Öne Çıkanlar Dijital korsanlığın maliyeti 400 milyar dolar ÇOSB Dijital Dönüşüm Atölyesi Çerkezköy OSB CEVAHİR UZKURT KPMG

Milyonlarca KOBİ yerine ‘Süper KOBİ’ler desteklenmeli

GİRAY DUDA

Türkiye'de 2 milyon 600 bin KOBİ olduğunu vurgulayan Türkiye Genç İşadamları Derneği Başkanı Ali Yücelen, “Genellikle teşvik uygulamalarında tüm KOBİ'ler hedefleniyor. KOBİ'leri sınıflandırmamız gerekiyor. Biz bu konuda titiz bir çalışma yaparak Süper KOBİ önerisini paylaştık ve KOBİ’leri sınıflandırdık. Türkiye'de üretim ve belirli bir miktarda ihracat yapan 26 bin KOBİ belirledik; bunların dışında daha ileri niteliklerde 3 bin 800 KOBİ var. Önerimiz, milyonlarca KOBİ için anlamsız desteklerle kan kaybetmek yerine enerjimizi bu 3 bin 800 KOBİ'ye yöneltmek. Bu 2. gruptaki 26 bin KOBİ'yi de bu anlamda motive edecektir” dedi. Yücelen, ‘Global Sanayici’nin sorularını yanıtladı.

- TÜGİAD, Türkiye’nin önemli ve deneyimli derneklerinden birisi. Çalışanları, şubeleri ve çalışmaları açısından bize TÜGİAD’ı tanıtır mısınız?

- Türkiye Genç İşadamları Derneği (TÜGİAD) 1986 yılında kurulmuştur ve Türkiye’nin ilk ulusal ve tek uluslararası yetkinliğe sahip Genç İşadamı Derneği’dir. Türkiye genelinde 860 üyesi bulunan TÜGİAD, yaş ortalaması 35 olan üye profili ile ülkenin önemli bir çoğunluğunu temsil eden dinamik bir işadamı ve sanayici profiline sahiptir. İnşaat, tekstil, dış ticaret, otomotiv yan sanayi, turizm, gıda, makine, motor ve diğer metal ürünler imalatı sektörleri başta olmak üzere TÜGİAD üyelerinin toplam 60 sektörde ağırlığı hissedilmektedir. Ortalama yıllık 18 milyar dolar ihracat, 23 milyar dolar ithalat yapan TÜGİAD üyeleri, ülke ekonomisine ciddi bir katkı sağlamaktadır.

TÜGİAD olarak vizyonumuz, Türk Genç Girişimcileri’nce ilk sırada tercih edilen, sosyo-ekonomik değişim, istihdam yaratma ve ekonomik kalkınma konularında karar vericileri, medyayı ve kamuoyunu etkilemeye odaklanmış lider bir Sivil Toplum Kuruluşu olmak, Türk Genç Girişimcisinin Türkiye’deki ve Dünya’daki sesi olmak, Türk Genç Girişimcisini Dünya’ya tanıtmaktır.

DIŞARIDA TÜRKİYE’Yİ TEMSİL EDİYORUZ

TÜGİAD olarak bir taraftan üyelerimize yabancı ülkelerde yatırım ortamı ve ortaklıklar için çalışırken aynı zamanda Türkiye adına temsil görevi de üstleniyoruz. Türkiye’yi G20 Genç Girişimciler İttifakı’nda, Akdeniz-Afrika-Ortadoğu Genç Girişimciler Ağı’nda, Genç Girişimciler Avrupa Konfederasyonu’nda, Avrupa Girişimcilik Örgütü’nde temsil ediyoruz.

İş dünyası ile üniversitelerin işbirliklerine Girişimcilik programlarımız ile model kuruluş olarak örnek olmaya çalışıyoruz. Ekonomiye ilişkin araştırmalar yapıyor, sadece şikayet etmeyip çözüm önerileri getiriyoruz. Bilgilendirme misyonumuzu yerine getirmek için hem üyelerimize hem öğrencilere hem girişimcilere yönelik sempozyum ve paneller düzenliyoruz.

Yaptığımız tüm çalışmaların yanında, kazandığını paylaşmak ilkemizden hareketle, toplumda ihtiyaç gördüğümüz alanlarda sosyal sorumluluk projelerini hayata geçiriyoruz.

Önemli misyonumuzu yüklenmenin sorumluluğu ve bilincinin farkında olarak yurtiçinde Ankara, Bursa, Çukurova ve Ege Şubelerimizle, ayrıca yurtdışındaki irtibat ofisimiz ve temsilciliklerimizle koordineli şekilde tüm faaliyetlerimize devam ediyoruz.



5 ÜLKEDE ŞUBEMİZ VAR

- Yurt dışında kaç şubeniz var ve buralarda ne tür çalışmalarda bulunuyorsunuz?

- Yurt dışında Toronto(Kanada), New York (ABD), Brüksel (Belçika), Selanik(Yunanistan), Londra(İngiltere) olmak üzere 5 ülkede şubemiz; ayrıca Tebriz’de (İran) irtibat ofisimiz bulunmaktadır. Sadece bu ülkelerde değil; üyelerimizin ilgisi ve yatırımları doğrultusunda global anlamda mevcut iş ilişkilerimizi artırarak, potansiyel iş imkanlarını değerlendiriyor ve Türk ekonomisine katkıda bulunuyoruz. Yurtdışında birçok ülkede bulunan muadil kurumlarla da karşılıklı protokol anlaşmalarını imza altına aldık ve işbirliği yapıyoruz. Ayrıca yaptığımız yüksek katılımlı yurtdışı heyet ziyaretlerimizden en üst seviyede verim alabilmek adına B2B görüşmeleri organize ederek ticari hareketliliği sağlıyoruz.

YUNANİSTAN’LA GÜZEL BİR İŞBİRLİĞİ NOKTASINDA BULUŞTUK

- Yunanistan’da ‘Ege denizinin iki yakasını bir araya getireceğiz’ sloganıyla şube açmanız övgüye değer bir girişim. Bu amaçla Yunanistan işadamları ile ne tür faaliyetlerde bulundunuz veya planlıyorsunuz?

- Avrupa’daki ağımızı genişletmek amacıyla komşumuz Yunanistan’da Nisan ayının başında temsilcilik açtık ve şehri de Atatürk’ün emaneti olduğu için Selanik olarak seçtik. Temsilcilik açtığımız dönem de ayrıca anlamlıydı. Yunanistan’ın AB Dönem Başkanı olması ve Dönem Başkanlığı öncelikleri arasında büyüme ve yeni iş imkânları oluşturmanın yer alması önemliydi. Yunanistan’ın yatırım ve işbirliği isteğiyle Türkiye’nin ekonomik açılımlarını genişletme politikası bizleri güzel bir işbirliği noktasında buluşturdu.

Yunanistan’a oldukça kalabalık bir heyetle gittik. Temsilciliğimizin açılışının yanı sıra Sivil Toplum Kuruluşları, Odalar, İhracatçı Birlikleri ile de temaslarda bulunduk. Yunanistan’ın kendi sektöründe en büyük firmalarının temsilcileriyle B2B görüşmeleri gerçekleştirerek iş olanaklarını tartıştık. Kuzey Yunanistan Yunan-Türk Ticaret Odası ile bir protokol anlaşması imzaladık. Bu sayede her iki ülkedeki yatırım olanaklarını karşılıklı olarak değerlendiriyoruz. Umuyorum ki Ege Denizi’nin iki yakasının kardeşliği, ticari ilişkilerin yanı sıra ortak kültür ve samimiyetle yoğrularak çarpan etkisi yaratacaktır.

TAM ÜYELİK HEDEFİNDEN TAVİZ VERİLMEMELİ

- Avrupa Birliği’ne tam üyelik, doğal olarak genç girişimcilerin en çok önem verdiği hedeflerden birisi. AB ile Türkiye’nin ilişkilerinde içinde bulunduğumuz durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? Çözüm için neler yapılabilir? Siz nasıl katkıda bulunabilirsiniz?

- Özellikle belirtmek isterim ki, AB ile müzakereleri başlatmamızda koşul olan ve müzakere süreci boyunca da izlenen siyasi kriterlere uyumda geriye gidiş, Türkiye’nin AB hedefinden uzaklaşması anlamına gelecektir. Her zaman söylediğimiz gibi bir kez daha tekrarlıyoruz: AB’ye katılım süreci ve tam üyelik hedefi Türkiye için, siyasi alandan bağımsız yürütülmesi gereken bir reform sürecidir ve asla taviz verilmemelidir.

Ekim ayında bu yılın İlerleme Raporu yayınlandı. İlerleme sağlanan alanlardan bahsedildiği gibi önemli eleştiriler de vardı. Katılım sürecinde karşımıza çıkarılan engellerin bertaraf edilmesine çalışılırken, yerinde ve haklı eleştirilerin de ciddiyetle değerlendirilmesini ve eleştirilen alanlarda somut reformların hayata geçirilmesini bekliyoruz. 62. Hükümet programında da stratejik bir hedef olarak belirtilen ve kararlılıkla sürdürüleceği taahhüt edilen AB hedefinde ne kadar ciddi olduğumuzun gösterilmesi, raporda yer alan eleştirilerin objektif olarak değerlendirilmesi ve reformların sürdürülmesiyle mümkün olacaktır.

ASIL HEDEF AB STANDARTLARINDA BİR YAŞAM TESİS ETMEKTİR

Tabi ki, kamu kurumlarından bu reform beklentimizi dile getirirken, sivil toplum ve tüm vatandaşlarımızın da uyum sürecine sahip çıkması gerektiğine inanıyoruz ve hatırlatıyoruz; bu sürecin kaybedeni olmaz, çünkü asıl hedef ve tam üyelikten daha mühim olan AB standartlarında bir yaşam tesis etmektir.

Bizim, bir sivil toplum kuruluşu olarak iki yönlü katkımız olabilir. Hem AB sürecinde yapılan çalışmaları üyelerimize ve vatandaşlara anlatmada ve takibinde desteğimizi verebiliriz hem de üyelerimizin AB konusundaki çalışmalara ilişkin görüşlerini ilgili kurumlarla paylaşabiliriz. Sivil toplumun vatandaşla devlet arasındaki köprü rolünü bu süreçte daha etkin kullanabiliriz. Bu konuda çağrımızı da her zaman tekrarlıyoruz.

Arzumuz, AB yılı ilan edilen 2014 yılı bitmeden somut gelişmeler sağlanması ve sürecin canlandırılmasıdır. Unutmayalım ki, AB’ye üyelik hedefi ülkemiz için bir zihniyet çıpasıdır ve bu sürecin kazananı 77 milyon olacaktır. Avrupa Komisyonu’nun Genişlemeden Sorumlu üyesi Sayın Stefan Füle'nin de belirttiği gibi; Türkiye ve AB'nin birbirine hiç olmadığı kadar çok ihtiyacı var...”



İLERLEME RAPORU DİKKAT ÇEKİCİ

- Avrupa Birliği’nin kısa süre önce yayınladığı İlerleme Raporu’nu genel olarak nasıl buldunuz? Sizin açınızdan en dikkat çekici yönleri neler?

- Bu yılki İlerleme Raporunda da hem ilerleme kaydedilen alanlara ve kazanımlara hem de ilerleme gereksinimi olan ya da endişe verici bulunan konulara yer verildiğini görüyoruz. Rapordan bazı örneklere bakarsak, sivil toplumun gelişmeye devam ettiğini belirten AB’nin, sivil toplumun hükümet ve parlamentoyla ilişkilerinin geliştirilmesi vurgusunu da yapıyor ve bizim de sivil toplum olarak önemsediğimiz ve ihtiyaç duyduğumuz somut ve sürdürülebilir bir işbirliği mekanizmasına dikkat çekmiş oluyor.

Ekonomik değerlendirmelere baktığımızda, raporda, ülke ekonomisinin küresel şoklara dayanıklılığı, büyümeyi sürdürmesi gibi olumlu değerlendirmeler yanında, yüksek dış borca ve cari açığa, ekonomi alanında koordinasyonun zorluğuna, işgücüne ve eğitime katılmayan gençlerin oranının yüksekliğine, sermaye akışına bağımlılığın yarattığı makroekonomik kırılganlığa ve pek çok alanda şeffaflık eksikliğine dikkat çekiliyor.

Türkiye’nin AB üyeliğinin temel unsurlarını içeren Kopenhag siyasi kriterlerine uyumda ise, önemli değerlendirmelerin yer aldığını düşünüyoruz. Çözüm süreci, gayrı müslim vatandaşlarımızla ilgili yapılan çalışmalar gibi bazı konuların olumlu yansıdığı raporda, demokratik hukuk devletinin vazgeçilmezi olan ifade ve basın özgürlüğü, adil yargılama, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı, kurumların bağımsızlığı ve şeffaflığı konularında endişe ifadesini ve eleştirileri de görüyoruz.

TEŞVİKLER AÇISINDAN DAHA KATEDECEĞİMİZ YOL VAR

- Genç girişimcilere dönük çalışmalar yürütüyorsunuz. Girişimciliğe verilen destekler, teşvikler açısından Türkiye ve dünya ülkeleri karşılaştırması yapabilir misiniz? Türkiye’deki mevzuat bu açıdan yeterli mi? Yapılabilecek neler var?

- TÜGİAD olarak; iş hayatındaki genç insanları, KOBİ’leri ve girişimcileri temsil ediyoruz ve onların taleplerini dile getirmeye çalışıyoruz. O yüzden girişimcilik bizim açımızdan büyük öneme sahip kavramlardan bir tanesidir. Girişimcilik konusunda başı çeken ülkeler sizin de bildiğiniz gibi G20 ülkeleri ve Derneğimiz G20 YEA (Genç Girişimciler İttifakı) oluşumunda ülkemizi temsil ediyor. Temmuz ayında Sidney/Avustralya’da yapılan zirvede bayrağı kendilerinden devraldık ve 2015 yılında ev sahipliği yapacağımız bu önemli misyon için çalışmalarımıza çoktan başladık.

Destekler ve teşvikler açısından dünya ülkeleri ile kıyasladığımızda elbette kat etmemiz gereken mesafe var, TÜBİTAK’ın çalışmaları ve KOSGEB’in “Girişimcilik Destek Programları” elbette önemli. Ancak girişimcilik ekosistemini sağlam temeller üzerine inşa edebilmek için bu ekosistemin olmazsa olmaz parçaları olan girişimcilik kültürü, finansmana ulaşım, vergi ve düzenlemeler, eğitim ve öğretim, koordine destek gibi alt konularda başarılı ülkeler arasındaki yerimizi almamızın vaktinin geldiğini düşünüyorum.



ŞİRKET KURMA SÜRESİ EN KISA ÜLKEYİZ

Türkiye’deki mevzuat konusuna gelince; Ernst&Young firmasının her yıl hazırladığı “2013 Girişimcilik Barometre Raporu”nda yer alan Dünya Bankası verilerine göre G20 ülkeleri içerisinde yeni şirket açma işlemleri süresi bakımından 6 gün gibi kısa bir süreyle en üst sıralardayız, bu konuda G20 ülkeleri ortalaması 22 gündür. Vergi muafiyetleri ve teşvikler konusunda olumlu gelişmeler kaydetmiş olmamıza rağmen daha yol almamız gerekiyor.

Girişimcilik kültürünün yaygınlaşması gerektiğini düşünüyoruz. Ayrıca, girişimcilerin desteklenmesi için de Girişimcilik Teşvik Yasası önerimizi de daha önce siyasi partilerle paylaşmıştık. Girişimcilerin önündeki bürokratik engellerin kaldırılması ve finansmana erişimin kolaylaştırılması gerektiğine inanıyoruz.

YENİ GİRİŞİMCİLER İÇİN FON KURUYORUZ

TÜGİAD olarak girişimcilik konusunda hem üyelerimize hem de iş hayatına girmek isteyenlere yeni bir projemizle destek oluyoruz. TÜGİAD üyelerinin işbirliği ve sinerjisiyle somut bir yapılanmaya giderek girişimcilere destek olmak için fon kaynağı yaratmak için, iş dünyasının temsilcileri olarak bir şirket kuruyoruz. TÜGİAD’a özgü geliştirdiğimiz modelle hem üyelerimize yeni yatırım alanları açmayı, hem de girişimcilere destek olmayı hedefliyoruz.

İHTİYACA UYGUN TEŞVİK SAĞLAMALI

Bunlarla birlikte, özellikle katma değeri yüksek girişimlerin desteklenmesi için devletin elinde birçok enstrümanlar mevcuttur. Hazine Müsteşarlığı bünyesinde uygulanmaya başlanacak olan 'Fonların Fonu' uygulaması, bu tür sektörlere yatırım yapan Fonları desteklemek üzere kurgulanabilir. Bu hususta önemli olan, tüm sektörlere aynı yaklaşımla,  aynı yardımları vaat etmekten ziyade, her sektöre ihtiyacına uygun teşvikler sağlamaktır. Farklı bir ifadeyle, bir kıyafet dikip, herkese aynı kıyafeti önermek yerine, herkese amaca uygun kıyafeti dikmek gerekmektedir. Bu yaklaşım, bizi, günümüzün hastalığı olan, ekonominin sadece Finansal Hizmetler Sektörü tarafından yönlendirilmesi kıskacından kurtaracaktır.

DİNAMİZMİZ DEİK'E ÇOK ŞEY KATABİLİR

- Son ayların en çok tartışılan konularından birisi DEİK’teki yeni düzenleme. Siz bu değişikliği nasıl değerlendiriyorsunuz?

- Biz bu konuda ilk değerlendirmeyi yapan sivil toplum kuruluşuyuz. Şu anda da DEİK’in dönüşümünü takip ediyoruz. DEİK çalışmaları itibarıyla iş dünyası için her zaman önemli bir kurum oldu. Üyelerimiz, düzenledikleri dış gezilere siyasi görüşlerinden bağımsız olarak katılabiliyordu. Diğer taraftan, TÜGİAD olarak DEİK'in kurucu kuruluşlarından biri olmamıza ve işbirliğimize rağmen, DEİK’in yönetiminde bugüne kadar söz sahibi olamadığımızı söylemek durumundayım. Oysa genç işadamlarının dinamizmi DEİK'e çok şey katabilirdi.

Bugün, DEİK’in dönüşümünün iyi planlanması gerektiğini düşünüyoruz. Eğer elit hiyerarşik yapıdan, bürokratik hiyerarşik yapıya geçilecekse, bizim için de ekonomi için de bir şey değişmeyecektir.

KALİTELİ FİNANSMAN İNŞAATA YÖNELDİ

- Türkiye ekonomisini genel olarak değerlendirirseniz neler söylersiniz? Önümüzdeki dönemde temel göstergelerin yönü ne olur? Herhangi sorun veya risk beklentiniz var mı?

- Bu konuda felaket tellallığı yapmaktan itinayla kaçınmak ama gereksiz iyimserlik içinde de olmamak lazım. Türkiye'de karlılık ciddi oranlarda düşüyor. Üretimde ve üretimle büyümede ciddi sıkıntılar var. Tasarrufların gayrimenkule yönelmesinden dolayı inşaat sektöründe yaşanan büyüme kaliteli finansmanı da bu dönemde inşaat sektörüne yöneltti.

Reel sektör konusunda kaygılıyız açıkçası. İstihdam yaratan, ihracat yapan, üreten KOBİ'ler için kaygılıyız. Bazı teşvik uygulamaları sürekli gündeme getiriliyor ancak başarılı olmadığını görüyoruz. Bu teşvikler başarılı yürütülebilseydi şu anda bunları konuşuyor olmazdık zaten...

Türkiye ekonomisindeki yüksek teknoloji oranı yüzde 3'lerden yukarı çıkarmalıdır. Yüksek teknoloji, AR-GE, inovasyon konuşmalıyız... Yetiştirdiğimiz nitelikli gençlerimiz için nitelikli istihdam yaratmalıyız. 24 yaş altı yüksekokul mezunlarının işsizliği yüzde 30'larda ise bununla ilgili önlem almak gerekmektedir. Sıkıntıyı önceden görebilmek ve önlemek gerekir. Bu da sert önlemlerle değil yaratıcı girişimlerle olabilir. Cari açık meselesinin sürdürülebilir olmadığı çok açık.

ÜRETİM VE İHRACATTA 26 BİN KOBİ VAR

- Girişimcilik ile KOBİ’ler neredeyse kardeş gibi iki kavram. KOBİ’leri büyütmeye dönük politikaları yeterli buluyor musunuz? Neler yapılabilir?

- Biz bu konuda titiz bir çalışma yaparak Süper KOBİ önerisini paylaştık. Türkiye'de 2 milyon 600 bin KOBİ var. Genellikle teşvik uygulamalarında tüm KOBİ'ler hedefleniyor. Bu kadar popülist olmak bize ne kazandırdı bu zamana kadar? Biz bunları sorguladık ve KOBİ'leri sınıflandırdık. Türkiye'de üretim ve belirli bir miktarda ihracat yapan 26 bin KOBİ belirledik; bunların dışında daha ileri niteliklerde 3 bin 800 KOBİ var... Türkiye'nin ortalama ihracatta kilogram değeri 1.5 dolar. Bu 26 bin KOBİ için de bu rakam geçerli... Ancak AR-GE yapan patent alan, inovasyona değer veren bu 3 bin 800 KOBİ ekonomik krizleri daha sağlıklı aşıyor, daha hızlı büyüyor ve en önemlisi ortalama ihracatta kilogram değeri 3.9 dolar. Bu rakam Almanya'dan daha iyi.

Önerimiz, milyonlarca KOBİ için anlamsız desteklerle kan kaybetmek yerine enerjimizi bu 3 bin 800 KOBİ'ye yöneltmek. Bu 2. gruptaki 26 bin KOBİ'yi de bu anlamda motive edecektir. Bu politikaları yaşama geçirebilmemiz halinde ülkemizi daha üst sıralara taşırken insanlarımıza da refah ve istihdam sağlayacağız.

- Tekirdağ’daki 1700 sanayi kuruluşundan 1.040 tanesinin Sanayi Odası kurma başvurusunun TOBB tarafından dikkate alınmadığını herhalde biliyorsunuz. Sanayiciler kendi güçlü örgütlerini kurarak burada reel sektör için daha aktif, girişimciliği ve inovasyonu destekleyen çalışmalar yapmak istediklerini söylüyorlar. Siz bu tartışma hakkında neler söyleyeceksiniz?

- Biz gönüllü üye aidatları ile faaliyetlerimizi sürdürmeye çalışıyoruz, araştırmalar, eğitimler yapıyoruz. Bu faaliyetleri tamamen üye aidatlarımız ve bağışlarla gerçekleştirmeye çalışıyoruz. 1.040 sanayi kuruluşunun sanayi odası kurma girişimi iyi analiz edilmeye muhtaçtır. Ne olmuştur da bu kuruluşlar böyle bir adım atmışlardır? Fakat, konunun detaylarını bilmediğimiz için daha fazla birşey söyleyemiyoruz. 

BAŞLICA HOBİM OKUMAK

- Hobileriniz nelerdir?

- Başlıca hobim okumak diyebilirim. Tarih, ekonomi, felsefe gibi alanlarda okumak beni besliyor, zenginleştiriyor. Ayırdığım zamanın dışında, seyahatlerde, uçakta, otelde sürekli okumaya çalışıyorum. Müzik dinlemeyi severim, herkes gibi... Özellikle bazı sanatçıların eski plaklarını toplamaya ve dinlemeye çalışıyorum. Ayrıca, tarihi değeri olan her şey ilgimi çekiyor. Şimdi spora fazla vakit ayıramıyorum ama yine de haftada birkaç gün seyahatte bile olsam sabah erken saatlerde, yürüyüş, koşu ve hafif ağırlık idmanları yapmaya çalışıyorum. 
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner112

banner111

banner110

banner109

banner108

banner106