Tartışma, Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP Genel Kurulu'nda giydiği gömlekle başladı. Çoğumuzun yeni duyduğu Etro gömlekle delegeler karşısına çıkan Kılıçdaroğlu, dışarıda bunun böyle tartışması olacağını bilseydi herhalde o gömleği giymezdi.
“Nasıl olur da, halkçı söylemle çıkan bir lider 350 liralık gömlek giyerdi?”
Aslında tartışılması gereken, “başkanlar veya liderler ile markaları” olmalıydı. Madem bir ülkenin en önemli değeri markalarıdır, öyleyse liderlerle markalar beraber yürümelidir.
Kısaca ”Etro” konusunu anlatayım. Halen dünyanın en trend gömlek markalarından biri olan Etro, Türkiye’de de birkaç yıldır büyük itibar görüyor. Söz konusu olan siyasi biri olunca tartışma odağını kaybediyor. Yerli malı tercih edilmediği için mi, pahalı bir marka giydiği için mi eleştiriliyor? Bence hata da burada yapılıyor.
Etro’nun kumaşı da dikimi de Türkiye’de yapılıyor. Pazardan Çin malı gömlek alsaydı, daha mı iyi olacaktı? Tartışmaları sığlaştırmamak gerekiyor.
Rahmetli Turgut Özal’lı yılları hatırlayın. Bijan diye bir marka tartışması vardı. Amerika’da yaşayan bir İranlı terzi Los Angeles’in en iyi markalarından biri olmuştu. Özal da oradan bir takım yaptırmıştı. Yıllarca konuşuldu.
ABD Devlet Başkanı H. Barak Obama, ilk seçildiği günlerde elinde Blackberry telefonuyla görüntülenmişti. Bunu soran gazetecilere “Blackberry’siz çıkmam” demişti. Amerikan iPhone’a rağmen Kanadalı bir markayı tercih etmişti.
Polemikler sadece Türkiye’de değil, dünyanın her yerinde yaşanıyor. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile de tartışmalar eksilmiyor. Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın Versace kravatları da pek konuşuluyordu.
Aslında Başbakan Erdoğan, trendlerden hoşlanıyor. Daniel Hechter, Ramsey ve Sarar ürünlerinin en son modellerini tercih ettiğini saklamıyor. Her üç marka da kalite ve çeşit olarak trendleri yakalayabiliyor. Bazen lanse ettiği markalarla farklı ilişkiler kurulsa da, Erdoğan aldırmadan yeni, güzel ve başarılı ürün ve markaları kamuoyuna taşımaktan çekinmiyor.
Hatırlar mısınız? Birkaç yıl evvel Başbakan Erdoğan, Nestle fabrikasında birkaç tabuyu birden yıkmıştı. Çikolatayı Nestle'yle tanıdığını söylemekle yetinmedi, gazetecilere Nestle dağıttı. Demek sadece Ülker dağıtmıyordu. Dahası, ülkedeki herkesin çikolata yiyebilmesini temenni etti. Çünkü o çocukluğunda, Feriköy Stadı’nın yanında Nestle'nin kokularını duyuyordu; ama parası yetişmediği için alamıyordu. Ama artık öyle miydi?.. İşte burada muhalefet konuyu farklı bir noktadan yakaladı. CHP'nin stratejik bir hatası olarak kabul ediyorum.
Kılıçdaroğlu’nun markayı cesurca taşıması gerekiyor. Bu noktada da tabu yıkmalı. Sadece bir parti lideri değil, toplumsal bütün liderler, dernek başkanları, düşünce önderleri de aynı şekilde davranmalı.
Ardından liderler ve marka tercihlerini düşündüm. CHP’nin önceki başkanı Deniz Baykal’la bütünleşen hiçbir marka aklıma gelmedi. Basına da pek yansımadı. Ve diğer liderleri düşündüm. Tansu Çiller'den beri takım tutma dışında liderler ne yenilikleri, ne de başarılı markaları kamuoyuna taşıma ihtiyacı hissetti. Max Mara'yı, Zara'yı ilk Çiller'de gördük. Turgut Özal da bu konuda cesur adımlar attı, örnek oldu. Pek çok yeniliği onun sayesinde öğreniyorduk. Sony'nin en son kamerasını, BMW'nin 7 serisini, Bijan'ın elbiselerini ne kadar heyecanla konuştuğumuzu dün gibi hatırlıyorum. Hatta dünyadaki en çok satan kitapları bile.
Amerika'da seçim yarışında başkanlarla birlikte markalar da yarışıyor her seferinde. Dahası orada şirketler başkanların kampanyasına açıktan destek de olabiliyorlar. Kimse bunları yadırgamıyor. Ayrıca başkan adayları ile markalar arasında kişiselleşme de görülüyor. Önceki ve son seçimlerde Starbucks, Apple, BMW, Target mağazaları, Subway markaları Demokratlar’ın tercihlerinden olurken; Bush'la öne çıkan aynı kategorideki markalar şöyleydi: Dunkin Donuts, IBM, Ford, Kmart, McDonald's.
Starbucks, dünyada her gün iki yeni mağaza açmasıyla ünlü. Hiç reklam yapmamasına rağmen kendisinden en çok bahsettiren mağaza. Apple, kişisel bilgisayarda sürekli yenilikleriyle ünlü bir marka. Bugünlerde yeniden atakta. BMW, Amerikan otomobil endüstrisinin gücüne rağmen, pazardaki payını sürekli artırıyor. Amerikalıların yeni rüyası bir BMW sahibi olmak. Krizdeki Kmart'a rağmen Target perakendeciliğin yeni trendi kabul ediliyor. Dünyada gerileme trendine giren McDonald's'a karşı sağlıklı fastfood olarak Subway sandviçleri yükselişte.
Demokratların markaları yükseliş trendinde; ama Bush'un tercihleri liderlik tahtını daha bırakmayanlardı. Bu durumda Bush, "iyi tanınan bir lider", John Kerry ile Barak Obama ise, "meydan okuyan lider" görüntüsü çiziyor. Bunu ben söylemiyorum... Schoen& Berland Associates'in yaptığı araştırmada ortaya çıkan sonuçları aktardım. Bu marka danışmanlığı yapan bir grubun siyasi kampanyalarını yürüten bir pazarlama şirketi. İşin kısa ve uzun vadeli farklı yansımaları olacaktır. Siyasette de, ekonomide de.
Aidiyet duygusu, kitleleri kendisiyle özdeş liderlerin takipçisi yapar. Burada bir anekdotu daha aktarmak istiyorum. Rahmetli Ahmet Aydın Bolak, Marks&Spencer mağazalarını Türkiye'ye getirme çalışmaları yaparken, İngiliz başkonsolosu kendisini ziyarete gelir. Başkonsolos, Marks&Spencer'ın açılış kokteylinin İngiliz Başkonsolosluğu bahçesinde yapılmasını rica eder. Bu hassasiyeti öğrenmek isteyen Bolak'a başkonsolos tarihî bir cevap verir: "Marks&Spencer mağazaları demek, İngiltere demektir. İngiltere'nin temsilcisi olarak bu görev bize düşer."
Ülkedeki her yeniliğin ilk sahipleneni liderler olmalı. Markalar toplumun takdirinin bir ifadesidir de. Ayrıca bir ülkenin markaları, o ülkenin en değerli varlıklarıdır.
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner122

banner121

banner120

banner119

banner118

banner117

banner116