GİRAY DUDA
Termik, hidroelektrik, nükleer, rüzgar, güneş, tarım enerjilerini daha önceki sayılarımızda incelemiştik. Bu ay ‘Dosya’ konumuz jeotermel enerji. Yenilenebilir enerji kaynakları içerisinde jeotermal enerjinin yeri bambaşka. Günden güne gelişen teknolojiyi ve Türkiye’nin kaynak açısından zenginliğini göz önüne alınca hem dünyanın hem de ülkemizin önünde çok büyük bir fırsat gibi duruyor.
Enerji kaynakları ve üretimini ele alan yazılarımızdan bu aykinde jeotermal enerjiyi her yönüyle ele almaya çalıştık. Konunun en önde gelen uzmanlarından birisi olan İstanbul Teknik Üniversitesi Maden Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Abdurrahman Satman’a jeotermal hakkında sorduğumuz sorular ve aldığımız yanıtlar şöyle:
- Hocam jeotermal kaynaklar ve jeotermal enerji deyince biz neyi anlıyoruz?
- Jeotermal enerji, yeraltındaki ısının yarattığı enerjidir. Yeraltında bir şekilde ısı vardır. Herhangi bir yerde kuyu açsanız, her 30 metrede sıcaklık bir derece artar. Bin metre derine gitseniz sıcaklığın 30 derece arttığını görürsünüz. Bunlar dünya ortalama rakamları. Bazı bölgelerde daha fazla bazılarında ise daha az artar doğal olarak.

Özellikle Batı Anadolu’da öyle yerler var ki biraz inseniz sıcaklık 100 – 150 dereceye yükseliyor. Buralar, yani sıcaklığın yer altında çok yüksek olduğu yerler jeotermal alanlar. Buralarda belli ki bir ısı birikmiş.
Jeotermal enerji de işte bu ısının üretilmesi. Eğer bu ısıyı üretiyorsanız jeotermal enerjiyi üretmiş oluyorsunuz. Jeotermal enerjiyi, yeraltındaki kızgın kayaların ısıttığı suyu ve ortaya çıkan buharı yerüstüne çekerek üretiyorsunuz. Termodinamik koşullara göre kimi zaman su, kimi zaman da buhar olarak yerüstüne çıkıyor. Eğer basınç düşük sıcaklık yüksekse buhar olarak, basınç yüksek sıcaklık düşükse sıcak su olarak geliyor.
Jeotermal enerji, ülkemizde herkesin bildiği, ılıcalarda, kaplıcalardaki mineralli sudur aslında. Türkiye’de ve bütün dünyada yaygındır. Bizde binlerce yıllık kaplıcalar vardır. Adına bazen Zeus Kaplıcası, bazen Afrodit veya Kleopatra Kaplıcası denmektedir. Bunlar Roma dönemini hatırlatmaktadır. Her yere gittiğinizde görürsünüz. Yalova’da, Kütahya’da, Gönen’de, Bursa’da, Afyon’da ve bir çok yerde var bu tesislerden. Afyon son dönemde çok hızlı gelişti ve termal turizmcilik yapılıyor. Bütün dünyada kür turizmi, jeotermal turizm ve SPA adı altında kazançlı bir işkolu olarak faaliyet gösteriyorlar. Bunların hepsi sonuçta yeraltındaki mineralli suyun yerüstüne getirilip havuzlara, küvetlere, değişik yerlere konularak kullanılmasıyla oluşuyor.
MADEN SUYU DA JEOTERMAL SUDUR
- Sular içlerindeki minerallerden dolayı mı yoksa sıcak oldukları için mi sağlık sunuyorlar?
- Her ikisi de var. Eğer romatizmanız varsa ve sıcak yerlerde bulunmak istiyorsanız, bu havuzlara girmek size iyi geliyor. Bazı insanların deri hastalıklarına, suyun içindeki bazı mineraller fayda sağlıyor, tedavi ediyor. Bazen içmesi iyi geliyor, böbreği falan temizliyor.
- Bizim içtiğimiz maden suları da jeotermal sular mıdır?
- Maden suyu ya da sodanın bundan tek farkı vardır. O sıcak değil, soğuk mineralli sudur. Yeraltındaki mineralli su ısınmış bir ortamdan gelmiyor. Bizim soda olarak içtiğimiz budur.
Bazen bu suların içinde demir fazla olur ve rengi kırmızıdır. Mineral yapısına bağlı olarak görüntüsü, rengi, kokusu değişir. Kimi zaman astımlılara iyi gelir ya da astımlılara zararlı olur. Dolayısıyla belirli bir standart yoktur. Her kaplıcadaki su, farklı hastalıklar için iyi geliyor olabilir.
TÜRKİYE JEOTERMAL ZENGİNİ
- Jeotermal enerji bundan ibaret değil herhalde…
- Hayır, tabii ki değil. Jeotermal enerji, 1970’li yılların petrol şokundan sonra özellikle elektrik üretiminde çok kullanıldı ve kullanılıyor. Geleceğin enerjisi olarak da düşünülen bir kaynak aslında. Yenilenebilir enerji kaynakları arasında belli bir yeri var. Özellikle, güneş, rüzgar ve jeotermal çok önemli.
- Peki Türkiye jeotermal kaynaklar açısından zengin mi?
- Oldukça zengin olduğunu söyleyebiliriz. Biz şu anda enerjimizin yaklaşık dörtte üçünü ithal ediyoruz. Yerli enerji kaynaklarımızda ilk başta, kömür, hidroelektrik, odundan sonra pek çok kişi farkında değil ama jeotermal geliyor. Çünkü biz jeotermali elektrik üretimi yanında ısınma için de kullanıyoruz.
Kaplıca ve ılıcalarda kullanılan sıcak su, kaynakların çok küçük bir oranıdır. Bunun dışında jeotermal su ile ısıtılan seracılık çok hızlı gelişti. Daha da önemlisi, Türkiye’de 80 bine yakın konut jeotermal sıcak su ile ısıtılıyor. Konut ısınmaları açısından Türkiye dünyanın en önde gelen ülkelerinden birisidir. Bu şekilde hem ısı hem de elektrik enerjisi olarak düşündüğünüzde, Türkiye’de, jeotermal, yerli kaynak itibariyle neredeyse dördüncü sıraya gelir.

Rüzgar enerjisi kapasitemiz şu anda yaklaşık 3 bin MW civarındadır. Ama rüzgarı sadece elektrik üretiminde kullanıyoruz. Jeotermal santrallere baktığımızda 250 MW civarındadır. Elektrik olarak baktığınızda rüzgar önde görünüyor ama jeotermalin bir de ısı enerjisi üretimi var. Hem ısı hem de elektrik enerjisini düşündüğümüzde çok daha önemli bir varlık.
POTANSİYELİ YÜKSEK
- Bu kaynağın bir kullandığımız kısmı bir de potansiyel kısmı var değil mi?
- Potansiyel olan, yeraltında olan ve ileride kullanabileceğimiz kısmını ifade ediyor. Bizim petrol mühendisliği olarak yeni güncellediğimiz verilere göre Türkiye’nin minimum 2 bin MW’lık enerji potansiyeli var. Ama şu anda kullandığımız enerji, Denizli Kızıldere’de devreye giren santralle birlikte 250 MW oldu. Yani potansiyelimizin şu anda sekizde birini kullanıyoruz. Bizim bulduğumuz 2 bin MW rakamı aslında kötümser bir rakamdır. Teknolojinin kullanımındaki ilerleme ile bu rakam bir anda iki katına da çıkabilir.
- Konutların ısınması, siteler, uydu kentler gibi toplu konut bölgelerinde söz konusu olabiliyor değil mi?
- Kesinlikle haklısınız. Çünkü toplu kullanım daha ekonomik oluyor. Bir kuyudan sıcak su ürettiğinizde sadece bir konuta verirseniz pahalıya gelebilir. Ama birkaç tane konut bunu paylaşırsa çekici hale geliyor. Bu şekilde 80 binden fazla konut ısınıyor. Türkiye’de 20 taneden fazla proje var şu anda. En büyük proje İzmir Balçova’da. Yaklaşık olarak 30 bin konut jeotermal su ile ısıtılıyor.
YERALTI SUYU DİKKATLİ KULLANILMALI
- Peki bu su sonsuza kadar gelmeye devam edecek mi?
- Evet, çok yanlış değerlendirilen konulardan birisidir bu. Hiçbir enerji kaynağı sınırsız değildir. Güneş bile sınırsız değildir. Belki birkaç bin yıl sonra güneş enerjisi de bitecektir. Jeotermal enerji de bir süre sonra azalacaktır. Yerin içinde belli bir miktar enerji var. Bu enerji zamanla, uzun dönemlerde azalacaktır.
Onun yanı sıra daha önemlisi şudur. Türkiye’de bir başka yanılgıdır bu. Türkiye’de jeotermal enerjiye çok büyük yatırım yapıldı son yıllarda. Özellikle elektrik üretimi alanında ihalelere çıkıldı, sahalar devredildi. Bu ihalelere girip o sahaları alanların birçoğu aslında yeteri kadar bilinçli değiller.
Yeraltındaki suyu siz su olarak üretiyorsunuz. Bu su da bir şekilde yağmur suyu olarak geliyor, oralara iniyor, ısınıyor ve siz bunu çekiyorsunuz. Çektiğiniz su beslenen sudan daha fazla ise o su zamanla azalacaktır. İşte burada projenin sürdürülebilir bir proje olması lazım. Bu çok önemli. Ben suyu çekiyorum, geliyor diye bilinçsizce hazırladığınız projeler sonuçta sizi hüsrana götürebilir. Çok dikkat etmek lazım.
- Yeraltında ne kadar su olduğu ve yerüstüne çekilebileceği tahminleri yapılabiliyor mu?
- Elbette, bu yapılabilir. O sahada yapacağınız bazı yeraltı çalışmaları, jeolojik veya jeofiziksel çalışmalar suyun nerede olduğunu, hacim olarak nereye yayıldığını size gösterebiliyor. En doğrusu sizin orada bir kuyu açmanızdır. Toprağı deleceksiniz ve suyu aldım diyeceksiniz.
Olay tabii orada başlıyor ama bitmiyor. Ondan sonra belli bir süre üreteceksiniz. Acaba seviye nasıl değişiyor. Kimi zaman kuyuların kuruduğu söylenir. Bu da bir sistem ve bu da kuruyabilir. Çok iyi tasarlamanız gerekir. Gözlem yaparak ve ölçerek, ben şu kadar kullandım geriye ne kadar kaldı diye belirleyerek, modelleme çalışması yapıp yeraltındaki suyun ne kadar olduğunu, ne kadarlık bir projeyi besleyebileceğini, sıcaklığı ve basıncını görmeniz gerekir. Çünkü bir projeye başlıyorsanız milyonlarca dolarlık para aktarıyorsunuz. Bunu aktarınca enerjinin her şeyini, bugününü ve yarınını bilmeniz gerekir.
- Zaten son dönemin en güncel çevre konularından birisi yeraltı sularının azalması veya yok olması.
- Aynı paralelde düşünmeniz lazım. Nasıl yeraltı suları azalıyorsa jeotermal sular da azalabilir. Her ikisi de yeraltından geliyor ve her ikisi de yağmur, kar sularından vs. besleniyor. Yani her şey sınırlı, hiçbir zaman sonsuz değil.
SICAKLIĞA GÖRE DEĞİŞİK KULLANIM
- Yeraltından gelen suların sıcaklığı da değişik olduğu için çıkan suyun kullanılabileceği yerler de değişiyor değil mi? Kimileri serada, kimileri de konutta ya da elektrik üretiminde. Elektrik üretimi için suyun en düşük belli bir sıcaklıkta olması gerekiyor öyle mi?
- Kesinlikle öyle. Teknoloji sürekli değişerek bu konudaki bilgileri de değiştiriyor. Bundan 30 yıl önce elektrik üretiminde kullanılacak suyun 200 derecenin üstünde olması gerektiği belirtilirdi. Ama şu anda teknoloji öyle bir yere geldi ki 100 – 120 derecedeki sularda ekonomik olarak elektrik üretebiliyorsunuz. Amerika’da bazı yerlerde 80 derecedeki sulardan elektrik üretilebiliyor. Türkiye’de elektrik üretilen santrallerdeki su sıcakları ortalama 140 derece civarındadır. 140’ın üstündekiler daha ekonomiktir. Dünyada ise 100-110 derecedeki suda ekonomik biçimde elektrik üretilebilmektedir.
- Peki suyun sıcaklığını artırmak için yapabileceğiniz bir şey var mı?
- Elbette isterseniz yukarıda örneğin kömür kullanarak daha sıcak su üretip ikisini birleştirebilirsiniz. Ama jeotermal santraller genelde böyle çalışmıyorlar. Bu ısıtmayı daha çok toplu konut ısıtmalarında yapıyorsunuz. Mesela yılın çok soğuk dönemlerinde biraz da kömürle su ısıtıp ikisini karıştırarak konutlara verebiliyorsunuz.
Elektrik üretiminde bunu yapamazsınız. Elektrikte suyun, buharın basıncı önemli. Siz buharı türbine göndereceksiniz ve bu buharın türbin kanatlarını çevirecek. Belli bir basıncı olması lazım. Siz bunu kömürden ısıtacağınız suyla yapmaya kalkarsanız çok pahalıya gelir. İdeal olanı yeraltından gelen sıcak suyla yapmak çünkü çok daha ucuza mal oluyor.
JEOTERMAL TEMİZ ENERJİDİR
- Bu şekilde kullanıldığında temiz enerji sınıfında mı yer alıyor?
- Jeotermal enerji, tipik bir yenilenebilir enerji kaynağıdır. Yenilenebilir enerjilerin hemen hemen tamamı temiz enerjidir. En azından fosil kaynaklara göre çok daha temiz enerjidir. Bütün enerji kaynaklarının çevreye, atmosfere olumsuz etkileri olabilir. Bazen gelen suyunuz daha az temiz ya da daha kirli olabilir. Ama sonuçta jeotermal temiz enerji olarak bilinir. Bu doğrudur.
- Türkiye’de yukarıya çıkan suların yaklaşık yüzde 20’sinin sıcaklığının 140 derecenin üstünde olduğu, geriye kalanların daha düşük sıcaklıklarda olduğu açıklamaları doğru mudur?
- Bunu bizim yaptığımız araştırma ile açıklamaya çalışayım. MTA kayıtlarına baktığımızda Türkiye’de 200 dolayında saha var. Biz de 130 dolayında sahayı inceledik. Bizim incelediklerimiz, içinde en azından bir tane kuyunun delinmiş olduğu sahalar. Biz bunların her birinin sıcaklıklarına ayrı ayrı baktık. Her sahanın sıcaklığına baktığınızda, bir sahanın bir tek sıcaklığı olmuyor. Dolayısıyla her saha için bir ortalama sıcaklıktan söz etmek gerekiyor. Çıkan sıcaklık da önemli ama ne kadar suyu hangi basınçta ürettiğiniz daha önemli. Siz bu suyu sonuçta nerede kullanacaksınız? Isıtmada veya elektrik üretiminde. Belli bir miktar suyun gelmesi gerekiyor. Su sıcak olur ve az miktarda gelirse işinize yaramaz. Tersine su çok gelir ama sıcaklığı düşük olursa elektrik üretemezsiniz.
Türkiye için bir genelleme yapmak gerekirse, 200’den fazla saha belirlenmiştir, özellikleri bakımından zengindir demek daha uygundur. Isınmada dünyada ilk ona giriyoruz. Elektrik üretiminde de ona yakın bir yerdeyiz.
Türkiye’de jeotermal sahalar ihaleye çıktığından ve özel sektör tarafından işletilmeye başladığından itibaren patlama oldu. Dünyada elektrik üretim kapasitesini son yıllarda en fazla artıran ülke Türkiye. Bir zamanlar doğalgazda aynı patlama yaşanmıştı. Jeotermalde patlama sürüyor ve nereye kadar gideceği belli değil. Geçen sene kurulu gücümüz 166 MW idi bu sene 250’ye çıktı. EPDK’nın tahminine göre önümüzdeki yıl 350-400’e çıkacak.
BUHARDAN ELEKTRİK ÜRETMEK ZOR
- Doğrudan buharın elektrik enerjisinde kullanıldığı sahalar var mı?
- Türkiye’de doğrudan buharın kullanıldığı hiçbir saha yok. Aslında dünyada da sadece iki tane var. Yeraltında olan buharı siz üretiyorsunuz, türbine doğrudan buhar olarak gönderiyorsunuz. Bu tarz santralden, İtalya’da bir tane, San Fransisko’da da bir tane var.
Bizim yeraltında basınçlı sıcak suyumuz var. Siz kuyuyu deldiğiniz zaman bunu üretiyorsunuz. Suyu kuyuya çekince basıncı düşüyor ve suyun bir kısmı buharlaşıyor. Aynen çaydanlıkta kaynayan sudan çıkan su buharı gibi. Yukarıda bir seperatör ile buharı sıcak sudan ayırıyorsunuz. Buharı elektrik üretiminde, sıcak suyu da nerede isterseniz orada kullanıyorsunuz.
- Sıcak suyu borularla ne kadar uzağa götürebiliyorsunuz?
- Yeni teknolojilerle sıcak su uzaklara gidebiliyor. Afyon’da Ömer Gecek diye bir saha var. Bu sahadan alınan su konutların ısıtılmasında kullanılıyor. Arada yaklaşık 15 kilometre var. Rezervuardan çıkan suyu pompayla Afyon’a gönderdiğinizde sıcaklığı sadece 1 derece azalmış oluyor. Çok iyi bir yalıtımla, biraz pahalı olsa da bu sağlanabiliyor.
JEOTERMAL ELEKTRİK MALİYETİ ÇEKİCİ
- Elektrik santrali kurarak ürettiğiniz birim elektriğin maliyeti uygun mudur jeotermalde?
- Türkiye’de ilk başta sahalara girip oralarda elektrik üretenlere baktığınız zaman çok çekici görünüyor. Bunlar arasında Aydın Sultanhisar ve Germencik’teki, Denizli Kızıldere’deki sahalar var.
- MTA, önceden belirlediği sahaları ihale ile belli bir süreliğine işletmeye mi veriyor, satıyor mu? Uygulama nasıl?
- MTA bu sahaları bir zamanlar kendisi bulmuş. Sahaları teker teker veya gruplar halinde ihaleye çıkararak işletmecilere saha işletme hakkını veriyor. İşletmeciler eğer elektrik üretimi yapacaklarsa İl Özel İdaresi ve EPDK ile anlaşıyorlar. Belli bir süre için işletme hakkını alıp elektrik üretimine başlıyorlar. Eskiden MTA’nın deldiği sahalar devrediliyordu. Şimdi ise henüz delinmemiş sahalar da veriliyor ve özel sektör şirketleri burada kuyu delme işlemine girişiyorlar. Kendi başlarına yapıyorlar veya bizden yardım istiyorlar.
İşin ekonomisine geldiğimiz zaman o biraz farklı. Her ne kadar Türkiye’de jeotermalden elektrik üretimi cazip ise de sahadan sahaya da değişiklik gösteriyor. Çünkü her sahanın özelliği ve işleten şirketin ekonomisine göre üretim koşulları değişiyor.


Yaklaşık olarak elektrik üretimi söz konusu olduğunda genelde 1 MW’lık bir santral kurmaya kalktığında 1.5-2 milyon dolar para harcamanız gerekir. Bu sadece santral için. Tabii sahaya boru hatları vs. kurmanız da gerekiyor ve rakam 3-4 milyon dolara kadar çıkıyor. 10 MW’lık santral yaptığınızda 40 milyon dolar ve 100 MW’lık santral yaparsanız 400 milyon dolar harcamanız gerekir. Bunun içinde santralin maliyeti yarısı veya yarısından biraz daha azdır. Bir de yıllık bakım-onarım, işletme masrafları var. Jeotermalde bakım onarım için çok fazla harcama yapılmıyor.
Elektrik üretim maliyeti de projeye, sahaya bağlı olarak değişebiliyor. Genelde dünyadaki rakamlar, Türkiye için de geçerlidir bu, 5 sent ile 7-8 sent arasında değişir kilovatsaati. Türkiye’de jeotermal santrallerden üretilen elektriğe alım garantisi veriliyor. Kilovatsaati başına 10.5 Amerikan senti ödeniyor. 8 sente bile üretseniz 2.5 sent kazanç sağlıyorsunuz. Elbette öyle bir santraliniz var ki bir yılda 1 milyon kilovatsaat üretim yapıyorsunuz mesela. Daha fazla üretenler de var. Birkaç sent iyi para kazanmanızı sağlıyor.
ŞEYL GAZI BENZERİ ÜRETİM
- Peki hocam, jeotermal geleceğin enerjisidir diyorsunuz, bunu biraz açar mısınız?
- Türkiye’de olmayan bir doğrudan kullanım var. Soğuk ülkelerde çok kullanılan jeotermal kaynaklı yeraltı ısı pompaları var. Almanya, Kanada, Amerika ve İskandinavya’da çok kullanılıyor. Burada yeraltına belli derinliğe pompa koyuyorsunuz. Yukarıdan su gönderip ısıtıyor ve o suyu çekiyorsunuz. Bu suyu ısıtmada kullanıyorsunuz. Bu ısı pompası uygulaması bizde hiç yok. Türkiye’de olmamasının en büyük nedeni onun işletilirken büyük elektrik masrafı yapılması. Çünkü bizde elektrik pahalı. Ama Kuzey Avrupa ve Kuzey Amerika’da bunlar çok yaygın.
Dünyada jeotermal enerjinin geleceği nedir dediğiniz zaman, empoze edilen konu, mümkün olduğu kadar derinde, hatta suyun olmadığı yerlerde kayaların çatlatılarak suyun ısıtılıp yukarıya çıkarılması ve buradan elektrik elde edilmesi. Tıpkı şeyl gazı üretim teknolojisi gibi. Çatlatmayı, yukarıdan verdiğiniz soğuk su kayaların arasından geçip ısınsın diye yapıyorsunuz. Bunu yaptığınız zaman yüksek sıcaklıklarda su elde edebiliyorsunuz. Hedef şu anda 8 – 10 kilometrelere inmek.
Bu konuda en çarpıcı örneği Amerika’dan verebilirim. Amerika’da 3 bin 200 MW kurulu elektrik gücü var. Amerikalılar, 2050 yılına kadar, yani 36 yıl içinde 100 bin MW’lık kurulu gücü bu şekilde yeraltına soğuk su basıp sıcak su üreterek oluşturmaya çalışıyorlar. Yalnız onlar değil başka bir çok ülke bu tür çalışmalar yapıyor.
JEOTERMAL KAYNAK NEREDEYSE SINIRSIZ
- Bu yönüyle bakınca sanki jeotermal enerjinin sınırsız olduğunu söylemek yanlış olmaz herhalde.
- Evet. Ben de bu açıdan jeotermal enerjinin çok zengin olduğunu söyledim. 100 bin MW’a çıkmak çok büyük olay. Bu yöntemin uygulanması durumunu düşünebiliyor musunuz?
Bir başka gelişen teknoloji daha var. Yeraltını ısı deposu olarak kullanıyorlar. Yazın ısınan suyu yeraltına gönderiyorsunuz ve sıcak su orada kalıyor. Kışın da size sıcak su gerekiyor. O sıcak suyu alıp ısıtmada kullanıyorsunuz. Sıcak ve soğuk kuyunuz oluyor. Sıcak kuyuda sıcak suyu depoluyorsunuz ve yeri geldiği zaman üretiyorsunuz. Soğuk olanda da soğuk suyu depoluyorsunuz ve yazın soğuk su üretiyorsunuz. Soğutmada kullanıyorsunuz.
- Bunlar dev kuyular mıdır?
- Birkaç yüz metre derinliği olan, birbirinden 1 km uzaklıkta olan kuyular bunlar. Bu şekilde yukarıda hem ısıtma hem soğutma sistemini kullanıyorsunuz. Şu anda elektrikteki en büyük sorun depolama sorunudur. Bu şekilde jeotermal kaynağı depoluyorsunuz. Bu çok önemlidir. Son 10-15 yıl içinde batıda yeni kullanılmaya başladı.
YERALTI SUYU KAMUNUN MALIDIR
- Bunlar yerin altından sonsuza kadar kullanma olanağı veriyor bize.
- Bilinçli kullanırsanız öyle. Ama bilinçsiz kullanırsanız öyle değil. Herkesin görevi, sürdürülebilir projeler kapsamında bilinçli kullanmak. Şunu vurgulamak gerek, buradaki jeotermal kaynak, yani su sonuçta kamunundur. Bunların kötüye kullanıldığı çok örnek var.

Mesela bizim çalıştığımız sahada bir kaplıca var. Kaplıcanın sıcak suya ihtiyacı var. Bir kuyu delinmiş. Gelen sıcak suyun üçte birini kullanıyor, üçte ikisi fazla geliyor. Sorun şurada: İstediği debide su gelmiyor ve bu durumda kuyu susuyor. O zaman ekonomik olmuyor. Bu nedenle suyu çekiyor, üçte birini kullanıyor ve üçte ikisini dereye atıyor. Bu tür sorunlar çok.
Termal turizmde de böyle şeyler var. Termal oteller her yerde kuruluyor. Onların sıkı denetlenmesi gerek. Buralarda şehir suyu ile termal suların karıştırılıp kullanıldığını biliyoruz. Enerji alanlarını çok hızlı açarsanız bazı şeyleri kaçırabiliyorsunuz. Doğalgazda bir dönem yapıldı, şimdi de jeotermalde var. Mesela sorunlardan bir tanesi şu. Bir çok saha ihale edildi. Ancak ihaleler sırasında şunlar gözden kaçırıldı. Yeraltında bir tane alan var. Yukarıdaki sahalar ise bölünerek farklı şirketlere veriliyor. Şimdi aşağıdaki suyu bir havuz olarak düşünün. Yukarıdan birisi çektiğinde havuzdan çekiyor. Yandaki kuyu çekince yine aynı havuzdan çekiyor. Bu durumda bu su nasıl paylaşılacak? Bizim özelleştirme ihalelerinde bunlar yapıldı. Yeraltındaki suyun üstündeki sahalar farklı şirketlere ihale edildi. Şu anda yavaş yavaş bunlar gündeme geliyor. A şirketi, B şirketinin kendi suyunu çektiğini belirterek şikayetçi oluyor. Belki de teknik olarak haklı.
Bu jeotermal olaylarda enjeksiyon olayları vardır. Suyu kullanırsınız ve yeniden aşağıya vermeniz, enjekte etmeniz lazım. Elbette soğuk suyu enjekte ediyorsunuz. Bunu da dikkatli yapmanız gerekiyor. Bölünmüş iki tane saha düşünün. Siz getirip suyu öbür tarafın yanına basıyorsunuz. Sıcak suyu soğutmuş oluyorsunuz. Bu sorunlar henüz mahkemeye yansımadı ama yakında tartışma konusu olacak. Türkiye’de durum ona gidiyor.
- Peki işletme sahalarının birbirinden mesela 3-5 kilometre uzakta olması mı gerekiyor?
- Hayır. Eğer yeraltı suyu da 3-5 kilometre gidiyorsa siz yine aynı suyu kullanacaksınız.
- Bu durumda ne yapılabilir?
- İşletmecilerin akıllı biçimde birbirleriyle anlaşmaları veya birleşmeleri gerekiyor. Mesela sahalar bu şekilde ihale edilirken bu konular yeterince düşünülmemiş gibi gözüküyor. Ankara bu nedenle yeni bir yönetmelik hazırlığına girişti. Nasıl bir çözüm bulacaklar göreceğiz.
Ben Türkiye’de jeotermal konusuna bilinçli bakılmadığını düşünüyorum. Nasıl olsa yeraltında Allah’ın suyu var, istediğimiz gibi kullanalım, anlayışı var. Bunun böyle olmadığının bilinmesi lazım.
Geçenlerde bir sahayı alan yatırımcı geldi. Projesini anlattı. İşte şu koordinatlardaki sahaya elektrik santralı kuracağım, dedi. Sahada şu anda ne var? Hiçbir şey. Peki kuyu bile açmadan, aşağıda ne olduğunu bilmeden buraya nasıl oluyor da milyonlarca dolar veriyorsun? Dedi ki TEK’den bir arkadaşa danıştım. Bana bu sahayı kaçırma, dedi. Ben de aldım. Bu yaklaşımdan vazgeçilmesi lazım. Tam bir bilinçsizlik.
TANAP PROJESİNE ORTAK OLMAK AKILLICA
- Sayın Satman, yakında inşaatına başlanacak olan Trans Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı (TANAP) Projesi’ni ve Türkiye’nin bu projeye yüzde 30 oranında ortak olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Her türlü boru hattı projesi artılarıyla ve eksileriyle geliyor. İyi niyetle ve doğal olarak artılarını düşünerek işe başlıyorsunuz. Gaz geçince şu kadar transit ücreti alırım diyorsunuz. Çok sayıda kişinin istihdam edileceğini hesap ediyorsunuz. Bu stratejik özelliğiyle benim ülkemden geçecek diyorsunuz. Bütün boru hatları yapılırken bunlar düşünülüyor.
Fakat önemli olan düşündüğünüz şeylerin ne kadar gerçekleşeceği. Türkiye’de bir Kerkük-Ceyhan boru hattı yapıldı. Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattından çok daha fazla kapasitesi olan bir boru hattıdır. Ama şu anda yüzde 15-20 kapasite ile çalışıyor. Biz bundan kazanç sağladık denilirse, buna karşılık ‘bir dakika’ demek gerekiyor.
Bizde daha önce NABUCCO projesi gündemdeydi. Yunanistan üzerinden Adriyatik’ten geçen boru hattı var. NABUCCO ortadan kalkar gibi oldu. Bundan da pek emin değilim. Onun yerine Batı NABUCCO dedikleri bir şey koymaya çalışıyorlar. NABUCCO bitse bile bitmeyecek olan şey şu: Türkiye üzerinden geçecek olan gazın Avrupa’ya ulaşması gerekiyor. Avrupa’nın gaza ihtiyacı var.
TANAP’daki olay şu. En sonunda bu boru hattı yapılacak. Azerbaycan’dan gaz Türkiye’ye gelecek. Avrupa’ya bir hat ile gidecek. Türkiye’nin burada iyi hesapladığı şeylerden birisi bu gazın belli bir miktarının Türkiye tarafından alınması ve gerekirse satılmasıdır. Tabii boru hattının sizin ülkenizden geçmesi, köprü olmanız iyi bir yaklaşım. Çünkü kontrolü sizde oluyor. Normal bir boru hattı olsa siz sadece geçiş kirası alırsınız. Ama bu böyle değil. Burada terminal olma durumu var. Yani gaz vanası benim elimde, ben bunu istediğim gibi kullanırım. Bu yönüyle güzel. TANAP’ın avantajı var. TANAP’ın farklılığı bu. Türkiye boru hattını biraz daha sahiplenmeye çalışıyor ve aslında bence doğru yapıyor.