Öne Çıkanlar Çerkezköy OSB AB ÇOSB Habertürk Bakış programı ÇOSB İKV BAŞKANI AYHAN ZEYTİNOĞLU

Kayıplarımızı bu yılın son çeyreğinde geri almaya başlarız

GİRAY DUDA

Kovid-19 salgını, dünyanın tüm ülkelerini ekonomik ve sosyal açıdan olumsuz etkiledi. Virüsün yayılmasının önlenmesi için uygulanan karantina ve kısıtlamalar nedeniyle yüzbinlerce işyeri çalışamaz hale geldi, milyarlarca insan eve kapandı. Türkiye’de böyle bir ortamda ticaret, sanayi kuruluşlarının içinde bulunduğu durumu, yurt çapında yaygın iş dünyası derneklerinin üst kuruluşu Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu’nun (TÜRKONFED) Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan ile konuştuk.

- Sayın Turan, Kovid-19 salgınının yarattığı krizi ekonomik ve sosyal açıdan nasıl yorumluyorsunuz?

- Krizler şekil değiştirse de her zaman iş hayatının bir parçası oldu. Ancak bu kez dünyanın hazırlıksız yakalandığı ve beklemediği bir durumla karşı karşıya kaldık. Belirsizlik sadece ülkemizin değil, dünyanın kaderi gibi. Öncelikle ekonomik değil, insanlığı ilgilendiren bir kriz yaşıyoruz. Bu kriz, sağlık noktasında bağışıklık sistemimizin güçlendirilmesiyle birlikte ekonomik, sosyal ve ruhsal bağışıklık sistemimizin de güçlenmesi gerektiğini gösterdi. İş dünyasını değerlendirirsek pek çok sektör salgına ve yarattığı ekonomik krize hazırlıklı değildi. Krizde büyük işletmeler, kurumsal şirketlere oranla daha hızlı aksiyon alabildi. Ekonominin yüzde 99’unu oluşturan, yaklaşık 3.5 milyon KOBİ’miz ise ekonomik kriz karşısında kırılgan bir yapıya sahip olmaları nedeniyle finansmana erişimden ödeme ve tahsilat sorunlarına kadar pek çok sıkıntı ile karşı karşıya kaldı.

DÜNYA HEDEFLERİNİ GÖZDEN GEÇİRECEK

- Salgının önümüzdeki birkaç ay içinde etkisini yitireceği görüşleri yaygın. Ancak her geçen gün dünya ve ülkelerin ekonomileri, çalışan şirketler, kurumlar ve insanlar ağır darbeler yiyor. Ortaya nasıl bir ekonomik kriz tablosu çıkacak?

- Bu salgın, sadece ülkemizin değil dünyanın da hedeflerini yeniden gözden geçirmesi gerekliliğini gösterdi. Kredi derecelendirme kuruluşları, benzeri görülmemiş bir küresel resesyon uyarısı yapıyor. Küresel ekonominin 2020’de yaklaşık yüzde 4’ler seviyesinde daralacağı değerlendiriliyor. Euro Bölgesi’nde yüzde 7’lik daralma raporlanmaya başladı. ABD’de beş haftada 26 milyonu aşan bir işsizlik başvurusu görüldü.

Korona öncesi “para basma” görüşleri küresel gündemin bir parçası değilken bugün ülkeler para basılmasını tartışıyor. Virüsü kontrol altına aldığını ifade eden ülkeler, yeniden ekonomik faaliyetleri sınırlı da olsa açmak için girişimlerde bulunurken; IMF ve Dünya Bankası büyüme tahminlerini revize ediyor. Tüm bu gelişmeler, 2020 ve sonrası için belirlenen hedeflere ulaşmanın zor olduğunu ve ülkelerin kapasiteleri ölçüsünde aksiyon almak zorunda kaldığını gösteriyor.

HİPER ENFLASYON TUZAĞINA DİKKAT

- Bu krizi en az hasarla atlatmak ve sonrasına hazır olmak için dünya çapında gerekli ve yeterli ekonomik önlemler alınıyor mu?

- Dünya genelinde sağlık alanında krizin yarattığı belirsizlik, ekonomik programların ve öngörülerin de revize edilmesini zorunlu kılıyor. İyimser öngörüler dünyada işsizlik rakamlarının ortalama yüzde 7-10 aralığında bir artış yaşayacağından bahsediyor. Dünyanın olduğu gibi ülkemizin de bir büyüme patinajına ve hiper enflasyon tuzağına dikkat etmesi gerekliliğini ortaya koyuyor. Ekonomik bir durgunluk ile yaratacağı istihdam kaybına ülkemizin tahammülü olmadığı noktasında işçi-işveren hemfikir olduğumuzu düşünüyorum. Yeni normalimiz olan ve dijitalleşme ile değer yaratacak verimlilik odaklı programın yeniden gözden geçirileceği görülüyor. “Kur-Enflasyon-Faiz” sarmalından ancak ortak akıl ve kapsayıcı işbirlikleriyle alınacak tedbirler sayesinde çıkabiliriz.

SALGIN DÖNEMİNDEN EN ÇOK KOBİLER ETKİLENİYOR

- Türkiye’de iş dünyasının en yaygın ağa sahip kuruluşlarından birisinin başındasınız. Ülkenin her yanından gelen veriler ışığında Türkiye’deki bu salgın ve ekonomik krizi genel olarak değerlendirir misiniz?

- TÜRKONFED olarak 30 federasyon, 266 dernek ve 40 bini aşkın şirketi temsil ediyoruz. Federasyon ve derneklerimiz ile dijital ortamda yaptığımız görüşmeler, özellikle KOBİ’lerimizin bu dönemde sıkıntılarının artarak devam ettiğini gösteriyor. Biz 2011 yılından bugüne “Önce Küçüğü Düşün!” diyoruz. Çünkü ekonomimizin lokomotifi olan KOBİ’lerimizin tedarik zincirinden düşmesinin, domino etkisi yapacağını çok iyi biliyoruz. Her kriz döneminde olduğu gibi bu salgın döneminden de en fazla KOBİ’ler etkileniyor. Dünyanın hazırlıksız yakalandığı bir salgının yarattığı ekonomik sonuçlar ülkemiz KOBİ’lerinin ihtiyaçlarını da gösteriyor. Zor şartlarda faaliyetlerini sürdürmeye çalışan işletmeler; istihdamı koruma, çalışanlarının maaşlarını karşılayabilme, tedarik ve diğer ödemeleri için finansman bulma gibi çok ciddi sorunlarla boğuşuyor.

ÜRETİM, SANAYİ VE İSTİHDAMA ODAKLANMALIYIZ

Üretim sürecinin iki önemli sacayağı var. Biri işveren, diğeri ise işçiler yani çalışanlarımız. Olağanüstü dönemlerden geçtiğimizi aklımızdan çıkartmamak gerekiyor. Merkezden başlamak üzere ekonominin tüm aktörlerinin daha fazla sorumluluk alması gereken zamanlardayız. Üretim, sanayi ve istihdam odaklanılması gereken öncelikli alanlarımız. Tarım, turizm, gıda, tekstil ve imalat sanayimizde sektörlere belki de stratejik şirketlere ayrımcılık yapmadan adil ve eşit destekler sağlanması gerekiyor.

VADESİ GEÇMİŞ ALACAKLAR ÖDENMELİ

Sadece Korona sürecinde değil öncesinde de en önemli sıkıntı vadesi geçmiş alacakların geç ödenmesiydi. Bu dönem geç ödeme değil, öteleme ve erteleme söz konusu. Büyük firmalar kendi nakit akışının bozulması riski karşısında ödemelerini erteleyebiliyor ve borçların vadesi uzadığından tedarik zincirinde yer alan KOBİ’lerde de haliyle finansman sıkıntısı başlıyor. Vadesi geçmiş alacakların ödenmesi, bu belirsizlik ortamında ülkemizi rahatlatacaktır. Paraların mevduattan, vadesi geçmiş alacakların ödenmesine kanalize edilmesi için teknik ve gerekirse dönemsel olarak yasal altyapının kurulması gerekiyor.

KOBİ’LERİN FİNANSMAN SIKINTISI GİDERİLMELİ

- İş dünyasının daha da zora girmemesi, insanların yoksulluğa düşmemesi için alınan önlemleri ve teşvikler yeterli midir? Ne tür ek önlemler alınması gerektiğine inanıyorsunuz?

- Şu ana kadar 20 paket açıklandı. Açıklanan paket ve kararların operasyonel güçlükler taşıdığını gözlemliyoruz. Karar alma ve uygulama süreçlerinin gözden geçirilmesi, krediler noktasında merkezden alınan kararların sahaya tam yansımasını da sağlayacaktır. Finans sektörünün kredi kanallarını açması, korona günlerinde KOBİ’lerimizin likidite sıkıntısını bir nebze rahatlatacaktır. Ekonomimizin lokomotifini oluşturan bu işletmelerin varlığı, sosyo-ekonomik hayatın devamlılığı açısından da önemli. Gıda ve temizlik gibi bu dönemde önemli olan sektörlerde faaliyet gösteren KOBİ’lerin, aynı zamanda tedarik zincirinin devamlılığını sağladığını da unutmayalım. Büyük şirketlerin en önemli tedarik kanalı olan KOBİ’ler için alınacak tedbirler, hem insani hem de sektörel bazda nefes almalarını da sağlayacaktır.

İZNE ÇIKARILANLARA DESTEK ARTIRILMALI

Salgından en az kayıpla çıkmak ve istihdamdaki kayıpları önlemek amacıyla ödenekten yararlanabilme koşullarında ilave kolaylıklar sağlanmasını, olumlu bir ilk adım olarak değerlendiriyoruz. ‘İşçi çıkartmamak koşuluna uyan’ iş yerlerinde çalışanlar bu kolaylıklardan yararlanabiliyor. Söz konusu madde ile Cumhurbaşkanına fesih yasağı süresini altı aya kadar uzatma yetkisi de tanındı. İşverene ise ücretsiz izne çıkartma yetkisi verildi.

Bu süreçte ücretsiz izne ayrılan işçilere ve 15 Mart 2020 tarihinden sonra işten çıkarılmış olup İşsizlik Sigortası Kanunu’nun diğer hükümlerine göre işsizlik ödeneğinden istifade edemeyen işçilere, fesih yasağı süresince İşsizlik Sigortası Fonu’ndan günlük 39.24 TL nakdi ücret destek sağlanması söz konusu. Bu madde, kısa çalışma ödeneğini uygulamasının daha az tercih edilmesine yol açabilir. Çalışana ödenecek tutar, günlük asgari ücretin yarısına denk geliyor ve yeterli katkıyı sağlamaktan uzak görünüyor. Sosyal, psikolojik ve toplumsal travmaların yaşanmasının önüne geçmek için kamu, özel sektör, iş ve işveren örgütleri olarak daha fazla sorumluluk almamız gereken bir dönemdeyiz. Sağlık, sosyal ve ekonomik alanda yaşanacak travmaları ancak birlikte hareket etmemizden alacağımız güç ile çözebiliriz.

HEPİMİZ AYNI GEMİDEYİZ

- Salgın Sağlık Kurulu benzeri ekonomik yeniden yapılanmayı planlayacak bir kuruma ihtiyaç var mı?

- Hepimiz aynı gemideyiz; çalışanlar da şirket patronları da devlet de… Uzlaşma ile ortak akıl ile ortak noktada buluşup üretim, yatırım ve çalışma hayatına dair sıkıntıları gidermemiz önem kazanıyor. Anayasal bir kurum olan Ekonomik ve Sosyal Konsey (EKS), iyi bir istişare platformu... Ayrıca, Hazine ve Maliye Bakanlığımız, Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı, Ekonomi Politikaları Kurulu’yla birlikte icraata yönelik düşünülmüş bir yapı. Korona salgını sonrasında ortaya çıkabilecek üretim ve istihdam sorunlarına çözüm üretmek istiyorsak, bu istişari ve icracı yapıyı harekete geçirmemiz gerekecektir.

Bununla birlikte, bu olağanüstü dönemde, gelişmiş ülkelerin bu güveni verecek adımları atmaya ve deklare etmeye başladığı bir ortamda, ülke olarak Sosyal ve Ekonomik Seferberlik ilan etmemiz gerekiyor. En önemlisi güven aşılamak. Ekonomimiz, “Sosyal Devlet” anlayışıyla Devlet Baba’nın şeffaf, hesap verir, cömert ve güven veren yüzünü gördüğünde, ne yaşarsak yaşayalım üstesinden geleceğimize inanıyoruz. Ekonomik Sosyal Konsey’in geniş bir katılım ve kapsayıcılıkla toplanması, çıkış için önemli bir adım olacaktır.

‘KORONA EKONOMİK KURULU’ OLUŞTURUYORUZ

ABD olsun, AB ülkeleri olsun gördüğümüz üretim ve istihdam kaybının boyutları korkutucu. Bu sorunların bizde de çok büyük boyutlarda olacağına dair araştırmalar, makaleler çıkmaya başladı. Özellikle, KOBİ düzeyinde faaliyet gösteren sanayi ve hizmet sektörü işletmelerinin geleceğiyle ilgili çalışmaya başlamamız lazım. Özellikle önümüzdeki 18 ayda, üretim ve istihdamdaki düşüşleri önlemek ve eski düzeylerine geri getirmek büyük çaba gerektirecektir. Biz de kendi bünyemizde "Korona Ekonomik Kurulu" oluşturup, kamunun çözüm ortağı olmayı arzu ediyoruz. Bu girişimimizi hızlı bir şekilde hayata geçireceğiz.

BAZI SEKTÖRLER DESTEKLERE İHTİYAÇ DUYUYOR

- Salgının iş dünyasına yaptığı etki ve ihtiyaçları öğrenmek için yaptığınız bir anket çalışması var. Bu anketten çıkan en önemli sonuçlar sizce nelerdir?

- TÜRKONFED - TÜSİAD ve UNDP Türkiye işbirliği ile kurduğumuz ‘Hedefler İçin İş Dünyası Platformu’muzun “KOVID-19 İşletme Etki ve İhtiyaç Anketi”ne göre büyük işletmelerin yüzde 11’i, mikro ve küçük ölçekli işletmelerimizin yüzde 36’sı faaliyetlerinin durdurma kararı aldı. Üyelerimizin büyük bir bölümünü KOBİ’ler oluşturuyor. Bu işletmelerin yarısından fazlası cirosunun yüzde 50 azaldığını ifade ediyor. Cirosu yüzde 25-50 arasında azalan işletmelerin oranı yüzde 22 olurken, yüzde 25’e kadar azalanlar ise yüzde 21 oranında. “Cirom arttı” diyenlerin oranı ise sadece yüzde 2. Özellikle turizm, tarım, tekstil, otomotiv ve imalat sektöründe faaliyet gösteren KOBİ’ler, etkin ve etkili desteklere ihtiyaç duyuyor.

Havayolu taşımacılığı, turizm, hizmet ve perakende sektörleri ile ihracat odaklı sektörler, bu krizden negatif etkilenirken; sağlık, gıda, temizlik ve hijyen ürünleri sektörleri pozitif etkileniyor. Bu noktada sağlıkla ilgili alınan kararların, etkili ve net sonuçlar vermesinin de ekonomik ve sosyal konularda elimizi daha güçlü kararlar için rahatlatacağını düşünüyoruz.

KOBİLER FİNANSAL DESTEK VE ERTELEME İSTİYOR

Özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde ağırlığı KOBİ olan işletmelerin yüzde 71’i cirolarının yarısını kaybettiğini söylüyor. KOBİ’lerimizin yüzde 80’i fatura, vergi ve SGK ödemelerinde erteleme, yüzde 77’si ise vergi indirimine ihtiyaç duyduklarını belirtiyor. Finansal destek, kredi, çek ve borçlarında erteleme istiyor. Yüzde 26’sı çalışanlar için psiko-sosyal destek, yüzde 24’ü de tıbbi ve koruyucu malzeme desteğine ihtiyacı olduğunu söylüyor. Ciro kaybından dolayı geçici bir süre üretimini durduran, esnek çalışan veya üretimini vardiyalı olarak sınırlı da olsa sürdürmeye çalışan işletmelerimiz söz konusu.

Anket ile ayrıca, bu krize nasıl yakalandığımızın fotoğrafını da çektik. İşletmelerimizin yüzde 34’ü bu krize, iş sürekliliği ile acil durum eylem planı olmadan yakalandığını belirtti. Sadece yüzde 30’u bu planlara sahip olduğunu, geri kalanı da iş sürekliliği ve acil durum eylem planından birinin olduğunu söyledi. Üstelik uzaktan çalışmaya en uzak ekonomik yapı taşımız olarak KOBİ’lerimiz öne çıktı. Dokuz kişiye kadar çalışanı olan işletmelerin uzaktan çalışmaya yüzde 57’sinin uygun olmadığını tespit ettik.

İŞ DÜNYASI GEREKLİ AKSİYONLARI ALDI

Her şeye rağmen iş dünyası bir yandan toplum sağlığı için önemli bir destek ve katkı mekanizması ile çalışanlarının sağlığı noktasında tedbirler alırken diğer yandan özellikle tedarik zinciri güvenliği başta olmak üzere toplumsal refah için de üretim süreçlerinde devamlılık sağlayacak aksiyonlar aldı. Gıda, lojistik, temizlik malzemeleri gibi stratejik sektörlerimizdeki üyelerimiz, üretimlerine sosyal mesafe ve sağlık koşullarını gözeterek devam etmeye çalışıyor.

KRİZİ BU YIL İÇİNDE AŞARIZ FİKRİ HAKİM

- Cirosu düşen, pazarlarını kaybeden, üretimi gerileyen firmalar ne tür arayışlar içindedir? Hangi tedbirler milyonlarca kişinin çalıştığı bu kuruluşları moral, motivasyon açısından eski haline getirebilir?

- Elbette öncelikle sağlık. Kendileri, aileleri ve çalışanlarının sağlık koşullarını sağlamak en önemli öncelikleri. Bu noktada üretim süreçlerinde maske gibi koruyucu malzeme ihtiyaçlarını dile getiriyorlar. Anadolu iş dünyası ve büyükşehirlerde yaşayanların en önemli endişesi belirsizlik. Ülkemiz KOBİ’leri genelde ekonomik olarak benzer sıkıntıları yaşıyor. Finansmana erişim, nakit ihtiyacı ve ödeme sorunları korona günlerinde ağırlığını fazlasıyla hissettiriyor. KOVID-19 Etki Anketimize katılan işletmelerimizin yüzde 29’u krizin 2020 ikinci çeyrekte etkisini azaltacağını söylüyor. Yüzde 24’ünün beklentisi 2020 üçüncü çeyrek olurken, 2020 dördüncü çeyrek diyenler yüzde 24’te görülüyor. Karamsar olan yüzde 11’i ise 2021’i de etkileyeceğini belirtiyor.

Toplumun endişe ve kaygılarını giderecek güvencelerle aynı zamanda tüm sektörleri ilgilendiren temel sıkıntıları da ele alacak çerçevede tedbirlerin genişletilmesi gerekiyor. Kamu bir yandan tedarikçilerine borçlarını öderken, beraberinde ciddi tasarruf tedbirleri ile harcama disiplinine geçerek bu mücadelenin öncülüğünü yapabilir. Salgın sonrası korumacılık duvarlarının kalkması, üretkenlik ve verimlilik ile rekabet şartları açık toplum ilkeleri çerçevesinde yeniden düzenlemeler yapılması önem kazanıyor. Küresel düşünürken, yerel/yöresel davranış ve iş ağlarının geliştirilmesi de özel sektörün dayanıklılığını artıracaktır.

ÜÇÜNCÜ ÇEYREKTE EKONOMİK KIPIRDANMA BAŞLAR

Salgının yarattığı insanlık krizinden çıkışa yönelik öngörüler yapılıyor elbette. Kalıcı bir tedavinin yani ilaç ya da aşı bulunmasının zamanlaması, krizden ne zaman çıkacağımızı da gösterecek. Kısa vadede üçüncü çeyrekte kıpırdanmanın başlayacağı, toparlanmanın 2021’de gerçekleşeceği görülüyor. Ancak geçmiş dönemdeki bir toparlanma ya da ekonomik hayata devam edilmesi pek mümkün değil. Yeni iş modelleri ile yaratıcı ve teknolojik alanda tüm sektörlerin yeniden yapılanması gerek insan gerekse de altyapı alanında kaynak dağılımında yeni bir reorganizasyona gitmeyi zorunlu kılıyor.

YENİ NORMALİMİZE HAZIRLIK YAPIYORUZ

Korona salgını süreci bize üç aşamanın önemini gösterdi. Şu sıralar en önemli savunma hattımız sağlık alanında sosyal mesafe ve izolasyon ile tedbir ve tedavi. Sosyal ve ekonomik alanda da sorunun değil, çözümün parçası olacak pozitif bir bakış açısı. O nedenle iş dünyası olarak tedbirli bir iyimserlik ile kötü senaryoların gerçekleşmemesi için değer yaratmaya devam ediyoruz. Tünelin ucundaki ışıktan çok tünelin uzunluğunu kısaltacak adımların atılması için odağımızı yeni normalimize hazırlık ve çıkış senaryoları üzerine yapıyoruz.

İSTİHDAM KORUNMALI

- Türkiye’de istihdamdaki düşüşün, yeni işsizlerin yarattığı büyük toplumsal sorunun olumsuz etkilerini nasıl ve ne kadar sürede azaltabiliriz?

- Dünyada ve ülkemizde işsizlikte ciddi bir tırmanış yaşanması ihtimali çok net görülüyor. Nitekim ABD’de işsizlik başvurularında yaşanan artış, küresel bir sistemde dünyanın geri kalanında da zincirleme bir reaksiyon başlatacaktır. Dünya Sağlık Örgütü geçtiğimiz aylarda dünya genelinde salgının istihdam üzerinde yaratacağı negatif etkiye dikkat çekti. 2009 krizinde dünya genelindeki 22 milyon kişi işsiz kalmıştı. Bu krizde bu rakamın 25 milyona ulaşması bekleniyor. TÜİK tarafında açıklanan son rakama göre küçük işletmeler, kendi adına çalışanlar, ücretliler dahil ülkemizde 28 milyon 800 bin kişi istihdam ediliyor. Krizin ekonomik ve sosyal bir travmaya dönüşmemesi için istihdamı koruyan, hatta yeni istihdamı teşvik eden politikaların üretilmesi gerekiyor.

TÜM SEKTÖRLERDE ‘MÜCBİR SEBEP’ HALİ VAR

Bölgelerden gelen sonuçlar da mevcut ekonomik tedbirlerin yeterli kalmayacağına, bu tedbirlerin kapsamının ve kaynak miktarının artırılması gerektiğine işaret ediyor. Milli gelirin asgari yüzde 10’una tekabül edecek, dağılımı toplumsal vicdanı gözetecek bir hane halkı ve işletme gelir desteğine ulaşmalıyız. Yani açıklanan paketin en az 4-5 katı bir kaynağın devreye alınması önemli bir moral-motivasyon olacağı gibi güven de yaratacaktır. Stratejik sektörlere yönelik bir planlama yapılmasının zorunluluğu ile devletin, vatandaş, firmalar, esnaf ve sanatkârı fonlaması gerekliliği görünüyor. Bununla birlikte, Türkiye genelinde bir “Mücbir Sebep” halinin olduğunu göz önünde bulundurarak, sadece tedarik zinciri güvenliği açısından stratejik sektörlerimizin değil, tüm sektörlerimizin adil, şeffaf, hesap verir hükümet müdahalesine ihtiyacı bulunuyor. Tüm sektörlerde Mücbir Sebep Hali söz konusu.

KGF’den İşsizlik Fonu’na, bankacılık ve finans sektöründen merkezi ve yerel yönetimlere kadar uzanacak bir eşgüdüm, yolumuzu da rotamızı da netleştirecektir. Tüm kredi ve kamu ödemelerinin en az 6 ay faizsiz ertelenmesi ile KDV alacaklarının ödenmesi, KOBİ’lerimizin moral gücünü de artıracaktır. Nakit akışı ve finansmana erişimde KGF üzerinden verilen desteklerin artırılması, Varlık Fonu ile istihdamın korunması noktasında da İşsizlik Fonu’nun daha etkin kullanılması sağlanmalıdır.

ÜRETİM VE İHRACAT SEFERBERLİĞİ BAŞLATMALIYIZ

Bu süreç atlatıldığında sürdürülebilirliğini sağlayacak bir “Üretim ve İhracat Seferberliği” bilincini bugünden oluşturabiliriz. Çalışanlarımız ile sosyal dayanışmamızı geliştirmeliyiz. Çünkü en değerli sermayemiz nitelikli insan kaynağımız. Sosyal devlet anlayışı ile atılacak adımlar şu dönemde toplumsal psikoloji için ilaç gibi gelecektir.

Orta vadenin bir toparlanma ve yeniden yapılandırma dönemi olacağını düşünüyoruz. Üretim ve ihracat için kriz sonrası planlamalar yapılırken, gerekli destekler ile finansman ihtiyaçlarının karşılanmasına yönelik adımlar atılmalıdır. Uzun dönemli yapısal durgunluğa çözüm üretmeye bugünden başlamalıyız. Bunun için ülkemizin de uzun süredir ertelediği yapısal ve ekonomik reformların hızla hayata geçirilmesi gerekiyor.

AŞI VE İLAÇ BAŞARISI BEKLENTİSİNDEYİZ

- TÜRKONFED’in federasyonları ve firmalardan gelen bilgiler ışığında 2020 yılı ekonomisi için neler söyleyebilirsiniz?

- Öngörü yapmanın zor olduğu puslu bir dönemdeyiz. Sağlık sorununun ne zaman çözüleceği, en azından aşı ve ilaç çalışmaları ile ilgili somut çalışmalar ortaya konmadan, ekonomi tarafında sadece temenniler düzeyinde kalırız. Bu noktadan baktığımızda tünelin ucunda sağlık açısından bir ışık var ancak o tünelin uzunluğunu, ekonomik olarak alacağımız olağanüstü tedbirler belirleyecek. Büyümede en azından YEP’te öngörülen hedeflerin ötelendiği görülüyor.

Aslında 2020 için iş dünyasının beklentileri, 2019 yılına göre daha yüksekti. İş dünyası olarak 2018 yılında yaşadığımız kur şoku ile ekonomimizde üç çeyrek aşağı yönlü seyreden hareket, son çeyrekte toparlanma ve 2020’nin ilk çeyreğinde de sınırlı da olsa bir nefes alma durumu yaratacaktı. Yeniden ivmesini yukarı yönlü olarak çeviren bir büyüme, ekonomimiz için moral ve motivasyon yaratmaya da başlamıştı. 2020 ilk çeyrek sonuçlarının hala pozitif gelme ihtimali var elbette ancak ikinci ve üçüncü çeyreklerin ciddi baskısını da hissedeceğiz. Korona etkisi ile pek çok hedefin yeniden gözden geçirilmesi gerekliliğini ortaya koyuyor. Aslında sanayinin üretim kaleminde en ağır yükü çeken enerji tüketimine bakmak, sorunun fotoğrafını net çekiyor. Mart ayında enerji tüketiminde yüzde 50’lik bir düşüş söz konusuyken Nisan ayında bu oranın yüzde 60’a çıkacağı öngörülüyor.

SON ÇEYREKTE KAYIPLARI GERİ ALABİLİRİZ

Salgının üçüncü çeyrekte seyrinin aşağıya doğru inmesi, bu çeyrekte başlayacak bir ekonomik aktivite ile son çeyrekte büyümede verilenlerin bir kısmının geri alınmasını sağlayabilir. Bunun ivmesi özellikle ihracatımızın yarısını gerçekleştirdiğimiz Euro Bölgesi’nde yaşanacak gelişmelere ve elbette iç tüketimin tetiklenmesine bağlı olarak gerçekleşebilir. Ancak şu durumda, gerek Euro Bölgesi ve dünyanın geri kalanıyla ilgili gerekse de iç tüketim noktasında önümüzü görmemizi sağlayacak bir netlik maalesef yok. Küresel kuruluşlar tarafından yapılan öngörülerde ülkemizin bu yıl büyümede yüzde 2 daralacağı ve 2021’de yüzde 5’ler seviyesinde artacağı yönünde değerlendirmeler söz konusu. 2020’de negatif yönlü bir büyüme bekliyoruz, 2021’de de pozitif bir ivme kazanacağını umuyoruz.

HER ÜLKE FARKLI ÇÖZÜMLER ÜRETMEYE ÇALIŞIYOR

- Sizce bir anda kendi başının derdine düşen ülkeleri, ileride karşılaşılacak yeni bir salgında toplu olarak savunacak ne tür uluslararası yeni ekonomik, sosyal, sağlık kurumlarına ihtiyaç olacak. Neler yapılabilir?

- Ülkeler bu dönemde ekonomik kapasitelerine göre farklı çözümler üretmeye çalışıyor. Her ülkenin nasıl sağlık alanında farklı pratikleri hayata geçirdiğini görüyorsak, sosyal ve ekonomik alanda da kapasitelerine göre aksiyonlar aldığını görüyoruz. Bazıları yeterli, bazıları yetersiz geliyor. Ve hemen arkasından yeni bir destek programı ile güçlendirme çalışmaları yapılıyor. Kurumsal yapıları sağlam olan ülkelerin bu krizi daha iyi yönettiğini, küresel organizasyonların ise iyi bir sınav veremediğini gördük. Ancak bu dönemde her sesin, her rengin ve her düşüncenin en büyük zenginliğimiz olduğunun bilinciyle çalışmalıyız. Tüm seçeneklerin masada olduğu bir çözüm seti ilk etapta tespit-hazırlık-aksiyon aşamalarında hem topluma hem de iş dünyasına güven verecektir.

Küresel sorunların bu yoğunlukta arttığı dönemlerde, kapsayıcı ve katılımcı yönetişim süreçleri risklerin azaltılmasına katkı sağlayacaktır. Ortak akılda buluşmanın önemli olduğunu düşünüyoruz. Türkiye salgın sonrası sağlık ile ilgili doğru politikalarını sürdürebilirse ekonomik alanda da bir fırsat penceresi yaratabilir ve üretim üssü olabilir.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner112

banner111

banner110

banner109

banner108

banner106