GİRAY DUDA
Kimilerine göre dünyanın en önemli kişisi olan ABD Merkez Bankası (FED) Başkanı Ben S. Bernanke’nin yaptığı açıklamalarla tüm piyasalar altüst oldu. Türkiye’de Gezi Parkı olaylarının kargaşası sırasında bir de piyasaların ateşinin yükselmesi pek çok kişinin yüreğini ağzına getirdi.
Okan Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Taner Berksoy, Bernanke’nin yanlış anlaşıldığını, kısa sürede değişen bir şey olmadığını, ancak döviz ve faizin bugünkü durumundan geriye gitmeyeceğini söylüyor. Prof. Dr. Berksoy’a, ‘Global Sanayici’ adına, dünya piyasalarını karıştıran olayların içyüzünü sorduk.
- Sayın Berksoy, dünya ve Türkiye piyasalarındaki son gelişmeleri konuşmak istiyorum. Gezi olayları ve FED kararları birbirini izleyen bir dönemde patlak verdi. Olup bitenleri yerine doğru oturtabilmemiz için bize yaşananları anlatır mısınız?
- Olayların kronolojik akışı şöyle oldu. Mayıs ortasında Amerika Birleşik Devletleri Merkez Bankası (Federal Reserve - FED) olağan, faiz kararı alabileceği bir toplantı yaptı. Her zaman ay ortasında bu tür toplantıları yapıyor. Mayıs toplantısı sonunda FED Başkanı Ben Bernanke, 5 senedir devam eden ‘bol likidite – düşük faiz’ politikasının bir yerde sonlanması gerektiğine dair sözler söyledi. Bol likiditeye, düşük faizlere alışık olan finansal aktörler, buna sert tepki gösterdiler. Dolayısıyla daha Mayıs ayının sonuna doğru hemen hemen tüm ülkelerde faizler ve kurlar üzerinde bir baskı oldu. Para, güvenli görünmeyen ülkelerden çıkıp güvenli olacağı düşünülen yere, yani Amerika’ya kaçtı.

BERNANKE NE SÖYLEDİ?
Haziran ayında yapılan toplantıda, Bernanke’nin bu kez yaptığı açıklama çok netti. Bernanke, ‘Biz şu anda yürüttüğümüz politikayı yavaşlatıyoruz. Her ay ekonomiye verdiğimiz 85 milyar dolar parayı azaltacağız. 2014 yılının ikinci yarısından itibaren de bu beş senede ekonomide biriken likiditeyi, bol parayı yavaş yavaş çekeceğiz.” dedi.
Bunun anlamı da önümüzdeki dönemde para eskisi kadar hızlı büyümeyecek, para miktarı 2014 sonundan itibaren fiilen azalacak. Faizler üzerinde bir baskı olacak.
Faizlerin yükselme olasılığı olunca, bütün dünyadaki sabit getirili tahvil piyasalarında çok büyük bir çalkalanma yaşandı. Tahvilden kaçıldı, para buralardan çıkıp ABD’ye gitti.
Bizim gibi sıcak para dediğimiz kısa vadeli paraya dayalı portföy yatırımlarıyla finansman yapan ülkelerde bu durum kurlar üzerinde büyük baskı yarattı ve kurlar da hızla yükseldi. Türkiye’deki Gezi olayı tam bunun ertesine rastladı. Bütün ülkelerde bu işler olurken, yani faizler yükselirken, tahvilden kaçış varken ve döviz dışarıya gidiyorken ortaya Gezi olayları çıktı. Gezi olayları, diğer ülkelere göre bizdeki etkiyi biraz daha fazla büyüttü.

GEZİ’NİN EKONOMİYE OLUMSUZ ETKİSİ
- Sadece Gezi olaylarının yarattığı etki ölçülebiliyor mu?
- Şimdi bunun ne kadar olduğuna dair tahminler yapılıyor. Yüzde 50 - 50 diyenler de var. Bu son çalkantı üzerinde Gezi’nin etkisi ve FED’in etkisinin eşit olduğunu söyleyenler var. Çok daha düşük olduğunu savunanlar da var. Bunu anlayabilmek için Temmuz ayı başından itibaren açıklanacak olan veri akımını görmemiz lazım.
Çünkü ilginç bir şey de oldu. Bizden, tahvil piyasasından çıkan yabancı sermaye bir anda yurt dışına da gitmedi. Bir kısmı Türkiye’de park etti, bekledi. Dolayısıyla Gezi olaylarının etkisi çok büyük olmayabilir.
AÇILAN KREDİ İYİ KULLANILDI
Ama şöyle bir şey var. Onu iyi değerlendirmemiz lazım. AK Parti’nin 2002 yılından itibaren başlayan bir ekonomik rahatlığı var. Tek başına iktidara geldi, güçlü Hükümet kurdu ve birçok reform yaptı. Dışarıda da içeride de bütün bunları yapabilmesinin ana nedeni siyasi istikrardır. Yani AK Parti siyasi istikrarı kurdu ve bunları yapabildi. Hakikaten kamu maliyesini çok hızlı biçimde düzelttiler. Bankacılık sisteminde yeni kurallar getirdiler, kırılganlıkları büyük ölçüde azalttılar. Elbette bunların birinci nedeni Ak Parti’nin güçlü, tek başına iktidar olmasıdır. Bu siyasi istikrar sayesinde herkes önünü görebiliyor, herkes kararını ona göre alabiliyor, yurt dışındaki gelip burada rahatlıkla plasman yapabiliyorlar. Dolayısıyla buradan AK Parti’ye müthiş bir kredi geldi. Açıkçası bu krediyi de iyi kullanıldı. Bu da krize rağmen iki kez arka arkaya gelen not artışları ile taçlandırıldı.
SİYASİ İSTİKRAR SÜRECEK Mİ?
Gezi olayının alevlenmeye başladığı dönemde birçok yabancı gözlemci beni aradı. Sordukları soru şuydu: Türkiye’deki siyasi istikrar bozuluyor mu? İktidar duruma hakim olabilecek mi? Bu iktidar sertleşiyor, bu sertlik toplumda gerginliklere, kopukluklara yol açabilir mi diye sorular sordular. Esas soru ne kadar tahvilden çıkıldı, ne kadar para gitti değil. Önümüzdeki dönemde Türkiye’ye bu başarı hikayesini yazdıran siyasi istikrar devam edebilecek mi? Hala da merak ediliyor.
Siyasi iktidar olaya karşı sertleşerek olayı anlamadığı izlenimi veren tavırlarla yaklaştığı zaman yabancılarda bu çekingenlik, bu korku büyüyor. Olaylara hakim olamıyorlar, istikrar sonlanıyor düşünceleri öne geliyor.
Böyle bir ortamda diğer yandan Avrupa Birliği ile olan sürtüşme ortaya çıktı. Bu, işi biraz daha alevlendirdi. Şöyle bir noktaya gelindi. Bu gezi olayı, kısa vadede ekonomik değişkenler üzerinde tabii ki etki yapar ama bu bir türbülans, çalkantı yaratır. Siyasi iktidarın güç kaybetmesi gibi bir durum olursa bunun çok ciddi uzun vadeli etkileri ortaya çıkar. Bugün olduğumuz nokta budur.
‘FAİZ LOBİSİ’YLE KİM KASTEDİLDİ
- Başbakanın ısrarla vurguladığı ‘faiz lobisi’ konusuna ne diyorsunuz?
- Onu ben anlamadım. Benim çevremde çok sayıda iktisatçı var ve gördüm ki onlar da pek anlamadılar. Kendi adıma şöyle düşünüyorum. Birkaç şeyi kastediyor olabilir ‘faiz lobisi’ diyerek. Bir tanesi faizleri yükseltmek için özel pozisyon alan, özel yatırım yapan, pozisyonları değiştiren, bu yönde spekülasyon, manipülasyon yapan birileri var. Faiz yükseldiği zaman da faiz lobisi kazanmış oluyor. Böyle bakarsanız faiz lobisinin en etkili adamı FED Başkanı Bernanke. Öyle değil mi, adam iki kere konuştu faizler tavan yaptı.
Herhalde bu değil kastettiği. Peki nedir? Neyi kastediyor? Büyük bir ihtimalle dışarıdan içeriye gelen ve içeride de plasman yapanlar bu faiz işlemlerinden çok büyük kazançlar elde edenleri kastediyor.
Yine tahminde bulunuyorum, bankacılık sistemini işaret ediyor olabilir. Bu sene bankaların karları biraz yüksek seyrediyor. Bunu kastediyor olabilir diye düşünüyorum ama emin değilim. Ya da faiz işlemlerinden büyük kazanç sağlayanlar var ve faiz lobisi bunlar mıdır bilmiyorum. Eğer faizden gelir elde edenler diye düşünülüyorsa, o zaman asıl fail bankacılık sistemi. Bu ikisi de pratik olarak çok doğru olmayan tanımlar olabilir.
Tabii ekonomide faizin yükselmesinden kazanç elde edecek olan geniş kitle de var. En büyük kazancı da Ayşe hanım teyze sağlayacak. Bankada üç beş kuruşu olan ve onun faizi ile geçinmeye çalışan orta ve orta altı sınıftaki insanlar. En büyük kazanç büyüklerindir ama genel olarak baktığınızda en büyük katkıyı onlar sağlar. Bu insanların lobi, mobi olacak halleri yoeek.
LOBİ OLMASA DA FAİZ ARTIŞI İSTİYOR
- Lobi olmadan da faiz artışını istemek, beklemek hakları değil mi? Ellerindeki üç kuruşun düşük faizler nedeniyle eriyip gitmesine karşı çıkmasınlar mı?
- Gayet tabii isteyecekler. Ama mesela bankalara bakarsanız, faizlerin yükseldiği dönemde bankaların bir yandan geliri artar ama bir yandan da maliyetleri artar. Banka, faizle para toplayıp bunu plase eden kurumdur. Faiz yükseldiği zaman mevduat faizi de yükselecek, kredi faizi de yükselecek. Kredi faizini tek başına yukarıya çekip oradan para kazanma imkanı yok bankaların. Çünkü maliyetleri de artıyor. O biraz olayların ateşi sırasında söylenmiş bir söz gibi görünüyor.
İLK ETKİ TAMAMEN PSİKOLOJİK
- Önümüzdeki aylarda faiz ve dövizde durum ne olur? Gerileme, düşme yaşanır mı?
- Şöyle düşünmek lazım. Eylül ayında başlayacağını tahmin ettiğimiz uygulama ile her ay verilen 85 milyar dolar gerilemeye başlayacak. Önce 65 milyara düşecek, sonra düşüş kademeli olarak devam edecek. Dikkat edin, bu aşamada mevcut para miktarı azalmıyor. Sadece artış hızı yavaşlıyor. Belli bir noktadan sonra, birikmiş olan likidite fazlası 2014’ün ikinci yarısında çekilmeye başlanacak.
Piyasalarda ilk yaratılan etki tamamen psikolojik. Genelde paylaşılan bir görüş var. Piyasanın aktörleri biraz da yanlış algıladılar açıklamaları. Hemen para toplanmaya başlanacakmış izlenim edindiler. İlk aşamada, yani miktarın azaltılmaya başladığı aşamada faizler üzerinde hafif bir baskı oluşacak. Sonuçta daha gevşek bir rejimden birazcık daha sıkılaştırılmış bir rejime geçiyorsunuz.
PARA REJİMİ DEĞİŞİYOR
Şunu kabul etmek zorundayız, ne Amerika’da ne öteki ülkelerde ne de bizde faiz oranları bu FED açıklamalarının başladığı tarihteki düzeye bir daha gelmeyecek. Önümüzdeki dönemde bundan daha yüksek olur. Çünkü para rejimi değişiyor.
İkincisi, döviz kurları da eskisi gibi olmayacak. Yukarıya doğru ivmelenecek. Önümüzdeki dönemde, şimdi sayı ile ifade etmek mümkün değil ama faizlerin, kurların biraz daha yukarı yönlü hareket edeceğini söylemek yanlış olmaz.