İstanbul Sanayi Odası (İSO) Meclisi’nin ekim ayı olağan toplantısı, “Sanayicilerimizin; Üretim, Rekabet Gücümüzün Artması ve Sanayinin Dönüşümü için Düşünce, Öneri, Projeleri” ana gündemiyle Odakule Fazıl Zobu Meclis Salonu’nda gerçekleştirildi. İSO Meclis Başkanı Ender Yılmaz’ın başkanlık ettiği, İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan’ın açılış konuşmasını yaptığı toplantıya Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır konuk olarak katıldı ve gündeme dair değerlendirmelerde bulundu.
İSO Meclis Toplantısında konuşan T.C. Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, ““Dünyada uygulanan en etkin Ar-Ge teşvik sistemiyle ülkemizde adeta sıfırdan bir Ar-Ge ve inovasyon ekosistemi inşa ederek yüksek teknoloji ve katma değer üreten öncü Türkiye’nin temellerini attık. Önümüzdeki dönemde üç büyük önceliğimiz bulunuyor: katma değerli üretim, yeşil ve dijital dönüşüm. Türk sanayinin bu 3 ana sac ayağı üzerinde yükselmesi, rekabetçiliğinin artması adına; yüksek teknolojili ve katma değerli üretimi sürdürülebilir ve sürekli kılarak, yeşil ve dijital dönüşümü gerçekleştirmek ajandamızın en üst sıralarında yer alıyor” dedi.
İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan da meclis toplantısında yaptığı konuşmada Orta Vadeli Program’da ortaya konan hedeflerin tutarlı bir stratejiyi ortaya koyduğunu, ancak geleneksel sektörlerimizin dinamiklerini de gözden kaçırmamak gerektiğini söyledi. PMI verilerinin de gösterdiği gibi uygulamaların sektörlerde yarattığı etkinin farkındalığının artmasına ihtiyaç bulunduğuna dikkat çeken Bahçıvan: “Sanayi sektörü bu dönemde sorunun kaynağı kendisi olmadığı halde büyük bir bedel ödüyor. Üstelik dünyadaki ekonomik durum da bize maalesef dış pazarlara açılım ile toparlanma imkanı vermiyor” dedi.
“PLANLI SANAYİLEŞME SAYESİNDE”
Toplantının açılışında sanayicilere hitap eden Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, organize sanayi bölgeleri (OSB) ve endüstri bölgelerinin artırılmasının ülke ekonomisine olan katkısına vurgu yapan Kacır, “OSB’lerimizde çalışan fabrika sayısı 11 binden 58 bine çıktı. İstihdam 415 binden 2,7 milyona yükseldi. Planlı sanayileşme adına inşa ettiğimiz altyapı sayesinde sanayide çalışan sayımız 6 milyon 700 bine ulaştı. Sanayi üretimimiz, iktidarımızda 3,2 katına çıkarak ihracatımızı 36 milyar dolardan 262 milyar dolara yükseltti” ifadelerini kullandı.
“BU SACAYAĞI ÜZERİNDE SANAYİMİZİ GÜÇLÜ KILACAĞIZ”
Bakan Kacır, küresel rekabet avantajını sürdürebilmek için yüksek teknolojili üretime ve dijital dönüşüme büyük önem verdiklerini belirtti. Sanayiye yönelik teşvik programlarının, sanayicinin ihtiyaçlarına göre sürekli güncellendiğini ifade eden Kacır, "Teknoloji Odaklı Sanayi Hamlesi Programı" kapsamında 102 milyar liralık yatırımın harekete geçirildiğini söyledi. Bakan Kacır, “Türk sanayisinin katma değerli üretim, yeşil ve dijital dönüşüm eksenlerinde ilerlemesi, sürdürülebilir büyüme için en büyük önceliğimizdir. Bu üç ana sacayağı üzerinde sanayimizi rekabetçi ve güçlü kılacağız.
Şimdi tüm bu kazanımlardan ve başarılardan aldığımız güvenle, güçlü üretim altyapımızı daha da kuvvetlendirecek adımları atıyoruz. Önümüzdeki dönemde üç büyük önceliğimiz bulunuyor: katma değerli üretim, yeşil ve dijital dönüşüm. Türk sanayinin bu 3 ana sac ayağı üzerinde yükselmesi, rekabetçiliğinin artması adına; yüksek teknolojili ve katma değerli üretimi sürdürülebilir ve sürekli kılarak, yeşil ve dijital dönüşümü gerçekleştirmek ajandamızın en üst sıralarında yer alıyor. Bu doğrultuda destek enstrümanlarımızı sanayicimizin ihtiyaçlarına ve koşullara uygun olarak sürekli güncelliyor, devreye alıyoruz.”
“2 YILI GERİ ÖDEMESİZ 10 YIL VADELİ FİNANSMAN”
Yüksek teknoloji yatırımları için Ar-Ge’den seri üretime uçtan uca bütüncül bir destek mekanizması kuran Teknoloji Odaklı Sanayi Hamlesi Programını devreye aldıklarını belirten Kacır, makine, mobilite, üretimde yapısal dönüşüm, sağlık ve kimya ürünleri ve dijital dönüşüm alanlarında 102 milyar liralık yatırımı harekete geçirdiklerini söyledi. Yüksek teknoloji yatırımlarını teşvik etmek amacıyla kurulan "Yatırım Taahhüdü Karşılığı Avans Kredisi (YTAK) Programı" hakkında da bilgi veren Bakan Kacır, şu ifadeleri kullandı:
“Bu kapsamda yüksek teknoloji yatırımlarına 2 yıl geri ödemesiz 10 yıl vadeli ve piyasa koşullarından 20 puandan fazla bir avantajla Türk lirası finansman sağlıyoruz. Program kapsamında 284 üründen oluşan Stratejik Öncelikli Ürün Listesini ve 261 başlıktan oluşan Teknoloji Alanları Listesini belirledik. Merkez Bankamız 300 milyar liralık kaynağı Program için tahsis etti.
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı olarak yatırım projelerinin değerlendirme sorumluluğunu üstlendik. Uluslararası rekabet gücünü artıracak ve milli ekonomimizin yükselişini destekleyecek bu programa bugüne kadar; toplam yatırım tutarı 1 trilyon 284 milyar lirayı aşan 247 proje başvurdu. 28 projeye ilişkin Teknoloji/Strateji Puanı’nı hesapladık. Bunlar arasından toplam yatırım tutarı 205 milyar liraya ulaşan 21 proje değerlendirme komitesi tarafından kredi başvurusu gerçekleştirmeye uygun bulundu.”
“OSB’LERDEKİ BOŞ ALANLARI DEĞERLENDİRİYORUZ”
Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, OSB'lerde yeni bir dönemin başladığını belirterek sanayi alanlarının yatırımcılara çevrimiçi platformlar üzerinden erişime açıldığını duyurdu. Kacır, “Bu aydan itibaren her ayın ilk pazartesi günü, OSB’lerimizdeki boş sanayi alanlarını yatırımcıların tahsisine açıyoruz. İlk iki haftada 73 OSB’de 344 yatırım yeri tahsis edildi. Sanayicilerimizin büyük beğeniyle karşıladığı bu uygulamayı kararlılıkla sürdüreceğiz” dedi.
Ayrıca, sürdürülebilirlik ve çevresel dönüşüm kapsamında Dünya Bankası ve Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD) ile iş birliği yaptıklarını belirten Bakan Kacır, “OSB’lerin Yeşil OSB’lere dönüşümünü hızlandırmak için Dünya Bankası ile 250 milyon avro ve Türkiye Yeşil Sanayi Projesi için 450 milyon dolar bütçe sağladık. İkiz dönüşüm programlarımızla işletmelerin yeşil ve dijital dönüşüm ihtiyaçlarını karşılayacağız” ifadelerini kullandı.
BAHÇIVAN: SORUNLARIN TEMELİNDE ENFLASYON VAR
Gündeme ilişkin konuşmasını gerçekleştirmek üzere kürsüye gelen İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, Meclis Toplantısı’nda yaptığı konuşmasında, bugün yaşanılan sorunların temel nedeni olan enflasyonun ülke ekonomisi için tehdit oluşturduğunu belirterek şu ifadeleri kullandı:
“Bugün yaşadığımız sorunların temel nedeni olan enflasyonun ülkemiz için nasıl bir tehdit olduğunu, bu konudaki hassasiyetimizi en başından beri dile getirdik. Yakın geçmişteki hatalı ekonomi politikaları; maalesef küreselde yaşanan olumsuz tablo ile birleşince, şu an toplumun tüm kesimi için büyük bir sıkıntı yaratan enflasyonu hayatımıza yıllar sonra tekrar soktu. Ancak bu dönem yaşanan enflasyon, son yirmi yılda tüketici alışkanlıklarının değişmesinden dolayı geçmişte yaşanandan çok farklı. Dolayısıyla şu anda ekonomi yönetiminin enflasyonu kalıcı olarak düşürmek noktasındaki öncelikli amacının çok doğru olduğunu düşünüyor ve 2025-2027 Orta Vadeli Program’da belirlenen hedeflerin tutarlı bir stratejiyi ortaya koyduğunu görüyoruz.
“BAZI SEKTÖRLER REKABET GÜCÜNÜ KAYBEDİYOR”
Ancak içinden geçtiğimiz süreçte geleneksel sektörlerimizin dinamiklerini de gözden kaçırmamak gerekiyor. Biraz önce PMI verileri ile detaylıca aktardığım gibi, uygulamaların sektörlerde yarattığı etkinin farkındalığının artmasına ihtiyaç var. Birçok araştırmada ve sektör temsilcilerinin değerlendirmelerinde de bu durum ortaya çıkıyor. Bu nedenle özellikle rekabet gücünü her geçen gün biraz daha kaybeden bazı sektörlerimize gerekirse pozitif ayrımcılık yapılmasında yarar görüyoruz. Bu sektörlerimizin hiçbirine, “Ne yapalım, kendi yağınızda kavrulun, kendi başınızın çaresine bakın” diyebilecek bir lüksümüz yoktur. Bunların her biri yılların tecrübesi, birikimi, emeği, sermayesiyle birlikte bu noktaya gelmiş, dahası emek yoğun ve dolayısıyla istihdama ciddi katkıları olan sektörlerdir.
“HASTA BENİ DAHA FAZLA CİDDİYE ALIN DİYOR”
Mevcut dönemde programın başarıya ulaşması en büyük dileğimiz. Ancak yaşanan süreçte en büyük fedakarlığı da sanayinin yaptığını göz ardı etmemeliyiz. Fakat sanayinin sabır taşı ciddi işaret veriyor. Yoğun bakımdaki hasta, “beni artık daha fazla ciddiye alın” demeye başladı. Biraz önce paylaştığım işaretler bunu çok net şekilde gösteriyor. İşte bu noktadan hareketle, başarı için başta kamu kesimi olmak üzere özel sektör, sivil toplum, ekonominin tüm alanlarında gerekli özveri gösterilmesinin elzem olduğunu düşünüyoruz. “
“SORUNUN KAYNAĞI OLMASA DA BÜYÜK BEDEL ÖDÜYOR”
Bahçıvan konuşmasında sanayicilerin bugün hem küresel koşullardan hem de ülkemizdeki sorunlardan kaynaklanan eş zamanlı bir stres yaşadığını ve bu stresin artık birkaç sektörle de sınırlı olmadığına dikkat çekti. Bahçıvan özetle şunları söyledi:
“Çok uzun değil bundan 3 yıl önce pandemi döneminde ülkemiz sanayiinin nasıl bir başarı hikayesi yazdığını, tüm zorlu koşullara rağmen üretimini aksatmadan nasıl bir fedakarlık gösterdiğini unutmamalıyız. Ancak sanayi sektörü bu dönemde sorunun kaynağı kendisi olmadığı halde büyük bir bedel ödüyor. Üstelik dünyadaki ekonomik durum da, biraz önce ifade ettiğim gibi bize maalesef dış pazarlara açılım ile toparlanma imkanı vermiyor. COVID döneminde bir başarı hikâyesi yazan, zor dönemlerde Türkiye'nin dünya markası, itibarı, toplumun ihtiyaçları noktasındaki çözümlerin en tartışmasız aktörü olan sanayinin aradan üç sene geçtikten sonra bu kadar kısa bir zamanda böyle bir açmazla karşı karşıya kalmasını, adeta en fazla hasar gören sektör olmamızı anlamamız kolay olmuyor.
Şirketlerin dijitalleşme, teknoloji ve sürdürülebilirlik alanlarında çok güçlü bir vizyon ortaya konmasına karşın yatırım ikliminin canlanmaması da enflasyonun nasıl bir bela olduğunu bizlere açıkça göstermektedir. Bu beladan mümkün olan en kısa sürede kurtulmanın; sanayimiz için kritik bir öneme sahip olduğunu burada bir kere daha vurgulamak istiyorum.”
“İÇ PİYASADA HAKSIZ REKABETLE KARŞI KARŞIYAYIZ”
İSO Başkanı Erdal Bahçıvan konuşmasında şu hususlara da değindi:
“Yaşanan ekonomik gelişmeler ve küresel koşullar dış pazarlarda rekabet gücümüzü olumsuz etkilerken, diğer yandan Uzak Doğu’dan ve özellikle Çin’den gelen ucuz ve kalitesiz ürünler firmalarımızı iç piyasada da haksız rekabet ile karşı karşıya bırakmaktadır. Bu durum diğer taraftan merdiven altı çalışmaya yönelimi de ne yazık ki artırmaktadır. Söz konusu haksız rekabetin önlenmesi ve piyasa disiplininin sağlanması için Piyasa Gözetim ve Denetiminin etkin işlemesi her zamankinden daha önemli hale gelmiştir. Bu konuda haklı olduklarına inandığımız Meclis Üyelerimiz, konuya yönelik sorun ve çözüm önerilerini biraz sonra sizlerle paylaşacaklar.
İSTANBUL’A DESTEK
Değinmek istediğim bir diğer önemli konu da Yatırım Teşvik Sistemidir. Yeni teşvik modeli ile ilgili Sayın Bakanımızın kısa bir süre önce basına yansıyan açıklamalarını yakından takip ettik. İstanbul Sanayi Odası olarak, bugüne kadar dile getirdiğimiz hususlar hakkında Bakanlığımızca çalışma yapılıyor olmasından büyük memnuniyet duyduk. Henüz detayını bilmediğimiz ancak açıklamalarda belirtilen şehir-ürün, şehir-sektör, bölge-sektör eşleşmeleri ve bu eşleşmeler üzerinden yerel kalkınmayı esas alan yeni teşvik modeli çalışmasının faydalı olacağını değerlendiriyoruz. Bununla birlikte, teşvik sisteminde ülkemiz sanayinin ve rekabet gücünün lokomotifi olan İstanbul ilinin de katma değerli ürünler anlamında muhakkak desteklenmesi gerektiğini buradan bir kez daha belirtmek isterim. Ayrıca yeni teşvik sisteminin, sanayicinin arsa ve bina yatırımındaki yükünü tamamen minimize eden ve yatırımcıların finansmana erişiminde de özel enstrümanlarla desteklenen bir yapıda olması gerektiğini ifade etmek istiyorum.”
“STRATEJİK DÖNÜŞÜM MERKEZİ KURDUK”
Günümüzde sanayinin geleceğinin dijitalleşme ve sürdürülebilirlik odaklı yeşil dönüşümle şekilleneceğinin altını çizen Bahçıvan, ikiz dönüşüm olarak adlandırılan bu yaklaşımın, işletmelerin rekabet gücünü artırırken çevresel etkilerini en aza indirmeyi ve verimliliği artırmayı hedeflediğini belirtti. Bahçıvan, şunları söyledi:
“Elbette, bu sürecin başarılı olabilmesi için, işletmelerin teknolojik dönüşüme uyum sağlamak adına gerekli altyapıyı oluşturmaları ve çalışanlarının yetkinliklerini uyumlu hale getirmeleri büyük önem taşımakta. Bu gerçeklerden hareketle biz de İstanbul Sanayi Odası olarak imalat sanayinin geleceğine yön verecek küresel gelişmeleri takip etmek, sanayinin temel dönüşüm alanlarını saptamak ve geleceğe hazırlık için sanayinin ihtiyaç duyacağı her türlü stratejik yol haritasını çalışmak üzere Odamız bünyesinde ‘Stratejik Dönüşüm Merkezini’ kurduk. Teknolojik gelişmelerin; endüstrilerin, ekonomilerin ve toplumların çalışma biçimini kökten dönüştürdüğünü görüyoruz. Stratejik Dönüşüm Merkezimiz ile sanayide değer zincirinin tüm aşamalarına son teknoloji çözümleri hızla entegre edecek çalışmaları hayata geçireceğiz. Bu amaç doğrultusunda, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımızın kısa süre önce açıkladığı HIT-30 Yüksek Teknoloji Yatırım Programının çok faydalı olacağını belirtmek istiyorum.
“YENİ BİR EMEKLİLİK KRİZİ KAPIDA”
“Bugün tüm sektör temsilcilerimizin ortak bir sorunu var: Üretimde, özellikle iş gücünden kaynaklanan verimlilik kaybı. Maalesef rekabet içinde olduğumuz yurtdışındaki sektör oyuncularının verileri ile kıyaslandığında sanayideki çalışanlarımızın kişi başına üretime verdikleri katkı günden güne azalıyor. Bunun en önemli nedenlerinden biri de Emeklilikte Yaşa Takılanlar – EYT uygulamasının nitelikli ve deneyimli işgücünü sistemden bir anda çekmesidir. EYT kamburu sektörlerimizin ve SGK sisteminin üzerinde ciddi anlamda yük olmaya devam ederken şimdi de ikinci bir emeklilik krizinin kapıda olmasından endişe ediyoruz. 2025 yılında emekli olacakların daha düşük maaş alacağına dair belirsizlik ve söylentiler maalesef sektörün kıdemli çalışanlarını hiç hesapta yokken emekli olmaya sevk ediyor.
Sanayi sektörü yıllardır nitelikli işgücü sorunu yaşarken bir kez daha mevcut kalifiye ve deneyimli elemanını emekli etmek riski ile karşı karşıya kalıyor. Bu vesileyle, çalışanlarımız ile ilgili yaşanan bir başka kritik konuya daha değinmek istiyorum. Çalışanlarımızın alacakları net ücretleri artırabilmemiz için gelir vergisi basamakları ve oranlarıyla, prime esas ücret tavanının yeniden düzenlenmesi gerekiyor. Çalışanların şu anda giderek artan boyutta, hayatlarındaki en önemli engellerden bir tanesinin vergi dilimleri olduğunu görüyoruz. Yapılması gereken en önemli belki de her iki kesimi de rahatlatacak olan yöntemlerden biri, uzun yıllardan beri çözülemeyen ve çalışanın enflasyonun muhasebesi diye adlandırabileceğimiz vergi dilimlerindeki düzeltme katkısı olacaktır. Yeni yıla girerken ve 2025 yılı ücretleri henüz belirlenmemişken, çalışanlarımız bakımından adil bir gelir dengesi yaratacak bu adımın atılmasının gerekli olduğunu düşünüyoruz.”
“İSTANBUL’DAKİ DEPREM RİSKİ”
İstanbul’daki deprem riskini bir kez daha hatırlatan İSO Başkanı Bahçıvan, şöyle konuştu:
“Türkiye sanayi üretiminin yaklaşık %40’nı gerçekleştiren İstanbul’da sanayi tesislerinin depreme dayanıklılık durumunu ortaya çıkaracak bir çalışma yapılmasının ve kentsel dönüşüme benzer bir “sanayi dönüşümü” projesinin süratle hayata geçirilmesinin artık çok kritik ve elzem hale geldiğini vurgulamak istiyorum. Dönüşüm için sanayimize gerekli finans ve vergi desteği sağlanmalıdır. Bu kapsamda, kentsel dönüşümde olduğu gibi sanayi tesislerinin dönüşümünde de KDV %1 olarak uygulanmalıdır. Ayrıca, teknolojik ilerlemeler sonucu oluşan yeni güçlendirme teknikleri de akademik bir altyapı ile desteklenerek güçlendirme mevzuatımıza girmelidir.”