Türkiye, sağlık turizmi alanında dünya çapında önemli bir destinasyon haline geldi. Medikal alanda, plastik cerrahi, saç ekimi, tüp bebek tedavisi, diş sağlığı ve organ nakli gibi alanlarda uluslararası düzeyde tanınıyor. Yıllık talep artışı yüzde 30 seviyelerinde. Özellikle burun estetiği ve saç ekiminde dünya çapında tercih ediliyor Termal Sağlık Turizmi alanında da, Bursa, Afyonkarahisar, Yalova ve Denizli gibi şehirler, termal su kaynakları ve SPA merkezleri ile öne çıkıyor.
Türkiye, sağlık turizmi sayesinde hem turizm hem de sağlık sektörlerine doğrudan katkı sağlıyor. Bu sektör, dünya çapında, ülkeler için önemli bir ekonomik ve pazarlama stratejisi haline geldi.
EKONOMİK BÜYÜKLÜĞÜ VE HEDEFLER
Türkiye, 2024 yılında 1,5 milyon yabancı hastadan 3 milyar dolar gelir elde etti. Sağlık Turizmi gelirinin bu yıl katlanarak 2 milyon hasta ile 12 milyar dolar olması bekleniyor. 2028'de ise 20 milyar dolar gelir ve küresel sağlık turizminde liderlik hedefleniyor.
Türkiye’ye Almanya, İngiltere, Rusya, Irak, Azerbaycan ve Orta Doğu ülkelerinden yoğun hasta akışı var.
Bu artışların önem nedeni diğer ülkelere göre fiyat ve kalite avantajı olması. Sağlık tedavileri, ABD veya Avrupa'ya kıyasla yüzde 50-70 daha uygun maliyetle sonuçlanıyor.
Önemli bir konu da turizm entegrasyonu. Hastalar, tedavi sonrası İstanbul, Antalya gibi turistik şehirlerde konaklayarak tatil deneyimi yaşıyor.
Türkiye, sağlık turizminde rekabetçi fiyatlar, ileri teknoloji ve kültürel çeşitlilik ile öne çıkıyor. Ancak, küresel liderlik için kalite standartlarının sürdürülmesi ve yenilikçi pazarlama stratejileri kritik önem taşıyor. 2025 ve sonrasındaki hedefler, sektörün hem ekonomik hem de sosyal etkisini artırmaya odaklanıyor
GELECEĞİ DE PARLAK
Türkiye’nin sağlık turizmindeki küresel önemini ilerleyen dönemlerde de sürmesi bekleniyor. Uzmanlar, Türkiye’nin sağlık sektöründe Avrupa’da lider konumda olabileceğinin ve özellikle geçtiğimiz yıllarda pik noktayı gören saç ekimi işleminin yanı sıra diş operasyonları ve genel sağlık konusunda önemli bir potansiyel olduğu görüşünde birleşiyorlar. Türk sağlık turizmi, rekabetçi fiyatları, avantajlı coğrafi konumu, nitelikli sağlık çalışanları ve ileri tıp teknolojisine sahip cihazları ile öne çıkıyor. Türkiye'de, dünya çapında sağlık kuruluşlarının yüksek standartlarını belgeleyen Joint Commission International (JCI) Akreditasyonu'na sahip 40 sağlık kuruluşu bulunuyor. Türkiye bu rakamla dünya sıralamasında yedinci sırada yer alıyor.
Sağlık alanındaki güçlü yönlerini doğru bir stratejiyle dünyaya anlatmanın etkili olacağını düşünen İstiroti, “Öncelikle uluslararası akreditasyonlarımızı ve yüksek standartlarımızı daha görünür hale getirmeliyiz. Bu standartları koruyarak ve etkili bir iletişim stratejisi ile dünyaya anlatarak, ülkemizi hedef alan olumsuz kampanyalara karşı en güçlü yanıtı verebiliriz” diyor.
“2025’TE BÜYÜK ARTIŞ BEKLİYORUZ”
Sağlık turizminin geleceğine ilişkin öngörülerini paylaşan Liv Hospital Grup Koordinatörü Meri İstiroti, “Uygun fiyatlarla yüksek kaliteli sağlık hizmeti sunan ülkemiz, sağlık turizmi açısından cazip bir destinasyon olmaya devam edecek. Bu anlamda 2025 yılı için sağlık turizminde özellikle robotik cerrahi, estetik cerrahi, tüp bebek tedavileri ve kanser tedavilerinde büyük bir büyüme bekliyoruz” dedi. Liv Hospital’ın 2024 yılında sağlık turizmi alanındaki başarılı performansına da değinen İstiroti, 171 ülkeden gelen hasta talepleriyle, robotik cerrahi ve estetik cerrahi gibi alanlarda yüksek başarı oranları yakaladıklarına dikkat çekti.
"ROBOTİK CERRAHİ TALEP GÖRECEK"
İstiroti, 2025 yılı için sağlık turizminde özellikle robotik cerrahi, estetik cerrahi, tüp bebek tedavileri ve kanser tedavilerinde büyük bir büyüme beklediklerini ifade etti ve ekledi: “Özellikle robotik cerrahi daha da yaygın hale gelecek. Minimal invaziv cerrahilerde sağladığı hassasiyet ve hızlı iyileşme süreçleri nedeniyle büyük bir talep görecek. Estetik ve plastik cerrahi alanında, yüz gençleştirme, liposuction ve burun estetiği gibi işlemler de globalde büyük ilgi görmeye devam edecek. Türkiye’nin bu alandaki fiyat avantajı ve uzmanlığı ülkemizi öne çıkaracak. Tüp bebek ve yardımcı üreme teknolojileri de önemli bir büyüme alanı olacak. Aile kurmak isteyen çiftlerin artan talepleriyle tüp bebek tedavilerine olan ilgi devam edecek. Türkiye yüksek başarı oranları ve kaliteli tedavi sunumuyla güçlü bir pazar payı kazanabilir. Kanser tedavileri de 2025 yılında büyüme beklenen bir diğer alan. Özellikle ileri kanser tedavilerinde son teknolojilere sahip hastaneler ve uzmanlık alanlarındaki gelişmelerle, Türkiye bu alanda önemli bir pazar oluşturacak. Uzaktan tedavi ve online muayene gibi dijital sağlık uygulamaları hızla yayılacak. Türkiye dijital sağlık altyapısı ile bu alanda da büyük bir büyüme potansiyeline sahip. Bu alanla 2025’te sağlık turizminin büyümesinde önemli bir rol oynayacak ve Türkiye’nin sağlık turizmi potansiyelini artıracak.”
“ULUSLARARASI ALANDA TERCİH EDİLİYORUZ”
Biruni Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Genel Müdürü Serap Kilerci Ulusal, Türkiye’nin sağlık turizmindeki küresel durumunu değerlendiren isimlerden biri oldu. Ulusal, ülkemizin sağlık turizminde başarılı olduğunu dile getirerek bu başarıyı şu sözlerle açıkladı: “Stratejik konumumuz, ileri tıbbi teknolojimiz, dünya çapında uzman hekimlerimiz ve modern sağlık altyapımız sayesinde ülkemiz dünyanın dört bir yanından gelen milyonlarca uluslararası hastanın öncelikli tercihi oluyor.”
Türkiye’nin rekabet gücünün, Avrupa ve ABD’de yüksek maliyetlerle sunulan sağlık hizmetlerini daha erişilebilir fiyatlarla sunma yeteneğiyle pekiştiğini belirten Ulusal, bu avantajın Türkiye’yi sağlık turizmi konusunda ön plana çıkardığını ifade etti. Ancak Ulusal, küresel rekabetin giderek arttığını ve bu alanda daha güçlü bir konum elde etmek için uluslararası tanıtım stratejilerinin ve doktorların ülkemizde kalmasını teşvik eden politikaların büyük önem taşıdığını belirtti.
MEVZUATIN GÜNCELLENMESİ GEREKİYOR
Rakip ülkelerle rekabet edebilmek için Türkiye’nin sağlık turizmi markasını küresel ölçekte güçlendirmesi gerektiğini vurgulayan Ulusal, “Türkiye’yi sağlık turizminde rakipsiz hale getirmek için Avrupa, Orta Doğu ve Amerika’da geniş çaplı tanıtım etkinlikleri düzenlemeliyiz. Türkiye’nin rekabet gücünü artıracak adımlar arasında THY ve diğer yerli hava yolu şirketlerinin sağlık turizmine özel teşvikler sunması, konaklama sektörünün daha fazla katkı sunması ve yabancı dil bilen sağlık personeli sayısının artırılması gibi stratejiler yer alıyor. Sağlık turizmi alanındaki mevzuatın güncellenmesi gerekiyor. Çünkü tıbbi malzemelerde vergi muafiyetlerinin sağlanması maliyetleri düşürecek” diye konuştu.
“DÜNYANIN ESTETİK MERKEZİ”
Türkiye'nin sağlık turizmi alanında son yıllarda önemli bir ivme kazandığını vurgulayan Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Server Sezgin Uludağ, ülkemizin sağlık turizmi sektöründe coğrafi avantajı, nitelikli sağlık hizmetleri ve uzman kadrosu ile rekabetçi fiyatlarla önemli bir avantaj sunduğunu söyledi. Ancak bürokrasi ve yabancı dil bilen personel sayısının yetersizliği gibi dezavantajların da bulunduğunu belirten Uludağ, Sağlık turizminin, döviz kaynağı yaratmak ve ülkenin ekonomik gücünü artırmak açısından önemli bir sektör olduğunu kaydetti.
2025 yılında Türkiye’nin sağlık turizminde estetik cerrahi, diş sağlığı, onkoloji ve kardiyoloji gibi alanlarda önemli bir büyüme yaşaması bekleniyor. Uludağ, özellikle estetik ve plastik cerrahinin, Türkiye’yi “dünya estetik merkezi” yapma yolunda daha da güçlendireceğini ifade etti. Diş sağlığı ve implantoloji gibi alanların da Türkiye’nin tercih edilen sağlık destinasyonlarından biri olmasında büyük rol oynadığını belirten Uludağ, bunun yanı sıra onkoloji ve kardiyoloji alanlarında Türkiye’nin gelişmiş tedavi merkezleri ile ön plana çıkacağına dikkat çekti.
ÖZERK ÇALIŞAN BİR SİSTEM KURULABİLİR
Uludağ, Türkiye’nin Hindistan ve Tayland gibi sağlık turizmi alanında güçlü rakipleriyle rekabet edebilmesi için bazı stratejik adımlar atması gerektiğini belirtti ve ekledi: “Dünyadaki ve Türkiye’deki medikal turizm uygulamalarının mevcut durumunun inceleyerek Türkiye’nin medikal turizm alanında önde gelen diğer ülkeler ile rekabet edebilecek bir yapıya kavuşmasını sağlamak gerekliliği açıktır. Yapılan ciddi analizlerden elde edilen bulgulara göre, Türkiye’nin medikal turizmi gelişmiş ülkeler arasında sayılması güçlü yönlerinden birini oluşturmasına karşılık; özellikle kamu hastanelerinde yabancı dil bilen çalışan sayısının az olması ve bürokrasinin yavaş işlemesi önemli zayıf yönlerini oluşturmaktadır. Önemli fırsatlar ülkeye ulaşım kolaylığı ve Türkiye’nin rakibi olan Güney Doğu Asya Bölgesi’nde salgın hastalık riskinin daha yüksek oranda olmasıdır. Komşu ülkelerde yaşanan siyasal istikrarsızlık ve bunun ülkemize muhtemel yansımaları Türkiye’nin sağlık turizmi alanında gelişmesinin önünde bir tehdit unsuru olarak görülmektedir. Araştırmalara göre Hindistan, diğer ülkelere göre ciddi oranda fiyat avantajı sağlamaktadır. Buna karşılık, Türkiye’de özel hastanelerinin önemli bir kısmının sağlık hizmetleri standartlarının uluslararası kurumlar tarafından onaylandı. Nihai olarak Türkiye’nin güçlü yanlarının medya araçlarından faydalanılarak gerekli tanıtımlarının yapılması medikal turizmin gelişmesine katkı sağlayacak. Bu konuyla ilgili bürokrasiden özerk çalışabilen sistem kurulabilir.”
“ÇOK CAZİP BİR ÜLKEYİZ”
Türkiye’nin sağlık turizmi alanındaki başarısının modern sağlık tesisleri, gelişmiş tıbbi donanım ve uzman kadrosu gibi faktörlere dayandığını ifade eden Medipol Sağlık Grubu İşletme Direktör Yardımcısı Dr. Uygar Üstün, “Türkiye’nin coğrafi konumu da büyük bir avantaj sunuyor. Avrupa, Asya ve Afrika'ya yakınlığımız sayesinde geniş bir hasta kitlesine ulaşabiliyoruz. Zengin kültürümüz ve tarihi mirasımız da sağlık turizmi ile gelen ziyaretçiler için cazip bir ülke olmamızı destekleyen özelliklerden biri. Ancak sektörde bazı dezavantajlar da bulunuyor. Özellikle sağlık turizmi alanında yeterli marka bilinirliğine ulaşamamış olmamız uluslararası alandaki rekabet gücümüzü sınırlıyor" dedi.
SAÇ EKİMİNDE DÜNYA BİRİNCİSİ
2025 yılı için sağlık turizminde büyüme beklediği alanları açıklayan Üstün, “Yayınlanan istatistiklere göre, Türkiye özellikle saç ekimi konusunda dünya çapında birinci sırada yer almakta, organ naklinde ise ilk 10'da bulunuyor. Ayrıca, estetik ve plastik cerrahi, göz hastalıkları, diş tedavileri, ortopedi, kardiyoloji, onkoloji, tüp bebek tedavisi, obezite cerrahisi ile beyin ve sinir cerrahisi Türkiye'de sağlık turizminde hizmet sunulan başlıca branşlar arasında yer alıyor. 2025 yılı için bazı alanlarda büyüme beklenmektedir. Bunlar arasında özellikle yapay zekâ destekli robotik cerrahi uygulamaları ve rejeneratif tıp alanındaki gelişmelerin etkisi ile kök hücre tedavilerinin artması beklenmektedir. Ayrıca yaşlı nüfusun artış göstermesi ile talebin artacağı beklenen fizik tedavi ve rehabilitasyon ile geriatri ve yaşlı bakım hizmetleri öne çıkmaktadır. Medikal tedaviler dışında ayrıca SPA ve termal turizm ile yaşlı bakım merkezleri ve kür merkezlerinin öne çıkması öngörülüyor” şeklinde konuştu.
“MODERN HASTANELER VE UZMAN DOKTORLARIMIZ VAR”
Türkiye’nin, sağlık turizmi alanında dünyanın önde gelen merkezlerinden biri haline geldiğine vurgu yapan Romatem Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Köksal Holoğlu, ülkenin modern hastaneleri, ileri teknolojiye sahip tıbbi altyapısı, yetkin sağlık profesyonelleri ve rekabetçi maliyet avantajları ile farkını oraya koyduğunu belirtti. Avrupa, Orta Doğu ve Afrika bölgelerinden gelen hastalar için hem kalite hem de ekonomik açıdan cazip bir destinasyon sunduğumuzu dile getiren Holoğlu, “En önemli avantajlarımız arasında; uluslararası akreditasyona sahip hastanelerimiz, ileri tıbbi teknoloji kullanımımız, deneyimli ve alanında uzman doktor kadromuz bulunuyor. Ayrıca, coğrafi konumumuz, vize kolaylıkları ve hızlı hasta kabul süreci de Türkiye'yi öne çıkaran faktörler arasında. Ancak sağlık turizmi alanında yeterli regülasyonun sağlanamaması, bazı merdiven altı uygulamaların sektöre zarar vermesi ve bazı ülkelerde Türkiye aleyhine yürütülen karalama kampanyaları gibi zorluklarımız bulunuyor. Bu konuda daha sistemli denetimler ve uluslararası algı yönetimi stratejileri geliştirerek bu dezavantajları minimize edebiliriz” dedi.
KÜRESEL REKABET İÇİN NELER YAPILMALI?
Türkiye’nin rekabet avantajını koruması ve daha ileri taşıması için daha kapsamlı bir stratejik planlamaya ihtiyaç duyuluyor. Bu doğrultuda Holoğlu, şu adımların atılması gerektiğini vurguladı:
• Daha kapsamlı ve hedef odaklı bir uluslararası tanıtım ve markalaşma stratejisi oluşturularak, Türkiye'nin sağlık turizmi alanındaki küresel konumu daha da güçlendirilmeli.
• Hasta memnuniyeti ve hasta deneyimini artırmak için hasta odaklı dijital platformlar, kişiselleştirilmiş tedavi süreçleri ve uluslararası hasta destek birimleri gibi yenilikçi sistemler uygulanmalı.
• Hava yolu firmaları ile stratejik iş birlikleri geliştirilerek, uluslararası hastaların transfer süreçleri hızlandırılmalı ve konforlu ulaşım imkanları sağlanmalı.
• Merdiven altı hizmetlerin ortadan kaldırılması için sıkı denetim mekanizmaları oluşturulmalı, uluslararası kalite standartlarına uygun sertifikasyon süreçleri yaygınlaştırılmalı ve hukuki yaptırımlar etkin bir şekilde uygulanmalı.
“HASTA TAKİBİ YETERSİZ KALIYOR”
Holoğlu, sağlık turizmi hastalarının en sık yaşadığı sorunları şu şekilde anlattı: “Dil engelleri ve hasta iletişim süreçlerinde yaşanan zorluklar çok fazla. Ayrıca tedavi sonrası hasta takibinde yaşanan yetersizlikler ve sürekliliğin sağlanamaması da sorunları beraberinde getiriyor. Öte yandan ulaşım ve konaklama süreçlerinde karşılaşılan lojistik zorluklar, sağlık sigortası sistemlerine entegrasyon yetersizliği ve uluslararası sigorta kapsamlarının sınırlı olması da sorunların arasında geliyor. Bu sorunları çözmek için hastanelerimiz, uluslararası hastalar için çok dilli hasta koordinatörleri görevlendirmekte, ileri teknoloji tabanlı online hasta takip sistemleri ile süreçleri optimize etmekte ve konaklama, transfer, sigorta gibi hizmetleri içeren entegre sağlık turizmi paketleri sunmaktadır.”
“SAĞLIK TURİZMİNE İLGİ ARTTI”
Türkiye, sağlık turizmi sektöründe dünya çapında önemli bir oyuncu olma yolunda hızla ilerliyor. Türkiye Hastanesi Genel Müdürü Hayati Odabaşı, Türkiye’nin sağlık turizmindeki mevcut konumunu ve gelecek beklentilerini anlattı. Türkiye'nin sağlık turizmindeki mevcut konumunu oldukça güçlü gördüğünü ifade eden Odabaşı, “Türkiye, yaptığı yatırımlar ve stratejik hedefleri doğrultusunda sağlık turizminde dünyanın en büyük destinasyonlarından biri haline geldi. Türkiye, yüksek kaliteli sağlık hizmetleri, gelişmiş teknoloji, deneyimli sağlık profesyonelleri ve stratejik coğrafi konumu ile Avrupa başta olmak üzere birçok bölgeden hasta çekmeye devam ediyor. Ayrıca ülkenin zengin kültürel ve tarihi mirası da sağlık turizmine olan ilgiyi artırdı” dedi.
Odabaşı, Türkiye’nin en büyük avantajlarının arasında uygun maliyetlerin, kaliteli sağlık hizmetlerinin ve deneyimli sağlık personelinin yanı sıra, Avrupa ve Amerika’ya kıyasla daha kısa bekleme sürelerinin de bulunduğunu söyledi. Ancak Türkiye’nin karşı karşıya olduğu bazı zorluklara da dikkat çeken Odabaşı, “Denetim eksiklikleri, dil bariyerleri ve bazı olumsuz hasta deneyimlerinin sosyal medyada yayılması gibi faktörler, sağlık turizminde karşılaşılan başlıca dezavantajlar arasında yer alıyor” diye konuştu.
HASTA GÜVENLİĞİ ARTIRILMALI
Hindistan ve Tayland gibi güçlü rakiplerle rekabet edebilmek için Türkiye'nin bazı stratejik adımlar atması gerektiğine dikkat çeken Odabaşı, hasta deneyiminin iyileştirilmesi gerektiğini belirterek “Uluslararası standartlara uygun hizmet sunulmalı, hasta güvenliği artırılmalı ve hastaların memnuniyetini ön planda tutan süreçler geliştirilmeli. Diğer yandan dil bariyerinin kaldırılması da önemli bir konu. Bu sebeple İngilizce, Arapça, Fransızca ve Rusça gibi dillerde hizmet veren sağlık personeli sayısının artırılması gerekiyor” dedi.
Ayrıca Türkiye'nin sağlık turizmi için özel vize avantajları sunması ve havaalanı-hastane transferlerinin iyileştirilmesi gerektiğini belirten Odabaşı, devlet teşviklerinin artırılması ve uluslararası pazarlama faaliyetlerinin daha etkin bir şekilde yürütülmesinin Türkiye’nin sağlık turizmi alanındaki küresel rekabet gücünü artıracağını söyledi.
“YABANCI HASTA SAYISINDA TÜRKİYE İLK 10’DA”
Türkiye için, gelişmiş sağlık sistemiyle, eğitimli personeliyle, ılıman iklimiyle ve erişilebilirlik özelliğiyle, 4 saatlik uçuş mesafesinde 1,5 milyardan fazla insanı baz alarak hedefin destinasyon haline gelmek olduğunu dile getiren İstanbul Sürdürülebilir Sağlık Turizmi Derneği Başkanı Dr. Mesut İnan, “Türkiye, ağırladığı yabancı hasta sayısı bakımından dünyada ilk 10’da. Hizmetlerde herkes tarafından tanınan, bir standardizasyonun olmaması, fiyat skalası arasındaki ciddi farklılıklar, hizmet kalitesinin yetersizlikleri, sağlık turizmine yönelik uluslararası tanınırlıkları olan eğitim alanların azlığı önemli dezavantajlarımız” dedi.
Sağlık turizminin yalnızca medikal turizmden ibaret olmadığını, yanı sıra özellikle üçüncü yaş turizminin (geriatri) ülkemiz için gelecekte büyük önem taşıyacağını dile getiren İnan, “Türkiye’de, özellikle medikal turizm kapsamında sunulan hizmetlerin, çağdaş yöntemlerle yapılan plastik ve estetik cerrahi, saç ektirme, göz ameliyatları, tüp bebek, açık kalp ameliyatları, kanser tedavileri, kulak burun boğaz, diyaliz ve kalp damar cerrahisi, diş gibi tıbbi operasyonlar ile fizik tedavi ve rehabilitasyon hizmetleri tercih ediliyor” diye konuştu.
BİRBİRİMİZLE DEĞİL, DÜNYA İLE YARIŞMALIYIZ
Türkiye’nin sağlık turizminde küresel piyasada rekabet edebilmesi için öncelikle standart eksikliğinin giderilmesi ve markalaşma çalışmalarının tamamlanması gerektiğine vurgu yapan İnan, “Bu suretle destinasyon olarak Türkiye rakip olarak değerlendirilen diğer ülkelere karşı ciddi bir avantaj sağlayacaktır. Ayrıca JCI akredite ve diğer uluslararası akreditasyona sahip hastane sayılarının artması, özel grup hastanelerin çoğalması, kalite standartlarının yaygınlaşması, tedavi ücretlerinin sektörel bazda belli bir sınır dahilinde kalması yönünde çalışmaların yapılması bizi rekabet anlamında daha güçlü kılacaktır” dedi.
Medikal turizmde en çok yaşanılan sorunların başında iletişim eksikliği ve bilgilendirmenin tam yapılamamasının geldiğini ifade eden İnan, şu sözlerle devam etti: “Hastaya uygulanacak tedavi sürecinin anlatılamaması, sektörde çalışanların yabancı dil yetersizliklerinden kaynaklanan sorunlar da çok önemli. Ayrıca hasta güvenliği ve kalite standartları için ise dünya ülkelerin tarafından kabul görülen kalite standartlarının uygulanması gerekiyor. Biz İstanbul Sürdürülebilir Sağlık Turizmi Derneği (İSTUDER) olarak yerel yönetimlerle birlikte, MYK ve TÜRKAK onaylı yetkili kuruluş ve bağımsız bir denetim şirketi ile ortak çalışma içindeyiz. Böylece sağlıkta kaliteli hizmetin yaygınlaşması amaçlıyoruz.”
“MEVZUAT KARMAŞASI SÜRÜYOR”
Türkiye’nin sağlık turizminde özellikle de medikal turizmde dünyada önemli destinasyonlardan birisi haline geldiğini vurgulayan OHSAD Yönetim Kurulu Üyesi ve Emphealth Group CEO'su Dr. Cengiz Gül, “Kaliteli, nitelikli insan kaynağımız, hastanelerimizin, yapısal ve teknolojik alt yapısının güçlü olması, uluslararası akreditasyonlar, tıbbi sonuçlarımızın yüz güldürücü olması önemli avantajlarımız. Bununla birlikte sağlık turizmi yönetiminde birden fazla bakanlığın aynı anda devrede olduğu, tanıtım ve süreç yönetimi bakımından farklı uygulamaların olduğu dağınık görüntü, hedefe yönelik somut stratejilerin oluşmasına engel oluyor. Aynı şekilde özel sektör ve sivil toplum örgütleri açısından da aynı karmaşa sürüyor. Türkiye’de sağlık turizmine yönelik kaç tane dernek, platform, organizasyon var, sayısını tahmin etmek mümkün değil. Aynı ve ortak dille konuşmuyoruz. Bu da denetim ve kontrolü zayıflatıyor, ülke tanıtımı açısından tek elden organize bir çalışmayı engelliyor. Medikal turizm dışında özellikle termal turizm, sağlıklı yaşam ve üçüncü yaş turizmi gibi geleceğimiz açısından çok katkı sağlayacak ve iyi bir alt yapıya sahip değerlerimizi yönlendirecek, standartlarını kurup yükseltecek etkili çalışma yapamıyoruz” diyerek sağlık turizmindeki dezavantajları da sıraladı.
Kanser vakalarının tüm dünyada her geçen gün arttığına vurgu yapan Gül, “Kalp sağlığı, organ nakli, ortopedik cerrahiler, tüp bebek, beyin ve sinir cerrahisi vakalarında çok önemli işler başarıyoruz. Ağız-diş sağlığı, estetik uygulamalar da talep gören ve görmeye devam edecek konularımız olmayı sürdürecek diye düşünüyorum. Ülkemiz bu hastalıkların yönetilmesi ve sağaltımında hem insan kaynağı tecrübesi hem de teknoloji kullanımı açısından önemli bir rekabet alanına sahip. Öyle ki bu konu her zamanki gibi önceliğini koruyacaktır. Bununla birlikte nitelikli ve uluslararası sağlık hizmeti sunumu becerilerimiz bizi her uzmanlık alanında yeterli ve etkili kılıyor. Derman bulmak konusunda farklı kültürlerden ve coğrafyalardan misafirlerimizi kabul etmeye devam edeceğiz. Yukarıda ifade ettiğim gibi, sadece medikal turizm alanında değil, sağlığın korunması ve diğer alanlarda da etkinliğimizi ortaya koymalıyız” diye konuştu.