Yerkürenin insanlığı besleme yeterliliğinin (kaynak yeterliliği) ölçüldüğünü biliyor muydunuz?

Ne demek bu diye sorabilirsiniz? Açıklayalım. 

Yerküremiz, üzerinde bulunan 7 milyarın üzerinde insanı beslemek için kaynaklarını bizlere sunuyor. Fakat bu kaynaklar hepimizin bildiği gibi sınırlı. Zira bizler her gün kendini yenileyemeyen veya yenilemeye fırsatı olmayan kaynakları tüketiyoruz. Bunun bir sınırı var ve bu ölçülüyor. 

Nasıl mı? 

Bir kişinin ihtiyacı olan bütün kaynakların sağlanabileceği arazi boyutu hektar olarak hesaplanıyor. Ekolojik ayak izi (Ecological footprint) olarak tabir edilen bu kaynak yeterliliği, yaşam döngüsü değerlendirmesi yaklaşımıyla hesaplanıyor. Banka hesabımızda olduğu gibi gelir ve giderlerimiz hesaplanıyor.
Yapılan değerlendirmelerde bu senenin tümünde tüketmemiz gereken kaynakları ilk 8 ayda tüketmişiz. Yani başka bir deyişle haşlamışız. Yani henüz hak etmediğimizi ya da hakkımız olanı tüketmişiz ve gelecek nesillerin hakkından kullanıyoruz. Daha da kolay anlamak açısından, hesabımızdaki parayı harcamışız ve kredi kartına yüklenmeye başlamışız. Yani borçlu duruma düşmüşüz. Mevcut harcama alışkanlıklarımız devam ettiği sürece bu 8 ayın altına daha da düşecek.

Tarih boyunca insanoğlu, doğal kaynakları şehir ve yollar inşa ederek, gıda üreterek ve ürünler yaparak kullandı. Bu aktivitelerden kaynaklanan karbondioksit salınım hızı dünyanın yutak (emme) kapasitesi içindeydi.  Fakat bu kritik sınır 1970’li yıllarda aşıldı: İnsanoğlunun tüketimi yerkürenin kendini yenileme kapasitesini geçti. Yeryüzünün yenilenebilir kaynaklarına olan talebimiz 1.5 yeryüzüne eşit durumda ve bu yüzyılın yarısında bu iki katına çıkacak. 
Her ülkenin kendi nüfusunu besleme kapasitesi farklı. Dünya atlasında görüldüğü gibi ekolojik açıdan bazı ülkeler alacaklı durumdayken, yani nüfusuna bakabilecek kaynaklara sahipken, diğerleri borçlu konumda bulunmaktadır . Son zamanlarda Çin gibi nüfusu yoğun ve kaynakları sınırlı ülkelerin Afrika gibi kaynakları zengin bölgelerde aktif olmaları da bunun bir göstergesi olarak görülebilir. Türkiye ise yine Çin gibi kaynakları nüfusuna yetmeyen yani ekolojik olarak borçlu ülkeler arasındadır. Türkiye’nin durumu detaylı olarak ilişikteki grafikte gösterilmiştir. Bu grafik, kişi başına düşen ihtiyacı karşılamak için gerekli ekolojik varlıklarımıza karşılık (ekolojik ayakizi) bu varlıkların (biyokapasite) global hektar cinsinden mevcudiyetini göstermektedir. Görüldüğü gibi kendimize olan yeterliliğimiz 1980’li yıllarda olumsuz yönde gelişmeye başlamış. Yani borçlu konuma geçmişiz. 

Büyümesini henüz tamamlamamış olan ülkemizde bunun anlamı kaynak verimliliğine olan önemi tüm çıplaklığı ile ortaya koymaktadır. Türkiye, yoğun hammadde kullanımına dayalı ekonomik modelini kaynak verimliliğiyle daha az hammadde tüketen, inovatif katma değerli ürünler üreten ve ürün değil servis bazlı iş modellerinin ön plana çıktığı bir sisteme geçirmelidir. 
 

1-  Global Footprint Network



Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner112

banner111

banner110

banner109

banner108

banner106