Şeref Özgencil’in öncülüğünde kurulan, Başkanlığını Yavuz Canevi’nin yürüttüğü Forum İstanbul-2023 konferansları dizisinin bu yılki oturumlarından birinin başlığı şöyleydi:

- Ekonomide Nostalji...

Türk Ekonomi Bankası’nın (TEB) Yönetim Kurulu Başkanı da olan Yavuz Canevi ile Şekerbank Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Basri Göktan’ın yönettiği oturumda şu isimler vardı:

Özal döneminin Başbakan Yardımcısı Kaya Erdem, aynı dönemin Süper Müsteşar ve Maliye Bakanı Prof. Ekrem Pakdemirli, Fiba Holding Yönetim Kurulu Başkanı Hüsnü Özyeğin, TÜSİAD Başkan Yardımcısı, bankacı Tayfun Bayazıt, Merkez Bankası eski Başkan Yardımcılarından Ercan Kumcu.

Ercan Kumcu, 1980’li yılların ikinci yarısının başlarında Merkez Bankası ile Hazine Müsteşarlığı arasında yaşanan faiz çekişmesini anlattı:

- Merkez Bankası, Hazine’ye borç para veriyor, karşılığında hiç faiz almıyordu. Biz bu duruma itiraz ettik. O dönemde Merkez Bankası Başkanı Yavuz Canevi idi. Hazine Müsteşarlığı, bizim ısrarlı talebimiz üzerine, "Tamam, yüzde 5 faiz öderiz" yanıtı verdi.

Bir süre Hazine’ye verilen borçta faizin yüzde 5 uygulandığını vurguladı:

- Ancak, Hazine’nin Merkez Bankası’na ödediği faiz düşük kalmıştı. Bunu üzerine Yavuz Bey’e rica ettik. Hazine Müsteşarı’na doğrudan mektup yazdı.

Kumcu, mektuptaki talebin altını kalın çizgiyle çizdi:

- Hazine, Merkez Bankası’na yüzde 15 faiz ödemeli.

Kumcu, mektuptan yanıt alamadan Hazine Müsteşarı’nın değiştiğini belirtip, olayın devamını anlatacakken Yavuz Canevi araya girdi:

- Dönemin Başbakan Yardımcısı Kaya Erdem beni çağırdı, "Seni Hazine Müsteşarı yapıyoruz" dedi. Böylece Merkez Bankası Başkanlığından Hazine Müsteşarlığı görevine geçtim. Ancak ben hiçbir zaman Ekrem Pakdemirli gibi "Süper Müsteşar" olarak anılmadım.

Ercan Kumcu, mektup olayının devamına döndü:

- Yavuz Canevi, Merkez Bankası Başkanı’yken yazdığı, "Hazine’den yüzde 15 faiz isteriz" mektubuna, Hazine Müsteşarı olunca olumsuz yanıt verdi. Yani, kendi imzasını taşıyan talebe, yine kendi imzasıyla ret yanıtı göndermiş oldu. Bu, o dönemin en ilginç rastlantılarından biriydi.

Yavuz Canevi’ye kendi imzasını anımsattıklarını kaydetti:

- Yavuz Bey, "Merkez Bankası Başkanı iken Hazine’den yüzde 15 faiz talebi mektubunu ben yazdım. Merkez Bankası bu talebinde haklı. Ancak, Hazine o faizi ödeyemez. Şimdi bulunduğum makamdan da durum böyle görünüyor. Bu faiz olmaz çocuklar" dedi.

Hazine, o dönemde Merkez Bankası’yla yüzde 5, yüzde 15 faizin kavgasını yaparken, gün geldi, bankaların kolay para kazanma kapısı oldu.

Bankalar, yüksek enflasyon döneminin aynı çizgide hareket eden faiz düzeyinde kendilerine yönelen mevduatı çoğunlukla Hazine’ye borç verme yolunu seçti. Böylece o faiz geliriyle kârlılıkları yükseldi...

Tek haneye inen enflasyonla birlikte yüksek faiz dönemi de kapandı. Hazine, eskisi kadar yana yakıla borçlanma yapmaz oldu...

Bankalar da, Hazine’ye borç verme kolaycılığından asli işlerine, kredi kullandırma ve hizmete doğru yöneldi...

 

1000 dolara kurdukları şirket 100 milyar dolarlık oldu, bardakları parayla doldu

 

İsviçre merkezli dünya ilaç devi Roche’un 2009 yılında hisselerinin tamamını bünyesine kattığı San Francisco’da kurulu Genentech’in merkezinde şirketin kurucularının ilginç öyküsünü öğrendik.

Risk sermayesi işlemleriyle uğraşan Robert Swanson, 1976 yılında o dönemlerde çok da bilinmeyen biyoteknolojiyle ilgili birilerini araştırır. O günlerde bir kongrede yolu biyoteknoloji Profesörü Herbert Boyer’le kesişir.

Bir barda oturup konuşurlar, peçete üzerine aldıkları notlarla ortak şirket kurmaya karar verirler. 500’er dolar sermayeyle bugünün biyoteknoloji devi Genentech’in temellerini atarlar.

Genentech’in Kurumsal İlişkilerden Sorumlu Başkan Yardımcısı Geoff Teeter, 2009’da Roche’un yaptığı hisse alımını anımsattı:

- Roche, Genentech’in yüzde 52’sini daha önce satın almıştı. 2009’da kalan yüzde 48’lik bölümüne 46.8 milyar dolar ödedi.


Roche, şirketi devraldıktan sonra halka açıklığını sonlandırmış olsa da kabaca hesap yaptık, Genentech’in piyasa değeri 100 milyar dolara ulaşmıştı.

Ardında Genentech’in her noktasında farklı laboratuvarları bulunan kampusünde tura çıktığımızda karşımıza şirketin iki kurucusunun bardaki ilk buluşmalarının canladırıldığı heykelleri çıktı.

Swanson ve Boyer’in heykellerinin eline tutuşturulmuş bardaklara baktık, içi metal paralarla doluydu. Tur sırasında bize eşlik eden Genentech’in Kıdemli Araştırmacılarından Paul Moran’a sorduk:

- Bu pardaklara atılan paraların bir anlamı var mı?

- İnsanlar dilek tutuyorlar.

- Bu bardaklara para attığı için dileği yerine gelen kimse var mı?

- Bilmem. Birilerinin dileği yerime gelmiş olmalı ki, para atmayı sürdürüyorlar.

Bunun üzerine ben de cebimden 2 lira çıkardım, birini Swanson’un, diğerini Boyer’in elindeki bardağa attım.

Bir yandan dilek tutarken, diğer taraftan şunu düşündüm:

- Türkiye’de kurucusunun heykeline dilek tutmak amacıyla para konulan bir şirket var mıdır? Böyle bir şey olsa, nasıl karşılanır?

………….

 

Genentech’in kurucuları Swanson ve Boyer’in heykelleri. Heykellerin elindeki bardaklara uğur getirsin diye para atarak dilek tutuluyor. Ben de Boyer’in bardağına 2 TL attım. Öyküyü Genentech’in Kıdemli Araştırmacılarından Paul Moran anlattı.

  
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner112

banner111

banner110

banner109

banner108

banner106