Öne Çıkanlar KOSGEB BAŞKANI Türkonfed GİRAY DUDA ÇOSB Kreş ve Gündüz Bakımevi CEVAHİR UZKURT

‘Sertifikalı tesisler, evimizden daha güvenli’

GİRAY DUDA

Global virüs salgınının etkilediği sektörlerin başında turizm geliyor. Turizm, her türlü yerel ve ulusal krizlerden hızla yara alan çok hassas bir sektör. Uluslararası yolculukların sıfıra indiği, seferlerin durdurulduğu bir dönemin ardından sezonu başlayan turizmin bugününe ve yarınına ilişkin gözlem, öngörü ve beklentileri turizmci Cem Polatoğlu ile konuştuk.

- Sayın Cem Polatoğlu, turizmle olan yakın ilginizi bize kısaca anlatır mısınız?

- Ben rehber kökenliyim. 1970’lerde yurtdışında büyük acentalarda tur operatörlüğü yaptım. Türkiye’ye geldiğimde Pronto Tur ve Baraküda Tur’u kurup sattım. Daha sonra da butik bir şirket olan Andiamo Tur’u kurdum. ( Andiamo hadi gidelim demektir) Butik, küçük ve özel turlar yapıyoruz. Afrika ve Güney Amerika ağırlıklı kültür turları yapıyor, dünya mirasını kovalıyoruz.

HEPİMİZ UÇAK KALDIRIP ZARAR EDİYORDUK

- Şu anda Tur Operatörleri Platformu Dönem Sözcüsü olarak da görev yapıyorsunuz değil mi?

- Evet. Tur Operatörleri Platformu’nu kuralı 20 yıla yakın oldu. 20 yıl öncesindeki dönemde koordinasyon yoktu aramızda. Ben örneğin Mısır’a bir uçak hazırlıyordum. Benim arkadaşım da aynı istikamete bir uçak hazırlıyordu. Elbette başkaları da vardı. Yani 4-5 uçak yarısı boş vaziyette kalkıyordu. Bu durum mantıklı ve sürdürülebilir değildi. Sonuçta hepimiz zarar ediyorduk.

Tur operatörleri olarak toplandık. Gelin uçakları birlikte alalım. Uçakları önce dolduralım, başka müşterilerimiz varsa onlar için de yeni bir uçak ayarlayalım dedik. Böylece uçaklar dolu gidecekti.

BODRUM TEKNECİLERİ DE AYNI YOLU İZLEDİ

Bugün Bodrum’daki tekneciler de böyle yapıyor. Eskiden her gün yarım yarım 50-60 tane tekne kalkardı. Şimdi birleştiler. Her tekne dolu kalkıyor. Eğer müşteri yoksa o tekne kalkmıyor, limanda bekliyor ve boşuna masraf yapmıyor. Kazanılan parayı da bölüşüyorlar.

Biz de böyle yaptık. Maliyetler aşağı yukarı belliydi. Tur operatörlüğünü sonra bazı kurallar getirmeye başladık. Bakanlık ve üst kuruluşlar bizim kadar işin içinde olmadığı için sorunlarımızı, dertlerimizi de çok fazla bilmiyorlardı. Örneğin adam 1 euroya İtalya turu satıyordu. Gazetelere ilan veriyordu. Kardeşim sen 1 euroya nasıl İtalya’ya yolcu götürüyorsun. Peki şartların nedir? 1 euroya tur alırsın ama ekstra da 5 tur almak zorundasın. 30 euroluk diğer turu 120 euroya satıyor. Bu taraftan müşteriden fazla para alıp diğer taraftan 1 euroya tur sattım diyorlardı.

HERŞEY SATIŞ FİYATININ İÇİNDE OLACAK

- 1 euroya satışı yapılan turları hatırlıyorum. Tur satışlarının o dönemde kuralsız, tutturabildiğine olduğunu da biliyorum.

Örneğin havaalanı vergisi hariç diye satış yapıyorlardı. Gidiş-dönüş olarak 25’erden 50 euro tutar en fazla. Ama 150 euro alıyorlardı. Biz bu miktarda, böyle bir vergi ödemiyoruz. Sigorta diye fazladan, ek para alıyorlardı.

İşte biz bu nedenle kendi aramızda, uygulayacağımız etik kuralları belirledik. Onu da başardık. Sen müşteriden ne parası alacaksan artık açıkladığın paranın içinde olacak.

Tur operatörleri platformu bunun gibi 60 – 70 tane kural belirledi. Bakanlığın hakikaten vaktinin, bilgisinin olmasını beklemediğimiz şeyleri biz etik kurallar kapsamında, kendi içimizde hallettik.

KURALLAR HAZIRLADIK AMA UYGULANMIYOR

- Bence iyi iş yapmışsınız. Gazeteci olarak bunca yıldır turizmde tam bir başıboşluk, kuralsızlık ve kabul edilemez uygulamalar görüyorum. Bunların önüne özdenetim ile geçilmesini, beğeni toplayacak güvenli bir sisteme geçilmesini destekliyorum. Örneğin havaalanlarında çıkış için pasaport kontrolünden geçmek üzereyken turizm acentasının temsilcisi gelir, otelimiz değiştiği için hepiniz fazladan örneğin 80’er euro ödeyeceksiniz derlerdi.

- Evet. Eskiden olan şeylerdi bunlar. Biz tur operatörleri bu kuralları saptadıktan sonra, bunu uygulayacak kurumun Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TÜRSAB) olmasını istedik. Çünkü yanlış yapana cezai yaptırım yapabilecek olan kuruluş TÜRSAB. Bizim böyle bir hakkımız, yetkimiz yok. Ama bunların cezai yaptırımının mutlaka olması lazım.

Geçen dönem, yeni TÜRSAB Başkanımız Firüz Bağlıkaya döneminde Dış Turlar İhtisas Başkanlığına seçildim. İki büyük toplantı yaptık. Türkiye’de yurt dışına turist gönderen ve yurt dışından turist getiren neredeyse herkes katıldı. Sadece Turizm Bakanı katılmadı. Buradaki 600 acenta ile tek tek görüştük. Tam 17 tane kalıcı olmasını istediğimiz kural çıkardık ortaya. Bunlar uygulanırsa iç ve dış turlarda gerçekten bir rahatlama sağlanır dedik. Ama üzülerek söyleyeyim ki bunların hiçbirisi uygulanmadı.

İYİ BİR TOPARLANMA SÜRECİNDEYDİK

- COVID-19 öncesi, 2019 yılı nasıl geçti turizm açısından? Hatta 2020 yılının turizmde müthiş bir yıl olacağı biçiminde beklentiler vardı değil mi?

- Bu tespitiniz çok doğru. 35 milyar dolarlık resmi, faturalı harcamalar vardı. Turistlerin faturasız harcamaları bunun dışındaydı. Onlar da en az 10 milyar dolar tutar. Hiç de az değildir.

50 milyon da turist ağırladık. 55 milyon diye geçer ama bunların çoğunluğu Bulgaristan’dan, Yunanistan’dan veya komşu ülkelerden günü birlik gelip gidenlerdir. Elbette ki çok mutluyduk.

OTEL FİYATLARINI YENİDEN ARTIRIYORDUK

Amacımız gelir seviyesini biraz daha yüksek tutmaktı. Çünkü biz 3-4 yıl önce otellerimizde, turizm tesislerimizde yüzde 80’lere varan indirimler yapmıştık. 100 eurodan 20 euroya indirdiğiniz otelin fiyatını bir anda yeniden 100 euroya çıkaramıyorsunuz. Euro bazında her yıl yüzde 15-20 oranında artırarak çıkıyorsunuz.

Geçen yıl orta seviyelere, 50 eurolara gelmiştik. Yeni yıllarda böylesi küçük artışlarla fiyatları belirlediğimiz düzeye çekmeyi planlıyorduk. O parlak günlerimize kavuşacağız diye bekliyorduk. Hesaplarımızı da değiştirmiştik. Turist başına gelir yerine gün başına turist harcaması olarak hesap yapmaya başlamıştık. Bu da 60’dan 70 dolarlara çıktı ve bizim için sevindirici bir olaydı.

Fakat 2020 başlayınca, herkesin bildiği gibi hiç istemeyeceğimiz, beklemediğimiz olaylar gelişti. Mayıs ayının verileri birkaç gün önce açıklandı ve yüzde 93,7 turist kaybımız var.

- Aslında bu oran beklenen bir orandı. Peki uçuşlar yasaklanmış ve sınırlar kapalı iken geri kalan yüzde 6’lık turist nereden geldi?

- Onlar da tahmin ediyorum ülkelerine gidip gelen Suriyelilerden oluşuyor.

ACENTALARIN YARISI MESLEĞİ BIRAKTI

- Şu anda Bodrum’dasınız. Karayoluyla giderken turizmi, turistik tesisleri inceleme, gözleme fırsatınız oldu mu?

- Elbette, özellikle böyle bir yolculuk yaptım. Yol boyunca neredeyse her turistik tesisi ziyaret edip işletmecilerle konuştum. Ayvalık Belediye Başkanı Mesut Ergin ile turizm için ne yapabileceğimizi ele aldığımız iki günlük toplantı yaptık. Ayvalık’tan Çeşme’ye, Bodrum’a kadar dolaştım ve hiçbir yabancı turist görmedim. Çok acıklı bir durum.

Bu salgın turizm sektörünü hiç olmadığı kadar kötü vurdu. Seyahat acentalarının yüzde 50’si işi bıraktılar. Bundan sonra durum düzelse de çalışmayacağız deyip mesleği terk ettiler.

PAHALI YERLER YİNE DOLU

- Peki, Ayvalık, Çeşme, Bodrum’da otel, pansiyon, motel, plaj gibi turistik tesisleri incelediniz. Buralarda neler gördünüz? İç turizm açısından kayda değer bir hareketlilik başladı mı?

- Bodrum’un pahalı olarak bilinen, iç turizme dönük tesislerinde doluluğun önceki yıllardan farklı olmadığını görüyorum. Geceleri de hareketlilik eksik değil. Ancak, Bodrum’u tanımak için gelen orta halli kişilerden oluşan, çarşı içinde canlılık yaratan kesim şu anda Bodrum’a gelmemiş durumda.

YABANCIYA ÇALIŞAN OTELLER KAPALI

- Doğrudan yurt dışından gelen yabancı turistlere hizmet veren oteller için neler söyleyebilirsiniz?

- Güneyde, Antalya’da ve Ege bölgesinde bunların yarıya yakınının açmış olduğunu gördüm, öğrendim. Belki de yüzde 30 oranında açık bu tesisler. Elbette otelleri açtıkları için, moral açısından kendilerini iyi hissediyor ama maddi açıdan yeterli geliri sağlayacakları şüpheli. Maliyeti bile kurtaracaklarını tahmin etmiyorum. Ama açık olmaları çok iyi bir şey. Moral motivasyon açısından biz turizmciler için de yurt dışına karşı da iyi bir duruş var burada.

BU YILI UNUTTUK

- Sonuç olarak turizmciler bu yıldan hiç umutlu değiller, değil mi?

- 2020 yılını unuttuğumuzu söyleyebiliriz. Yurt dışından gelecek turist de fazla gözükmüyor. Avrupa Birliği’nin listesinde yer almadık. Ruslardan umudumuz vardı. 1 Temmuzda uçuşların başlaması için çabalandı. Rusya ve Türkiye sivil havacılık otoritelerinden izinler alındı. Fakat iptal oldu. Ağustos için yeni bir beklenti var ama gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini göreceğiz.

Geçen yıl 7 milyon Rus turist gelmişti. Biz bu yıl bunların yüzde 20’sine razıydık. Önümüzdeki aylarda 1.5 milyon Rus turist gelse bayram yaparız. Ruslar Karadeniz kıyılarına hazırlıyor kendilerini.

Ukraynalılara ilişkin bir beklenti var ama ne ölçüde bu beklenti gerçekleşecek bilemiyoruz. Arap turistleri de galiba bu yıl unutacağız. İran’la olan sınırımız da halen kapalı ve ne zaman açılacağı belli değil.

SERTİFİKALI TESİSLER KESİNLİKLE GÜVENLİ

- Türkiye’ye gelecek her kişinin veya yurt dışına gidecek olan her turistin düşündüğü ilk konu, salgının her köşeyi sardığı bir zamanda gerçekten temiz, hijyenik ve sağlıklı bir mekan bulmak olacaktır. Turizm Bakanlığının, ziyaretçilerin içlerinin rahat olması ve güvenli mekanlar oluşturulması için başlattığı, Sertifikalı Turizm diye bir sistemi var. Nasıl işliyor şu anda?

- Bodrum’a gelinceye kadar 15 - 20 otele girip çıktım. Sertifikalı turizm uygulamasını yerinde inceledim. Otellerin bu konuyu çok ciddiye aldığını, en küçük detaylara kadar gerekeni yaptıklarını gördüm. Bu beni çok sevindirdi.

İstanbul’da yaşayanları düşünün. Günlük yaşamında insanlar evinden çıkıp otobüse, metroya biniyor, kalabalıklarda dolaşıyorlar. AVM’lerde, Pazar yerlerinde, piknik alanlarında saatlerce zaman geçiriyorlar. Her yerde burun buruna, kucak kucağa yaşıyorlar. Eğer COVID-19’un bulaşma riski varsa en çok burada var.

Sertifikalı dezenfektasyonu hiç bitmiyor. Bir misafir odayı boşaltınca orası dezenfekte ediliyor ve en az 12 saat kimse alınmıyor. Görevliler, personel son derecede dikkatli ve bilgili çalışıyorlar. Özel kıyafetler giyiyorlar. Açık büfede hijyenik bir ortamda aşçılar tarafından yemek sunuluyor. Havuz vs yerlerde de sosyal mesafe kurallarına çok dikkat ediliyor.

Bakıyorum, İstanbul’dan bin kat daha güvenli bu sertifikaya sahip turistik tesisler. Normal şartlar altındaki hastalık bulaşma riski İstanbul’dan çok daha düşük. İstanbul’daki evinde mi yoksa bu otellerde mi kalırsın derlerse benim tercihim oteller olur. Çok net söylüyorum.

Şu anda satıcıdan salatalık alsam nasıl temizleyeceğim diye düşünüyorum. Oteller ise yiyecekleri nasıl temizleyeceklerini çok iyi biliyorlar. Meyve, sebzeler arındırıldıktan sonra otelin içine alınıyorlar. Çatallar, bıçaklar tertemiz yapılıp ambalajlı biçimde size getiriliyor. Kullan at malzemeler yaygın biçimde kullanılıyor. Yani ben fırsatım olsa üç ayımı da otelde geçiririm.

MÜŞTERİ GİBİ GİDİP DENETLİYORLAR

- Peki, bu sertifikaları bakanlık mı veriyor? Ciddi bir denetimi var mı?

- Evet, sertifikalar Turizm Bakanlığı’ndan alınıyor. Kısa süre önce başlamasına rağmen ciddi ciddi kontrol edildiğini gördüm. Görevlileri müşteri gibi otellere gönderiyorlar. Burada geceleyen görevliler, izlenimlerini rapor olarak hazırlayıp Bakanlığa sunuyorlar.

65 YAŞA TATİL İZNİ KARARI OLUMLUYDU

- Kısa süre önce, kent dışına çıkmaları kısıtlanan 65 yaş üstündeki kişilerin tatil amaçlı olarak daha kısa sürelerle başka illere gitmelerine izin verildi. Bu karar iç turizmdeki hareketlenmeye ne ölçüde katkı sağlar?

- 65 yaş üstü kişilerin bir çoğunun tatil için harcayabilecek birikime sahip olduklarını varsayarsak bu kararın turizm açısından çok doğru bir karar olduğunu düşünüyoruz ve destekliyoruz. Evde oturacaklarına tatil beldelerinde, deniz kıyısında, açık havada zaman geçirip iyice sıkıldıkları bir dönemi geride bırakabilirler. Ayrıca kendi yazlıkları olanlar da var. Bence rahat nefes alıp, gönüllerince dolaşabilmeleri açısından da çok iyi oldu bu karar. 65 yaşındaki kişilere bakarsanız çoğunu yaşlı olarak bile kabul etmeniz mümkün değildir. Biraz gecikse de yerinde bir karar oldu.

BU SENE SABIR SENESİ

- Bu sene, Temmuz ve Ağustos aylarında iç turizm beklentisinin ötesine geçmek pek mümkün olmayacak gibi gözüküyor değil mi?

- Evet, bu sene de turizmde Sabır Senesi olacak belli ki. Biz biraz da bunlara alışığız. Bugüne kadar boykotlar, bombalamalar, ekonomik krizleri çok yaşadık. Ama bu yıl etkilenme bütün dünyaya dönük olduğu için darbe de daha büyük oldu.

DİĞER ÜLKELER FARKLI DEĞİL

- Peki diğer ülkelere bakacak olursak turizm açısından farklı bir durum var mı? Her ülke kendi turistine mi kalmış durumda?

- Onlar da farklı değil. Herkes kendi çapında kararlar alıyor. Örneğin Yunanistan, Fransa, İspanya kendi sınırlarını Avrupa Birliği ülkelerine açtı. Ama görüyoruz ki adalar hala bomboş. Oralardaki turizmci, acentacı, işletmeci dostlarımızla konuşuyoruz. Hareketsizlikten şikayetçi hepsi.

YAZLIK KİRALAMAYA DÜZENLEME GEREKLİ

- Bu durumda turizmde bu yıl masraflarımızı karşılarsak sevineceğiz. Ama şimdiden de 2021 yılını düşünmemiz gerekiyor. 2021 yılı için hangi senaryolarda turizm aktivitesi parlak bir yıl olabilir? Faydalı olabileceğini düşündüğünüz, karar, teşvik veya tedbirler var mı?

- Aşı veya ilaç yakın zamanda bulunsa hayat eskisi gibi olmayacak. Bunu herkes gördü. Bu virüsün başka biçimlerinin önümüzdeki dönemde yaşamımız içinde olacağına herkes çok emin. Demek ki bu şekilde yaşamaya alışmamız lazım.

O zaman iş hayatımızı, turizm hayatımızı buna göre düzenleyeceğiz. Örneğin otellerde ne olacak? Otellerdeki sistem küçülme biçiminde kendisini gösterecek. Artık bin kişilik otellerden daha butik otellere döneceğiz.

Öte yandan yazlıklarla ilgili düşüncelerimiz var. Yazlıklar ortalama yılda bir ay kullanılıyor. İzmir’den Anamur’a kadar 3,7 milyon kayıtlı yazlık var. Milyonlarca da İzmir’in yukarısında, Marmara ve Karadeniz’de var. Böylesi yazlık çokluğu dünyanın hiçbir ülkesinde yok.

Şimdi şanslıyız diyorum çünkü dünya ve Türkiye yazlık turizmine yöneldi. Fiyatlar ikiye üçe katlandı.

YAZLIK KİRALAMAYI ACENTALAR YAPMALI

Ama burada çok önemli bir nokta var. Yabancılara yazlık kiralanması, turizm acentaları tarafından yapılması gereken profesyonel bir iş. Türkiye’nin her tarafında, yabancılara ev kiralayan emlakçılarla kiralayanlar arasında mutlaka kavga döğüş oluyor. Denize sıfır diye kiralanmış ev aslında denizden 1.5 kilometre ötede. Parası da önceden ödenmiş. Turist tabii ki bundan haklı olarak çok şikayetçi.

Bu şekilde turizm olmaz. Turist, bu durumu Türkiye’de beni kazıkladılar diye anlatıyor. Bu nedenle çok başımızın ağrıyacağını düşünüyorum. Emlakçıların Temmuz, Ağustos için kiralık ilanları var ve hepsinde sorun çıkacak.

Bu kiralamaların sertifikalı emlakçılar ve TÜRSAB’a bağlı seyahat acentaları tarafından yapılması gerekir. Evler sertifikalandırılmalı. Hangi tür evler verilebilir, özellikleri ayrıntılı biçimde yazılmalı. Fotoğraflar belli biçimde hazırlanacak. Evlerin kapısına da, yabancıya verilebilir anlamında TÜRSAB levha asacak. Onu kiralayanlar da TÜRSAB üyeleri olacak. Çünkü acentalar yabancı dil biliyor, sertifikalı ve parasal teminatlar yatırmış durumdalar. Biz yabancıya beş yıldız yerine üç yıldızlı otel versek bizim için hapse kadar yolu var bunun.

İşte turistlerin yediği kazıkların hızla düzeltilmesi lazım. Çok da acil biçimde düzeltilmesi lazım.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner112

banner111

banner110

banner109

banner108

banner106