Öne Çıkanlar Rüştü Bozkurt Temiz enerji Arçelik Üretim Koordinatörü Alp Karahasanoğlu Ergene Havzası arıtma çamuru yönetimi ÇOSB ISO 50001

'Futbol kulüpleri artık sportif organizasyonlar değil'

GİRAY DUDA

Türkiye’de futbolu, global çapta, kısır maç tartışmalarının ötesinde, özellikle finansal ve mali sonuçları açısından uzun yıllardan bu yana çeşitli platformlarda değerlendiren Tuğrul Akşar’la bu çok geniş bir konunun bir kısmını ele alabilen söyleşi yaptık.

- Sayın Tuğrul Akşar, sizinle önceki yıllarda yaptığımız röportajlarda futbolun, futbolda başarının doğrudan para ile yoğun ilişkisi olduğunu ve bu ilişkinin giderek arttığını konuşmuştuk. Anlaşılan bu konu o kadar zirveye tırmandı ve olumsuz etkileri görüldü ki siz de dayanamayıp bununla ilgili kocaman bir kitap yazıp yayınladınız.

- Futbolun arkasında her zaman finans var, ekonomi var. Evet, ekonomi ve finansın bir arada olması özellikle iki bin yılından sonra çok önemli hale geldi. Çünkü iki bin yılından sonra futbolun karakteri değişti. Finansal bir niteliğe büründü. Artık futbol kulüpleri sadece bir sportif organizasyonlar değil.

Yani bunu düşünebiliyor musunuz? Real Madrid'in yıllık geliri 1 milyar 45 milyon euroya ulaşmış. Bu kulübe siz sadece bir spor kulübü diyebilir misiniz? Mümkün değil. Şimdi paralar bu kadar büyüdüğü zaman finans da kendiliğinden işin içine giriyor. Finansal karakter var. Futbol kulüpleri artık sadece gelir maksimizasyonunun peşinde değil. Marka değerini artırabilmenin peşinde. Gelir çeşitlendirmesinin peşindeler. Takım değerinin, lig değerinin artırılmasının peşindeler.

‘FUTBOLDA KAZANÇ TİCARİ, DAĞITIM İSE POLİTİK BİR OLAY’

Marka değerleri ve değer maksimizasyonları, finansallaşmayla beraber futbolu enteresan bir yere götürdü. İşte burada karşımıza şu çıkıyor. Bundan pay alma olayı var. Yani aslında futbolda gelirin yaratılması ekonomik ve ticari bir olay. Fakat oluşan gelirinin kulüplere dağıtımı ise politik bir olay. Çünkü oradaki futbol otoritesi aynen kamu bütçesinde olduğu gibi hangi gelir grubuna ne kadar para arttıracak, ne kadar transfer yapacak? Bu politik bir şey. İşte buradaki olay zurnanın zırt dediği yer. Bu politik anlamda dağıtım kararı verirken birinin lehine, diğerinin aleyhine bir karar ortaya çıkıyor. Bu da zaman içerisinde güçlüyü daha da güçlü hale getirirken bir yerini daha güçsüzleştiriyor ve kalite bu sefer düşmeye başlıyor. Bir yerde işte tüm kaynaklar, gelirler akan belirli kulüpler var. Öbür tarafta damlama ekonomisiyle ancak rekabet etmek, ayakta kalmak zorunda olanlar var. Ondan sonra da rekabet etmeye kalktığınız zaman Edirne ötesinde hiçbir şey yapamıyorsun. Çünkü içeride futbolun kalitesi alt düzeyde.

’45 MİLYARLIK GELİRİN ÜÇTE İKİSİ MERKEZ LİGLERE GİDİYOR’

- Toplumlarda da gelir dağılımındaki dengesizlik sürerse zengin olan sürekli zenginleşirken fakirlerin varlığı da küçülür.

- Evet. Futbolda gelir dağılımında sorun var, dengesizlik var. Bütün bunların ötesinde tabi ki ortada zamanla bir sermaye birikimi oluyor. Yani o sermaye birikiminin oluşturduğu servet paylaşımında problem var. Tüm bunların çıktığı yerde yeşil sahadaki rekabette haksızlık ve dengesizlik var.

Sonuçta çok ciddi bir eşitsizlik ekonomisi üretiyor. Üretilen eşitsizlik ekonomisi maalesef sürdürülebilir değil. Sürdürülebilir olmayan hiçbir şey de hayatta kalamaz. Dolayısıyla birine daha fazla vererek, diğerine daha az vererek bu dengeyi bu şekilde götürmek bir yere kadar yani futbolun geleceği açısından ve istikrar açısından maalesef sıkıntılı. Avrupa'da UEFA’ya bağlı elli beş ülke federasyonu var. Bunların beşine ben Merkez Lig diyorum. İngiliz Premier Lig. Alman Bundesliga, İspanyol La Liga, Fransız Ligua1 ve İtalyan Seri A. Bunlar, toplam Avrupa futbolun gelirlerinin yüzde altmış yedisini yani üçte ikisini alıyor. Kırk milyar euronun üçte ikisi belli Merkez Liglere gidiyor.

“GERİ KALANI 50 ÜLKEYE GİDİYOR”

Geri kalan elli ülkeye de siz de bununla idare edin diyorlar. Şimdi böyle olunca o zaman dengesiz rekabet ortaya çıkıyor. Siz Şampiyonlar ligi'ne gitseniz. Avrupa Ligi'ne gitseniz hiçbir şey yapamıyorsunuz. Aslında oradaki bu olumsuz prototip aynen bizim Süper Lig'de de geçerli. Evet aynen oradaki o beş büyük lige bütün kaynaklar akıyor. Buraya geliyoruz. Burada da üç kulüp, hatta iki buçuk takım. var. Senin üç yüz milyon euroya ulaşan bir takım kadro değerim var.

‘BÜYÜKLER İZLENİYOR VE PARA KAZANIYORLAR’

- O zaman büyüklerin pastadan daha büyük pay isteme hakları ortaya çıkıyor…

- Dolayısıyla dediğim gibi 25 - 26 milyar euroyu beş büyük lig kendi arasında paylaşıyor. Geri kalan 14 – 15 milyar euroyu da 50 lig kendi arasında paylaşıyor. 15 milyarı elliye böldüğünüz zaman lig başına neredeyse 300 milyon euro düşüyor. Parasal bütün kaynaklar onlara akıyor. Ve futbolun tabi o zaman gazı kaçıyor. UEFA da bu işten para kazanmak derdinde.

‘UEFA VE FIFA MİLYARLARCA DOLARI BANKADA TUTUYOR’

- Onu soracağım şimdi. Sanki bu konunun asıl muhatapları iki büyük zirve kuruluş FIFA ve UEFA, futbolun temel sorunu olan bu konuyu hiç gündeme getirmiyorlar mı?

- UEFA ve FIFA artık günümüzün değişen futbol yapılanması içerisinde sportif bir organizasyon olmaktan hızla uzaklaştılar. Bunu neye dayanarak söylüyorum? Bunu hem FIFA'nın hem de UEFA'nın faaliyet raporlarını incelediğim için söylüyorum. Şimdi düşünebiliyor musunuz? Yani bugün UEFA'nın temel fonksiyonu, işi ya da misyonu futbolun Avrupa'da gelişimi değil midir? Dolayısıyla futboldan kazandığınızı futbola yatırmanız lazım. Çünkü futbolun gelişimi bunu gerektirir.

Sizin bankalarda tuttuğunuz milyarlarca dolar ve finansal getiri elde ettiğiniz nakit varlıklarınız var evet. Peki futbolun emrine sunmadığınız bu kaynakları orada sadece finansal getiri elde etmek için mi tutuyorsunuz? Örneğin pandemi dönemi yaşadık. Kulüplere bir kuruş destek olmadınız evet. Dolayısıyla kulüpler ciddi sıkıntılarla karşılaştı. Ödemeleri yapacaklar tabi maliyetleri aşağı çekemediler, seyirci yok. Bütün gelirlerde önemli düşüş oldu. Sen UEFA ve FIFA olarak aslında futbola destek olman gerekirken aksine finansal getirinin peşinde koştun. Yani onlar kar maksimizasyonu peşindeler.

‘FUTBOLDA PARA KONUŞUR HALE GELDİ’

- Bu yaz da FIFA Dünya Kulüpler Turnuvası düzenlendi. Yıl boyunca kesintisiz düzenlenen turnuvaların sonuçta daha çok para kazanmaktan başka bir anlamı da yok herhalde?

- Evet, halklar arasında uluslararası ilişkinin gelişmesini sağlayacak bir oyun olarak görmekten daha çok evet bu işten biz ne kadar para kazanırızın derdindeler. Böyle olunca en son işte FIFA Dünya Kulüpler Kupası düzenledi. Baktı UEFA Şampiyonlar Ligi’nden çok ciddi para kazanıyor ben de buradan para kazanmaya devam edeyim dedi. Ve işte haziran temmuz aylarında, o sıcakta, hem de Avrupa izlesin diye gündüz saat 12 güneşinde oynattılar. Şimdi buradan çıkan sonuç şu, bugün futbolda para konuşur hale geldi. Yani futbolda paranın konuşmaya başladığı anda oyunun o masum özellikleri, güzellikler kaybolmaya başlıyor. İşte UEFA'nın böyle bir sıkıntısı var.

‘KİRLİ ADAMLAR ORGANİZASYONU’

- FIFA ve UEFA’nın birkaç yıl önceki yolsuzluk skandallarında başlarındaki kişiler istifa etmek zorunda kaldı. Ben çok ünlü ve zengin yöneticilerin yolsuzluklarına çok şaşırmıştım.

- Önce FIFA’da ve sonra da UEFA’da başkanlar yolsuzluk, rüşvet, kayıt dışı hareketlerden dolayı her ikisi de futboldan men edildiler. Ben hep bu UEFA'ya ve FIFA'ya Kirli Adamlar Organizasyonu diyorum. Çünkü onların oradaki yönetim kurulundaki insanlara bakıyorsun hepsi farklı ülkelerden, farklı kriminal kişiler.

Olaylardan dolayı bir şekilde yolu kesişmiş insanlar. Bunlara bakıyorsun hepsinin geçmişinde bir şey var. Evet futbol gibi temiz, masum kalması gereken bir oyunun başına siz bu yöneticileri neden getirirsiniz? Yani demek ki burada bir çıkar maksimizasyonu hikayesi var. UEFA’nın sloganı da şuydu: Her şey futbol için. Artık her şey futbol için değil her şey para için yapılıyor.

UEFA çok güçlü, yani finansal anlamda FIFA kadar güçlü. Güçlü çünkü kulüp futbolu çok öncelikli hale geldi ve Şampiyonlar Ligi ciddi bir marka değeri. Senede 3,2 milyar euro kulüplere para dağıtıyor. Cidi bir şey. O yüzden bunlar paranın tadını alınca parayı da kim getiriyor? Beş büyük lig getiriyor. Yani Şampiyonlar Liginde en büyüklerin dışında final görmek istemiyorlar. Halbuki finalda Galatasaray, AEK gibi takımlar turnuvaya değişik bir heyecan getiriyordu. Aynı büyük takımların karşılaşması heyecanı ortadan kaldırıyor.

‘ÇEVRE LİGLER SÜREKLİ ZARARDA’

- Futbolda eşitsizlik ve ötesine bu noktadan itibaren geçebiliriz herhalde değil mi?

- İşte futbolun heyecana yeniden kavuşması ve büyümesi benim çevre ligler dediğim diğer liglerin devreye girmesi ile mümkün. Bu merkez liglerin etrafında payanda görevi gören, Türkiye'nin de içinde bulunduğu çevre ligler var. Çevreler işte kendi olanaklarıyla Avrupa'da rekabet etmek istiyorlar. Fakat kaynakları yetersiz olduğu için borca dayalı bir büyüme modeli var. Borcun içerisine girince de makroekonomik olumsuzlukların etkisi de büyüyünce bu sefer zarar ve ziyan artıyor. Bu artan zarar ve ziyan bir süre sonra özkaynakları eritiyor. Öz kaynaklar negatife dönüyor. O özkaynalar negatife dönünce bu sportif performans olumsuz etkileniyor.

Yani bir tarafta beş büyük merkez ligde parasal gelir artışı, kar maksimizasyonu, servet birikimi artışı ve refah yaşanırken öbür tarafta sefalet yaşanıyor. Yani benim kitabımda esas ben bunu vurgulamak istiyorum. Yani bunun önüne nasıl geçebiliriz, ne yapmamız gerekirdi?

‘68 YILDIR BÜYÜKLERE KAYNAK AKTARILIYOR’

- Bunlar Türkiye için de geçerli değil mi? Türkiye'de Galatasaray üç yıldır şampiyon. Fenerbahçe iki üç sezondır böyle yavaş yavaş bir şeyler yapmaya, yakalamaya çalışıyor ama beceremiyor. Ondan sonra gelen Beşiktaş'ın üç yıldaki şampiyon Galatasaray'la puan farkı doksan puan olmuş. Üç yılda otuzar puan fark. Alttakilerle puan farkı daha da büyük. Ve bu değişecek gibi de gözükmüyor.

- Bu gelir dağılımındaki dengesizliğin daha da artmasına yol açıyor. Ama bunlar tesadüfi değil. Bunlar izlenen bilinçli politikaların bir sonucu. Türkiye'de olay iki kulübe endeksli. Galatasaray ve Fenerbahçe. Bu iki kulübü hatta üç kulübü kattığımız zaman bunların kadro değerleri neredeyse yüzde 40 – 50’sini üç kulüp oluşturuyor.

Süper Lig üç takımdan ibaret değil ki on sekiz takım var. Şimdi on sekiz takımdan üç takım çıkardığın zaman on beş takım kendi arasında oynuyor. Üç takımda iki buçuk takıma düştü. Şimdi ikili rekabete düştü. Şimdi rekabetin iki takıma indiği yerde reyting düşer. Orta ve uzun vadede büyüklerin lehineymiş gibi görünen bu durum aslında onları da vurur. Çünkü içeride rekabetin kalitesini atlamadığın sürece bunun iki olumsuz etkisi var. Bir, Avrupaya'ya gittiğin zaman, futbol kaliten düşük. Düşük yoğunluklu bir rekabete alışan bir ligden geldiğin için eleniyorsun.

İkincisi de maçın sonucu eğer daha baştan belliyse bir süre sonra insanların ilgisi azalmaya başlıyor. Galatasaray. ile Kayserispor maçlarında bir süre sonra oraya gidecek seyirci bulamazsınız.

Şimdi bu riskler var. Fakat şimdi bunlar günü kurtarmaya yönelik politikaların peşinden koştuğu için çok da bunlar onların umurunda değil. Onlar tekerin dönmesi yeter diyorlar. Galatasaray-Fenerbahçe rekabetiyle işi götürürüz diyorlar ama bu son derece yanlış. Çünkü dediğim gibi on sekiz takımın olduğu yerde iki takımla lig götürülemez. Şimdi bu hem Türk futbolunun gelişiminin önünde bir engel oluşturuyor hem de içeride rekabetin düşmesi nedeniyle Avrupa'da bizim sportif performansla gerilememize yol açıyor. Öbür taraftan da bütün kaynakları sen 68 sezondur üç büyük kulübe aktarmışsın. Geriye dönüp bakıyorsun. Iki bin yılında bir UEFA Kupası var. Evet bir tane de Süper Kupa var.

68 yılda kulüpler bazında yıllık süreçte hiçbir başarı yok. O zaman şu sorusu akla geliyor Ya ben 68 boyunca bütün kaynakları üç kulübe verinceye kadar bunu birazcık daha optimal şekilde dağıtsaydım da diğer kulüplerin de rekabet gücünü yükseltseydim acaba daha mı az başarılı olurdu Türkiye? Yani bugünden daha mı kötü olur du? Evet bilemiyoruz. Ama şurası çok açık. Tabii bu kulüplerin arkasında siyasetin de etkisi var. Şimdi borçları oluyor, yapılandırıyor işte vergileri oluyor. Bilançolarına baktığınız zaman görüyorsunuz ertelenmiş vergi borçları var. Bir sıkıntı oluyor işte orada imar izni çıkıyor, bir şey oluyor. Onlara rahatlık sağlayacak statlar yapılıyor. Niye bunların taraftarı çok yaygın? Bunların lobi gücü çok ve kulis yapabiliyorlar. Siyasetle yakın ilişki içerisindeler. Aslında siyasetin de işine gelen bir durum var bu çizgide.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner121

banner120

banner119

banner118

banner117

banner116

banner114