Hesap ortada… Otomobil sahipliğinde Türkiye dünya ortalamasının altında bulunuyor. Dünyada bin kişiden 140’ı otomobil sahibi… Oysa Türkiye'de bin kişiye sadece 130 otomobil düşüyor. Bu oran Bulgaristan'da bin kişiye 300, Almanya'da bin kişiye 600 otomobil şeklinde ifade ediliyor.
Otomobil satışlarında rekoru yakaladığımız, satışların 600 binlere geldiği bu yıl durum bu… Bu durumun analizi ise çok parlak değil. Satılan 600 bin otomobilin 450 bini ithal, sadece 150 bini Türkiye'de üretilen otomobiller.
►CARİ AÇIĞIN SORUMLUSU OTOMOBİL Mİ?
Yani durum parlak değil… Cari açığı kapatan otomobil sektörü şimdi cari açığın baş sorumluları arasında gösteriliyor.
İşte rakamlar…
Otomotiv sektörü 2008 yılında 5 milyar dolar fazla verdi. Bu rakam 2009 yılında 3,5 milyar dolara, 2010 yılında 373 milyon dolara düştü. 2011 yılında ise eksi olduğu ve açık verdiği biliniyor. Önümüzdeki dönemde bu açığın daha da büyümesinden korkuluyor…
Türkiye buna çare arıyor… Yerli marka otomobil üretmek hem cari açığın çaresi olacak hem de Türkiye’nin yeni prestiji sayılacak… Bu konuyu kendine misyon edinmiş bir de isim var.
Hükümetin yerli marka otomobilden sorumlu bakanı gibi çalışan Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün.
►KORE İLE YOLA ÇIKTIK BİZ YAYA KALDIK
Sektörle ilgili gittiğimiz her yer de onun izlerini buluyoruz. Moral veriyor, teşvik gösteriyor, teşvikleri anlatıyor. Geçtiğimiz hafta bu konuyu kendisiyle konuşma imkanı bulduk…
Önce Bakan Ergün'den bazı önemli cümleleri paylaşalım…
-Türkiye'de üretilen ürünleri Türk malı sayıyoruz. Yani Türk malı başka bir şey Türkiye'de üretilen ürünler açısından baktığımızda, markası başka bir şey. Biz burada marka meydana getirmek için çalışıyoruz. Yoksa Türk malı otomobil var zaten. Yani işte Honda Türk malı otomobil üretiyor. Toyota'nın Türkiye'de üretilen versiyonu Türk malı otomobil. Çok da başarılılar. Hyundai'nin ürettiği Türk malı otomobil… Aynı şey Renault'un, Fiat'ın ürettikleri için de söylenebilir. Ford'un hafif ticarileri, ağır ticarileri Türk malı. Ama bunlar Türk markaları değil. Biz, bu büyük sektörün içine marka da koymamız lazım. Çok güçlü bir yan sanayimiz var, markamız yok. Marka niye yapmadık? Yapmayı denedik, bence çok da geçerli olmayan nedenlerle, biraz işin üstüne gitmediğimiz için, biraz da öbür teklifler daha cazip geldiği için, markalaşmanın önemini zamanında belki çok iyi kavrayamadığımız için yarım bıraktık markalaşma çabalarımızı. Halbuki çok da iyi mesafe almıştık. Güney Kore ile aynı yıllarda yola çıkmıştık. Şimdi onların dünya çapında markaları var. Hani Devrim otomobilini bir kenara bırakıyorum, seri üretime geçmediği için onun üzerinde durmuyorum. Ama üretime geçtiğimiz süreçler var, mesela Anadol, burada üretiyorduk, motorla ilgili anlaşmayı Ford'la yapmıştık. Ford'dan motorunu alıp Anadol üretimini yapıyorduk. Çok da iyi gidiyordu…
►BAKAN CESUR İŞADAMLARI ARIYOR
Bakan Ergün'ün cümleleri bunlar. Önemli tespitleri var. Ama bu konuda çok dertli… Belki de bu yüzden bu işi sorun haline getirmiş… Yaklaşık 2 yıl önce “Bu konuda cesur girişimciler arıyorum” demişti bana… Şimdi söylemi biraz genişletti… İfade aynen şöyle…
- Cesur ve idealist girişimciler olmalı…
Dünyanın bütün önemli üreticilerine parçalar yapan Türk otomotiv sektörü mutlaka yerli bir marka yapmalı… Bakan Ergün ile bu konuda herkes hemfikir… Peki kim yapmalı bu otomobili?
►TEŞVİK VE DESTEK TAM
Aklıma Çerkezköy geliyor… Çerkezköy Organize Sanayi Bölgesi bu işe el atmalı. Büyük kente ve dünyaya yakınlığını fırsata çevirmeli. En iyi tasarımcıları çalıştırma imkanı olduğunu bilmeli… Belki bu yüzden Türkiye’nin önemli icatları Çerkezköy’den çıkıyor. Bunu değerlendirip bu yerli marka otomobil işine sahip çıkmalı. Çünkü Bursa bu işe doymuş durumda. Çerkezköy bilgi birikimini bu işe kaydırmalı… Otomotiv sektörü ile ilgili çok sayıda önemli firmanın olduğu bir bölge Çerkezköy ve çevresi… Üstelik Bakan Ergün bu konuda kararlı… Her türlü teşvike hazır. Bu konuda adım atan kamunun desteğini arkasına alacak.
Yerli otomobil Çerkezköy’de üretilince marka adı da İstanbul olmalı derim… Ne dersiniz düşünmeye ve tartışmaya değmez mi?
