Değerli okurlar, bu defaki konumuz, sıkça karşılaşılan, özellikle esnaf, tacir, imalatçı, mal veya hizmet üreticilerini, kısacası herkesi ilgilendiren TBK 183 -194 maddeleri çerçevesinde borç ilişkilerinde taraf değişikliği ile ilgili alacağın devri (Alacağın temliki), TBK 195 ve 204 maddelerinde belirtilen borcun üstlenilmesi ve devam TBK 205-206 maddelerinde düzenlenen sözleşmenin devri ve sözleşmeye katılma konularında olacaktır.
Konuya ilişkin yasal düzenlemeler aşağıdaki gibidir:
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu; BEŞİNCİ BÖLÜM
Borç İlişkilerinde Taraf Değişiklikleri
BİRİNCİ AYIRIM
Alacağın Devri
A. Koşulları
I. İradi devir
1. Genel olarak
MADDE 183- Kanun, sözleşme veya işin niteliği engel olmadıkça alacaklı, borçlunun rızasını aramaksızın alacağını üçüncü bir kişiye devredebilir. Borçlu, devir yasağı içermeyen yazılı bir borç tanımasına güvenerek alacağı devralmış olan üçüncü kişiye karşı, alacağın devredilemeyeceğinin kararlaştırılmış bulunduğu savunmasını ileri süremez.
2. Şekli
MADDE 184- Alacağın devrinin geçerliliği, yazılı şekilde yapılmış olmasına bağlıdır.
Alacağın devri sözü verme, şekle bağlı değildir.
2. İfadan kaçınma ve tevdi
MADDE 187- Kime ait olduğu çekişmeli bulunan bir alacağın borçlusu, ifadan kaçınabilir ve alacağın konusunu hâkim tarafından belirlenen yere tevdi etmekle borçtan kurtulur.
Borçlu, alacağın çekişmeli olduğunu bildiği hâlde ifada bulunursa, bundan doğacak sonuçlardan sorumlu olur. Dava konusu olan çekişme mahkemece henüz sonuca bağlanmamış ve borç da muaccel ise, taraflardan her biri borçluyu, edimi tevdi etmeye zorlayabilir.
II. Öncelik hakları ve bağlı hakların geçişi
MADDE 189- Alacağın devri ile devredenin kişiliğine özgü olanlar dışındaki öncelik hakları ve bağlı haklar da devralana geçer. Asıl alacakla birlikte işlemiş faizler de devredilmiş sayılır.
III. Senet ve belgelerin teslimi ve bilgi verilmesi
MADDE 190- Devreden, devralana alacak senedi ile elinde bulunan ispatla ilgili diğer belgeleri teslim etmek ve alacağını ileri sürebilmesi için gerekli bilgileri vermekle yükümlüdür
Belirttiğimiz gibi alacağın devri TBK’nun 183-194 maddeleri arasında düzenlenmiştir. Alacağın devri bir borç ilişkisinin bütününün devrini ifade etmeyip, borç ilişkisinden doğan alacakların bir kısmının veya tamamının devrini ifade eder. Alacağın temlikinden sonra da devreden alacaklı borç ilişkisinden yani sözleşmeden doğan yükümlülükleri ile bağlıdır..
TBK 184 maddesi gereğince alacağın devri, devir eden ile devir alan arasında yapılan yazılı bir sözleşmeyle olur. Devrin geçerli olabilmesi için borçlunun onayı gerekmez. Bu sözleşme borç doğuran sözleşme değil hakkı devir eden tasarrufi bir işlemdir. Sözleşmenin yapılmasıyla birlikte alacak devredenin mal varlığından devir alanın mal varlığına geçer. Alacağın temliki ile alacaklı değişmiş olup borçlunun borcundan kurtulması için edimi yeni alacaklıya ifa etmesi gerekir.
Alacak, borçlu haberdar edilmeksizin devir edilmişse iyi niyetle eski alacaklıya ödemede bulunan borçlunun borcu sona erer. Borçlu, alacağın devir edildiğini öğrendiği zaman devir edene karşı sahip olduğu defi ve itirazları alacağı devir alana karşı da ileri sürebilir. Kural olarak kimse sahip olduğu haktan fazlasını devir edemez.
Alacağın temliki/devri, hukuken geçerli bir sebebin varlığına bağlı olmayan, sebep hukuken geçerli olmasa, gerçekleşmemiş olsa dahi geçerli olan, borç ilişkisinden doğan belli bir isteme hakkının devrine yönelik bir işlemdir. Bütün alacaklar ister sözleşmeden ister haksız fiilden isterse sebepsiz zenginleşmeden doğmuş olsunlar yasa ya da sözleşme hükümlerine göre veya işin niteliğine bağlı olarak yasaklanmış olmadıkça başkasına devredilebilir. Bölünebilen hallerde alacağın bir kısmının devri de mümkündür. Alacağın münazaalı yani çekişmeli bulunması, bir dava konusu oluşu dahi, temlike - devre engel değildir. Alacağın devri için yazılı sözleşme yapılması gerekir. Temlik için alacağın muaccel olması şart değildir. Borçlusu ve miktarı belirlenebilen gelecekteki bir alacağın dahi, temliki geçerlidir. Alacağın devrine dair sözleşmede devrin sebebini belirtme zorunluluğu yoktur. Sözleşmenin geçerliliği yazılı şekilde yapılmış olmasına bağlıdır.TBK.184/ 1 md.Yazılı devir sözleşmesinde sadece alacağı devreden tarafın imzasının bulunması yeterlidir. Yine alacağın başkasına devredilebilmesi , yasa ve sözleşme hükümlerine veya işin niteliğine göre alacağın devredilmesinin yasaklanmamış olmasına bağlıdır. TBK.183/1 md. Alacak, sözleşme ile yasaklanmış olmasına rağmen devredilirse, bu devir geçersizdir. Borçlunun onamı halinde ise geçerli olur. Alacağı devralan kimsenin iyi niyetli olması, sonucu değiştirmez.TBK.183/2 maddesine göre “Borçlu, alacağın devredilemeyeceğinin kararlaştırılmış olduğunu, devir yasağı içermeyen yazılı bir borç tanımasına güvenerek alacağı devralmış olan iyi niyetli üçüncü kişiye karşı, alacağın devredilemeyeceğinin kararlaştırılmış bulunduğu savunmasını ileri süremez”
Alacağın temlikini düzenleyen TBK 183 ve onu izleyen maddelerine göre, alacağı devralan kimse temlik konusu alacağın tahsili için, öncelikle asıl borçlu hakkında bütün kanun yollarına başvurmak zorundadır. Temellük eden (devralan) temlik konusu alacağı borçludan tahsil edemez ise, işte ancak o zaman ve Borçlar Kanununun 169. maddesine göre, o da temlik ivaz karşılığında yapılmış olması şartı ile o zaman, sağlama borcu olan alacağı devreden kimseye karşı başvurma hakkını kazanabilir. Diğer bir deyişle alacağı devralanın, devir edene bu madde hükmüne göre rücu edebilmesi, borçludan alacağı tahsil için gerekli her çareye başvurmuş olduğunu ve buna rağmen alacağı tahsil edemediği hususunu ispat etmesi koşuluna bağlı bulunmaktadır. Bu yön gerek kökleşmiş Yargıtay içtihatlarında gerekse doktrinde böyle yorumlanıp kabul edilmektedir.
Borçlunun rızası
Borçlar Kanunu çerçevesinde borçlunun rızasına ihtiyaç olmadığı hem Kanunlarla hem de Yargıtay kararlarıyla sabit olmuştur.
“YARGITAY HUKUK GENEL KURULU 2010/11-118 E. 2010/148 K. 17.3.2010 Tarihli kararında; Bilineceği gibi; Alacağın temliki alacaklı ile onu devir alan üçüncü şahıs arasında borçlunun rızasına ihtiyaç olmaksızın yapılabilen, şekle bağlı tasarruf, bir muamele veya kanun ya da kazai kararla gerçekleşen bir devirdir. Kanun veya akit ile veya işin niteliği icabı olarak menedilmiş olmadıkça, alacağın temliki borçlunun rızasına bağlı değildir.
YARGITAY 19. HUKUK DAİRESİ 2002/7795 E. 2003/5255 K. 21.5.2003 Tarihli kararında; Borcun bizzat borçlu tarafından ifa edilmesinde alacaklının menfaati bulunmadıkça borcun şahsen ifası zorunluluğu yoktur. Borç üçüncü bir şahıs tarafından borçlunun bilgisi dışında tediye edilebilir. Üçüncü şahıs, tediyesi ile alacaklıyı tatmin ettiği miktar nispetinde alacaklının haklarına halef olur. Bu hakların üçüncü şahsa intikali kanundan doğar, alacaklı üçüncü şahıs ile yapacağı vazıh sözleşme temlikname) ile alacağını borçlunun rızasını aramaksızın temlik edebilir.”
Söz konusu kararlarda da görüleceği üzere; alacağın temliki sözleşmesinde dava dışı borçlu nun muvafakati aranmayacağı Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararları ve içtihatlarla da sabittir.
Borcun Üstlenilmesi
Türk Borçlar Kanunu 195 ila 205 maddelerinde borcun üstlenilmesi yani borcun nakli düzenlenmiştir. Borcun nakli borçlunun değişmesi, üçüncü bir şahsın üzerine almasıdır. Borcun üstlenilmesi halinde borçlunun şahsının değişmesi dışında borçta ve borç ilişkisinde değişiklik meydana gelmez. Borçlunun değişmesinde diğer taraf yani alacaklının rızası olmaksızın gerçekleşmez. Borcun naklinde biri borçlu ile yüklenen şahıs arasında diğeri borcu yüklenecek şahıs ile alacaklı arasında olmak üzere 2 sözleşme söz konusudur.
Bu sözleşmelerden ilki borcun iç üstlenilmesi ikincisi ise borcun dış üstlenilmesi olarak ifade edilmektedir.
TBK 195/1 maddesi gereğince Borcun İç Üstlenilmesi borçlu ile onu borçtan kurtarmayı üstlenen kişi arasında yapılan bir sözleşmedir. Borçlu ile ”İç Üstlenme Sözleşmesi” yapan kişi borcu bizzat ifa ederek veya alacaklının rızasıyla borcu üstlenerek borçluyu borçtan kurtarma yükümlülüğü altına girmiş olur.
Borcun iç yüklenilmesi aşamasında henüz, borç üstlenilmiş, borçlu değişmiş değildir. Borç, borcun dış yüklenilmesi ile nakledilmiş olacaktır. Borcun iç yüklenilmesinde alacaklının dışında borçlu ile borcun naklini üstlenen Üçüncü Şahıs arasında yapılmış tarafları bağlayan bir sözleşme söz konusudur. Bu dönemde alacaklı, alacağını asıl borçludan isteyebilir. Asıl borçlu borcu ifa etmeye mecbur kalırsa borçluyu borçtan kurtarmayı üstlenmiş olan kimse borçlunun bütün zararlarını ödemekle yükümlüdür
Borcun Dış Üstlenilmesi
TBK 196 / 1 maddesi gereğince Borcun Dış Üstlenilmesi yani eski borçlunun yerine yenisinin geçmesi eski borçlunun borçtan kurtulması borcu üstlenecek kişi ile alacaklı arasında yapılacak sözleşme ile olur. Borcu üzerine almak isteyenle alacaklı arasında yapılacak Dış Üstlenme Sözleşmesinin geçerliliği daha önce yapılmış olan İç Üstlenme Sözleşmesinin varlığına veya borçlunun Dış Üstlenme Sözleşmesi'ni onamasına bağlı değildir.
Iç Üstlenme Sözleşmesinin üstlenen veya onun izniyle borçlu tarafından alacaklıya bildirilmesi Dış Üstlenme Sözleşmesinin yapılmasına ilişkin öneri anlamına gelir. Alacaklının kabulü açık veya zımni olabilir. TBK 196/3 Örneğin borcu üstlenen kişinin yaptığı ödeme alacaklı tarafından kabul edilirse takas beyanına muvafakat ederse borcun üstlenilmesini kabul etmiş sayılır ve böylece borçlu değişir.
TBK 197 Maddesi çerçevesinde borcun üstlenilmesine ilişkin önerinin kabulü hususunda özel bir düzenleme yapılmış olup borcun üstlenilmesine ilişkin yapılan teklifte kabul için süre verilmemişse öneri alacaklı tarafından her zaman kabul edilebilir. Ancak eski ve yeni borçlu öneri ile birlikte süre koyabilir. Süre bitimine kadar alacaklı susarsa teklif reddedilmiş sayılır .
Kural olarak TBK 198 /1 md. gereğince Borcun Dış Üstlenilmesi 'nin yapılması ile borçlu değişir ve borç yan fer’i haklarla birlikte borcu üstlenen şahsa geçer.
Borçlunun şahsına bağlı olan yan haklar borcun üstlenmesi halinde sona erer, borcu üstlenene geçmez. Örneğin TBK 153/ 4 Iş sözleşmesi gereğince ve süresince hizmetçilerin işverenden olan alacakları için zaman aşımı işlemez. Borç nakledilirse alacaklı artık bu hükümden yararlanamaz.
Yine borcun üstlenilmesi halinde borcu garanti etmek için rehin tesis etmiş olan Üçüncü Şahsın ve kefilin sorumluluğunun devamı, borcun üstlenilmesine yazılı olarak muvafakat etmelerine bağlıdır Aksi takdirde sorumlulukları sona erer.
Alacaklı ile borcu üstlenmek isteyen kimse arasında yapılan dış üstlenme sözleşmesi herhangi bir nedenle hükümsüz hale gelirse, Örneğin irade bozukluğu gibi iyi niyetli üçüncü kişilerin genel kurallara göre korunan hakları saklı kalmak kaydıyla eski borç bütün bağlı borçlarıyla birlikte devam eder varlığını sürdürür.
Bir de borca katılma vardır. Borca katılmada borçlu değişmeksizin mevcut bir borca borçlunun yanında yer almak üzere üçüncü bir kimsenin katılması söz konusudur. Buna göre borca katılma, mevcut bir borca borçlunun yanında yer almak üzere katılan ile alacaklı arasında yapılan ve katılanın borçlu ile birlikte borçtan sorumlu olması sonucunu doğuran bir sözleşmedir. Borca katılan ile borçlu alacaklıya karşı müteselsilen sorumlu olurlar
Sözleşmenin devri ve sözleşmeye katılmaya gelince;
Sözleşmenin Devri, sözleşmeyi devralan ile devreden ve sözleşmede kalan taraf arasında yapılan ve devredenin bu sözleşmeden doğan taraf olma sıfatı ile birlikte bütün hak ve borçlarını devralana geçiren bir anlaşmadır.
Sözleşmeyi devralan ile devreden arasında yapılan ve sözleşmede kalan diğer tarafça önceden verilen izne dayanan veya sonradan onaylanan anlaşma da sözleşmenin devri hükümlerine tabidir. Sözleşme devrinin geçerliliği devredilen sözleşmenin şekline bağlıdır. Kanundan doğanın haalefiyet haleri ile diğer özel hükümler saklıdır.
Sözleşmeye Katılma, mevcut bir sözleşmeye taraflardan birinin yanında yer almak üzere, katılan ile bu sözleşmenin tarafları arasında yapılan ve katılanın yanında yer aldığı tarafla birlikte onun hak ve borçlarına sahip olması sonucunu doğuran bir anlaşmadır. Sözleşmenin diğer tarafına karşı müteselsilen alacaklı ve borçlu olurlar.
Sözleşmeye katılmanın geçerliliği, katılma konusu sözleşmenin şekline bağlıdır.
Haklıların hak sahiplerinin en kısa sürede haklarına kavuşmaları dileğiyle başta değerli eserlerinden yararlandığım Prof. Dr. Safa Reisoğlu diğer çok değerli hukukçu büyüklerimize, kısmet olursa yeni araştırmalar ve açıklamalarımda görüşmek umudu ve dileğiyle herkese sevgi ve saygılar sunarım.