SÜREYYA Ciliv, Haziran 1983’te Harvard Business School’dan (Boston-ABD) mezun olduktan iki hafta sonra küçük bir teknoloji şirketinde işe başladı.

Eylül ayında ev telefonu çaldı, ahizeyi kaldırdı, babası Etem Ciliv, doğrudan konuya girdi:

- Askerlik şubesinden bir kağıt geldi. Asker kaçağı olarak aranıyorsun ve kesinlikle askere gitmen gerekiyor.

Süreyya Ciliv, babasından duyduklarına inanamadı:

- Baba, asker kaçağı olarak görünmemem gerekiyor.

Baba Etem Ciliv, ısrarlı şekilde durumu anlattı:

- Oğlum, asker kaçağı olarak ikinci duyuru yapılmış. Askerliğin yanarsa 4 ay yerine 2 yıl askerlik yaparsın.

Süreyya Ciliv, babasına durumunu anlatmaya çalıştı:

- Baba, ABD’de kriz var. Zar zor iş buldum. Araba aldım, ev aldım, borçlandım. Ayrıca gelirsem belki de geri dönemem. Gidip askerlik şubesine konuşsan, bir yol var mı baksak.

Telefon görüşmesi yaptıkları gün Perşembeydi, Etem Ciliv, son sözü söyledi:

- Pazartesi Türkiye’ye gel…

O gece Süreyya Ciliv’in içi içini yedi:

- Tam düzeni kurduk derken acilen askere gitmek de nereden çıktı? Askerlik için Türkiye’ye gidersem belki de ABD’ye dönme şansımı kaybederim.

Sabaha kadar uyuyamadı, gözlerinden uyku akar halde sabah ofisin yolunu tuttu. Ofiste şirketin yazılım grubunun lideri ve başkan yardımcısı ile karşılaşınca durumunu anladı:

- Süreyya, yüzün berbat görünüyor. Ne oldu sana?

İlk anda konuya nasıl gireceğine karar veremedi. Çok geçmeden kendini toparladı, gece yaptığı telefon görüşmesini, babasının ısrarını, çözülmesi gereken askerlik görevini detaylı şekilde anlattı.

Ödemesi gereken borçlar, bir arkadaşının kendisine kefil olması, yeni başladığı işi yarım bırakmak gibi türlü mahcubiyetler aklından geçti.

Yöneticisi gerçek liderlik örneği göstererek Süreyya Ciliv’e düşüncesini açtı:

- Süreyya, biz seni kısa dönem için değil, uzun süreliğine işe aldık. Sen şimdi git, 4 ayda askerliğini yap gel, kafan rahat olsun. Yoksa bu iş sürekli karşına çıkacak. İleride ayrılman daha zor olur. Şimdi idare ederiz.

Süreyya Ciliv, bu sözler üzerine rahatlamaya başladı, yöneticisi onu daha da şaşırttı:

- Hatta sana iyilik yapacağız, maaşının yarısını sen askerdeyken ödemeye devam edeceğiz.

Ciliv, yöneticisinin boynuna sarılmamak için kendini zor tuttu, şöyle düşündü:

- Büyük şirketlerden birinde işe başlasam böyle bir yaklaşım görür müydüm? Şimdi gözüm arkada kalmadan, “işimi kaybeder miyim?” korkusu yaşamadan askere gidebileceğim.

Yöneticisine teşekkür edip, rahatlamış şekilde işinin başına geçti. Akşam eve gidince durumu yeniden gözden geçirdi:

- Bu kadar iyi fırsat çıkmışken askerliği aradan çıkarmakta fayda var. Hem babamdan çözüm beklememe, azar işitmeye gerek kalmayacak.

Ertesi sabah yöneticisine kararını bildirdi:

- Cuma akşamı İstanbul’a uçak var. Eğer dünkü kararınız aynen geçerliyse ben ülkeme dönüp 4 aylık askerliği aradan çıkaracağım.

Yöneticisi son onayı verdi, Ciliv biletini almak üzere harekete geçti. Ancak, banka hesabında 850 dolarlık bileti alacak parası olmadığını görünce şok yaşadı.

O şoku da borç istediği ev arkadaşı Cem’in verdiği borçla atlattı. Boston’dan İstanbul’a tek yön aldığı biletle Türkiye’ye doğru yola çıktı.

İstanbul’dan hemen Ankara’ya geçti. Babası askerlik işlemlerini İzmir’de yaptırması gerektiğini söyleyince, Pazar akşamı İzmir otobüsüne bindi.

Daha sonraki dönemde ABD’de kendi teknoloji şirketlerini kuran, Microsoft Türkiye ve ABD’de önemli görevlerde bulunan, Turkcel’de başarılı CEO’luk görevi geçiren Ciliv’in bu askerlik anısını “Global İş Dünyasında Sıradışı Bir Lider: Süreyya Ciliv” kitabında okudum.

Fırat Demirel’in Kronik yayınlarından geçen yıl çıkan kitaptaki bu anıyı, şu düşünceyle burada sizlerle paylaşmak istedim:

- Türkiye’de askerliğini yapmamış erkekleri birçok şirket işe bile almıyor. ABD’deki bir şirketin yeni işe başlamış elemanına, “Biz seni uzun vadeli olarak işe aldık. Git askerliğini yap, gel. Maaşının yarısını da öderiz” diyeceği akla gelir miydi?

Birçok şirket için “yöneticilik dersi” içeren bir anı, değil mi?

Harvard’da Türk bayrağını oöndere çekerken elinde diploma değil boş kağıt vardı

HAZİRAN 1983’te Harvard Business School’dan mezuniyeti kesinleşen Süreyya Ciliv, diploma töreninin yapılacağı günü heyecanla bekliyordu:

- Ne mutlu bana, Harvard Üniversitesi’nde Türk Bayrağını, bayrağımızı göndere çekme gururunu yaşayacağım.

Ciliv, bu heyecanla Boston’da (ABD) bulunan arkadaşlarını diploma törenine davet etti. Bu gururu arkadaşlarıyla paylaşmak istiyordu.

Törenden bir gün önce üniversite başkanı çağırınca Ciliv telaşlandı:

- Bu çağrının sebebi ödemediğim son okul taksiti olmasın.

Odaya girdi, okul başkanı soğuk bir tavırla konuştu:

- Süreyya, okulun son taksitini ödemeden diplomanı alamazsın.

Ciliv, gurur ve heyecanla beklediği tören günü konusunda hayal kırıklığına uğradı, şöyle düşündü:

- Diplomayı geç almak sorun değil ama törende çıkıp Türk bayrağını göndere çekemeyecek miyim? Arkadaşlarım ne der? Diplomayı törende alamazsam Harvard Business School’dan mezun olduğuma kim inanır?

Durumunu okul Başkanına açık yüreklilikle anlattı:

- Sayın Başkan, nakit paraya ihtiyacım olduğu için okul taksitini kullanmak zorunda kaldım. Yeni başlayacağım işe gitmek için her gün 16 kilometrelik bir yolu katetmem gerekiyor. Bu bölgede arabasız işe gidip gelmem kolay olmayacak. O yüzden araba aldım.

Okul taksitini işe başlama öncesi kullanmaktan başka yol bulamadığını aktarıp ekledi:

- Borcumu işe başladıktan sonra en kısa zamanda ödeyeceğimden şüpheniz olmasın.

Okul Başkanı bu gerekçeyi dinledikten sonra şu çözümü üretti:

- Şöyle yapalım. Mezuniyet törenine katıl ama sana gerçek diploma yerine kurdeleyle sarılmış bir kağıt vereceğiz. Gerçek diplomanı da borcunu ödeyince alırsın.

Ciliv, böylece 1983 yılı Haziran ayında Harvard’daki mezuniyet töreninde Türk Bayrağını göndere çekme gururunu yaşadı…

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner116

banner115

banner114

banner111

banner110