GİRAY DUDA
Dünyanın her köşesine uzanıp her ülkesini pençesine alan Coronavirüs salgını, yerel ve global çapta üretimi engelledi, ticarete sekte vurdu, uluslararası ulaşım ve ekonomik ilişkileri olumsuz etkileyerek ülkeleri küçülmeye yöneltti. Bu ortamda ülkelerin ekonomilerini ve halkı korumak için ne gibi önlemlere başvurduğunu Boğaziçi Üniversitesi İktisat Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Ceyhun Elgin’e sorduk.
- Sayın Elgin, yılbaşından bu yana dünya bir kabusun içine girdi. İleriye dönük ekonomik öngörüleriniz ve planlarınızda böyle bir global salgının yeri var mıydı?
- Açıkçası yoktu, hiçbir iktisatçının da olduğunu zannetmiyorum. Pandemi gerçekten de tüm dünyayı hiç beklemediği bir anda esir aldı. Türkiye de dahil olmak üzere birçok gelişmekte olan ya da gelişmiş ekonominin pandemiye hazırlıksız yakalandığını söyleyebiliriz.
DAHA BİR YILIMIZ VAR
- Covid-19’un tüm kıtaları ve ülkeleri sarmasının ardından global ekonomide neler ortaya çıktı? Nasıl bir ekonomik kriz ile karşı karşıya kalındı?
- Covid-19 salgını, henüz Dünya Sağlık Örgütü tarafından pandemi olarak ilan edilmeden önce, sadece salgın kategorisinde iken ve öncelikle Çin’i vurduğunda, Çin ekonomisi bu durumdan oldukça olumsuz etkilendi. 2020’nin ilk çeyreğinde Çin ekonomisinin büyüme oranı oldukça kötü geldi, diğer ülkelerde ise 2021 yılının ilk çeyreği için büyük bir olumsuzluk yoktu. Ancak salgının küresel çapta bir pandemi haline gelişi, pandeminin kontrol altına alınması için birçok sektörün faaliyetinin devlet tarafından bilinçli olarak durdurulması, ikinci çeyrekte dünyada birkaç istisna dışında hemen her ülkenin büyüme rakamlarının negatif gelmesine neden oldu. Üçüncü çeyrek için toparlanma belirtileri olsa da birçok ülkenin pandemi öncesi seviyelere gelmesi 2021 yaz sonunu bulabilir gibi gözüküyor. Zira hastalığın yayılmasının hızlanması nedeniyle hem hükümetler yeni kısıtlama tedbirlerine gidebilir, hem de bu tedbirler tamamen kalksa bile tüketim ve yatırımın eski seviyesine dönüşü epey bir zaman alabilir.
ZENGİNLER DAHA BÜYÜK PAKET AÇIKLADILAR
- Ülkeler bu salgına karşı nasıl refleks gösterdiler. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin salgının olumsuz etkilediği ekonomiyi ve insanları korumak için aldığı önlemler ve kararlarda benzerlik var mı?
- Ülkeler ekonomi politikası boyutunda, maliye ve para politikası boyutlarında 20. Yüzyıl boyunca rastlamadığımız boyutta önlem paketleri açıkladılar. Örneğin Japonya’nın açıkladığı mali önlemler paketi, Japonya GSYİH’sinin yüzde 40’ının üzerinde gözüküyor ki bu daha önceden kimsenin tahayyül bile edemeyeceği bir büyüklük.
Ancak, ne yazık ki, ülkeler arası politika boyutunda bir homojenlik yok. Kişi başı milli geliri yüksek gelişmiş ülkelerin gelişmekte olan ülkelere göre çok daha büyük önlem paketleri açıkladığı gözüküyor. Buna ek olarak, Türkiye için de ilginç olabilecek bir bilgi, yine yaptığımız araştırmalarda kayıt dışı ekonominin GSYİH’ye oranının büyük olduğu ülkelerde mali paketlerin GSYİH’ye oranının da anlamlı olarak daha küçük olduğu bulgusuna ulaştık. Bu da krizden çıkış noktasında gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin patikalarının (biliyorsunuz ekonomistlerce L, W, V, U, hatta K harfi şekillerine benzeyen çıkış patikaları öngörülüyor) da ayrışabileceğini gösteriyor.
İŞGÜCÜ PİYASASI, VERGİ VE KREDİ DÜZENLEMELERİ YAPILDI
- Uygulanan belli başlı ekonomik, mali ve para politikaları nelerdi?
Ülkelerin mali boyuttaki müdahaleleri genellikle sağlık sistemine para aktarma, işgücü piyasasına yönelik düzenlemeler, vergilerde indirime ya da ertelemeye gitme ve vatandaşlara ve KOBİ’lere hibeye dönüşen kredi sağlama şeklinde olmaktadır. Kimi ülkelerin belli sektörlere doğrudan talep yaratarak destek olduğu da gözlemlenmektedir. Parasal boyutta alınan önlemler, merkez bankalarının faiz ya da rezerv katsayı oranlarında indirime gitmesi, kamu maliyesine ve kamu kurumlarına tahvil alım yoluyla, bankalar aracılığı ile de firmalara likidite yaratarak, gerektiğinde bizzat kredi vererek kaynak yaratmak şeklinde kendini göstermektedir. Dış ödemeler dengesi ve döviz kuru boyutundaki önlemler ise merkez bankalarının döviz satması, kur rejiminde değişikliklere gitme, gümrük vergisi önlemleri ve bazı ithalat-ihracat yasak ve düzenlemeleri şeklinde gerçekleşmektedir.
TURİZMDEKİ SIKINTI DÖVİZİ OLUMSUZ ETKİLEDİ
- Yaz döneminde uluslararası temasın yaygınlaşmasının, turistik tesislerin açılmasının ticaret, üretim ve ülke bütçelerine katkısı ne ölçüde oldu?
- Türkiye’nin de aralarına dahil olduğu birçok ülke için turizm gelirleri dış ödemeler dengesini sağlamada önemli bir rol oynuyor. Bu açıdan örneğin Türkiye’de turizm sektörünün Haziran ayı ortasında açılmasına izin verilmesi oldukça hayati bir öneme haizdi. Ayrıca, yine Türkiye’de de yaşadığımız gibi, özellikle, böylesine genişleyici maliye ve para politikası uygulamalarının olduğu dönemde, gelişmekte olan ülkelerde döviz kurunun kontrol edilmesinde ve ulusal para biriminin değerinin korunmasında sıkıntılar yaşanabiliyor. Turizm gelirlerinin bu noktada da önemli bir katkısı var ve ne yazık ki, her ne kadar sektör açılmış olsa da 2019 yılı turizm gelirlerini yakalama şansımız olamadığı için bu durum Türkiye için döviz kuru açısından ayrıca bir olumsuzluk oldu.
DÜNYA EKONOMİSİ KÜÇÜLECEK
- Dünya ekonomisi bu yılı nasıl tamamlayacak? Küçülme oranları ne olur? IMF ve Dünya Bankası’nın tahminleri nasıl?
- Kurumların değişken tahminleri var. Örneğin, IMF hem Nisan, hem Haziran hem de Ekim ayı World Economic Outlook tahminlerinde Türkiye için yüzde 5 küçülme öngörüyor iken Dünya Bankası tahmini biraz daha iyimser, küçülme beklentisi yüzde 3.8. Ülke içinde farklı kurumların farklı tahminleri var ve bu tahminler yüzde 0 ile -6 arasında değişkenlik gösteriyor.
Dünya içinse durum pek farklı değil, özellikle biraz da 2020 dördüncü çeyreğinde salgının ikinci dalgasının gücüne bağlı olarak tahminler negatif yönlü. Dünya ekonomisinin yüzde 5 civarında bir küçülme yaşayacağı beklentiler dahilinde. Çok az da olsa küçülmesi beklenmeyen aksine bir miktar pozitif büyüme yaşayacak ülkeler de var işin trajikomik tarafı Çin de bu ülkelerden birisi. Çin’in yüzde 1 civarında büyümesi bekleniyor. Tabii yüzde 1 büyüme oranının uzun yıllardır çok daha yüksek büyüme oranlarına alışmış Çin ekonomisi için olumsuz bir beklenti olduğunu da vurgulamak gerek.
TÜRKİYE’NİN ELİ FAZLA RAHAT DEĞİLDİ
- Türkiye salgın dönemine nasıl bir ekonomik ortamda girdi?
- Ne yazık ki, Türkiye ekonomisi pandemi öncesinde de oldukça kırılgan durumdaydı. Bu açıdan bakıldığında, salgının zamanlaması Türkiye için oldukça talihsiz bir döneme denk gelmiş gibi gözüküyor. Basit bir karşılaştırma yapacak olursak, ABD ekonomisi salgına yüzde 3.6 seviyesinde bir işsizlik oranı ile girerken Türkiye’de Ocak 2020’de işsizlik yüzde 13.8 idi. Buna ek olarak, kamu maliyesi, para politikası boyutlarında da sınırlarına dayanmış bir Türkiye ekonomisi vardı. Bu durum ne yazık ki krize karşı uygulanabilecek politikalarda politika yapıcının elini zayıflatıyor. Çünkü ne mali ne de parasal anlamda çok fazla bir manevra alanı yok gibi gözüküyor. Örneğin, pandemi öncesinde 2019 yılı boyunca faiz indirimleri yapılmış olduğu için, 2020 yılında pandemi sırasında yapılabilecek faiz indirimleri oldukça sınır kaldı ve hatta döviz kurundaki oynaklık nedeniyle yapılan bu indirim de bir süre sonra büyük ölçüde geri alındı.
190 MİLYARLIK MALİ DESTEK
- Türkiye’nin aldığı ekonomik, mali ve parasal önlemler diğer ülkeler ile benzerlik gösteriyor mu? Başlıca neler yaptı, sizce neler yapabilir?
- Pandeminin Türkiye’de etkisini göstermesiyle ekonomide hem arz hem de talep yönünde çok ciddi bir durgunluk etkisini göstermeye başladı. Yukarıda dünya ekonomisi için genel olarak bahsedilen tüm ekonomik gelişmeler ve olumsuz sektörel etkiler önemli ölçüde Türkiye’de de açığa çıktı. Ekonomik krize karşı Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) eliyle farklı paketler arka arkaya uygulamaya konuldu. İlk etapta 2020 Mart ayı içinde Türkiye’de mali boyutta, GSYİH’nin yaklaşık yüzde 2’sine denk gelen 100 milyar TL tutarında bir paket açıklandı. Bu paket, 75 milyar TL (11,6 milyar dolar) tutarında çeşitli mali tedbirlerden ve kredi garanti fonunun iki katına çıkarılması için ayrılan 25 milyar TL'den (açıklandığı tarihteki kurla 3,8 milyar dolar) oluştu.
İlk pakette açıklanan mali tedbirler arasında asgari emekli maaşlarının artırılması, ihtiyacı olan ailelere yapılan nakit yardımı ve asgari ücret desteğine devam edilmesi, kısa süreli çalışma ödeneğinin devreye sokulması ve yararlanma kurallarının gevşetilmesi, telafi çalışma süresinin uzatılması, krizden etkilenen sektörler için vergi indirimi ve ötelemesi (özellikle turizmde), Türk Hava Yolları'na ve diğer etkilenen kuruluşlara doğrudan destek verilmesi, gelir ve kurumlar vergisi beyannamelerinin teslim sürelerinin uzatılması gibi paket içerikleri yer aldı. Bu noktada dikkat çeken bir husus, tarım dışı istihdamda yaklaşık yüzde 23, tarımda ise yaklaşık yüzde 88 ve GSYİH’ye oransal olarak yüzde 27 civarında bir büyüklüğe sahip olan kayıt dışı ekonomiye ve bu ekonomide istihdam edilenlere yönelik bir önlemin bu pakette yer almıyor olmasıdır. Her ne kadar, ihtiyaç sahibi ailelere yapılacak nakdi yardımdan kayıt dışı istihdam edilen çalışanlar yararlanabilecek olsa da bu yardım için ayrılan 2 milyar TL’nin yeterli olmayacağı açıkça gözüküyor. İlerleyen haftalarda ise söz konusu paket güncellendi ve 190 Milyar TL civarına yükseldi (GSYİH’nin yüzde 3.78’i). Her ne kadar Hazine ve Maliye Bakanlığı çarpan etkisi ve verilen bazı KOBİ kredileri ile özellikle devlet bankaları öncülüğünde indirilen faiz oranlarını da hesaba katarak mali paketin çok daha büyük olduğunu savlasa da düşük faizli krediler ve diğer likidite yaratma çabaları sadece Türkiye değil hiçbir ülke için mali paket içerisinde değerlendirilmedi.
NASIL MALİ ÖNLEMLER ALINDI?
- Mali paketin yanında para politikası açısından da önlemler alındı. Bunları da değerlendirir misiniz?
- Para politikası boyutunda alınan önlemlerin en başında, TCMB’nin politika faizini yüzde 10.75’ten yüzde 8.25'e çekmesi (kriz öncesi düzeye göre yüzde 23.26 düzeyinde bir indirime karşılık gelmektedir) gösterilebilir. Ancak sonradan bu oran yeniden yüzde 10.25’e yükseltildi. Buna ek olarak, döviz mevduatlarına yönelik zorunlu karşılıklar, kredi büyüme hedeflerine ulaşan bankalar için 500 baz puan indirildi. İhracat sektöründeki KOBİ'ler için Türk Lirası cinsiden yeni bir kredilendirme tesisi kuruldu, ayrıca ihracatçıların stok finansmanı, mevcut ve yeni ihracat reeskont kredileri için vadeleri uzatılarak desteklendi.
31 Mart 2020 tarihinde açıklanan ikinci bir önlem paketi ile TCMB, Hazine’den ve kamu kurumlarından tahvil alımlarının açıkça artmasına izin verdi ve varlık havuzunu çeşitli parasal işlemlerde teminat olarak kullanmak üzere genişletti. Buna ek olarak Haziran ayı başında TCMB bizzat yatırım bankacılığı yapmaya karar verdi ve Yatırım Taahhütlü Avans Kredi uygulamasını başlattı. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) ise öncelikli olarak TL’nin değer kaybının önüne geçmek ve döviz kurundaki hareketliliği engellemek için SWAP işlemlerinde ciddi sınırlamaya gitti ve bu uygulamasıyla kimi iktisatçıların gözünde TL’nin konvertibilitesine ciddi bir zarar verdi. Her ne kadar asıl hedef ABD Merkez Bankası Federal Reserve Bank (FED) ile bir SWAP anlaşması yapmak olsa da siyasi ve ekonomik nedenlerle FED’in buna yanaşmaması sonucu bu durum ancak Katar ile yapılan bir SWAP anlaşmasını beraberinde getirdi ve sınırlı bir döviz kaynağı sağlandı. Buna ek olarak krizden etkilenen firmalara anapara ve faiz ödemelerinde esnekliğe gitme hususunda kamu bankalarına doğrudan direktif verildi, nafaka davaları hariç olmak üzere alacak ve iflas davaları durduruldu.
Türkiye, GSYİH’ye oranı üzerinden yüzde 3.78’lik bir büyüklüğe ulaşan mali paketi ile elimizde verisi olan 168 ülke arasından 83. sırada Namibya, Togo, Tonga, Çad, Hindistan, Nepal, Haiti ve Azerbaycan gibi ülkelerin altında yer aldı. Oysa, 2019 yılı sonu itibariyle yayınlanan IMF verilerine göre alım gücüne göre kişi başı GSYİH sıralamasında Türkiye elimizdeki veri setinde 53. sırada yer aldı. Buna ek olarak IMF’nin 2019 yılı Ekim ayında 2020 büyümesi için yaptığı tahmin oranlarında Türkiye 88. sırada yer almakta iken, Nisan 2020 yılında yapılan tahminde ise 102. sıraya geriledi.
ÜÇ BOYUTTA BÜYÜK SORUNUMUZ VAR
- Salgının büyüme eğiliminde olması Türkiye ve dünya ekonomisi için ek ne sorunlar getirebilir?
- Gelişmekte olan bir ülke ekonomisi olarak, gelişmiş ülkelerdeki gibi para ve maliye politikası araçlarını sınırsız kullanamıyoruz. Buna ek olarak enflasyon ve TL’nin değeri konusunda hassas bir ekonomiye sahibiz. Amerikan Merkez Bankası FED ya da Avrupa Merkez Bankası gerekirse sınırsız para basacağını açıklayabiliyor ancak aynı şeyi TCMB’nin yapması imkansız. O nedenle de krizin etkileri daha sert hissedilebiliyor. Ancak yine de belirli genişleme politikaları uygulandı, bu da enflasyon ve özellikle de döviz kurunda belirli olumsuzluklara neden oldu. Buna ek olarak pandemi öncesinde dahi hayli yüksek seyreden işsizlik iki haneli rakamlara çapa atmış gözüküyor ve kısa vadede düşmesi beklenmiyor. Özetle, Türkiye ekonomisi için 2020 yılı, yılbaşında sıkıntıda olduğu üç boyutta (döviz kuru, enflasyon, işsizlik) pandeminin de etkisiyle maalesef negatif bir yıl olacak gibi görünüyor.
ABD’de koronavirüse yakalandı
Covid-19 pandemisinin beklenmedik bir hızla dünya çapında yayılması, hazırlıksız durumdaki gelişmiş ülkeleri bile zorladı. Prof. Dr. Ceyhun Elgin, o sırada bulunduğu New York’ta virüse yakalandı ve tedavi gördü. Prof. Elgin’den o günleri anlatmasını istedik.
- Nisan ayında New York’ta Covid 19’a eşiniz ve annenizle birlikte yakalandığınızı açıkladınız. Orada görevde veya gezide miydiniz? Koronavirüsten etkilenme nasıl oldu?
- Biz eşimin aldığı bir eğitim nedeniyle 2019-2020 akademik yılını ABD’de New York şehrinde geçiriyorduk. Eşim New York Üniversitesi’nde ben ise Columbia Üniversitesi’nde çalışıyordum. Pandemi ilanı sonrasında 13 Mart’tan itibaren evden çalışma düzenine geçildiği için 17 Mart itibariyle New York’ta yaşadığımız Manhattan’dan, New York eyaletinin kuzeyinde yer alan kırsal bölgeye geçtik ve orda bir dağ evi tuttuk. O evde kalış sürecinde dışarıyla temasımız sadece dikkatli bir şekilde sosyal mesafe kurallarına uyarak yiyecek alışverişi amacıyla süpermarkete gitmekten ibaretti. Dolayısıyla virüsü nasıl aldığımızı açıkçası bilmiyoruz. Hastalık belirtileri 30 Mart’ta eşimde 31 Mart’ta annemde başladı. 1 hafta kadar sonra oksijen saturasyonu düştüğü için annemi hastaneye kaldırmak durumunda kaldık. 5 gün serviste kaldıktan sonra taburcu edildi. Annem Nisan ortasında toparladıktan sonra bu sefer de belirtiler bende de başladı.
- O dönemlerde ABD’nin hastalıkla mücadelede zorlandığını biliyoruz. Test, muayene, ilaç ve hastane dönemlerini anlatır mısınız?
- Açıkçası ilk başlarda (Mart sonu, Nisan başı gibi) test yaptırabilmek çok zordu. Sonrasında mayıs ayı başında test yaptırabilmek daha kolay oldu. Ben ve eşimin sigortası olduğu için açıkçası doktora gitme, muayene olma vs. gibi hususlarda pek zorluk yaşamadık. Ancak, annemin ABD kökenli bir sigortası olmadığı ve ABD’ye turist vizesiyle gelmeden önce Türkiye’de yaptırmış olduğu seyahat sağlık sigortası pandemi nedeniyle ödeme yapmayı reddettiği için sağlık sistemine erişimde oldukça büyük zorluklar yaşadı.
- İyileşme ne kadar sürdü? Bu tedavi için ödeme yaptınız mı?
- Ben ve eşimin ABD’de eşimin eğitim gördüğü kurum kanalıyla kapsamlı bir sağlık sigortası olduğu için biz herhangi bir ödeme yapmadık. Ancak, annem Türkiye’den ABD’ye gelirken bir seyahat sağlık sigortası yaptırmış olmasına ve kendisine verilen poliçede pandemi ile ilgili bir bilgi olmamasına rağmen, sigorta şirketi pandemiyi öne sürerek kendisine masraflarla ilgili herhangi bir ödeme yapmayı reddetti. ABD’de ambulans hizmetinden hastane masrafına kadar yaklaşık 25 bin dolar civarı bir fatura çıkartıldı kendisine ve ödemeyi mecburen yaptık tabii. Her birimizin hastalığın belirtilerini gösterdiğimiz gün ile tamamen iyileşmemiz arasında yaklaşık 20 günlük bir süre olduğunu söyleyebilirim. Mayıs başında hepimiz tamamen iyileşmiştik, test sonuçlarımız negatife, bağışıklık testi sonuçlarımız ise pozitife dönmüştü.
Biz sonrasında THY tarafından düzenlenen bir tahliye uçuşu ile 16 Mayıs’ta yurda döndük ve Ordu’da bir süre karantinada kaldıktan sonra İstanbul’a dönebildik.
- Şu anda Türkiye’desiniz ve nasılsınız?
- Şu an gayet iyiyiz, herhangi bir şikayetimiz kalmadı. Yakın zamanda yine bağışıklığımızın var olup olmadığını ölçmek için yaptırdığımız antikor testimiz de pozitif çıktı, yani şu an için hastalığa karşı da bağışık olduğumuzu söyleyebilirim.