Hain darbe girişimi, terör olayları nedeniyle Türkiye’nin önde gelen bütün sanayicilerinin üye olduğu İstanbul Sanayi Odası (İSO) çok önemli bir toplantı yaptı. Toplantının önemi ekonomiyle ilgili bütün bakanların katılmasının ötesindeydi.

İSO Başkanı Erdal Bahçıvan toplantıya Türkiye’de yatırım yapan 600’e yakın kuruluşun temsilcilerini davet etmişti. Bunların içinde bazılarına da kürsüye çıkma imkanı vermişti. Bahçıvan açılışta bu anlamlı girişimi şöyle anlatmıştı…

- Türkiye için çok önemli olan içinde bulunduğumuz süreç, yurtdışındaki dostlarımız tarafından yeterli ve sağlıklı bir şekilde tahlil edilemiyor.

Sonra kürsüye yıllardır Türkiye’de yatırım yapmaya devam eden kuruluşların temsilcileri geldi… Aslında Türkiye’yi çok iyi anlattılar… Önemli olan onların bu görüşlerini yurtdışına kabul ettirmeleri… Esas zor olan bu… Bu noktada onların önünü açacak adımlar atılmalı. Hepsi hukuk dedi… Bu konuda öyle adımlar atılmalı ki asla tartışmaya meydan vermeyecek bir noktaya gelinmeli.

Sonrası kolay…

Neden kolay olduğunu toplantının en renkli konuşmasını Sandoz / Novartis Türkiye ve Orta Doğu Bölgesi Başkanı Dr. Altan Demirdere’nin anlattığı şu anekdot ortaya koydu…

- 10 Ağustos’ta Global CEO’muz Türkiye’ye gelecekti. Ancak seyahati ertelemek istediler. Biz de buna karşı çıktık. Çünkü CEO’nun gelişi çok önemliydi. Önce sen kimsin dediler. Sonra biz biraz ısrar edince bazı talepleri ortaya koydular. Önce kurşun geçirmez araba, koruma gibi isteklerde bulundular. Sonra buraya gelince her şeyin normal olduğunu gördü. Genel konuk korumayı da kurşun geçirmez arabayı da bıraktı. Birlikte yürüyerek İstanbul turu yaptık. Ve mutlu bir şekilde ülkesine döndü. Bir ülkeye yatırım, evliliğe benzer. Önce söz olur, eğer her şey yolunda giderse nişanlanır ve uzun vadeli plan yaparak evlenirsiniz. Biz de Türkiye ile evliyiz ve boşanmaya hiç niyetimiz yok.

Evet anlatmak bir yana bizzat yaşatarak Türkiye’nin durumunu ortaya koymuştu…

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş’un uygulamaya çalıştığı ekonomi diplomasisi belki bu örnekten hareketle yeni adımlar atabilir. Yaşatarak göstermek önümüzdeki süreçte Türkiye’nin atması gereken en önemli adımlardan biri…

Bu konuda anlatacağımız çok önemli hikayeler var… Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir’in anlattığı şu örnek bu konuda destan olabilecek nitelikte bir özellik taşıyor…

- Vatan Caddesi ve Fatih birçok noktasında günler süren demokrasi nöbetleri yaşandı. Binlerce insan katıldı bu nöbetlere… Tek bir çiçek ezilmedi. Tek bir nokta vandallık ortaya çıkmadı.

Bu meselenin bir yönü… Anlatacak çok iyi tarafımız var… Anlatım dışında bir de ortak akılla ortaya konacak adımlar olabilir… Yine İstanbul Sanayi Odası’nın toplantısına gidelim…

Toplantıda kürsüye çıkan tek kadın konuşmacı Nestle Türkiye Pazarlama ve Kurumsal İletişim Direktörü Zeynep Sungu oldu. Şu önemli bilgiyi paylaştı..

- Damak markasıyla ürettiğimiz ürün dünyanın ilk Antep Fıstıklı çikolatasıydı. Dünya çok sevdi. Çok da başarılı olduk.

Bizim böyle başarı hikayelerine ihtiyacımız var. Bu başarı hikayelerini içselleştirip ortak akılla yaygınlaştırabiliriz. Benzer uygulamayı tekstilde başka alanlarda da yapabiliriz.

Örneğin turizmde geçtiğimiz günlerde Başaran Ulusoy’un önderliğinde yapılan bir toplantıda buna benzer bir öneri gündeme geldi.

Türkiye turizm alanındaki satışlarını genellikle tur operatörleri üzerinde yapıyor. Yeni öneri sokaktaki acantaya Türkiye anlatılmalı. Çünkü çıkan haberler turizmi olumsuz etkiliyor. Ama Türkiye’nin yıllardır yaptığı çok önemli bir yanlışlık var. Aslında eksiklik demek daha doğru… Avrupa sokaklarında müşteriye yüz yüze satış yapan seyahat acenteleri yoluyla turizmi desteklemeyi hiç gündeme getirmedi. Oysa başta Almanya olmak üzere bütün Avrupa’da insanlar seyahate çıkarken mutlaka mahallesindeki acentaya danışıyor. Tatil planı yapılırken bu acentaya giriliyor. Son karar orada veriliyor. Türkiye bu sistemde etkili olmayı hiç düşünmedi. Sadece tur operatörleriyle çalıştı. Dünyada bu sistemi kullanmayan tek ülke Türkiye…

Türkiye bunu kullanmalı. Binlerce sokaktaki satıcıya Türkiye anlatılmalı. Onlar da müşterilerine Türkiye anlatmalı. Bu durum kalıcı bir turizm potansiyeli yaratabilir. Başaran Ulusoy’un toplantısında gündeme gelen bu konu masaya yatırılmalı ve sektör tarafından enine boyuna tartışılmalı. Bu uygulamada çözüm üretilebilir mi mutlaka araştırılmalı.

Bir başka sektör ihracat… Son dönemde bu sektörde gerileme yaşanıyor. Bunu aşmak için bilinen yöntemler var. Yeni pazarlar bulmak vb. gibi…

Peki başka bir çözüm önerisi olabilir mi? Evet bu konuda da çözüm önerisi geçtiğimiz günlerde ortaya atıldı. Öneriyi gündeme getiren Türkiye’nin önde gelen analiz şirketlerinden İnvenura’nın CEO’su Burak Karapınar… Öneriyle garantili ihracat devriminin de gündeme geleceğini şu sözlerle anlatıyor…

- Türkiye Avrupa’nın en büyük gıda üreticisi… Tam 64 milyar dolarlık gıda üretimi yapıyoruz. Bunun sadece 16 milyar dolarını dünyaya ihraç edebiliyoruz. Değişik nedenlerle ürünlerimiz gümrük kapılarından ya da satın alan şirkette geri dönüyor. Avrupa’ya ihracatımızda büyük geri dönüşler var. Özellikle dünya lideri olduğumuz ürünlerdeki bu geri dönüşler, hem ihracatımızın kilo fiyatını aşağı çekiyor, hem de geri dönüş zararlarına yol açıyor. Örneğin 3 milyar dolarlık fındık ihracatımız var. Bunun neredeyse yüzde 10’u geri dönüyor. Yani 200 milyon dolarlık ürünümüz geri çevriliyor. Üzümden incire, kayısıya kadar birçok ürünün durum hep aynı… Biz dünya standartların analiz imkanına sahibiz. Diyoruz ki üreticiye gelin tarladan son noktaya kadar sizi denetleyelim, ürününüzü kontrol edelim geri dönüş ortadan kalksın.

Evet ihracatta geri dönüş kaybını ortadan kaldıracak bu öneri tartışılmaya değmez mi? Bir yandan geri dönüş nedeniyle ortaya çıkan nakit kaybı önlenecek. Lojistik kayıpları ortadan kalkacak ve ihracatçı zarar etmekten kurtulacak. Ama daha önemlisi. Fındık, üzüm, incir hatta zeytinyağı gibi Türkiye’nin dünya markası olma şansı olan ürünlerin kalitesi tartışılmaz olacak.

Bütün bunları yapmak için içinde bulunduğumuz moral bozukluğu ortamından sıyrılıp her dönemde yapılacak bir şey vardır anlayışıyla hareket şart… İşte o zaman turizmde de, ihracatta da sıkıntılara aşacak öneriler ortaya atılabilir.

İşte o zaman yeni yatırımcı çekebiliriz. Hele bunun üzerine de Türkiye’yi doğru noktalara doğru anlatmayı koyabilirsek işte o zaman her şeye rağmen umutlu olmak mümkün olabilir.

Unutmayın her zaman yapılacak bir şeyler, atılacak doğru adımlar vardır…

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner112

banner111

banner110

banner109

banner108

banner106