Daha önceki yazılarımda sıklıkla iklim değişikliği konusundaki gelişmeleri gündeme almış ve bunun üretici firmalar için bir risk ve aynı zamanda bir fırsat olduğunu belirtmiştim. Elektrik ve İklim değişikliği vergisi adı altında belirtilen verginin Ulusal Enerji Verimliliği Strateji Planı Taslağı’nda yer aldığını ve 2017 yılından itibaren yürürlüğe gireceğini anlıyoruz. Haklı olarak ‘Yine mi bir vergi?’ diyebilirsiniz. Her ne kadar bu vergi enerji verimliliğini teşvik etmeye yönelik olarak düşünülmüşse de aslında konu göründüğünden biraz daha derine iniyor.

Bu yılın Kasım ve Aralık aylarında Paris’te gerçekleştirilecek olan KYOTO II İklim Müzakereleri görüşmelerinde ülkelerin iklim değişikliğine sebep olan sera gazları emisyonlarını kayıt altına alarak bir azaltmaya gidilmesi bekleniyor. Yani başka bir deyişle ülkeler sera gazları emisyonu azaltımı yönünde teyit altına girecekler. Bu beklentinin altyapısı aslından 2014 yılında yürürlüğe giren “Sera Gazı Emisyonlarının Takibi Hakkında Yönetmelik”  ile olmuştu. Yönetmeliği göre Türkiye’de ilk defa karbon emisyonları yüksek olan ve belirli sanayi dallarındaki üreticilerin 2015 yılı karbon emisyonlarını yıl boyunca kayıt altına almaları ve 2016 yılının ilk çeyreğinde yayınlamaları gerekiyor. Türkiye’nin Kyoto II Protokolü öncesi karbon emisyonlarını belirleme amacı taşıyan bu yönetmelikle artık karbon emisyonları ve iklim değişikliği gündemimize oturacak. Karbon emisyonları sanayi için bir maliyet riski oluştururken iklim değişikliği ise tüm insanlık için geri dönüşü zor riskler oluşturuyor.

Sera gazları emisyonları açısından dünyanın en büyük iki ülkesi olan Çin ve Amerika’nın iklim değişikliğini kontrol altına almak için yaptığı çalışmalar ise gözden kaçmıyor. Çin kendi karbon borsasını kurarken, Amerika’nın ise enerji üretimi kaynaklı karbon emisyonlarını azaltım yönünde çalışmalara başlaması 2015 yılında yapılacak olan İklim Değişikliği müzakerelerinin sonuca bağlanacağı ümidini daha da güçlendiriyor.

TUİK verilerine  göre 1970-2013 yılları arasında sanayi kaynaklı tüketilen enerji oranı ortalama yüzde 57.4 oranında. Son 3 yılın (2011-2013) ortalaması ise yüzde 47.2 seviyesinde. 2015 yılında 255 milyar kWh elektrik tüketmişiz. Sanayi kaynaklı elektrik tüketiminin toplam tüketimdeki payının ortalama yüzde 47 oranında olduğunu farz edersek yaklaşık 120 milyar kWh sanayi tüketiminden bahsediyoruz. Ticari ve sanayi işletmelerine MWh elektrik tüketimi başına US $1.5 elektrik vergisi öngörüldüğüne göre sanayinin payına düşecek vergi miktarı yaklaşık 180 milyon dolar oluyor. Bugünkü kurdan (1 Dolar=2.90 TL) kaba hesapla yarım milyar TL yapıyor. Bu değere ticarethaneleri de kattığınızda 210 milyon TL ilave ile 710 milyon TL gibi bir rakama ulaşıyor. Ama basında çıkan haberler  sanayi ve ticaret aboneleri için 4.8 milyar TL gibi bir ilave vergiden bahsediyor. Pekala bu aradaki yaklaşık 4 milyar TL fark nereden geliyor?

Aradaki bu büyük fark acaba iklim değişikliği vergisi yani karbon vergisi ile açıklanabilir mi? Türkiye’de üretilen 1 kWh elektriğin karbon ayakizi 2014 enerji karışımı verilerine göre 0,60 kg CO2 eşdeğeridir . Ticari ve sanayi kaynaklı elektrik tüketimi 168 milyar kWh olarak alınırsa 100 milyon ton CO2 eşdeğeri karbon salınımı yapıyoruz demektir. Bu da 2017 rakamlarına göre ton CO2 başına 40 TL ya da 12 Euro gibi bir rakama karşılık geliyor. Yazının yazıldığı tarihte Avrupa Karbon borsasında 1 ton CO2 değeri 7,45 Euro olarak veriliyor . Enerji Bakanlığı’nın önümüzdeki yıllarda karbon değerinde bir artış öngördüğünü söyleyebiliriz. 2008 ekonomik krizi öncesi ton başına CO2 30 Euro gibi bir bedele ulaştığını düşünürsek bu çokta karamsar bir senaryo olmasa gerekir.

Yukarıdaki analizin sadece elektrik tüketimi için hesaplandığını, karbon emisyonunun birincil yakıt tüketimi ve hammadde olmak üzere farklı kaynaklardan da ortaya çıktığını unutmayalım, karbon vergisine kendimizi alıştıralım.



Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner112

banner111

banner110

banner109

banner108

banner106