCİH İKİLEMİ

Bir de iktisatta 'yüksek büyümeyi mi düşük enflasyonu mu tercih edelim' tercih ikilemi yaşanır. Çünkü kısa vadede Merkez Bankasına faizleri düşür dediğiniz zaman o talebi kışkırtıyor. Siz talebi şişirerek yüksek büyümeyi gerçekleştirebilirsiniz. Yani bir seçim var gibi görünüyor. Ama ben Türkiye'de hem yüksek büyüme hem de düşük enflasyonu yapabileceğimize inanıyorum. İkisinden birini tercih etmek zorunda değiliz. Çünkü büyümenin bileşenlerine baktığınız zaman, yatırımların ve ihracatın ciddi biçimde aşağıya indiğini görüyoruz. İhracat büyük ölçüde dış taleple ilgili. Biz Avrupa'ya ihracat yapıyoruz ve Avrupa resesyondan geçiyor. Dolayısıyla biz ne yaparsak yapalım ihracatı şu anda kolay kolay artırabilecek durumda değiliz. Komşularımızla ilişkilerimizi iyi tutmamız lazım. Çünkü Rusya ile yaşadığımız krizin maliyetini gördük. Belki bu arada aramalını da kendimizin ürettiği ihracat sistemine geçebilmek yapabileceğimizin en iyisi olur.

Peki yatırımlar kalemi neden düşük. Türkiye'de yanlış anlaşılan bir şey var. Son birkaç yıldır yatırımlar düşük ama bu faizler yüksek olduğu için değil. Mesela gösterge faiz üzerinden hesaplanan reel faize baktığınız zaman yüzde 1 dolayında olduğunu görüyorsunuz. Ama Türkiye'de yatırımlar en çok 2002 ile 2006 yılları arasında olmuş. O zamanlar gösterge faiz üzerinden reel faizler yüzde 10'lardaydı. Bu durumda düşük yatırımların nedeninin yüksek faiz olduğunu söyleyemeyiz. Genel istikrar, siyasi istikrar, ülkedeki iş ortamı, şeffaflık gibi bir takım sosyal reformlarla düzeltilebilir. Düşük enflasyona geçersek ondan sonra sürdürülebilir yatırımları görürüz. Uzun vadeli faizler doğal biçimde o zaman aşağıya iner.

 
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner112

banner111

banner110

banner109

banner108

banner106