Öne Çıkanlar ÇOSB Mesleki ve Teknik Eğitim Rüştü Bozkurt Sao Paulo Cem Sezgin Schulman Plastik ÇOSB

“İhracatçı ve özel sektöre 12 milyar dolar destek sağladık”

GİRAY DUDA

Dünya Bankası Ankara Direktörü Humberto Lopez’le, kısa süre önce biten Bahar Toplantıları sonrasındaki değerlendirmelerini konuştuk. Öncelikle, uygulanan ekonomik politika hakkındaki olumlu görüşlerini anlatan Lopez, Türkiye ekonomisinde bu yıl ve önümüzdeki yıl için tahmin ettikleri büyüme, enflasyon gibi verileri bizimle paylaştı.

- Sayın Humberto Lopez, ilk olarak en sıcak gelişmelerle başlayalım. İlkbahar 2024 toplantılarında küresel ekonomi ile ilgili olarak tartışılan temel zorluklar nelerdi?

- Bu yılki IMF ve Dünya Bankası İlkbahar Toplantıları çok ilginç geçti. Kısa ve orta vadeli zorluklar ile ilgili görüşlerimizi paylaşabildik. Dünya Bankası projeksiyonlarına göre, dünya ekonomisinin 2024 yılında üst üste üçüncü yıl da yavaşlaması ve 2024 yılı büyüme oranının yüzde 2,4’e düşmesi bekleniyor. Bu tablo, pandemi sonrasında yaşanan yüksek enflasyonu yönetmek için uygulanan sıkı para politikalarının etkisinin yanı sıra durgun küresel ticaret ve yatırım faaliyetlerini de yansıtmaktadır. Gerçekten de 2023 yılındaki ticaret artışı, son 50 yıldaki küresel resesyonlar dışında kaydedilen en düşük artış oranıydı. Öte yandan, ekonomik görünümde aşağı yönlü riskler de bulunmaktadır ve muhtemelen bunlardan en önemlisi jeopolitik riskleri yükselterek küresel güveni, yatırımları ve ticareti olumsuz etkileyen Orta Doğu ve Ukrayna’daki şiddetin daha da artmasıdır.

KÜRESEL BÜYÜME YÜZDE 3 CİVARINDA OLACAK

Ancak belki de daha endişe verici bir husus olarak, bu kısa vadeli endişelerin ötesinde, orta vadedeki büyüme beklentileri de zayıftır. 2000-2020 döneminde, 5 yıl sonrası için öngörülen GSYH artış tahminleri yüzde 4-4,5 aralığındaydı. Pandemiden bu yana bu projeksiyonlar önemli ölçüde düştü ve şu anda 2029 yılına kadar olan dönemde küresel büyümenin yüzde 3 civarında olacağını öngörüyoruz.

Türkiye bağlamında, beni en fazla endişelendiren husus, Türkiye’nin ana ticaret ortağı olan, dolayısıyla ülkenin ekonomik performansını doğrudan etkileyen Avro bölgesinin performansıdır. 2023 yılında, Avro bölgesinde büyüme ortalama yüzde 0,4 olarak gerçekleşti ve 2024 yılında sadece küçük bir iyileşme ile yüzde 0,7 olarak gerçekleşmesi bekleniyor.

KÜRESEL RESESYON İHTİMALİ GERÇEKLEŞMEDİ

- Bu toplantılarda güncel küresel fırsatlar da gündeme gelmiştir diye düşünüyorum. Ne gibi fırsatlar tartışıldı?

- Çok haklısınız. Şu anda olduğu gibi bardağın yarısının dolu olduğu durumlarda, genellikle bardağın boş yarısına odaklanma eğilimi oluyor. Ancak, evet, vurgulamamız gereken olumlu gelişmeler de var. Sadece 12 ay önce küresel resesyona girme olasılığı ile ilgili endişeler vardı ve bu gerçekleşmedi. Gerçekten, şu anda küresel enflasyonu kontrol altına alma yönünde yapılan uyarlamaları göz önüne aldığımızda, yumuşak bir inişe mümkün olduğunca yakın bir durumdayız. Önümüzdeki zorluklara rağmen, küresel ekonomi önemli bir dayanıklılık sergiledi. Ayrıca, 2024 ve 2025 yıllarında yaklaşık yüzde 4 büyümesi beklenen yükselen piyasalara karşın 2024 yılında yüzde 1,5’in altında büyümesi beklenen gelişmiş ekonomilerin, genel olarak düşük küresel büyümedeki belirleyici etken olmaları beklenmektedir.

TOPLAM FAKTÖR VERİMLİLİĞİNDE DÜŞÜŞ

Aynı zamanda, belki de iyimserliğimi gösterme fırsatımı da kullanarak, geleceğe yönelik yüksek büyüme senaryolarının olmamasının, politika yapıcıları büyümeyi sekteye uğratan faktörler hakkında düşünmeye ve bu duruma cevap vermeye davet edeceğini düşünüyorum. Örnek vermek gerekirse, endişe ettiğimiz hususlardan birisi, 2008 finansal krizi sırasında düşmeye başlayan küresel toplam faktör verimliliğindeki (TFV) gelişmelerdir. İlginç bir şekilde, son yıllarda TFV artışındaki bir düşüşü Türkiye’de de gözlemledik ve bu hususu son Ülke İşbirliği Çerçevemizde (CPF) de vurguladık. Bu bakımdan, Türkiye için bir fırsatı dile getirmek istiyorum: enerji dönüşümü. Eskiden ülkelerin iklim değişikliğiyle mücadele etme ya da büyüme arasında bir tercih yapmaları gerektiği yönünde bir görüş vardı. Ancak artık her ikisinin de mümkün olduğuna giderek daha fazla inanıyoruz. Türkiye’de olduğu gibi birçok ülkede iklim değişikliği gündemi verimliliği artırmaya yardımcı olacak bir araç olabilir. Yenilenebilir enerji kaynaklarının benimsenmesine yönelik devam eden eğilim sadece iklim değişikliğiyle mücadele etmekle kalmıyor, aynı zamanda ülkenin enerji güvenliğinin güçlendirilmesine, enerji fiyatlarının düşürülmesine ve yeni teknolojilerin geliştirilmesine de katkıda bulunuyor.

TÜRKİYE İÇİN BÜYÜME TAHMİNİMİZ YÜZDE 3

- Dünya Bankası’nın dünya ekonomisine ilişkin büyüme ve enflasyon gibi kilit göstergelere dair tahminleri nasıl?

- Şu anda Dünya Bankası'nın 2024 ve 2025 yılları için küresel büyüme tahminleri sırasıyla yüzde 2,4 ve yüzde 2,7 düzeyindedir. Ancak bu rakamlar ciddi bir heterojenlik içeriyor; gelişmiş ekonomilerin önümüzdeki iki yılda sırasıyla yüzde 1,2 ve 1,6 büyüyeceği, gelişmekte olan ekonomilerin ise 2024'te yüzde 3,9, 2025'te yüzde 4 büyüyeceği öngörülüyor. Türkiye'de bu yıl büyüme oranının yüzde 3, gelecek yıl ise yüzde 3,6 olacağını öngörüyoruz.

Enflasyona gelecek olursak, bu yıl için küresel enflasyon tahminimiz 2023'ün biraz altında bir oran ile yüzde 3,7, 2025 yılı için ise yüzde 3,4’tür. Bu halen pandemi öncesi seviyenin üzerindedir ancak Merkez Bankası'nın enflasyon hedeflerine oldukça yakındır. Türkiye'de enflasyon beklentimiz bu yılın yüzde 40'ın biraz üzerinde, gelecek yıl ise yüzde 30'un biraz üzerinde olacağı yönündedir.

IMF İLE METODOLOJİK FARKLILIKLARIMIZ VAR

- Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu'nun ekonomik tahminleri birbiriyle uyumlu mudur?

- Her bir kurumun arasında, ülke tahminlerini nasıl hazırladığı ve küresel göstergeleri hesaplamak için bireysel ülke tahminlerinin nasıl derlendiği konusunda bazı metodolojik farklılıklar bulunmaktadır. Örneğin, Türkiye için, bu yıl yüzde 3,1 büyüme öngören IMF Dünya Bankası'ndan biraz daha iyimserdir; gelecek yıl için ise daha kötümserdir ve yüzde 3,2 büyüme öngörmektedir. Enflasyon konusunda da bu yıl benzer tahminlerimiz mevcuttur ancak Dünya Bankası gelecek yıl için daha iyimserdir ve enflasyonda daha büyük bir düşüş beklemektedir.

JEOPOLİTİK GERİLİMLERİN YARATTIĞI RİSKLER

- Önümüzdeki dönemde küresel ekonomiye yönelik en büyük riskler nelerdir? Ortadoğu'da büyük çatışmaların tırmanma riski var mı ve bunlar nasıl sonlandırılabilir?

- Daha önce de belirttiğim gibi, özellikle Ukrayna ve Gazze'deki çatışmaların yoğunlaşması durumunda, jeopolitik gerilimler dikkate alınması gereken risklerden biridir. Kızıldeniz'deki gemilere yönelik son saldırılar önemli nakliye güzergahlarını sekteye uğratarak tedarik ağlarını olumsuz yönde etkilemiştir ve bu durum enflasyonist baskıların yenilenmesine neden olabilir. Orta Doğu'daki çatışmanın daha da tırmanması ve daha geniş bir alana yayılması, enerji arzını ciddi şekilde bozarak dezenflasyon sürecini bir kez daha yolundan çıkarabilir. Ancak jeopolitik hususlar başka bakımlardan da öne çıkmaktadır. IMF tarafından kısa süre önce yayınlanan Dünya Ekonomik Görünümü raporu için yapılan analizler, ticareti etkileyen jeoekonomik dağınıklığın büyümeyi de etkileme potansiyeline sahip olduğunu açıkça göstermektedir. Önümüzdeki döneme ilişkin bir başka risk ise, belki de beklenenden daha kalıcı enflasyona bağlı olarak yüksek faiz oranlarının finansal sektör üzerindeki etkileri ile ilgilidir.

GEÇEN YIL 38,6 MİLYAR DOLARLIK İKLİM FİNANSMANI SAĞLADIK

- Dünyadaki her ülkeyi etkileyen iklim değişikliği, küresel ısınma ve kuraklık konularındaki olumsuz gelişmeler nasıl değerlendirildi ve neler yapılması planlanıyor?

- İklim değişikliğinin dikkate alınması gereken önemli bir husus olduğu konusunda haklısınız. Gerçekten de, 2023 yılı, küresel kayıtların tutulmaya başladığı 1850 yılından bu yana kaydedilen en sıcak yıl oldu ve sanayi öncesi seviyelerin 1,2 derece üzerine çıkıldı. Dünya Bankası Grubu, bu zorlukların farkında olarak, 2023 mali yılında 38,6 milyar dolarlık rekor bir iklim finansmanı sağladı ve gelişmekte olan ülkelerde iklim eyleminin küresel ölçekte en büyük finansörü haline geldi.

TÜRKİYE İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNE KARŞI KIRILGAN

Bu noktada şunu da eklemem gerekiyor: Türkiye iklim değişikliğine karşı oldukça kırılgan bir durumda olduğundan dolayı, iklim değişikliği varsayımsal bir senaryo değil. Ülke sıcaklıklarındaki ısınma eğilimi, önümüzdeki yıllarda Türkiye'nin doğu ve orta kesimlerinde 2,5 derece, kıyı kesimlerinde ise 1,5 derecelik artışlara işaret ediyor. Benzer şekilde, yükselen deniz seviyeleri, deniz seviyesinin 1 metre yükselmesi riskine maruz kalacak bölgelerde yaşayan 200 bin kadar insanı etkileyebilir. Öte yandan, ülke topraklarının yüzde 60'ının çölleşme riskine maruz olduğu düşünüldüğünde su stresi sorunları da artacaktır.

Bu sebeplerden dolayı, ülkenin iklim değişikliğine uyum çabalarını memnuniyetle karşılıyoruz. Dünya Bankası, su yönetimi, sulama veya orman yangını yönetimi üzerinde odaklanan bu çabalara katkıda bulunan çok sayıda operasyon üzerinde Türkiye hükümetiyle birlikte çalışmaktadır. Ayrıca, taşkın ve kuraklık yönetimini veya tarım sektörünü hedefleyen ilave projeler üzerinde de çalışmalar yapıyoruz.

GELİŞMİŞ ÜLKELER YAPAY ZEKADAN DAHA İYİ YARARLANIYOR

- Yapay zekanın sunduğu riskleri, fırsatları ve olanakları nasıl değerlendiriyorsunuz?

- Son yıllarda, özellikle büyük dil modelleri ve yaygın olarak GPT olarak adlandırılan Üretici Önceden Eğitilmiş Dönüştürücü ile birlikte, yapay zeka alanında önemli ilerlemelere tanık olduk. Bu ilerleme, bazı alanlarda yapay zeka araçlarının artık insanlardan daha iyi performans göstermesini ve çok çeşitli fırsatların önünün açılmasını sağladı. Her ne kadar yapay zekanın benimsenmesinin ilk aşamalarında olsak ve bu nedenle etkisine dair kesin bir çıkarım yapmak zor olsa da, kısa vadede yapay zekanın yatırımları desteklemesi, orta vadede ise işgücü üretkenliğinde artışlara yol açması mümkündür. Aynı zamanda internetin ve dijitalleşmenin devreye girmesi yol gösterici olabilirse yapay zeka potansiyeli nedeniyle işlerin risk altına gireceği de doğrudur. Gördüğüm diğer bir risk de gelişmiş ve gelişmekte olan ekonomiler arasında görebileceğimiz ayrışmadır; istihdamın beceriye bağlı yapısı göz önüne alındığında, gelişmiş ekonomiler yapay zekadan yararlanma konusunda daha iyi konumdadırlar.

RATİNG KURULUŞLARI ÜLKE NOTUNU İYİLEŞTİRİYOR

- Dünya Bankası Türkiye ekonomisinin güçlü ve zayıf yönlerini nasıl değerlendiriyor? Bankanın raporu, sıkı para politikası, yüksek enflasyon, cari açık ve uluslararası yatırımlar konusunda neleri vurguluyor?

- Dünya Bankası, Türkiye'nin ekonomisini son yirmi yılda güçlü bir büyüme eğilimi gösteren dayanıklı ve dinamik bir ekonomi olarak görüyor. 2002 ile 2022 yılları arasında dünyanın en hızlı büyüyen 25'inci ülkesi olan Türkiye, pozitif büyümeyi sürdüren az sayıdaki ülkeden biri olduğunu, COVID-19 pandemisi dönemindeki gibi zorlukların nasıl yönetileceğini göstermiştir.

COVID-19 pandemisinin ardından başta enflasyon olmak üzere bir dizi makroekonomik dengesizliğin ortaya çıktığı doğrudur. Ancak Mayıs 2023 seçimlerinden bu yana hükümet, ekonomiyi istikrara kavuşturmak için sıkı para politikasını, mali ihtiyati ve makro ihtiyati çarpıklıkların ortadan kaldırılmasını vurgulayarak ekonomik normalleşmeye doğru bir geçiş sürecini başlatmıştır. Şu anda, uygulanmakta olan politikaların olumlu etki yarattığına dair emareler görüyoruz; uluslararası piyasaların algıladığı riski ölçen kredi temerrüt swapları belirgin bir şekilde düşmektedir ve rating kuruluşları ülkenin notunu iyileştirmektedir. Bunların her ikisi de yatırımcılara olumlu sinyaller gönderen unsurlardır. Böyle bir zamanda sabır ve azim gösterilmesini istemenin zor olduğunu biliyorum. Ancak bunun alternatifin daha kötü olduğundan tam olarak eminim.

18 MİLYAR DOLARLIK STRATEJİK DESTEK SAĞLANDI

- Türkiye'nin Dünya Bankası ile 5 yıllık "ekonomik ve mali işbirliği programı" yürürlüğe girdi ve bu kapsamda 18 milyar dolarlık finansman sağlanacak. Dünya Bankası'nın Türkiye'ye sağlayacağı finansmanın spesifik olarak hangi alanlarda kullanılacağı ve özel sektörün bundan nasıl yararlanabileceği hakkında bilgi verir misiniz?

- Dünya Bankası İcra Direktörleri Kurulu geçtiğimiz günlerde, sizin de belirttiğiniz gibi, önümüzdeki üç yıl için 18 milyar dolarlık bir stratejik tahsis öneren Ülke Ortaklığı Çerçevesini görüştü. Bunun yaklaşık 12 milyar dolarlık bölümü özellikle ihracatçılar olmak üzere özel sektörün desteklenmesine ayrılacak. Desteklenecek yatırımlar, istihdam yaratmayı, ülkenin kalkınma potansiyelini teşvik etmeyi ve yüksek gelir statüsüne giden yolculuğunu hızlandırmayı amaçlamaktadır.

Geri kalan fonlar üç ana tematik alan üzerinde odaklanan kamu sektörü projelerini destekleyecektir: (i) kamu altyapısı, sosyal hizmetler ve ekonominin canlandırılması dahil olmak üzere, 2023 depremleri sonrasındaki iyileştirme ve yeniden inşa çalışmaları; (ii) özellikle hükümetin 12 yıllık bir süreçte 60 GW'lık yenilenebilir enerji girişiminin desteklenmesi olmak üzere enerji güvenliğinin arttırılması ve (iii) hem ulaşımın karbondan arındırılması gibi azaltım önlemleri hem de taşkın ve kuraklık yönetimi, ormanların korunması ve sulama projelerinin uygulanması gibi uyum stratejileri yoluyla, iklim değişikliğiyle mücadele edilmesi.

Bu paketin, halihazırda uygulanmakta olan yaklaşık 17 milyar dolarlık mevcut programımıza ilave olarak sağlanacağını da belirtmek istiyorum.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner115

banner114

banner113

banner112

banner111

banner110