GİRAY DUDA
Büyük kitlelerde adı geçtiği anda enerjiden önce tehlike çağrışımı yapan nükleer güç santrallerini ve nükleer enerjideki güncel gelişmeleri İstanbul Teknik Üniversitesi Enerji Enstitüsü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Adnan Midilli ile ayrıntılı biçimde ele aldık.
- Sayın hocam, sizinle nükleer enerjiyi enine boyuna konuşacağız. Ama söyleşimize güncel gelişmelerle başlayalım. Sizin nükleer enerji konulu bir Özbekistan iş geziniz olmuştu? Bu yolculuktan bahseder misiniz? Nasıl çalışmalar yaptınız Özbekistan’da.
- Evet, geçtiğimiz ayın içerisinde, 16 Ekim 2025 tarihinde Özbekistan'da, Özbekistan Bilimler Akademisi tarafından bir konferans yapıldı. Bu konferansın ana konusu nükleer enerjinin ve nükleer teknolojilerin modern sorunlarıydı. Buraya 200'den fazla bilim insanı katıldı farklı ülkelerden. Türkmenistan, Özbekistan, Azerbaycan, Güney Kore, Türkiye, Romanya ve Rusya. Bilim insanları nükleer enerjide gelinen son teknolojileri, nükleer enerjideki son teknolojileri ve bu son teknolojilerde karşılaşılan tasarımsal problemleri, işletimsel problemleri, ekonomik problemleri, teknolojik problemleri, endüstriyel problemleri ve nükleer ekosistemi etkileyebilecek politika strateji gibi çok önemli hususları dikkate getirdiler. Bu bağlamda oldukça faydalı oldu.
Faydalı olmasının yanında özellikle birçok ülkenin, 20'ye yakın ülkenin bu organizasyona ilgi göstermesi de nükleer enerjinin artık gelecekte gerçekten çok önemli bir ana oyuncu olacağı, enerji ekosistemi içerisinde çok önemli bir oyun kurucu olacağı izlenimini bizde bıraktı. Çok da güzel bir ilgi oldu o konferansa. Biz de o konferansa Türkiye Bilimler Akademisi'ni temsilen katıldık. Katıldığımız o konferansta da özellikle biz karbonsuzlaşmayı dikkate alarak nükleer enerjinin gelecekte karbonsuzlaşma üzerindeki politika ve stratejilerini inceledik.
KARBON NÖTR İÇİN NÜKLEER ENERJİ
- İşte karbon nötr diyoruz. Bu karbon nötr sonucunun sağlanabilmesi için nükleer enerjinin bu süreçteki ana rolünü stratejik ve politik olarak ortaya koymaya çalıştık. Bu bağlamda da orada nükleer enerjinin ağırlıklı olarak kullanımında karşılaşılan, uygulamasında karşılaşılan problemler üzerine sunum gerçekleştirdik. Dünyanın nükleer güç üretim kapasitesine baktığımızda, özellikle Uluslararası Enerji Ajansı'nın yapmış olduğu tahminlemeye göre, 2024 yılından 2030 yılına kadar nükleer güç kapasitesinin 15 gigawatt seviyesinde olacağı, bunun 2032-2035 yıllarında artış göstererek yaklaşık 30-33 gigawatt seviyesine çıkacağı belirtiliyor.
NÜKLEER ENERJİSİZ BİR DÜNYA OLMAYACAK
- Bu rakamlar bize önümüzdeki yıllarda dünya çapında nükleer enerjiye dönüş olacağını mı gösteriyor?
- Bu çok önemli bir durum. Bu şu demek. Gelecekte demek ki nükleer enerjiye ilgi çok artacak. Nükleer enerjinin ekonomilerin, endüstrilerin ve politikaların ana parçası haline gelecek. Gelecekte artık nükleer enerji olmaksızın yeni bir dünya kurmanın hemen hemen imkansız olacağı noktasında bize önemli bir ipucu veriyor. Nedeni de şu. Nükleer enerji dediğimizde aynen yenilenebilir enerji kaynakları aklımıza geliyor. Güneş, rüzgar, jeotermal enerji, hidroelektrik enerji, dalga Bunun yanında fosil yakıtlar var. Kömür, petrol, doğal gaz gibi. Yani bir tarafta kirleticiler var. Bir tarafta da bu kirleticilerin etkilerini bertaraf etmek için kullanılan temiz kaynaklar var.
YENİLENEBİLİR ENERJİDE KISIT VAR
Dolayısıyla biz ne yapıyoruz? Biz önce kirletiyoruz. Sonra diyoruz ki bu kirliliği biz nasıl yok ederiz? Bu karbon emisyonlarını nasıl düşünürüz? Hadi gelelim biz bu yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanalım. Evet. Ama yenilenebilir enerji kaynaklarında bir kısıt var. Nedir o kısıt? O kısıt şudur. Kesintilidir. Yani sizin yedi yirmi dört işte diyelim üç yüz altmış beş gün içerisinde yüksek kapasitede bunları kullanma potansiyeliniz çok düşük.
O zaman benim bir şeye ihtiyacım var. Neye ihtiyacım var? Daha temiz, 7/24 çalışabilen, daha yüksek kapasitede benim kullanabileceğim bir enerji türüne ihtiyacım var. İşte burada nükleer enerji ortaya çıkıyor. Son yıllarda nükleer eğiliminin ana nedenlerinden bir tanesi ülkelerin enerji ihtiyaçlarını kesintisiz karşılayabilme yanında özellikle 2050 karbon nötr bir hayatın tesisi için ihtiyaç duyulan baz yük.
HER ÜLKE ENERJİ BAĞIMSIZLIĞI PEŞİNDE
- Hocam bir başka önemli konu da her ülkenin enerji kaynakları açısından güçlü, bağımsız olma isteğidir. Ülkeler enerji bağımsızlıklarına kavuşmak istiyorlar. Böyle bir duruma gelmeleri cari açık sorununun giderilmesi açısından da çok önemli.
- Evet, bu, her ülke için de aynı hale gelmeye başladı. Yani yenilenebilir enerjide ne kadar güçlü olursanız olun, kömür, petrol, doğal gazda ne kadar güçlü olursanız olun bu kaynaklar yetersiz kalıyor. Artık bir noktadan sonra uluslararası yaptırımlar sizin petrol, doğal gaz, kömür gibi kaynakları kullanmanızı kısıtlıyor. Burada o zaman yine bir temiz enerji kaynağına ihtiyacımız var ki bu da nükleer enerji oluyor. Nükleer enerji bu anlamda uluslararası stratejik güvenlik, uluslararası ekonomik politikalar, uluslararası enerji bağımsızlıkları, Birleşmiş Milletlerin sürdürülebilir kalkınma hedeflerinin realize olabilmesi noktasında nükleer enerji son derece önemli bir oyuncu.
NÜKLEER ENERJİ SANTRALLERİYLE İLGİLENİYORLAR
- Özbekistan’daki toplantıya katılan 20 ülkede nükleer enerji santralleri var mı?
- Kimilerinde var, kimileri de ilgileniyor. Şimdi Rusya'da var. Kazakistan'da var. Özbekistan'da araştırma boyutunda var. Azerbaycan'da yine araştırma boyutunda var. Kore’de ve Çin’de var. Türkiye’de yapılıyor. Diğerleri de yakından ilgileniyorlar.
“ÇERNOBİL VE FUKUŞİMA’DAN ÇOK ŞEY ÖĞRENDİK”
- Hocam, nükleer santraller deyince herkesin içine bir korku da giriyor. İki büyük nükleer santral kazası, Çernobil ve Fukuşima’yı kimse unutmadı. Bu yönden bakınca neler söylemek istersiniz?
Tabii o dönemin teknolojilerine bakmak lazım. İşletimsel problemlere bakmak lazım.
Teknolojiyi okuyabilme kabiliyetine bakmak lazım. Uzmanların bilgisine bakmak lazım. Teknolojinin kendi içerisindeki uyum ve uyumsuzluklarına bakmak lazım.
Bu Fukuşima ve Çernobil kazaları, bizim gibi dünya enerji bilim insanlarına çok şey öğretti. Biz oradan almış olduğumuz derslerle nükleer enerjiyi gelecekte daha güvenli, daha emniyetli nasıl kullanabiliriz? Buradan ıoldukça fazla pratik bilgi elde etmiş olduk.
Şimdi geldiğimiz noktada, özellikle nükleer enerjinin karbonsuzlaşma noktasında kullanımına baktığımız zaman insanlığın burada temel ihtiyaçlarını dikkate almak lazım. Örneğin gıda yetersizliği. Son yıllarda dünyanın her yerinde kuraklık artmaya başladı. Topraklar kurumaya başladı.
“DENİZDEN SU ARITMAK İÇİN ENERJİYE İHTİYACIMIZ VAR”
- Adnan hocam, susuzluğun hızla artması herkesin yüreğini yakıyor. Susuzluğa karşı hızla çözümler üretilmesi gerekiyor.
- Ama insanlığın en önemli ihtiyaçlarından bir tanesi su. Evet, kullanılabilir su kaynakları azalıyor. Gelecekte biz kullanılabilir su kaynağı bulabilmek için muhtemeldir ki deniz suyunu arıtma, damıtma yoluna gideceğiz. Arıtma ve damıtma eşittir enerji ihtiyacı.
Biz kesintisiz olarak yenilenebilir enerji kaynaklarını ya da fosil yakıtları kullanarak deniz suyunu arıtmaya ve damıtmaya çalıştığımızda, oradan temiz su üretimine geçmeye çalıştığımızda ciddi miktarda enerji ihtiyacımız olacak. O enerji ihtiyacını yenilenebilir enerji santrallerinden elde etme imkanımız da çok kısıtlı.
Diğer taraftan temiz su elde edelim diye kömür, petrol, doğal gaz gibi çevreyi, atmosferi kirleten karbon üretimini, emisyonlarını artıran kaynak türünü kullanıp dünyayı perişan etmemizin bir alemi de yok. Dolayısıyla bu noktada baktığımızda insanlığın temel ihtiyaçlarından biri temiz sudur.
O zaman bizim sürdürülebilir kesintisiz bir şekilde suya ihtiyacımız var. Evet. Kim sağlayacak bu suyu? Bu suyu sağlayacak olan deniz ve bu denizden bu suyu elde edebilmek için bu temiz suyu içilebilir, kullanılabilir suyu elde edebilmek için de enerjiye ihtiyaç var. O da nükleer enerji olacak.
“ÇOK VE TEMİZ ENERJİYE İHTİYACIMIZ VAR”
- Yapay Zeka için dünyanın her ülkesinde çok büyük yatırımlar yapılıyor. Pek çok uygulamalar hazırlanıyor ve devreye sokuluyor. Bu alanda da çok miktarda enerji gereksinimine ihtiyaç duyulduğu belirtiliyor. Siz ne dersiniz?
- Yapay zeka uygulamaları noktasına geldiğimizde de artık günümüzde sayısız küçük ölçekli veri merkezleri kurulmaya başlandı. Bu veri merkezlerinin enerji ihtiyacının karşılanması lazım. Bu veri merkezi 7/24 veri kaydeden merkez demektir.
Bu da 7/24 enerjinin kesintisiz bir şekilde buraya verilmesi demek. Dolayısıyla o zaman depolama teknolojilerini de kullandığımızda belli bir süreye kadar biz bu veri merkezlerinin enerji ihtiyacını karşılayacağız.
Eğer fosil yakıtlardan karşılamaya kalkarsak bu kez karbon salımlarının ortaya çıkardığı problemlerle uğraşmak zorunda kalacağız. Yani temiz enerjiye ihtiyacımız var, baz yüke ihtiyacımız var. Hem soğutma hem enerji ihtiyacını karşılama elektrik ihtiyacını karşılama hem o veri merkezini sürdürülebilir çalışma noktasında temiz enerji kaynağına ihtiyacımız varsa bu temiz enerjinin ortaya çıktığı, üretildiği ana kaynaklardan birisi de nükleer. Dolayısıyla nükleer teknolojilerin üretmiş olduğu nükleer enerjiyi de bizim burada kesintisiz kullanma potansiyelimiz var.
“SANAYİNİN ELEKTRİK İHTİYACI ÇOK BÜYÜK”
- Elbette temiz ve kesintisiz enerjiye en çok ihtiyaç duyan endüstri bölgelerini, organize sanayi bölgelerini de sürekli beslememiz gerekiyor.
Sanayileşme öyle gelişmeye başladı ki dünyada küçük ölçekli sanayi kentleri kurulmaya başlandı. İşte bugün organize sanayi dediğimiz bölgeler neredeyse büyük kentlerin onlarca katı kadar enerji kullanımına ihtiyaç duyuyor. Dolayısıyla enerjiye ihtiyaçları var. Eğer üretim odaklı bir sanayi bölgeniz varsa buna kesintisiz enerji sağlayamıyorsanız bu ülke ekonomisine de doğrudan etki etmiş olacak.
Dolayısıyla burada da baktığımızda yine nükleer santraller, nükleer enerji ana baz yük oluşturabiliyor. Organize sanayi bölgelerinin sürdürülebilir çalışması için nükleer enerjiye ihtiyaçları var.
“TÜM ENERJİ KAYNAKLARINI BİRLİKTE KULLANMALIYIZ”
- Bir ülkede yaşayan herkesin evinde, işinde ve tüm yerleşim merkezlerinin her açıdan, sürekli enerjiye ihtiyaçları var. Ülkelerin kendi temel enerji ihtiyaçlarını kesintisiz sağlayabilmesi yine enerjiye ihtiyaç var. Kentlerin günlük soğutma, ısıtma, elektrik, aydınlanma ve benzeri yüklerinin sağlanması için de bir baz yüke ihtiyaç var.
Bu baz yükte de nükleer santraller ve buradan üretilen enerji, temiz enerji olarak karşımıza çıkmış oluyor. Diğer taraftan temiz su, temiz enerji, temiz gıdanın yanında bir de temiz havayı da sağlayabilmek için havayı kirletmemek gerekiyor. Havayı kirletmemek ne demek? Havayı kirletecek enerji kaynaklarını kullanmamak gerek ve dolayısıyla da yenilenebilir enerji kaynaklarını ya da nükleer enerjiyi kullanmak gerek. Burada da yine nükleer enerji önemli bir şekilde öne çıkmış oluyor.
Özetle şunu diyecek olursak insanlığın sadece nükleer enerji ihtiyacı yok. Insanlığın sadece yenilenebilir enerjiye de ihtiyacı yok. İnsanlığın sadece fosil yakıtlardan üretilen enerjiye de ihtiyacı yok. Insanlığın hepsine ihtiyacı var. Dolayısıyla bizim yapmamız gereken şey gelecek enerji ekosistemini oluşturma noktasında gerek fosil yakıtları, gerek yenilenebilir enerji kaynaklarını, gerekse nükleer enerjiyi hibrit bir şekilde kullanmamız gerekiyor.
“DÜNYA ARTIK NÜKLEERSİZ OLMAZ DEMEYE BAŞLADI”
- Sayın Midilli, 1970 ile yaklaşık 2020 yıllarına kadar nükleer enerji öcü olarak görüldü. Galiba son 5 yıl içinde yeniden itibar kazandı, değil mi?
- Evet, dünyanın bir tarafında fosil yakıtlarla artık geleceğimizi ikame ettirelim, devam ettirelim anlayışı varken diğer tarafta biraz daha uyanık ülkeler ‘bu fosil yakıtlar bir gün dünyayı kirletecek, bunlara alternatif başka ne yapabiliriz’ diye kendi içlerinde planlamalara gittiler. O planlamaların ana noktasında da yine nükleer enerji vardı. Bir başka açıdan baktığımızda, özellikle ülkelerin ekonomik, politik gelişimlerinde bazı ülkelerde nükleer enerji çok önemli bir güçtür.
Eğer sizin ülkenizde nükleer enerji var ve o bu nükleer enerjiyi de ülkenin gelişiminde kullanıyorsanız politik olarak, stratejik olarak ülke politikasında bir adım öne çıkıyorsunuz. Dolayısıyla politik düzenlemeler ve politik gelişimlerde de özellikle politikacıların üzerine basıp sıçradığı, sıçratıcı desteklerden birisi de yine nükleer enerji oldu.
Özellikle Kovid 19’dan sonra yenilenebilir enerji ağırlık kazandı. Örtülü olarak nükleer enerji ağırlık kazandı. Ama nükleer enerjinin örtülü olması en fazla üç yıl sürdü.
2023 yılından sonra dünya artık nükleer olması olmaz demeye başladı. Avrupa Birliği’nde bir dönem nükleer santrallerini kapatan birçok ülkede şimdi tekrar geriye dönüş başladı. Teknolojik gelişimin devamı için nükleer enerjinin olmazsa olmaz olduğunu gördüler ve bu baz yükü bir şekilde enerji ekonomimize nasıl entegre ederiz çalışmalarına başladılar.
“AKKUYU, ENERJİ İHTİYACIMIZIN YÜZDE 7-8’İNİ KARŞILAYACAK”
- Bu durumda, Türkiye’nin sahip olacağı nükleer enerjinin ülkemize kesinlikle çok yararlı olacağını düşünüyorsunuz herhalde?
- Nükleer enerjinin, ülkemiz enerji ekonomisinde kullanılması, enerji ithalatını azaltma, enerji bağımsızlığını temin etme noktasında çok önemli bir girdi olacağını düşünüyoruz. Akkuyu nükleer santralimizin üretecek olduğu toplam enerji 4,8 gigawatt kapasiteye sahip olacak. Bu santralimizin üreteceği elektrik enerjisi, onun yanında ısı ülkemizin enerji ihtiyacının ortalama yüzde 7-8’ini de karşılayabilecek bir konumda olacak ki bizim aslında bir nevi enerji kalbimiz olacak. Onun yanında düşünülen, şu anda konuşulan işte Sinop'ta olsun Trakya bölgesinde olsun yeni nesil enerji santrallerinin kurulması da yine ülke enerji ekonomisi için son derece anlamlı olacak.
“AKKUYU BİZİM İÇİN ÖNEMLİ KAZANIM OLACAK”
- Akkuyu Nükleer Santrali ne durumda, nasıl ilerliyor? Ne zaman faaliyete geçmesi söz konusu?
- Oradaki iç dünyayı pek fazla bilmiyoruz. Yakında 1,2 gigawatlık ilk ünitenin işletime açılacağı belirtiliyor. Toplamda 4 ünite var. Sonuçta 4,8 gigawat güç üretecek tüm üniteler devreye girince. İlk ünitenin yakında işletimi açılması bile ülkemiz için son derece önemli bir kazanım olacak.
Çünkü merkezi ısıtma sistemleri ve onun yanında sanayinin ihtiyaç duymuş olduğu hem ısı hem elektrik hem de yakıt ihtiyacının temiz bir şekilde karşılanması noktasında baz olarak nükleer enerji ön plana çıkıyor.
“YEŞİL ENERJİ KAYNAKLARI BAZ YÜK OLAMIYOR”
- Ülkemizin toplam enerji ihtiyacını düşününce, nükleer enerjinin tek başına kurtarıcı nitelikte olmadığını görüyoruz değil mi?
- Evet. Nükleer enerji sadece ayakta durmamızı sağlar ama yenilenebilir enerji ve diğer fosil yakıtları da bir şekilde bu nükleer enerjiye entegre ederek o zaman yol alma potansiyelimiz olur.
Şimdi bizim dünyada bu nükleer enerjiye neden bu kadar fazla ihtiyaç var noktasında baktığımızda ana nokta karbonsuzlaşma. Bu çok değerli. Yani nükleer enerji olmadan dünyanın karbonsuzlaşma politikasını realize edeceğine ben inanamıyorum.
Çünkü nükleer enerjiyi baz yük olarak dikkate alıyoruz. Örneğin yeşil enerji kaynaklarını da kullanıyoruz. Oradaki kısıt baz yük olma potansiyelinin çok düşük olması. Çünkü üretim sınırlı, belli sürelerde belli kapasitede üretim var.
Diğer taraftan baktığımızda enerji verimliliği diyoruz. Enerji verimliliği karbonsuzlaşma için son derece önemli. Enerji verimliliğini gerçekleştirme noktasında da yine elektrik enerjisine de ihtiyaç duyuluyor. Burada da bir baz yük sağlama baz yük ihtiyacı ortaya çıkıyor. Bu baz yüke yine baktığımızda nükleer enerji ön plana çıkmış oluyor.
“KUANTUM TEKNOLOJİSİ YAKINDA GELİYOR”
Veri merkezlerinden tutun, yapay zeka ağlarına kadar ve yine yaklaşan bir kuantum teknolojisi var. O da çok yüksek miktarda enerji gerektirecek. Soğutma sistemlerine ihtiyaç duyulacak. Bütün bu dijitalleşmenin de gerektirmiş olduğu bir baz yüke ihtiyaç var. Yani siz bugün bir fabrikayı yüzde yüz yapay zeka ile çalıştırma moduna geçtiğinizde, ardından bir veri merkezi oluşturduğunuzda bunu güneşe,doğal gaza, rüzgara güvenerek yapamazsınız.
“YENİLENEBİLİR ENERJİ ÜRETİMİ İÇİN DE ELEKTRİK GEREKİYOR”
- Peki hocam yenilenebilir enerjiden elde ettiğimiz elektriği depolayıp gereksinim duyduğumuz kadar kullansak olmaz mı?
- Olur ama devasa depolara ihtiyaç olacak. Batarya teknolojilerinin gelişmesi gerekiyor. Bu depo ve batarya konusu ayrı bir dünya.
Diğer taraftan baktığımızda yenilenebilir enerji kaynaklarının karbonsuzlaşma için entegrasyonu yenilenebilir enerji teknolojilerinin geliştirilmesine ihtiyaç duyacak. Yenilenebilir enerji teknolojilerinin üretiminde de elektriğe ihtiyacın var. Onun da yine baz yüke ihtiyacı var. Orada da nükleer enerji bir şekilde ön plana çıkıyor.
Bir de hidrojenleşme dediğimiz ki bu gelecekte yani 2035’lerden nükleer hidrojen de gelecekte o kadar önemli olacak. Bunun üretimi için de yine bazı enerjiye ihtiyaç duyulacak. Burada da nükleer enerji ön plana çıkıyor. Dolayısıyla nükleer enerji karbonsuzlaşmanın ilacı aslında.
2050 karbon nötr hedefinin tutabilmesi için nükleer enerji olmazsa olmaz diyelim bu noktada. Günümüzde nükleer enerjiye yeniden bir dönüş var değil mi? Bunu gözlemliyoruz. Burada belki net olarak vurgulamamız gereken şey şu. Nükleer enerji yani enerji aslında sadece bir ekonomik kaygılardan dolayı gerekli olan bir şey değil. Enerji dediğimiz şey bir varoluş, hayatın idamesi, devamı dünyanın geleceğinin kurtulabilmesi, dünyanın sürdürülebilir bir şekle getirilebilmesi için gerekli olan bir şey. Bundan dolayı nükleer enerjiye ihtiyaç duyuluyor.
“SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK İÇİN DE GEREKLİ”
- Hocam, bu durumda sürdürülebilir bir dünya için nükleer enerjiye ihtiyacımız olduğu noktasına mı geliyoruz?
- Evet. Biz sürdürülebilir bir dünyadan bahsediyoruz ya şarkılarda da var, sürdürülebilir bir dünyanın nükleersiz mümkün olmayacağını anladı dünya.
Dolayısıyla sürdürülebilir dünyanın mümkün olabilmesi için baz yük nükleer enerjidir.
Bu baz yükü bizim alıp mutlaka diğer enerji kaynaklarıyla birlikte hibrit bir şekilde kullanmamız gerekiyor. Sadece nükleer değil, sadece rüzgar değil, şey yenilenebilir değil, elimizde ne varsa onu bir şekilde alıp sürdürülebilir dünya için feda etmemiz gerekiyor.
Eğer sürdürülebilir dünya için biz nükleer enerjiyi ve diğer enerji kaynaklarını feda etmezsek kendimizi feda etmiş olacağız. O da insanlığın sonu olacak ve hiçbir zaman da sürdürülebilir bir dünyaya ulaşamamış olacağız.
Bu noktada özellikle varoluş meselesidir. Ve bu varoluşun temelinde de nükleer enerji yatar. Bu varoluş demek insanın varoluşu demek, devletlerin varoluşu demek güvenlik meselesidir. Ve bu güvenlik meselesinin sürdürülebilir olabilmesi için de nükleer enerji gereklidir.
“ÇERNOBİL VE FUKUŞİMA’NIN VERDİĞİ DERSLER”
- Biraz önce kısaca değindiğiniz konuyu biraz açalım. Çernobil ve Fukuşima nükleer kazalarından bilim insanları nasıl dersler çıkardılar. Bundan böyle nükleer kaza riskleri ortadan kalktı mı?
- Nükleer teknolojisi olarak nükleer enerji sistemleri nde nasıl bir dönüşüm yaşanıyor diye baktığımız zaman bunu bize öğretein Çernobil ve Fukuşima nükleer santrallerindeki kazalar oldu. Nasıl öğretti? Öncelikle nükleer teknoloji ve enerji kullanımı güvenli olacak. Nükleer enerji kullanımında ileri teknoloji kullanılacak.
Yine baktığımızda nükleer enerjinin sevkiyatında vesaire ve işte diyelim taşınmasında yine ileri teknolojiler kullanılacak. Nükleer santrallerin güvenliğinin arttırılmasında emniyetinin arttırılmasında artık yapay zeka kullanılacak.
Ve bir başka önemli şey daha öğretti bize. Nükleer enerjiyi ihtiyacın olduğu bölgede üretip kullanabilme kabiliyetini de bize kazandırmaya başladı. Şunu demek istiyorum. Elbette Fukushima ve Çernobil'deki büyük santraller bize büyük santral kurmayın demiyor. Akkuyu gibi büyük santralleriniz de olacak.
“KÜÇÜK MODÜLER MİKRO REAKTÖRLER KURULMALI”
Onun yanında keşke Türkiye'de on tane küçük nükleer santral olsa. Ülkemizin enerji ihtiyacını oradan karşılamış olsak. Onların yanında bir de küçük ölçekli, modüler nükleer reaktörler dediğimiz, küçük modüler mikro reaktörler dediğimiz ki 300 megavat kurulu gücüne kadar olan reaktörler kursak.
Bu güç aralıkları değişebiliyor. Kaynaklara göre bu küçük ölçekli nükleer reaktörleri ve aynı zamanda bu mikro nükleer reaktörleri inşa ederek bir nükleer enerji tedarik ekosistemi ağı kurmaktan mümkün. Elbette büyük ölçekli bazı santraller olacak ama onun yanında da bu bahsettiğimiz küçük ağı da mutlaka kurmamız gerekiyor.
Organize Sanayi Bölgeleri küçük modüler nükleer reaktörler kurabilir
Dünyada özellikle küçük modüler nükleer reaktörlerin üzerine çok ciddi bir dönüşüm var. Özellikle bu nükleer küçük modüler nükleer reaktörlerin tasarımları çok basit. Düşük sermaye yatırımı gerektiriyor. Bunlar sanayide belli bölgelerde yapılıp çok hızlı bir şekilde bir araya getirilebiliyor.
Konumlandırma esnekliği son derece önemli. Daha yüksek verim, daha düşük atık üretebilme potansiyeline sahip olmaları bu dönüşümde önemli bir rol oynuyor. Yine baktığımızda emniyet ve güvenlik açısından yüksek bir emniyet ve güvenlik sağlıyor.
Ondan dolayı yine bu küçük modüler nükleer reaktörlere doğru bir dönüşüm var.
Çok önemli ve önümüzdeki dönemde çok yaygınlaşacak bir yer de sanayi bölgeleri. Endüstriyel bölgelerin, organize sanayi bölgelerinin enerji ihtiyaçlarını karşılama ve endüstriyel gelişime katkı noktasında küçük modüler nükleer reaktörlerin bir avantajı var. Bundan dolayı küçük modüler reaktörlere bir geçiş söz konusu. Ondan dolayı da oraya bir dönüş var. Yine aynı zamanda ekonomik kalkınmaya katkı sağlaması anlamında da yine bölgesel ekonomik kalkınmaya katkı sağlaması anlamında da nükleer küçük modüler nükleer reaktörlere bir dönüş var.
Dünyada oldukça fazla sayıda ülke, Çin, Arjantin, Kanada, Çek Cumhuriyeti, Japonya, Rusya Federasyonu, Amerika Birleşik Devletleri, Güney Afrika Cumhuriyeti, Endonezya, Almanya, İngiltere, Fransa gibi birçok ülke küçük modüler nükleer reaktörlere geçiş sürecine başladılar.