Tamam teknolojik ürünler daha fazla kazandırıyor. Cep telefonu üretmek buğday ya da bulgur üretmekten daha karlı görünüyor. Ama şimdilik… Çünkü iklim değişikliği nedeniyle ekilebilir alanlar azalıyor. Ve çünkü dünya nüfusu sürekli artıyor. Ve buğday özellikle de siyez bulgurunun değeri sürekli artıyor. Ve giderek gıda sektörü dünyada öne çıkıyor.
Türkiye ekilebilir ve temiz toprakları, tarıma uygun iklim yapısıyla bu alanda şanslı. Cep telefonu üretemedik diye kafamızı duvara vurmanın anlamı yok. Biz buğday ve bulgurla kaybettiğimizin fazlasını kazanabiliriz. Buğday ve bulgurun bir avantajı daha var. Kriz dönemlerinde cep telefonu almayabilirsiniz ama bulgur tüketmek zorundasınız.
Krizden çıkışın en önemli lokomotiflerinden biri gıda sektörü olabilir. Bu konuda farkındalık hem devlette hem de özel sektörde üst noktaya çıkmış durumda. Bu yüzden 400 bini geçen üye sayısı ile dünyanın en büyük ikinci odası İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı Şekib Avdagiç bakanlıktan biran önce ‘Tarımda Milli Birlik Projesi’nin çıkarmasını bekliyor.
Bu proje ile bir taşla iki kuş vurulacağını düşünen Şekip Avdagiç görüşlerini şu başlıklarla paylaşıyor:
* Türkiye'de tüketimin yaklaşık yüzde 25'i gıda harcaması olarak gerçekleşiyor. Enflasyonun kalıcı olarak düşürülmesi için gıda üretiminin artırılması ve planlanması şart.
* Bu konu hepimiz için çok önemli. İklim ve coğrafya şansına rağmen, üretmemiz gerekenin belki de 3'te 1'ini üretiyoruz.
* Bu yılın ilk çeyreğinde ekonomik anlamda büyümesi yüzde 6.1 olan tarım sektörü, ikinci çeyrekte yüzde 1.5 küçüldü.
* Tarımsal üretimde çift haneli büyümeyi başarmak için bazı reformlara ihtiyaç var. Toprağımızdan rekabetçi ürün fışkırması için ülkemizin bir seferberlik halinde tarım ve hayvancılıkta ciddi adımlar atması gerekiyor.
* Bu anlamda Tarım ve Orman Bakanlığı'nın hazırladığı Tarımda Milli Birlik Projesi'ni bekliyoruz. İTO olarak her türlü katkıyı vermeye hazırız.
* Projenin tarımda bütüncül bir perspektif için önemli bir dönüm noktası olmasını umuyoruz. Çünkü tarımsal üretimde artış Türkiye'nin büyümesini de hızlandıracaktır, üretimimize bereket getirecektir.
Bu son cümleden devam edelim. Ne demek bereket getirmek. İşte bu çok önemli. Türkiye gıda ihracatında çok iyi noktada değil. Örneğin Avrupa’ya gıda satan ülkeler sıralamasında 7’nci sıradayız. Avrupa’ya dünyanın öbür ucundaki Brezilya ve Arjantin bizden fazla gıda ürünü satıyor. Hatta Endonezya bile Avrupa’ya bizden fazla gıda ürünü satıyor.
Üstelik biz ihracatımızın yarısını Avrupa’ya yapıyoruz. Yani Avrupa’ya mal satmaya aşınayız. Ama gıda ürünü satamıyoruz.
Satmak için daha planlı daha programlı ürütmek ilk şart. Sonra daha iyi pazarlamak, fiyat tutturmak önemli. Bunu yapmak için tarımdan başlayarak yeni projelere girişmek zorundayız. Cep telefonu ile kaçırdığımız fırsatı tam da burada yakalayabiliriz.
Hele de bu işin inovatif tarafını becerebilirsek… İşte o zaman değmeyin keyfimize. Köyler yeniden eski haline gelebilir. İnsanlarımız zenginleşebilir… Kentlerdeki çarpık yapılaşmanın önünü geçebiliriz. Toprak var. Tarım için uygun koşullar var, iş helva yapmaya kalıyor.
Bu işin bir de turizm boyutunu geliştirebilirsek o zaman bizi kimse tutamaz. Bu işin turizm boyutu derken eko turizmden bahsediyoruz. O zaman gıdanın etkisi daha artacak. Hep hayalini kurduğumuz dünyanın 10 büyük markasının içine Türkiye’de gıda markaları girecektir.
Son söz …. İstanbul Ticaret Odası Saymanı Ahmet Özer gibi büyük düşünüp İstanbul'u güvenilir üründe merkez haline getirmek… Bunun için bu dönem değilse bile yeni dönemdeki belediye mutlaka ilk hedef olarak koymalı.
İstanbul’a aday olanlar mutlaka Ahmet Özer’in projesini seçim kampanyasında hedefleri arasına koymalı. Hem kendileri hem de İstanbul kazanacak, Türkiye gıdada uçuşa geçecek.
