Aylardır faizlerde indirim beklentisi içindeydik. 2025’in ilk yarısında enflasyonda düşme görülecek ve doğal olarak faizler de gerileyerek reel sektöre, esnafa uygun maliyetli kredi alma fırsatı da doğacak, çarklar daha hızlı dönmeye başlayacaktı.
Ama bu beklentimiz gerçekleşmedi. İşler bir anda karışıp dövizde yükseliş başlayınca, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu, 17 Nisan’daki toplantısında politika faizini yüzde 46'ya yükselttiğini açıkladı. Kurul, gecelik borç verme faiz oranını da yüzde 46'dan yüzde 49’a çıkardı.
Elbette kredi faizleri de yönünü yukarıya çevirdi. TCMB eski başekonomisti ve Bilkent Üniversitesi öğretim üyesi Hakan Kara, banka verilerini kullanarak hazırladığı grafiği yorumlarken ‘reel sektörün maruz kaldığı kredi faizleri en yüksek düzeylerde’ sözlerini kullanıyor. Sayın Kara’nın bu önemli grafiğini sizlerin görüşlerine sunmak için köşeme aldım.
Faiz konusuna devam edersek, AK Parti Ekonomiden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı sayın Nihat Zeybekci, yüksek faiz oranlarını hedef alarak reel sektörün başat sorununu dile getirdi:
“Faizlerin bu kadar yüksek olduğu bir dönemde, kendi param olduğunu varsayalım. Ben bu ortamda o parayla yatırım yapmam. Ben o parayla üretim yapmam. Ben o parayı faizler böyle yüksekken faize yatırırım. Faiz yüzde 30’un altına gelirse o zaman insanlar parasını, ‘Ya boş ver faizi der’ üretime yatırır.”
Peki bizim temel göstergelerimizden olan İSO Türkiye İmalat PMI neler söylüyor? Hiç de olumlu şeyler değil. Nisanda İmalat PMI bir önceki aya göre değişim göstermeyerek 47,3 seviyesinde gerçekleşti ve sektörün performansındaki bozulmanın sürdüğüne işaret etti. Faaliyet koşullarında kesintisiz yavaşlama eğilimi 13. aya ulaştı. Firmalar zorlu dış piyasa koşullarına ve talepteki durgunluğa dikkat çekti.
Araştırmayı yapan İSO’nin başkanı Erdal Bahçıvan dostumuz, “Son haftalarda yaşadığımız gelişmeler; OVP’nin yaratacağı finansal istikrara olan inançla ve sabırla çalışmakta olan sanayi sektörümüz üzerinde yeniden ve süresi belli olmayan yeni bir stres birikimine ve dayanması zor bir sürece yol açtı. Enflasyonla mücadele konusunda en ağır sorumluluğun yüklendiği sanayi sektörü; hak etmediği yüklü bedelleri ödemesi noktasında kapasitesinin de sınırının da sonuna geldi. Emek yoğun sektörlerimiz kaderine terk edilmemeli.” diyerek durumu özetledi.
Sonuçta, uzun süredir yaptığımız gibi, biraz ertelemeli olsa da enflasyonla mücadele programının olumlu sonuçlarını beklemekten başka çaremiz yok. Ancak Türkiye’nin dev sanayi sektörünün, ekonomik kurumlarının daha fazla hasar görmemesi için çok dikkatli adımlar atılarak bize güven verilmesini istemek de hakkımız.
Sanayici dostlarıma sağlıklı, mutlu üretim günleri diliyorum.