Sürdürülebilirlik kısa tanım itibari ile gelecek nesillere kendi hayat kalitelerini sürdürebilecekleri bir dünya bırakmak. Son iki haftadır Brazilya’nın Rio şehrinde devam eden ve Türkiye’nin de ülke çapında Nisan ayında seçilen en iyi sürdürülebilir ve yeşil ekonomi uygulamaları ile katıldığı Rio+20 konferansının temasını da bu oluşturuyor. Bunun sonuçlarını sonraki yazılarımda anlatacağım. Bu gelişmelerin bir sonucu olarak doğan ve bir rekabet fırsatı haline gelen ama henüz Türkiye sanayi tarafından tam olarak idrak edilmemiş sürdürülebilirlik konusuna değineceğim.Konu sanayicimiz için gerçekten çok önemli.
Türkiye’de konunun neresindeyiz? sorusuna bu yazıyı okuyanlar, özellikle firma sahip ve yöneticileri aşağıdaki soruları kendi çaplarında cevaplayarak verebilirler:
Tükettiğiniz elektrik, yakıt ve su miktarlarını, ürettiğiniz atık miktarlarını biliyor musunuz? Bunlardan ve diğer üretim kaynaklı karbon ayak izinizi (CO2 eq.) hesapladınız mı? Karbon Saydamlık Projesi ve GRI gibi raporlamalardan haberdar mısınız? Tüketimlerinizi azaltım yönünde hedefleriniz var mı? Tedarik zincirindesiniz ama müşterilerinizin kendi ülkelerinde bu konularda büyük yükümlülükler aldığını ve tedarik zincirinden kaynaklanan çevresel etkilerinde de sorumlu tutulduklarının farkında mısınız? Ürünlerinize eko-etiketleme fırsatlarını değerlendirdiniz mi?
Bu sorulara cevap vermekte zorlanıyor iseniz harekete geçmekte belki geç bile kaldınız. Önümüzdeki dünya iş modeli sürdürülebilirlik ve düşük karbon iş modelleri üzerine kuruluyor. Bu modelde yer almanız için öncelikle yukarıdaki sorulara cevap verebilecek altyapıyı hazırlamanız, verileri toplayıp değerlendirebilmeniz gerekir. Ölçemediğinizi yönetemezsiniz. Bu bir yönetim ve vizyon işidir ve yöneticilerimizin ivedilikle bunları yapması gerekiyor.
Özellikle tedarik zincirinde olan firmalara ve üreticilere yönelik tüm dünyada bir beklenti oluşmuş durumda. Artık firmalarımızın standart iş güvenliği ve ahlakı, çevre ve sosyal taahhütlerinin ötesinde “Kâr-İnsan-Dünya” üçgenine oturtulmuş tutarlı, hedefleri olan ve uluslararası standartlara uyumlu raporlamalara yer vermeleri gerekiyor.
Madalyonun diğer yüzüne baktığınızda bunu sürdürülebilirliği bir iş modeli olarak belirlemiş olan firmaların müşterileri ile ilişkilerini derinleştirdiğini, mevcut satışlarını koruyup hatta artırdıklarını görüyoruz. Yani Türkçe tabiri ile rekabet sürdürülebilirliğe kayıyor. Geçmiş iş modelinde yabancı firmaların pek çoğu sadece en düşük fiyatı bulabilmek için tedarikçilerini zorlarlardı. Ama artık alışverişler sadece fiyat kriterinden yürümeyecek. Özellikle kurumsal ve uluslararası seviyede markalaşmış firmaların tedarik zincirinde olanlar bunu görüyorlardır. Bu konumdaysanız ve henüz sizlere böyle bir talep gelmemişse emin olun belki postacı yakında kapınızı çalmayacaktır ama kesinlikle bir e-posta alacaksınız! Fiyat her ne kadar öncelikli olsa da artık sürdürülebilirlik yaklaşımları da hesaplamaların bir parçası olmaya başladı. Özellikle müşterilerinin sürdürülebilirlik tedarik zinciri hedeflerine ulaşmaya yardımcı olabilen tedarikçiler öncelik sahibi olacak. Bu da rekabet güçlerini artıracak. GAP, Nike, Walmart, Marks&Spencer, Ford Motor gibi dünya markaları sadece bu konuda aktif olarak çalışan firmalardan ilk akla gelenler. Bunların başlatmış olduğu çalışmalar diğer firmalar tarafından takdir ile karşılanıyor ve uygulamaya alınıyor. Türkiye gibi üretici durumda olan ülkeler ve bu ülkeleri temsil eden üreticiler de bu gelişmeleri bir fırsat olarak kullanmaya başladılar. Türkiye çok geç olmadan bu gelişmeleri görerek hareket etmeli ve rekabet avantajı yakalamalıdırlar. Bunu bireysel olarak sektörlerinde rakiplerine karşı rekabet üstünlüğü yakalayan birkaç firma olsa da bir bütün olarak Türkiye’nin yeşil ve sürdürülebilir üretim üssü olma gibi bir potansiyele sahip olduğu unutulmamalıdır. Bu gelecekteki rekabet dinamikleri açısından çok önemli bir nitelik olacaktır.
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner112

banner111

banner110

banner109

banner108

banner106