Öne Çıkanlar Ali Yerlikaya GİRAY DUDA ÇOSB Mesleki ve Teknik Lisesi rol model oldu Prof. Dr. Abdurrahman Satman Türkonfed

15 Temmuz'un ekonomiye derin etkisi olmaz

GİRAY DUDA

 AK Parti Malatya Milletvekili Bülent Tüfenkci, yaklaşık bir yıldır Gümrük ve Ticaret Bakanı olarak görev yapıyor. Bakan Tüfenkci'ye yeni yasal düzenlemelerden orta vadeli hedeflere kadar ekonominin her alanında sorular sorduk. Tüfenkci, global ticaret koşullarından başlayarak Türkiye'nin durumunu, şirket soruşturmalarını, yapılandırma olanaklarını, ihracat ve ithalat verilerini, ticari ortamı rahatlatmak için yapılan mevzuat değişikliklerini ve önümüzdeki yıllara ilişkin beklentileri ‘Global Sanayici’ye ayrıntılarıyla anlattı:

- Sayın Tüfenkci, Rusya Krizi ile başlayan 2016 yılında sıkıntılar aşılmak üzere iken darbe girişimi yaşandı. Rusya Krizi ve darbe girişiminin Türkiye ekonomisine olumsuz etkisi hangi boyutlardadır? İç ve dış ticarette ne gibi sorunlar yaşandı? Bunlar beklenti ve hedeflerde sapmalara yol açtı mı? Telafisi hangi sürede mümkün olabilecek?

- Bilindiği üzere 2015 yılının Kasım ayında Rusya ile yaşadığımız gerilimden 8 ay sonra yani Temmuz ayında ikili ilişkilerimiz liderlerimiz tarafından başlatılan karşılıklı pozitif mesajlarla normalleşme sürecine girdi. Rusya, İlk etapta 28 Ağustos tarihinde ülkemize yönelik charter uçuşlarını serbest bıraktı. Bundan yaklaşık 2 ay sonra, 10 Ekim 2016’da, yasaklı ürünlerin ihracatının serbest bırakılması kararı ile Rusya ile dış ticaretimizi canlandırmak adına en büyük adım atıldı. Özellikle yaş meyve ve sebzelerden oluşan yasaklı ürünler ihracatımızda yüzde 50 paya (2015 yılı Ocak-Eylül dönemi) sahip Rusya pazarı tekrar kapılarını açtı. Şimdilik yasaklı ürünler içerisinde yer alan narenciye ürünlerinin, kayısı, şeftali ve eriğin ithalatı serbest bırakıldı; ancak biz Rusya hükümeti ile görüşmelerimize devam ediyoruz ve biliyoruz ki diğer yasaklı ürünlerimizin ticareti de en kısa sürede serbest bırakılacak.

İHRACATIMIZ YARIYA İNDİ

Geride kalan bu gerilimin dış ticaretimize elbette ki olumsuz yansımaları oldu. Rusya’ya ihracatımız 2016 yılının Ocak-Eylül döneminde, bir önceki senenin aynı dönemine göre yüzde 58.5 oranında gerileyerek 1.1 milyar dolar olarak gerçekleşirken; ithalatımız yüzde 28.4 oranında gerileyerek 11.3 milyar dolar olarak gerçekleşti. En nihayetinde Rusya ile dış ticaret hacmimiz bu süre zarfında yüzde 32.8 oranında geriledi ve 12.4 milyar dolar oldu.
2016 yılının Ocak-Eylül döneminde Rusya’nın toplam ihracatımız içindeki payı, geçen senenin aynı dönemine göre 1.5 puan azalarak yüzde 1’e geriledi. Şimdi Rusya ile dış ticaret ilişkilerinde yaşanan bu gelişmelerin ülkemiz ekonomisine yansımasına bakacak olursak bunun çok sınırlı ölçüde kaldığını ve telafi edilemeyecek boyutta olmadığını görebiliriz.



ZATEN BU TABLOYU GÖRECEKTİK

- Ticari ilişkilerdeki bu gerilemenin tek nedeni, Rus savaş uçağının düşürülmesi ve sonrasında karşılıklı sürdürülen polemikler midir?

- Rusya’ya ihracatımızdaki gerilemeyi her şeyden önce Rusya’nın kendi konjonktürel durumundan bağımsız değerlendirmemiz doğru olmayacak. Zira petrol fiyatlarındaki düşüş ve ABD ile AB’nin uyguladıkları yaptırımlar, resesyon, siyasi çatışmalar, azalan tüketici güveni; Ruble’nin değer kaybı gibi nedenlerle dış talep azaldı. Rusya Gümrük İdaresinin son açıkladığı verilere göre Rusya’nın küresel ithalatı 2016 yılının Ocak-Temmuz döneminde aylık ortalama yüzde 9 geriledi.

Rusya’nın küresel ithalatındaki aylık ortalama azalmayı dikkate aldığımızda, Türkiye’den ithalatındaki yaklaşık yüzde 59’luk azalmanın tamamının krize bağlı olmadığını söyleyebiliriz. Yani aramızda uçak krizi olmasa bile Rusya’ya bu yıl bu orandaki ihracat azalışını muhtemelen zaten yaşayacaktık. Dolayısıyla, söz konusu ülke ile aramızda yaşanan uçak gerilimine bağlı ihracat azalışının yüzde 59 değil yaklaşık yüzde 50 civarlarında olduğunu tahmin ediyoruz.

Bu durumda, 2015 yılında Rusya’ya yapılan aylık 300 milyon dolarlık ihracatın yaklaşık 150 milyon dolarlık kısmının krizden dolayı azaldığını söyleyebiliriz. Dokuz aylık toplam maliyetin de yaklaşık 1.35 milyar dolar civarı olduğunu ve bunun dokuz aylık toplam ihracatımız içinde payının yalnızca yüzde 1.3’ünü oluşturduğunu söyleyebiliriz.

YENİ PAZARLAR BULDUK

- İhracatçılarımız, dinamik yönelimleri ile bilinir. Kriz dolayısıyla kapanan Rusya kapıları yerine başka kapılarda satış fırsatları denendi mi?

- Elbette. Diğer taraftan Rusya’ya ihracat azalsa da, ihracatçılarımız, Rusya’ya ihracatı yasaklanan ürünleri Belarus, Ukrayna, Suudi Arabistan, Gürcistan, Hollanda, Romanya gibi başka ülkelere satmayı başardı. Rusya’nın yasaklı ürünler listesinde yer alan ürün gruplarının toplam ihracatında Rusya’nın payı 2015 yılının Ocak-Eylül döneminde yüzde 50 iken; içinde bulunduğumuz yılın aynı döneminde bu ürünlerden Rusya hiç pay almadığı halde ihracatımız sadece yüzde 27 geriledi. Yani Rusya tarafından yasaklanan ürünlerden kaynaklı ihracat kaybımızın yarısını bu ürünleri diğer pazarlara ihraç ederek telafi ettik.

Yaşanan bu gelişmeler çerçevesinde ülkemizdeki ticaret erbabının, ihracatçılarımızın oldukça dinamik bir yapıya sahip olduğu, kısa vadede ihracat rakamlarımız ve özellikle gıda, tarım, tekstil, otomotiv sektörlerimiz olumsuz etkilenmiş olsa da bu olumsuz gidişatı telafi etme potansiyeline ve esnekliğe fazlasıyla sahip olduğu görüldü.

KRİZ, İKİ ÜLKEYE DE ZARAR VERDİ

Rusya ile yaşadığımız gergin günlerin geride kalması ile birlikte öncelikli hedef bu dış ticaret hacmini eski seviyelerine çıkarmak; hatta daha da artırmaktır. Aramızda kazan-kazan ilişkisinin en yoğun olduğu ülkelerden birisi Rusya. 24 Kasım 2015 tarihinden günümüze kadar geçirdiğimiz süreç iki tarafın da sadece zarar görmesine neden oldu. Ancak bu dönem geride kaldı, bundan sonra her iki ülke de yapıcı ve ekonomik ilişkileri derinleştirme hedefine yönelik yeni politikalar ve çalışmalar ile meşgul olacaktır.



Biz, küresel durgunluğun hakim olduğu bir ortamda, en büyük ticaret partnerlerimiz olan ABD ve AB ekonomilerindeki hız kazanamayan toparlanma süreci, Rusya ile yaşanan gerilim, turizmdeki gerileme ve sınır ülkelerimizden kaynaklı terör problemi gibi olayların olduğu bir sahnede ekonomik olarak her zaman güçlü durmayı başardık.

KALKIŞMANIN ETKİSİ DERİN OLMAZ

Böyle bir ortamda, uzun yıllar darbeler ve sonuçları ile mücadele eden devletimiz 15 Temmuz tarihinde yeniden belirli güçlerin kanun dışı yapılanması sürecinin bir sonucu olarak bir darbe girişimi ile karşı karşıya kaldı. Bu kalkışma milletimizin ve emniyet güçlerimizin gayretleri sonucu başarıyla püskürtüldü. Darbe girişiminin ekonomimiz üzerinde birtakım etkilerinin olması da muhtemel. Ancak 2015 yılında yüzde 4 büyüyen, 2016 yılının ilk çeyreğinde yüzde 4,7 ve ikinci çeyreğinde yüzde 3,1 büyüyerek dünyadaki birçok ülkeyi geride bırakan, dünyada en fazla uluslararası doğrudan yatırım çeken ülkeler arasında ilk 20 ülke arasında yer alan, yine bu alanda gelişmekte olan ülkeler arasında ise 8. sırada yer alan, güçlü bankacılık ve finansal sistemi ile öne çıkan ülkemiz için söz konusu darbe girişiminin etkilerinin çok derin olacağını söylemek yanlış olacaktır. Güçlü maliye politikamız, son 27 çeyrektir büyüyen ekonomimiz, istikrarlı ve sağlıklı bütçemiz olmasaydı belirli güçlerin gerçekleştirmeye çalıştığı bu kalkışmanın finansal piyasalarımız üzerindeki etkisinin çok daha büyük olması beklenebilirdi.

Bugün çoğu ekonominin böylesine kısa bir sürede böylesine derin etkileri olabilecek hain bir girişimi bertaraf edip edemeyeceği meçhuldür. Ancak, 15 Temmuz tarihinde yaşanan hain darbe girişiminin etkilerinden Hükümetimizin yürütmüş olduğu yapısal reformlar ile beraber milletimizin de sağlam ve kararlı duruşuyla kısa sürede kurtulmuş durumdayız.

OLUMSUZLUKLARA RAĞMEN İSTİKRAR SÜRÜYOR

2015 yılı tüm dünyada finansal dalgalanmalar ve belirsizlikler ile sona erdi. Dünya Ticaret Örgütü’nden yapılan açıklamada küresel ticaret hacmi 2015 yılında yüzde 2.8 oranında büyüse de son beş yıldır üst üste yüzde 3’ün altında bir büyüme oranı ile karşı karşıya gelindi. Bu belirsizlik ortamında küresel ihracat hacmi dolar cinsinden yüzde 13 oranında azalsa da bu kırılganlıkların ülkemize etkisi sınırlı oldu. 2015 yılı sonunda yüzde 8.7 oranında azalan ihracatımız, 2016 yılının ilk dokuz aylık döneminde ise yüzde 2.7 oranında azalarak 104.3 milyar dolar olarak gerçekleşirken ithalatımız ise aynı dönemde yüzde 6.5 azalış ile 146.1 milyar dolar olarak gerçekleşti. 2016 yılının Ocak-Eylül döneminde dış ticaret açığımız yüzde 14.8 oranında iyileşerek 41.9 milyar dolara geriledi. Görüldüğü üzere 15 Temmuz’un dış ticaret rakamlarımıza olumsuz kalıcı bir yansıması yoktur.

OVP HEDEFLERİ REVİZE EDİLDİ

Yaşanan bu olumsuz gelişmelere rağmen ekonomimizdeki istikrarın sürdüğünü, büyümenin az bir yavaşlamaya rağmen devam ettiğini hep birlikte gördük. Bu çerçevede bilindiği gibi 2017-2019 dönemi OVP açıklandı. Yaşadığımız konjonktür dikkate alınarak hedef ve beklentiler revize edildi. Bu noktada darbe girişiminin tüketici ve yatırımcı beklentilerinde ortaya çıkabilecek geçici bir olumsuzluğun ötesine geçmeyeceğini ve önümüzdeki dönemde yapısal sorunlarımızı çok daha hızlı bir şekilde çözerek 2023 hedeflerimize ulaşacağımızı düşünüyoruz.

KÜRESEL BÜYÜME GERİLİYOR

- Üretim, ihracat ve ithalat verileri geçen yılla karşılaştırıldığında nasıl bir manzara ortaya çıkmaktadır? Yılın bundan sonrası için beklentiler nasıldır?

- Küresel ekonomi gerçekten de bir darboğaz içinden geçiyor. Uluslararası kuruluşlar küresel büyümeye ilişkin beklentilerini bir bir aşağı yönlü revize etmekte: OECD daha önce yüzde 3 olarak öngördüğü 2016 yılı küresel büyüme oranını yüzde 2.9’a düşürürken IMF ise küresel büyüme beklentisini sabit tutsa da gelişmiş ve gelişmekte olan ekonomilerin önümüzdeki dönemde performans kaybedeceğini ifade ediyor.

Küresel büyümenin yavaşlaması tabi ki küresel ticareti de yakından etkiliyor. Dünya Ticaret Örgütü’nün verilerine göre, uzun yıllar sonra ilk defa küresel ticaret küresel büyümeyi yavaşlatan bir etkiye sahip. Daha önce yüzde 2.7 oranında büyüyeceği tahmin edilen küresel ticaret hacmine ilişkin beklentiler ise 2016 yılı için yüzde 1.7’ye kadar geriledi.

FED'İN KARARI KÜRESEL EKONOMİYİ DALGALANDIRIYOR

Küresel ekonomi, gelişmiş ekonomilerdeki talep zayıflığıyla birlikte gelişmekte olan ekonomilerde görülen yavaşlamanın etkisiyle önümüzdeki döneme dair birçok belirsizliği beraberinde taşıyor. Bunun yanında, ABD Merkez Bankası’nın (FED) yılan hikâyesine dönen ancak Aralık ayındaki toplantısında gerçekleştirme ihtimali bir hayli güçlenen faiz artırım kararı da yıl boyunca küresel ekonomilerin ve para birimlerinin dalgalanmasına neden oluyor.

Kur hareketlerinde yıl boyunca görülen keskin hareketler ve dalgalanmalar ticaretin değer bazında keskin düşüşler göstermesine yol açıyor. Öyle ki 2015 yılı sonu itibarıyla küresel ticaret hacmi yüzde 2.7 oranında artsa da küresel ihracat değeri dolar bazında yüzde 13.2 gibi ciddi bir azalış gösterdi. Bu keskin azalış, ekonomi çevrelerinde önümüzdeki döneme ilişkin ciddi kırılganlıkların da görülebileceği şeklinde değerlendirilerek kötü bir senaryonun ilk satırları olarak ifade edilmiştir.

EN HIZLI BÜYÜYEN ALTINCI EKONOMİYİZ

- Türkiye ekonomisi, 2016 yılında yaşanan global sıkıntılara rağmen kendi hedefleri çizgisinde yürümeyi başarabilecek mi?

- Küresel ekonomilerde görülen bu belirsiz ve kırılgan yapı içerisinde giderek dünya ile bütünleşen ülke ekonomimiz ise yerel dinamiklerin güçlenmesi ve kararlı ekonomi yönetimi sayesinde söz konusu olumsuzluklardan en az düzeyde etkileniyor. Tüm dünyayı etkileyen 2009 küresel ekonomik krizinden bu yana istikrarlı büyümesini devam ettiren ekonomimiz kesintisiz 27 çeyrektir büyüme başarısı gösterdi.

2016 yılının ikinci çeyreği itibarıyla yüzde 3.1 oranında, ilk yarısı itibarıyla ise yüzde 3.9 oranında büyüyen ekonomimiz Avrupa ekonomileri arasında en hızlı büyüyen altıncı ekonomi olmayı başardı. Küresel ticaret ve büyümeye ilişkin risklerin devam ettiği bir dönemde ülkemizin II. çeyrek dönemde yakaladığı bu büyüme oranı ve tüm AB üyesi ülkelerden çok daha hızlı büyümüş olması, uyguladığımız politikaların etkinliğini bir kez daha ortaya koydu.

SANAYİ SEKTÖRÜNÜN LOKOMOTİF ÖZELLİĞİ

Ağustos ayı itibarıyla, sanayi üretimimiz, aylık bazda yüzde 9.4 oranında, yıllık bazda ise yüzde 2.2 oranında büyüyerek tüm bu olumsuzluklara rağmen üretimimizin kararlı bir şekilde arttığının göstergesi oldu. Keza, 2016 yılındaki büyüme performansımız ayrıntılı bir şekilde değerlendirildiğinde de, sanayi sektörünün büyümenin lokomotifi olma özelliğini kazandığı görülüyor. Yılın ilk çeyreğinde yüzde 5.7 oranında büyüyen sanayi sektörü, yılın ikinci çeyreğinde ise yüzde 3.9 oranında büyüyerek 2016 yılında da devam eden kesintisiz büyümemizin itici güçlerinden birisi oldu.

Toplam üretimimizin dörtte birini oluşturan imalat sanayi 2016 yılının ilk çeyreğinde yüzde 5.7 oranında büyürken yılın ikinci çeyreğinde ise bir miktar ivme kaybederek yüzde 3 oranında büyüdü. 2016 yılının ilk yarısında ise imalat sanayi sektörü yüzde 4.3 oranındaki büyüme ile sanayi sektöründeki büyümenin esas yapı taşlarından birini oluşturdu.

KÜRESEL TİCARET SIKINTIDA

Bunlara ek olarak son gelen veriler, özellikle Güneydoğu Asya ülkelerinde ticaretin ciddi bir şekilde yavaşladığı, ABD ile AB arasında ticareti canlandırıcı nitelikte olacağı beklenen TTIP (Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı) müzakerelerinin neredeyse masadan kalkma ile sonuçlanacağı ve gelişmiş ülkelerdeki talebin zayıflaması nedeniyle özellikle ithalatın azaldığı bir dış ticaret ortamını işaret ediyor. Öyle ki, 2016 yılı boyunca neredeyse sürekli düşen Çin’in ihracatı Eylül ayında da yüzde10 oranında geriledi; gelişmekte olan ekonomilerin ihracatları da içinde bulunduğumuz dönemde çift haneli oranlarda gerileme gösterdi.

İşte küresel büyümenin yanında küresel ticaretin de hayli zorlu bir seyir izlediği içinde bulunduğumuz dönemde, dış ticaretimiz de dış pazarlardaki tüm olumsuzluklara rağmen söz konusu olumsuzlukları derinden hissetmedi.

GLOBAL BEKLENTİLER OLUMLU DEĞİL

Bakanlığımızın en güncel verilerine göre, Eylül ayı itibarıyla son 12 aylık dönemde ihracatımız yüzde 3.7 oranında gerilerken ithalatımız ise yüzde 9.9 oranında geriledi. Söz konusu dönemde dış ticaret açığımız ise yüzde 22.4 oranında iyileşerek 56.1 milyar dolara kadar geriledi.

Son günlerine yaklaştığımız 2016 yılı, küresel piyasalar açısından belirsizlikler ve kırılganlıklar ile dolu bir yıl olacağa benziyor. Yılın kalan bölümünde özellikle FED’in faiz artırımı ihtimalinin güçlenmesi Amerikan Doları üzerinde yukarı doğru bir baskı getirdiği için gelişmekte olan ekonomilerin para birimleri değer kaybetti.

2009 yılında yaşanan küresel ekonomik krizin üzerinden neredeyse sekiz yıl geçmesine rağmen özellikle gelişmiş ekonomilerdeki toparlanma sürecinin arzu edilenden uzak seyretmesi ve buna ek olarak zayıf küresel talep nedeniyle gelişmekte olan ekonomilerin büyüme ve dış ticaret performanslarının da zayıflaması, önümüzdeki döneme ilişkin beklentilerin de kötümser seyretmesine neden olmaktadır.

KIRILGANLIKLARI AŞARIZ

- Küresel ekonominin kırılgan olumsuzlukları nasıl aşılacak?

- İnanıyorum ki, güçlü mali disiplinimiz ve kararlı ekonomi politikalarımızın gösterdiği yolda istikrarlı bir şekilde ilerleyerek küresel ekonominin içinde bulunduğu bu kırılgan ortamdaki olumsuzluklardan en az düzeyde etkileneceğiz.

Başta bazı uluslararası kredi derecelendirme kuruluşları olmak üzere bazı ekonomi çevreleri ülkemizle ilgili olumsuz bir tablo çiziyor. Çizilen bu olumsuz tabloya inat, mali disiplinimiz ile beraber güçlenen bütçemiz, ekonomi yönetimimizin kararlı ve disiplinli çalışmaları sonucunda önümüzdeki döneme ilişkin ayrıntılı değerlendirmelerin yer aldığı Orta Vadeli Program’da yer alan eylem planlarımız istikrarlı yürüyüşümüzü destekleyen unsurlardandır. Küresel ekonomide ve dış ticaret yapısında yaşanan tüm olumsuzluklara ve belirsizliklere rağmen ülkemiz ekonomisini en gelişmiş ekonomiler arasına eriştirmek için tüm kurum ve kuruluşlar koordineli bir şekilde çalışıyor.

FETÖ'CÜ İŞLETMELER HAKKINDA ÇALIŞMALAR SÜRÜYOR

- FETÖ (Fethullahçı Terör Örgütü) soruşturmalarında bu yapıya finans sağlayan, kara para aklayan şirketlerin sayısı nedir ve iş dünyasında ciddi bir oran oluşturmakta mıdır? Bu operasyonlarla birlikte gelen söylentilerden iş dünyasının duyduğu tedirginliği azaltmak, ticaret erbabını rahatlatmak için neler söylemek istersiniz?

- İlgili Kanun Hükmünde Kararnameler uyarınca FETÖ/PDY terör örgütü ile ilgisinin bulunduğu tespit edilerek kapatılan özel sağlık kurum ve kuruluşları, özel eğitim kurum ve kuruluşları ile özel öğrenci yurtları ve pansiyonları, vakıf ve dernekler ile bunların iktisadi işletmeleri, vakıf yükseköğretim kurumları ile sendika, federasyon ve konfederasyonlar, özel radyo ve televizyon kuruluşları, gazete, dergi ile yayınevi ve dağıtım kanallarının sahibi veya işleticisi olan ticaret şirketleri ile bunlar tarafından işletilen ticari işletmelerin ticaret sicili işlemlerine ilişkin gerekli tedbirlerin alınmasına yönelik iş ve işlemler yürütülüyor.

Bu doğrultuda;

    • 667 ve 668 sayılı KHK’lar uyarınca kapatılan kurum kuruluşlardan sahibi ticaret şirketi olanların ikinci bir talimata kadar ticaret siciline ilişkin hiçbir işlemin yapılmaması, sahibi ticaret şirketi dışında tüzel kişi veya gerçek kişi olanların ticaret sicili kayıtlarının silinerek ilgili Defterdarlığa bildirilmesi; kapatılan vakıf ve derneklerin ticari işletmelerinin kayıtlarının silinerek ilgili Defterdarlığa bildirilmesi,

  • Milli güvenliğe tehdit oluşturduğu tespit edilen Fethullahçı Terör Örgütüne (FETÖ/PDY) aidiyeti, iltisakı veya irtibatı olduğu gerekçesiyle Mahkemelerce haklarında tedbir, elkoyma vb. karar verilen veya kayyum atanan ticari işletme ve ticaret şirketlerinin ve bunlara ilişkin yapılan işlemlerin Bakanlığımıza bildirilmesi,

  • 670 sayılı KHK uyarınca, kapatılan ticaret şirketleri ile ticari işletmelerin ticaret sicili kayıtlarının re’sen silinerek, kaydı silinen ticaret şirketleri ile ticari işletmeler hakkında ilgili Defterdarlığa/Vergi Dairesi Başkanlığına ve Bakanlığımıza bilgi verilmesi,

  • Bunların dışında kalan şirketler tarafından 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'na uygun olarak yapılan başvuruların karşılanması; ticaret sicilinde gerçekleştirilen işlem tarihi itibariyle hakkında ilgili Müdürlüğe bildirilmiş herhangi bir tedbir kararı bulunmayan ticaret şirketleri ile ticari işletmelerin sicil işlemlerinin aksatılmadan yürütülmesi, ancak işlem yapıldıktan sonra tedbir uygulanması bildirilen şahıs veya şirketler hakkında, gerçekleştirilen tescil, tadil ve terkin işlemlerinin ivedilikle soruşturma makamına bildirilmesi aldığımız önlemler arasındadır.

Bu çerçevede, FETÖ/PDY aidiyeti, iltisakı veya irtibatı olduğu gerekçesiyle mahkemelerce haklarında tedbir, elkoyma vb. karar verilen veya kayyum atanan ticari işletme ve ticaret şirketlerine ilişkin Bakanlığımıza yapılan bildirimler ve bu bilgilerin derlenmesine ilişkin çalışmalar devam ediyor.



ŞİRKETLERİMİZ BİZİM MİLLİ VARLIKLARIMIZDIR

Diğer taraftan, Maliye Bakanlığı’nca, anılan KHK’lar ve bu KHK’ların verdiği yetkiye dayanarak 762 şirketin kaydının kapatıldığı tarafımıza bildirilmiştir.

Ayrıca, TOBB ile oda ve borsalarda oluşturulacak tahkikat kurulunca, darbe teşebbüsü sonrasında, FETÖ/PDY terör örgütü üyeliği, iltisakı ya da bunlarla irtibatı bulunduğu tespit edilen personelin görevlerine son verilmesi yönünde işlem tesis edilmesine yönelik Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğine (TOBB) talimat verilmiştir. Söz konusu iş ve işlemlerin sonucu Bakanlığımızca takip edilmektedir. Yine, Bakanlığımıza intikal eden Birlik, oda ve borsalara yönelik şikayet ve ihbarlar TOBB’a gereği yapılmak üzere gönderilmektedir.

Burada şu hususu vurgulamak isterim; şirketlerimiz bizim milli varlıklarımızdır. Burada cezalandırma bu milli varlıklara değil teröre destek veren hainlere yöneliktir. Bunu öncelikle ayırt etmemiz gerekir diye düşünüyorum. Dolayısıyla şirketler noktasında suçun göbeğinde olanlar, FETÖ'ye para transferi yapan, kara parasını aklayanlar hariç
diğer suça bulaşmamış normal ticaretini yapan şirketlerin rahat olması gerekir.

BİR KRİZ ORTAMINDA DEĞİLİZ

- Kriz ortamlarında bankaların ve finans kesiminin olumsuz tavırları uzun yıllardan bu yana Türkiye'de üzerinde çok konuşulan konulardan birisidir. Bankalardan bu türden şikayet ve yakınmalar size ulaştı mı? Bankalarla görüşme yapıp, onlara telkinde bulunma fırsatınız oldu mu?

- Kriz ortamlarında daha önceki tecrübelere bakıldığında finans kesiminin olumsuz tavırları ve politikaları bilinen bir gerçek. Ancak bu bahsettiğiniz eski Türkiye fotoğrafıyla özdeşleşen bir durumdur. Zira bankacılık ve finans kesimi özellikle 2001 krizinden alınan ders ve 2002 yılından bu yana iktidarlarımız döneminde sürdürülen mali ve finansal disiplin neticesinde bu alışkanlıklarından kurtuldular.

Şunu da eklemek gerekir ki şu an bir kriz ortamından bahsedemeyiz. Ben öncelikle bunun ayırt edilmesi kanaatindeyim. 15 Temmuz hain darbe girişimi şüphesiz ekonomimize yönelik olumsuz bir algı çalışmasını beraberinde getirse de ekonomimiz; başta hükümetimiz olmak üzere tüm ekonomik birimlerimizce yerinde alınan tedbirler ve mevcut güçlü finansal yapı sayesinde yara almadı.

BANKALARI UYARDIK

Ben o dönemlerde darbe girişimi hemen sonrasında; bankalara yönelik olarak; geçmiş alışkanlıklarını yansıtacak tavırlardan kaçınmaları yönünde tavsiyeler vermiştim. Kredi çağrılması, faiz oranları artırma gibi özel sektörü ve dolayısıyla iş dünyamızı tedirgin edici uygulamalardan kaçınmaları gerektiği noktasında uyarılarda bulunmuştum.

Nitekim başta sayın cumhurbaşkanımızın telkinleri ve hükümetimizin kararlı duruşu sayesinde oluşturulmaya çalışılan algı atmosferini daha o zamanlardan kırmıştık. Bunun neticesinde biliyorsunuz ilk olarak konut sektöründe başta kamu bankaları olmak üzere faiz oranları aylık yüzde 1’in altına geriledi. Bazı gayrimenkul firmaları da uygun vade ve faiz oranlarında konut satmaya başladılar ve şu an bu şekilde konut projeleri de giderek artıyor.

FAİZLER GERİLEDİ

- Ekonomiye bir destekte cansuyu paketiyle getirmiştiniz? Bu paketin ayrıntıları neydi?

- Geçen ay açıklamış olduğumuz ekonomiye cansuyu paketi çerçevesinde kredi kartları ve banka kredilerine yönelik bir takım düzenlemeler getirdik. Konut kredilerinde bankalar konut değerinin yüzde 80’ine kadar artık kredi verebilecekler. Bu oran biliyorsunuz yüzde 75’ti. İhtiyaç kredilerinde vadeleri 36 aydan 48 aya çıkardık.

Geçen aybaşından itibaren bazı bankalarımız konutun ardından ihtiyaç kredilerinde de faiz indirimine gitti. Yapılan indirim sonucu faiz oranları yüzde 1.18 ile yüzde 1.35 arasında değişirken, bankaların ihtiyaç kredisi faizlerinde yaptığı indirim 15-35 baz puan arasında oldu.

Şüphesiz bunda hükümetimizin kararlı ekonomik politikalarının yanı sıra Merkez Bankamızın mart ayından bu yana yapmış olduğu faiz koridorunun üst bandında yaptığı indirimler ile zorunlu karşılık oranlarındaki düzenlemeleri de etken olmuş ve bu durum bankaların kredi faiz oranlarına yansımış bulunuyor.



TÜRKİYE YATIRIMCI İÇİN CAZİP

- Özellikle darbe girişiminden tedirgin olan yabancı şirketler ve yabancı sermayeye dönük olarak bir aydınlatma programı hazırlandığını biliyoruz. Büyükelçilerle başlayan bu program yurt içinde ve dışında nerelerde, nasıl, hangi yöntemlerle sürdürülecek?

- Türkiye ekonomisi ile ilgili bir performans değerlendirmesi yapılırken ele alınması gereken en önemli hususlardan biri global krizden sonra diğer ülkelerin durumu ile kıyaslama yapılmasıdır. Türkiye, global krizden sonra 2010 ve 2015 arası yaklaşık olarak yüzde 5'in üzerinde bir büyüme performansı sergiledi. Bu çok önemli bir gösterge. Ekonomimiz son beş yıldır sürekli büyüyor. Dünyada diğer gelişmekte olan ülkeler ile bu durum kıyaslandığında, Türkiye’nin ilk sıralarda yer aldığı görülüyor. Sadece büyüme değil aynı zamanda Türkiye ekonomisinin geleceğine yönelik provizyonda önemli kriterlerden biri de Türkiye'de kamu maliyesine ilişkin herhangi bir riskin bulunmaması ve ülkenin güçlü bir bankacılık sistemine ve reel sektöre sahip olmasıdır. Yatırımcı için gelecek vizyonunda önemli olabilecek tüm kriterlere göre, Türkiye büyüyen ekonomisi ve istikrarlı yapısı ile yatırımcı için cazip bir ülke konumunda.

Türkiye’de güçlü bir büyüme vizyonu mevcut. Bizim de hükümet olarak görevimiz bu vizyonun daha da geliştirilmesi ve iş ortamının ihtiyaçlarının ivedilikle karşılanmasıdır. Bundan sonra hükümet olarak ülkemizi daha da ileriye taşıyacak reform adımlarına kararlılıkla devam edeceğiz. Tabii ki bu süreçte aynı 15 Temmuz’da olduğu gibi Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğine ihtiyacımız olacak.

YABANCI YATIRIMCI İSTİKRAR ARIYOR

Yabancı yatırımcı hem siyasi istikrar hem de ekonomik istikrar talep ediyor. Yatırım yapacağı ülkenin yakın gelecekte nasıl bir ortam içerisinde olacağını öngörmesi için bu talep gayet doğaldır. Türkiye tüm AK Parti hükümetlerinde olduğu gibi bundan sonraki dönemde de hep istikrardan yana olacaktır. Darbe girişiminde sonra ülkemizde oluşan Yenikapı ruhunun Türkiye’de demokrasiyi ve hukukun üstünlüğünü güçlendirecek, yargı bağımsızlığını garanti altına alacak yeni bir Anayasa mutabakatına dönüştürülmesi önem taşıyor. Ayrıca, Avrupa Birliği süreci de bu kurumsal dönüşümü kolaylaştıracak ve Türkiye’nin küresel gündemdeki yerini sağlamlaştıracak.

YATIRIMCININ İŞİ KOLAYLAŞACAK

Türkiye’nin iktisadi sıçrama için gereken ve zaten hazırlıkları devam eden, yatırım ortamını iyileştirmeye yönelik reform gündemini hızla hayata geçireceğiz. Yatırımcının işini kolaylaştıracak uygulamaları hayata geçireceğiz. Bu amaç için de hazırlıkları bir süredir devam ettirilen Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Kanunu, Sınai Mülkiyet Kanunu taslağı, Üretim Reform Paketi ve Yatırım-İhracat Teşvikleri Reform Paketi’nin uluslararası yatırımcılar gözünde Türkiye’nin küresel iddiasını devam ettirmek açısından son derece önemli olacağını düşünüyoruz.

Özellikle bu reform paketlerinin uluslararası yatırımcılara yönelik yeni teşvik unsurlarını içerecek şekilde güçlendirilmesi, Türkiye’nin yüksek teknolojili yatırımlara pozitif ayrımcılık yapan bir vergi reformuna gitmesi, önümüzdeki dönemde ülkemizin yatırım çekmesine katkı sağlayacak.

………………………

75 ÜLKEYİ BİLGİLENDİRDİK

- Türkiye'de veya Türkiye ile dışarıdan iş yapan uluslararası şirket yöneticilerinin darbe girişimi sonrası Türkiye ekonomisine genel yaklaşımları nasıl? Hangi konulardan rahatsızlık, tedirginlik duyuyorlar, neleri öğrenmek istiyorlar? Buna karşılık onları ikna etmek amacıyla ne gibi çalışmalar yürütülüyor?

- 15 Temmuz darbe girişiminden bu yana, kamu diplomasisi çerçevesinde, algı operasyonlarına karşı yönelik olarak Bakanlığımızca birçok çalışma yürütüldü. Bu adımlardan birisi, 15 Temmuz 2016 tarihli darbe girişimi ve sonrasında yaşananlara ilişkin Bakanlığımızca hazırlanan bilgilendirici nitelikteki mektubun Dünya Gümrük Örgütü (DGÖ), Avrupa Komisyonu (TAXUD), D-8 Sekretaryası, Ekonomik İşbirliği Teşkilatı başta olmak üzere 26 önemli uluslararası ve bölgesel örgüt ile komşu ülkelerimiz başta olmak üzere ilişkilerimizin yoğun olduğu toplam 75 ülkeye iletilmesidir.

10 SORUDA 15 TEMMUZ’

İkinci adımımız ise uluslararası camiada gerekli bilgilendirmenin yapılabilmesini teminen İngilizce Basın Duyurusu ve 15 Temmuz sürecine ilişkin sorulması muhtemel soruları içeren “10 soruda 15 Temmuz” konulu İngilizce metnin, Bakanlığımızca hazırlanarak web sitesimize ivedilikle eklenmesidir.

Diğer taraftan, Yurtdışı Gümrük Müşavirlerimiz aracılığı ile de gerekli bilgilendirilmelerin yapılması amaçlandı ve bu kapsamda, ABD, Belçika, KKTC, Azerbaycan, Gürcistan, Çin’de faaliyet göstermekte olan Gümrük Müşavirliklerimiz ve Gümrük Ataşeliğimizce 15 Temmuz darbe girişiminin ardından yaşananlara dair gerekli bilgilendirmede bulunmak üzere ilgili ülkede muhatap oldukları en üst düzey yetkililer ile irtibata geçmeleri hususu talimatlandırıldı.

Ayrıca, Bakanlar Kurulu’nda alınan kararlara uygun olarak konu ile ilgili gerçeklerin ilk ağızdan ve doğru olarak aktarılmasını sağlamak üzere Bakan düzeyinde muhataplarımız ile yapılacak olan görüşmeler için girişimler başlatıldı.

Bu çerçevede, üst düzey görüşmeler dışında, yurtdışı geçici görevle toplantılara katılım sağlayacak tüm Bakanlık temsilcilerimiz için bir bilgilendirme metni hazırlandı. Bu vesileyle her bir Bakanlık temsilcisinin muhataplarını söz konusu darbe girişimi ve sonuçları konusunda ilk elden, objektif olarak bilgilendirmelerinin sağlanması amaçlandı.

…………… 

DÜŞÜK FAİZLER TİCARET ERBABINI RAHATLATACAK

- Sayın Cumhurbaşkanının defalarca vurguladığı faiz oranlarının yüksekliği konusundaki görüşleriniz nedir? İçinde bulunduğumuz ortamda faizlerin hangi oranlara kadar düşürülmesi mümkün görünmektedir?

- Bilindiği gibi, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu, Eylül ayında düzenlediği gecelik borç verme faizini 25 baz puan indirerek yüzde 8.25’e düşürürken bankanın politika faizi olarak belirlenen bir haftalık repo faizini ise yüzde 7.25’te sabit bırakmıştır.

Faiz koridoru olarak da adlandırılan gecelik borç verme ve borç alma faizleri arasındaki fark bu faiz indirimi ile beraber 100 baz puana inerken bu Merkez Bankası’nın uyguladığı en dar faiz koridoru olarak dikkat çekti. Diğer bir deyişle, Merkez Bankamız fiyat istikrarının sağlanmasına yönelik olumlu işaretler ile beraber finansal istikrarın da sağlanmasına yönelik olarak para politikasının sadeleştirilmesi yolunda kararlı adımlar attı.

Son dönemdeki enflasyon gelişmelerine baktığımızda, özellikle gıda fiyatlarının makul düzeylerde seyretmesiyle beraber enflasyonun gerilemeye başladığını görmekteyiz. Bu gerilemenin uyguladığımız kararlı ekonomi politikaları ile beraber yılın kalan bölümünde de devam edeceğini tahmin ediyoruz.

SADELEŞME ADIMLARI SÜRDÜRÜLMELİ

Eylül ayında enflasyonun beklentilerin altında gerçekleşmesi, önümüzdeki dönemde Merkez Bankamıza para politikasında sadeleşme adımlarına devam etmesi açısından imkân sağlıyor. Dolayısıyla, önümüzdeki dönemde faiz indiriminin devam etmesi için fiyat hareketlerindeki artışın beklentilerin altında gerçekleşmesi gerekiyor.

Buna ek olarak, finansal istikrarı da gözeten Merkez Bankamızın aldığı faiz kararlarının piyasa dinamiklerini etkilemesi için birtakım politika önerileri de getirilebilir. Ticaret erbabımızın daha rahat nefes alması için faizlerin bir miktar daha aşağı yönlü seyretmesinin yanında Merkez Bankası’nın krediler için bankaları da rahatlatacak birtakım politikaları da hayata geçirmesinin yararlı olacağını değerlendiriyoruz.

MERKEZ BANKASI PARANIN MALİYETİNİ İNDİRMELİ

Merkez Bankası’nın faiz indirimlerinin ekonomi tarafından iyi anlaşılıp banka kredi faizlerine de etki edebilmesi için para politikası uygulamalarının kararlı bir şekilde sürdürülmesi önemli. Merkez Bankası, bankalar açısından paranın maliyetini daha düşük düzeylere çekerse bu durum kendisini banka kredisi faizlerinde de gösterecektir. Yıl başından bu yana geçen dönemde her ne kadar kredi faizlerinde gerileme gözlemlense de gerilemenin devam etmesi için Merkez Bankamızın indirimlere devam etmesi gerekiyor.

CESARETLENDİRİCİ POLİTİKALAR ŞART

Sayın Cumhurbaşkanımızın da ifade ettikleri gibi, faiz oranlarının düşmesi yatırımcıları cesaretlendirecektir. Yatırımların artması ve ticaret erbabımızın daha rahat nefes alması için faizlerin önümüzdeki dönemde de düşürülmesini önemli buluyoruz. Bir ülkede kalkınmanın sağlanabilmesinin yegâne yolu yatırımlardan geçiyor.

Yüksek faiz oranlarının olduğu bir ortamda yatırımcıyı cesaretlendiren bir unsur olmadığı için yatırımlar da neredeyse durma noktasına gelir ki böyle bir ekonomi sürdürülebilir niteliğinden uzaklaşır.

Kısaca, önümüzdeki dönemde Merkez Bankamızın yürüttüğü iletişim politikasının gerek bankalar gerekse ekonomideki diğer aktörler tarafından daha etkin bir şekilde edinilmesi için faiz koridorunun yanında politika faizinin de aşağıya çekilmesinin ve bunların yanında Merkez Bankamızın yatırımcıları ve vatandaşlarımızı cesaretlendirici diğer para politikası araçlarını devreye sokmasının yararlı olacağını düşünüyoruz.

YATIRIMCI VE VATANDAŞ RAHATLAYACAK

- Yeniden yapılanma ve vergi barışı gibi uygulamalar hakkında ayrıntı verebilir misiniz? Bu uygulamalar, daha önceki tecrübeler göz önüne alındığında, iş dünyasına gerekli faydayı sağlıyor mu? Ekonomiye yeterli olumlu destek veriyor mu?

- 15 Temmuz sonrasında ekonomi çarklarının sağlıklı bir şekilde dönmesini sağlamak adına alınan önlemlerden birisi de Bazı Kamu Alacaklarının Yeniden Yapılandırılmasına İlişkin Kanun oldu. Kanun, 3 Ağustos 2016 tarihinde TBMM Genel Kurulu’nda kabul edildi ve 19 Ağustos 2016 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi.

Bu Kanun ile girişimcilerimizin iş ve yatırım kararlarını daha sıhhatli bir şekilde almalarını amaçladık. Kanun ile özel sektörün kamuya olan borç yükünü azaltmayı ve taksitlendirme suretiyle kolaylaştırmayı hedefledik. Diğer taraftan söz konusu Kanun vatandaşımızın maddi durumunda da önemli bir rahatlama yaratacak.

HANGİ ALACAKLAR YAPILANDIRILACAK?

Kanun kapsamında yapılandırılan pek çok alacak var. Ancak başlıcaları şu şekilde sayabiliriz: 30 Hazirandan önceki dönemlere ilişkin vergi ve bunlara bağlı vergi cezaları, gecikme faizleri, gecikme zamları, 30 Hazirandan önceki dönemlere ilişkin vergi aslına bağlı olmayan vergi cezaları, Askerlik Kanunu, Milletvekili Seçimi Kanunu, Nüfus Hizmetleri Kanunu gibi bazı kanunlar kapsamında 30 Hazirandan önce verilen idari para cezaları, bunların dışında kalan ve Maliye Bakanlığına bağlı tahsil dairelerince takip edilen asli ve feri amme alacakları, Sosyal Güvenlik Kurumuna bağlı tahsil daireleri tarafından takip edilen 2016 yılı Haziran ayı ve önceki aylara ilişkin sigorta primi, emeklilik keseneği ve kurum karşılığı, işsizlik sigortası primi, sosyal güvenlik destek primi ile bunlara bağlı gecikme cezası ve gecikme zammı alacakları, isteğe bağlı sigorta primleri ve topluluk sigortası primi ile bunlara bağlı gecikme cezası ve gecikme zammı alacakları, belediyelerin idari para cezaları ile 30 Hazirandan önceki dönemlere, beyana dayanan vergilerde bu tarihe kadar verilmesi gereken beyannamelere ilişkin vergi ve bunlara bağlı vergi cezaları, gecikme faizleri ve gecikme zamları, 30 Hazirandan önceki dönemlere ilişkin 4458 sayılı Gümrük Kanunu ve ilgili diğer kanunlar kapsamında gümrük yükümlülüğü doğan Gümrük ve Ticaret Bakanlığına bağlı tahsil daireleri tarafından takip edilen gümrük vergileri, idari para cezaları, faizler, gecikme faizleri, gecikme zammı alacaklarının yapılandırılarak ödenmesi imkânı getirildi. Kesinleşmiş alacaklar ile kesinleşmemiş veya dava safhasında bulunan alacaklar, yapılandırma kapsamına alındı.

Ayrıca, Kanun ile Bakanlığımıza bağlı tahsil dairelerince takip edilmekte olan 50 Türk Lirasını aşmayan asli alacakların, idari para cezalarında 80 Türk Lirasını aşmayanların ve tutarına bakılmaksızın bu alacaklara bağlı fer’i alacakların, aslı ödenmiş fer’i alacaklarda toplamı 100 Türk Lirasını aşmayanların tahsilinden de vazgeçilmesi imkânı getirildi.

GÜMRÜK ALACAKLARI DA YAPILANDIRILDI

Diğer taraftan, Kanunun ilgili maddesi uyarınca Bakanlığımıza verilen yetkiye istinaden hazırlanan ve Ağustos ayı sonunda yayımlanan Tebliğ ile gümrük alacaklarının Kanun kapsamında yeniden yapılandırılarak tahsil edilmesine ilişkin usul ve esaslar belirlendi.

Yapılandırmadan faydalanmak isteyenlerde bazı şartlar arıyoruz. Örneğin, gümrük alacakları için başvuruda bulunan yükümlülerin dava açmamaları, açılmış davalardan vazgeçmeleri, kanun yollarına başvurmamaları ve yasada öngörülen tarihe kadar ilgili gümrük idaresine başvuruda bulunmaları; Kanun hükümleri kapsamında ödenecek tutarların ilk taksitini bu Kasım ayından başlamak üzere ikişer aylık dönemler halinde azami on sekiz eşit taksitte ödemeleri gerekiyor.

AİDAT BORÇLARININ GECİKME FAİZLERİNİ SİLİYORUZ

Söz konusu Kanun kapsamında esnaf ve sanatkarımızı da destekleyici önlemleri aldık. Buna göre esnaf ve sanatkarımızın; 30 Haziran 2016 öncesindeki aidat borçlarının gecikme faizleri silinecek. Aidat borçlarının ana para kısmı ise birinci taksiti Kanunun yürürlüğe girdiği tarihi takip eden üçüncü ayın sonuna kadar, kalanı aylık dönemler hâlinde altı eşit taksitte ödenebilecek. Bu sayede hem esnaf ve sanatkarlarımıza biriken aidat borçlarını ödemede ciddi bir kolaylık sağlıyoruz; hem de esnaf ve sanatkâr meslek kuruluşlarımızın tahsilatında zorlandıkları alacaklarını tahsil etmelerine yardımcı oluyoruz.

Bahsettiğimiz Kanun ile ilgili anılmaya değer diğer önemli husus ise bazı varlıkların milli ekonomiye kazandırılması yönündeki adımlardır. Bu bağlamda, yurt dışında bulunan para, altın, döviz, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçları ile bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla sahip olunan her türlü gemi, yat ve diğer su araçlarını, 31 Aralık 2016 tarihine kadar Türkiye’ye getiren gerçek ve tüzel kişiler, söz konusu varlıkları serbestçe tasarruf edebilecekler. Bu varlıklar üzerinde herhangi bir vergi tahsilatı, inceleme veya soruşturma söz konusu olmayacak.

Küresel büyüme ve ticaretin yavaşladığı bir ortamda yeniden yapılandırma ve vergi barışı imkânının iş dünyamızın yükünü hafifleteceğini düşünüyoruz.

BANKALAR KAREKODSUZ ÇEK VERMEYECEK

- Çek Yasası ve İflas erteleme mevzuatındaki düzenlemelere neden gerek duyuldu?

- 15 Temmuz’da TBMM’de kabul edilen ve 9 Ağustos’ta yürürlüğe giren 6728 Sayılı Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile ticari hayata yönelik yeni ve önemli uygulamalar başlattık. Başlattığımız uygulamaların bazısı karşılıksız çek ve iflas erteleme örnekleri gibi ticari yaşamda güvenin artırılmasına, bazısı da ticaret sicil müdürlüklerinin tek temas noktası haline getirilmesi, tasfiye süresinin kısaltılması örneklerinde olduğu gibi ticari hayatın kolaylaştırılmasına yöneliktir.

Öncelikle çekle ilgili düzenlemeyi kısaca açıklamakta fayda var: 2016 yılı Aralık ayından sonra artık bankalarca karekodsuz çek verilemeyecektir. Bankalarca üretilecek olan karekodlu çek üzerinde yer alan karekodun, doğrudan bankadan, akıllı telefon uygulamalarından, internet üzerinden okutularak veya SMS aracılığıyla sorgulama yapılarak, herhangi bir onay süreci olmaksızın, çeki düzenleyenin geçmiş çek ödeme durumunun görülebilmesi ve çekin sahteliğinin kontrol edilebilmesi mümkün hale gelecektir. Karekod yardımıyla, çek tüzel kişi adına düzenleniyorsa çek düzenlemeye yetkili şahısların kim olduğu, çek hesabı sahibi tarafından o güne kadar kaç tane çek keşide edildiği, halen ödenmeyen kaç tane çekinin bulunduğu, karşılıksız çıkan çekinin bulunup bulunmadığı, çek hesabı sahibi hakkında çek hesabı açma yasağı kararının olup olmadığı, tacirse iflasına karar verilip verilmediği gibi bilgiler üçüncü kişilerin erişimine açılacaktır.

KARŞILIK ÇEKE YENİDEN CEZA GETİRDİK

2012 yılında Çek Kanunu’nda kaldırılan cezayı, tekrar yürürlüğe koyduk. Karşılıksız çek keşide edenler hakkında karşılıksız çıkan her bir çek yaprağı ile ilgili olarak binbeşyüz güne kadar adli para cezası getirilmektedir. Hükmedilecek adli para cezası, çek bedelinin karşılıksız kalan miktarından az olamayacaktır. Ayrıca mahkemece çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı verilecektir. Düzenlemede öngörülen adli para cezası ödenmediği takdirde, bu ceza doğrudan hapis cezasına çevrilmektedir, kamuya yararlı bir işte çalıştırma kararı verilmek zorunluluğu yoktur.

Ayrıca, çek hesabı açma yasağının kapsamını genişleterek, ilave yaptırımlar öngördük. Artık çek hesabı sahibi gerçek ve tüzel kişinin yanı sıra, tüzel kişi adına çek keşide edenler ile karşılıksız çekin bir sermaye şirketi adına düzenlenmesi durumunda ayrıca şirketin yönetim organı ile imzaya yetkili kişileri hakkında da çek hesabı açma yasağı kararı verilecektir. Hakkında yasaklılık kararı verilenler, yasak süresince şirketlerin yönetim organlarına yeniden seçilemeyecektir.

Çek düzenlemesi, ticaret erbabımızın talebi doğrultusunda yapıldı. Çekle yapılan ödemelerin yaygınlaşması ve karşılıksız çekteki artışlar, çek hamillerinin korunmasını gerekli kıldı. Diğer taraftan her zaman ihtiyaç duyulan ticari işlemlerin hızlandırılması ve güvenilirliğin artırılması da düzenlemelerin diğer gerekçesi oldu.

İFLAS ERTELEME KÖTÜ NİYETLE KULLANILDI

- İflas ertelemeye ilişkin yeni düzenleme hakkında neler söyleyeceksiniz?

- İflas ertelemeye ilişkin düzenlemeyle de alacaklı aleyhindeki bazı sonuçları engelleyerek alacaklı ile borçlu arasındaki menfaat dengesini sağlamayı amaç edindik. Mahkemelerce verilen tedbir kararlarını ve iflas erteleme uygulamasını kötü niyetlerle kullanan şirketlere rastlandı. Kolay tedbir kararı veren mahkemelerin bulunduğu yere merkezini taşıyarak iflas erteleme başvurusunda bulunan ve alınan tedbir kararı nedeniyle yargılama ve akabinde erteleme süresince borçlarını ödemekten kurtulan işletmeler, ticari ilişkileri ve akışı zedeleyen bir unsurdu. Bundan sonra, son bir yılda merkez nakli yapan şirketler artık iflas erteleme talebinde bulunamayacak, erteleme süresi azami bir yıl olacak ve bu süre en fazla bir yıl daha uzatılabilecektir. Daha önce iflasın ertelenmesinden yararlanmış bir sermaye şirketi veya kooperatif, duruma göre uzatma dâhil erteleme süresinin bitiminden itibaren bir yıl geçmedikçe yeniden iflasın ertelenmesi talebinde bulunamayacak. Ayrıca, tedbir kararı için mahkemeye sunulan iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı olduğunu ispata yarar bilgi ve belgelerin nitelikleri de artırıldı.

……………………..

Rakamlarla ekonomik beklentiler

- Sayın Tüfenkci 2016 yılı sonu ve 2017 yılı başlangıcı için büyüme, enflasyon, ihracat-ithalat, döviz kurları gibi önemli verilerde hedef düzeltmeleri yapılıyor mu? Beklentiler nedir?

- Ekonomimizdeki gidişatın daha iyi anlaşılması için dünya ekonomisindeki gelişmelere bakmak lazım. Küresel krizden beri dünya ekonomisi her yıl azalan bir şekilde büyümeye devam etti. Küresel büyüme, kriz öncesi dönem olarak ele alınan 2002-2007 yıllarında yıllık ortalama yüzde 4.8 iken 2008-2015 döneminde yüzde 3.2 olarak gerçekleşti. 2016-2019 döneminde ise yüzde 3.5 olarak tahmin ediliyor. Dolayısıyla küresel büyüme halen kriz öncesi değerlerine ulaşamadı.

Büyümedeki bu yavaşlamaya küresel ticaret hacminin artışındaki keskin düşüş eşlik etti. 2002-2007 döneminde ortalama yüzde 7.6 büyüyen küresel ticaret 2008-2015 döneminde ancak ortalama yüzde 3.1 büyüdü. 2016-2019 döneminde ise yüzde 3.8 büyümesi bekleniyor.

Küresel ekonomide 2009’dan bu yana zorluklarla ve krizlerle dolu bir dönem yaşandı. 2009’dan sonraki yıllarda dünya ticaretinin ortalama büyüme hızı daha önceki dönemlere göre çok düşük seyretti. Ticaret artış oranlarının kriz öncesi döneme göre daha düşük oluşu, sadece bizim ihracat pazarlarımız açısından değil, tüm dünya ülkeleri için geçerlidir.

2016'DA BİR ÇOK OLUMSUZLUK YAŞADIK

Küresel ekonomideki bu zayıflıklara rağmen elde ettiğimiz kazanım ve başarıların altını kalın çizgilerle çizmek gerekmektedir. 2016 yılında ülkemizdeki gelişmelere değinirsek; 2016’da turizmde ve ihracatta önemli olumsuzluklar yaşadık; terörle mücadele konusunda ciddi gelişmeler varken bunların üstüne 15 Temmuz FETÖ darbe girişimi geldi. Neredeyse her gün başka bir olumsuzlukla, başka bir olayla uğraştık. Tüm bu olumsuzluklara rağmen ekonomimizdeki istikrarın sürdüğünü, büyümenin az bir yavaşlamaya rağmen devam ettiğini hep birlikte gördük.

Önümüzdeki dönemle ilgili ekonomik göstergelerimizi ise Sayın Başbakanımızın açıkladığı Orta Vadeli Program çerçevesinde 2017-2019 dönemleri için revize ettik.

2017-2019 dönemini kapsayan Orta Vadeli Program’da;

İstikrarlı ve kapsayıcı niteliğiyle büyümenin artırılmasını,

Enflasyonun düşürülmesini,

Cari açıktaki azalma eğiliminin korunmasını,

Ekonominin rekabet gücünü, istihdam ve verimlilik seviyesinin artırılmasını ve

Mali disiplin kalitesinin artırılmasını ve kamu maliyesinin daha da güçlendirilmesini

temel amaçlarımız olarak belirledik.

2016 BÜYÜME HEDEFİMİZ YÜZDE 3.2

- Bu noktada 2015 yılında reel olarak yüzde 4, 2016 yılının ilk yarısında ise yüzde 3.9 büyüyen GSYH’mızın 2016 yılında yüzde 3.2, 2017’de yüzde 4.4, 2018 ve 2019 yıllarında ise yüzde 5 büyümesini hedefliyoruz.

- Kişi başına milli gelirimizin 2016 yılında 9.243, 2017’de 9.529, 2018’de 10.164 ve 2019’da 10.926 dolara çıkacağını tahmin ediyoruz.

- Enflasyon oranının 2016’da yüzde 7.5, 2017’de yüzde 6.5, 2018 ve 2019 yıllarında ise yüzde 5’e düşmesini öngörüyoruz.

- Cari işlemler açığının GSYH’ye oranını 2016’da yüzde 4.3, 2017’de yüzde 4.2, 2018’de yüzde 3.9 ve 2019’da yüzde 3.5’a çekmeyi planlıyoruz.

- İşsizlik oranının 2016’da yüzde 10.5, 2017’de yüzde 10.2, 2018’de yüzde 10.1 ve 2019’da yüzde 9.8’e ineceğini tahmin ediyoruz.

- İhracatımızın 2016 yılında 143.1, 2017 yılında 153.3, 2018’de 170 ve 2019 yılında 193.1 milyar dolar olacağını tahmin ediyoruz.

- İthalatımızın 2016 yılında 198, 2017’de 214, 2018’de 236.9 ve 2019’da 261.8 olarak gerçekleşeceğini öngörüyoruz.

- Merkezi yönetim bütçe açığı/GSYH oranının 2016'da yüzde 1.6, 2017'de yüzde 1.9 olarak öngörüyoruz. Aynı oranın 2018'de yüzde 1.6, 2019'da yüzde 1.3’e düşeceğini tahmin ediyoruz.

Türkiye ekonomisi son 14 yıldır birçok badireyi halkımızın da destekleriyle başarıyla atlatarak daha da güçlenmekte aynı doğrultuda demokrasimiz daha da sağlamlaşmaktadır. Bugün millet bir bütün olarak demokrasiye sahip çıkmış ve toplumsal uzlaşmanın temelleri sağlamlaşmıştır. Ülkemizin birtakım yapısal sorunları olduğu aşikâr olsa da 15 Temmuz sonrasında gerçekleşen toplumsal uzlaşı görünümü ile gelecek dönemlere yönelik bu yapısal sorunların çözüme ulaştırılması sürecinin daha kolay ve daha hızlı gerçekleştirileceğine inanıyoruz. 2023 hedeflerimiz için bu toplumsal uzlaşının sürdürülerek ülkemizin en büyük ilk 10 ekonomi arasında yer alması için kararlı adımlar atmaya devam edeceğiz.

 
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner114

banner113

banner112

banner111

banner110

banner109

banner108

banner107

banner106