Öne Çıkanlar Microsoft Emeritus Profesör İlter Turan CEVAHİR UZKURT ÇOSB Sürdürülebilirlik Raporu GİRAY DUDA

Kuzeyde zengin ve elegant bir italyalı Milano
ÖZGE SESKİR GÜVENDİK Hafta sonunu değerlendirmek, İtalya’nın moda ve ticaret merkezi Milano’yu görebilmek için çıktık yola. Milano, ülkenin zengin kuzey bölümü, Lombardia bölgesinin şık ve pahalı kenti, İtalya’nın Roma’dan sonra nüfus bakımından ikinci büyük şehri. Klasik İtalya şehirlerinin tarihi dokusu, Milano’da yerini lüks markaların bulunduğu mağazaların sıralandığı tertemiz caddelere bırakmış durumda. Burası, filmlerde gördüğümüz romantik, asil, tarih kokan İtalya’dan biraz uzak.  Şehrin merkezi, her İtalya şehrinde olduğu gibi büyük katedralin yer aldığı Duomo Meydanı. Meydan, saat kaç olursa olsun kalabalık ve hareketli, şehrin merkezi olduğu için de metroyla her yere ulaşım imkanı var. İlk gün, Malpensa Havaalanı’ndan trenle Stazione Centrale’ye (merkez istasyon) gelip, istasyonun çok yakınındaki otelimize yerleştik. Zaman yitirmeden de yine, Stazione Centrale’den Duomo Meydanı’na gittik. Çok aç olduğumuz için fazla gezmeden meydanın yakınında bulunan, en işlek caddesi üstündeki bir restaurantta pizza ve spagetti yedik. Pizza, geleneksel kömür ateşinde pişmiş nefis İtalyan pizzasından çok farklıydı. Ve bir kez daha anladık ki, insanların yoğun olduğu cadde üstündeki restaurantlardan değil de, ara sokaklarda dolaşarak keşfettiğiniz mekanlar çok daha enfes tatlar sunuyor midenize. Meydanı ve çevresini dolaşıp tekrar otele döndük.

PIAZZA DUOMO VE KATEDRALİ
Ertesi gün, kahvaltıdan sonra Duomo Meydanı’na gittik. Meydanda farklı renk ve modelde pek çok Ferrari, motor sesleriyle şov yapıyorlardı. Bu ilginç organizasyonu izledikten sonra ilk iş olarak Duomo Katedrali’ni dolaştık. Gotik tarzda inşa edilmiş dünyanın dördüncü büyük katedrali olan Duomo Katedrali’nin terasına çıkmaya karar verdik. Asansörle belli bir noktaya kadar çıkıp, geri kalan kısmı yürümek gerekiyor. Sivri kulelerin en yükseğinde Meryem Ana’nın yaldızlı bir heykeli bulunuyor. Çok sayıda heykelcikle süslenen katedralin inşası 1386 yılında başlamış, 15. ve 16. yüzyılda tamamlanmış. Katedralin terasından tüm Milano’yu görebiliyorsunuz. Katedralin yanında 19. yüzyılda inşa edilmiş olan, dünyanın ilk alışveriş merkezi Galleria Vittoria Emanuele II yer alıyor. Açık hava alışveriş merkezinin tavanı camdan yapılmış ve yerler çok şık taşlarla döşenmiş. Louis Vuitton, Prada, Gucci gibi dünyaca ünlü moda devlerinin buluştuğu Galleria Vittoria Emanuele II’nin içinden geçerek Milano’nun ünlü opera binası La Scala’ya ulaşıyoruz. Dünyanın en ünlü opera binası, 1776-1778 yıllarında inşa edilmiş ve Verdi’ye ayrılmış iki salonunda sanatçının ilk çalmaya başladığı piyanoya benzer spinet ile Aida operasının resepsiyonunda kendisine armağan edilen asa sergileniyor.
LEZZETİN ADRESİ; CHARLESTON
Bu kadar dolaşmanın ardından karnımız çok acıktı. Milano’nun ara sokaklarında Ferrari mağazasının yanında Charleston adında bir restauranta rastladık. Kapısında uzun bir kuyruk oluşmuş restauranta gidip sıramızı bekledik. Kömür ateşinde pişmiş, incecik, çıtır çıtır hamuruyla muhteşem pizzasına, tatlılarına, espressosuna ve kaliteli şaraplarına hayran kaldım resmen. Milano’ya her gidene şiddetle tavsiye ediyorum bu mekanı.
Öğleden sonra yine Duomo Katedrali’nin yanında, geçmiş yıllarda manastır yemekhanesi olarak kullanılan Santa Maria della Grazie Kilisesi’ne doğru yürüdük. Kilisede Leonardo da Vinci’nin ünlü eseri “Last Supper”, yani “Son Akşam Yemeği” sergileniyor fakat biz, önceden rezervasyon yaptırmadığımız için göremedik. Sempione Parkı’nın içindeki Castello Sforzesco’yu görüp, manolyaların altında dinlenebilirsiniz. Şehrin en şık caddelerinden Via Montenapoleone’ye doğru gittiğinizde çok daha düzenli, bakımlı insanlar görebilirsiniz. Çiçeklerle süslenmiş güzel ara sokakların birleştiği bu caddeye mutlaka uğramalısınız. Milano’da pek çok sanat galerisi, müze bulunuyor. Bunlardan biri de, yine görülmesi gereken Bilim ve Teknoloji Müzesi. Pek çok aile çocuğunu alıp bu müzeyi ziyaret ediyor.
ETKİLEYİCİ COMO GÖLÜ
Bir sonraki gün, her zaman çok merak ettiğim Milano’nun 50 kilometre kuzeydoğusundaki Como’ya gitmek üzere hazırlandık. Bir sahil kasabası görünümündeki Como’ya ulaştığımızda gölü gezeceğimiz tekne için biletlerimizi alıp, kalkış saatine kadar göl manzarasını izleyebileceğimiz bir kafeye oturduk. Amacımız hem gölün çevresini görebilmek, hem de daha önceden çok güzel olduğunu öğrendiğimiz Bellagio’ya uğramaktı. Como Gölü, ters “Y” şeklinde düşünülebilir. Bellagio da “Y” harfinin tam orta noktasında bulunuyor. Göl, yemyeşil ağaçların ortasında kalıyor ve bu yeşilliğin içinde peyzaj düzenlemeleriyle dikkat çeken mükemmel villalar bulunuyor. İlginç olan şu ki, hiçbir yapı, gölün güzelliğini bozmuyor. Bellagio, çok küçük ve şirin bir kasaba. Göle bakan, penceresinde begonvillerin süslediği evleri, küçük butikleri, yüksek merdivenli dar sokaklarıyla dingin bir kasaba. Bence bir gece kalıp dinginliğin tadına varılmalı. Muazzam göl manzarasını izlemek büyük bir keyif, kesinlikle kafa dinlemek için ideal bir yer. Gölün iki tarafı o kadar yakın ki birbirine, karşı kıyıları rahatça görebiliyorsunuz. Milano gezimde en yüksek puanı, şüphesiz Como aldı. Como Gölü beklentimin çok üstündeydi, gerçekten büyülendim. Asla es geçilmeyecek, mutlaka görülmesi gereken bir doğa harikası olan gölün çevresindeki evler de zevkli bir mimarinin ürünü. Kesinlikle gölün güzelliğine gölge düşürmüyor. Tekne ile tekrar iskeleye dönüp, göl kenarında yemek yedik. Yemek yediğimiz restaurantın pek çok Türk çalışanı olduğunu ve Como da yaşayan da bir çok Türk olduğunu öğrendik.
KANALLAR BÖLGESİ NAVİGLİ VE AYRILIK VAKTİ
Gezimizin son gününde öğleye kadar vaktimiz vardı ve gelirken turistik bilgi merkezinden aldığımız küçük haritalarla keşfettiğimiz Milano’nun kanallar bölgesi olan Navigli’ye gitmeye karar verdik. Milano merkezinin o şık görüntüsüyle ilgisi olmayan Navigli’de bulunan kanalda halk, eskiden küçük sandallarla gezinti yaparmış ama artık kullanılmıyor ve su çok pis.
Dönüş zamanı yaklaştığı için, çok zaman harcamadan Charleston’a bir kez daha uğradık. Sonra da Duomo merkezde bulunan ve Milano’ya geldiğimizden beri birkaç kez uğradığımız dondurmacıdan “bu seferlik” son kez dondurmamızı taze meyveler eşliğinde alıp, şehrin altındaki üç hattan oluşan metroya yürüdük. Kısa bir tatildi ama zaten bu kadar gün de bu şehri keşfetmek için yeterli. Milano’da yapılacak en önemli üç şey; mutlaka Como Gölü ziyaret edilmeli, mutlaka Charleston’a gidilmeli (başka bir restauranta gidecekseniz de, en azından mutlaka Milano’nun milli yemeği “risotto” yenmeli!) ve Duomo’da yoldan geçen insanları izleyebileceğiniz kafelerden birinde espresso veya cappuccino içilmelisiniz!
Şimdiden iyi eğlenceler sevgili dostlar...
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner113

banner112

banner111

banner110

banner109

banner108

banner106