Ülker’in kurucusu Sabri Ülker, bir gün oğlu Murat Ülker’le birlikte Topkapı civarındaki fabrikadan çıktı, İstanbul’un Anadolu yakasındaki evlerine doğru yola koyuldu.

Arabayı Murat Ülker kullanıyordu. Tam Boğaziçi Köprüsü’nden geçerken Sabri Ülker önemli bir konuyu açtı:

- Biliyorsun Öz Gıda-İş ile toplu sözleşme görüşmelerimiz sürüyor. Ancak, sendikanın talepleri karşılanacak gibi değil. Taleplerini karşılarsak maliyetimiz çok artacak.

Ardından ekledi:

- Anlaşamazsak bu durumda grev gündeme gelecek.

Sabri Ülker, lise yıllarından beri oğlu Murat Ülker’i DİSK’e bağlı Gıda-İş’in fabrikayı işgal günü dahil, sendikayla görüşmelere dahil ediyor, bu konularda deneyim kazanmasını sağlamaya çalışıyordu.

Murat Ülker, sakince görüşünü babasıyla paylaştı:

- Aynı hesapları ben de yaptım. Öz Gıda-İş’in taleplerini kabul edersek kârımızda ciddi düşüş olacak. Hakikaten bizim o paraya ihtiyacımız var, farkındayım. Bence, kârda yaşanacak düşüşü telafi edecek yolu bulabiliriz.

Ardından önerisini babasıyla paylaştı:

- Bence bu sefer kârlılıkta yaşayacağımız ciddi gerilemeyi çok dert etmeyelim. Yani, biz biraz daha fazla fedakarlık yapalım, iş barışı bozulmasın. Hem işler aksıyor, hem de insanlar acı çekiyor. Kârlılıkta yaşanacak düşüşü daha verimli çalışarak kapatma yolunu bulabiliriz.

Sabri Ülker, oğlunu dinledi, önerisini kabullendi:

- Öyle diyorsan öyle yapalım…

Murat Ülker, geçenlerde Öz Gıda-İş belgeseli için kendisiyle yapılan röportajı gönderdi. Babasıyla sendika konusundaki anılarını da o belgeselde anlatıp ekledi:

- Yani, muhtemelen Sabri Bey de benimle aynı düşünüyordu. Amacı beni o konuda konuşturup eğitmekti. O sefer grevsiz atlattık toplu sözleşme görüşmelerini.

Yıldız Holding Yönetim Kurulu Üyesi, Pladis Yönetim Kurulu Başkanı Murat Ülker, 1970’li yılların ikinci yarısında DİSK’e bağlı Gıda-İş ile yaşadıkları sertlikte olmasa da Öz Gıda-İş’in de Ülker’de grev yaptığını belirtti:

- Bazen de grev oldu. “Grev kırıcı” derler ya, onu yaptık. Yani ne yaptık? Grevde fabrikayı çalıştırdık. İşçilere her şeyi anlattık, bir bölümü ikna oldu. Fabrika, greve rağmen iyi kötü çalıştı. Diğer işçiler de adım adım çalışmaya döndü, grev bitti. Sonra sendika ile anlaştık.

Murat Ülker, Öz Gıda-İş belgeseli söyleşisinde 1979’daki olaylı günlerin sorulması üzerine şunları anlattı:

- Aslında Türkiye’nin genel durumu sıkıntılıydı. Devletin fabrikalarında da bizdekine benzer şeyler yaşandı. Bizdekinin biraz farklı olması, bizim yanlış şeylerin olmasına müsaade etmememizden kaynaklandı.

O sıkıntılı dönemde bazı iş insanlarının fabrikalarını kapattığına veya sattığına işaret etti:

- O iş insanlarının kimi yurt dışına gitti, kimi sanayiciliği bırakıp rantiye oldu. Biz işimizi yapmaya ısrarla devam ettik. O dönem bizler için de, işçiler için de acılı geçti.

O dönemde izledikleri stratejinin doğruluğunu bugün geldikleri düzeyin ortaya koyduğunu savundu:

- Bizim işler adım adım büyüdü. O zamanki Ülker’de birkaç bin kişi çalışırken, bugün 70 bin kişilik istihdam söz konusu. İşimizi sürdürmeseydik muhtemelen böyle bir istihdama ulaşamayacaktık. Büyük bir kayıp olacaktı.

Türkiye’deki sendikacılıkla ilgili şu yorumu yaptı:

- Sendika ülkemize ithal edildi. Kültürün içinde var olmayınca, sendikayı, sendikacılığı tartışarak, çarpışarak, acı çekerek öğrendik.

Hükümetleri ve aydınları eleştirdi:

Bence Türkiye’deki en büyük problem, devletin bunlara özen gösterip yeterli aydınlatmayı yapmaması.

Ayrıca, aydınlar da hatalı. Aydınlar işine geldiği gibi davrandı. Kimi, “Sınıf çatışması var” dedi. Kimi, “Türkiye komünist olacak” diye karşılık verdi. Ya bunların hiçbiri yok Türkiye’de…

Murat Ülker, işçi sendikalarına yaklaşımını da şöyle paylaştı:

Ben, sendika isterim. Çünkü, binlerce işçi çalıştırıyoruz. Çalışanlara ben, benim kurumum, kurumumda beni temsil eden arkadaşlar nasıl davranıyor? Hak yenmediğinden, düzgün iş yapıldığından emin olmak istiyorum. Onun için sendika istiyorum.

Ama… Sendikanın da görevini bihakkın yapmasını bekliyorum. Sadece iki yılda bir sözleşme masasına oturmak yetmez. Sıklıkla görüşüp, sorunları gecikmeden çözeceğiz.

Niyetimiz şu: Bizim fabrikalarda çalışan işçiler mutlu olsun. Bizimle çalışmayı tercih etsin. Onlar mutlu olursa ancak o sayede ürettiğimiz bisküvilerin tadını tüketicilerimize taşıyabiliriz.

İşverenin ve işçi sendikalarının birbirini anlayabilmesi, uyum içinde çalışabilmesi ne kadar önemli değil mi?

3-5 kişilik değirmen ile binlerce işçinin çalıştığı bisküvi fabrikası bir mi?

Yıldız Holding Yönetim Kurulu Üyesi Murat Ülker, Öz Gıda-İş Sendikası belgeselinde gıda iş kolundaki grup sözleşmelerinden çıkışlarını şöyle anlattı:

- Grup sözleşmesi kötü bir şey değil aslında ama bir yanlış vardı. Niye? Çünkü, 3-5 kişinin çalıştığı değirmenle binlerce kişinin çalıştığı bisküvi fabrikası aynı tutuluyor, aynı grupta yer alıyor.

Bu durumda üye işyerleri ve işçilerin menfaatinin birbirine benzemediğini vurguladı:

- Beş benzemezi bir araya koyunca kimse memnun olmuyor. Yani, biz “İşçi sendikasının taleplerini karşılayalım” diyoruz. Değirmenci, “Ben veremem” diyor. O da haklı, biz de haklıyız. Nasıl olacak? İşçi çaresiz grev yapıyor. Evlere şenlik bir durum yani…

Ardından şu yorumunu paylaştı:

- Bunların hepsinin altında ne var? Türkiye’deki bugün bile acısını çektiğimiz o akıl almaz cari açık, enflasyon, devalüasyon var. Esas problem bence buradan kaynaklanıyor.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner112

banner111

banner110

banner109

banner108

banner106