Çanakkale’nin Biga ilçesi ile bir bilgi aktaralım…

Türkiye gibi işsizliği yoğun olduğu bir ülkede bu ilçe işsizliğin belini kırmış durumda. İlçede işsizlik yok. İki önemli kuruluş mobilya sektörünün liderlerinden Doğtaş ve demir çelik sektörünün önderlerinden İÇDAŞ binlerce insanı istihdam ediyor. Ayrıca kentte yerel işletmeler de atağa geçmiş durumda. Eti ve sütü ile iddialı olan kent bu alanda ülke markası olmaya çalışan onlarca şirketi doğurmuş bulunuyor. İstanbul’un önde gelen lezzet duraklarında Biga eti, peyniri kullanarak müşterilerini mutlu eden çok sayıda işletme olduğunu öğreniyoruz. Tüm bunlar Biga’da işsizliği yok etmiş durumda. Hatta Biga orta gelir tuzağını da kendi alanında yıkmış bir kent görünümü veriyor… Sokaktaki ekonomi bunu net olarak ortaya koyuyor.

Biga bir küçük ilçe… Oradaki başarıyı anlatmak ne ifade eder ki demeyin… Çünkü aynı soruyu Biga ve Türkiye için kafa yoran Davut Doğan’a da yönetmişler…

Kelebek gibi mobilya sektörünün yıldız markalarını bünyesinde taşıyan, enerjiden gıdaya yeni alanlara girmeye çalışan Doğanlar Holding Yönetim Kurulu Başkanı Davut Doğan bu soru üzerine dersini çalışmış…

Bir Bigalı olarak Biga Modeli’nin Türkiye’de uygulanabileceğini savunuyor. Görüşlerini bir mektup haline getirip, konuyla ilgili kurum ve kuruluşlara iletmeye çalışıyor…

Bize de aktardığını sizinle özetle paylaşalım…

- Teşvik sistemi yeniden düzenlenmeli… Türkiye’nin 81 ilinde hatta bazı ilçeleri ile birlikte 100 bölgesinde öncelikli sektörler belirlenmeli. O noktalara Doğtaş gibi İÇDAŞ gibi dev işletmeler kuralım… Bu işletmelerin 10 milyon dolara kurulduğunu varsaysak 10 milyar dolara ihtiyacımız var demektir… 100 tesis Türkiye’nin değişik bölgelerinde ekonomiye hayat verir… Biz Biga’da mobilya üretiyoruz. Güçlü bir nakliye sektörü oluşmasını sağladık. Buradaki nakliyeciler bölgenin yükünü taşıyor. Bandırma’da yumurta, Bolu’da tavukçulukla ilgili dev işletmeler oluşur. Bunlar bölgesel kalkınmayı teşvik eder. Kalkınan Anadolu Türkiye’yi uçurur…

Evet Davut Doğan’ın bıraktığı yerden biz devam edelim… Mesela Elazığ ve Malatya’da balıkçılıkla ilgili tesisler… Fındığın vatanı Ordu’da mutlaka butik bir çikolata işletmesi… Rize’de çayın dünya markası olması için işletmelerin birleştirilmesi… Tokat’ta meyve suyu fabrikası (zaten var ama geliştirilmesi için destek verilebilir)… Zile de pekmez tesisleri…

Taşköprü’de sarımsağın dünya markası olması için modern bir işleme tesisi… Silivri’de yoğurt, Şile’de organik ürünlerle ilgili lokomotif tesisler… Tabi Konya Şeker ya da Torku modelini yaygınlaştırmak gerekiyor.

Bir de Çerkezköy gibi binlerce işletmeyi dünya markası yapmak için faaliyet yürüten sanayi bölgeleri var ki onların ekonomiye katkısı muhteşem…

Sadece şu anda 10 bin gençten oluşan bir işe yerleştirme havuzu oluşmuş durumda. Bugüne kadar binlerce insana iş veren kurumlar Çerkezköy’de işsizliği belini kırıyor.

Bir de turizm avantajı var Türkiye’nin… Kastamonu’dan Mardin’e Artvin’den Antalya’ya bu avantajı en iyi şekilde kullanmak mümkün…Özellikle turizmin katkısı ile çiftlik hayvancığından önemli bir gelişme yakalamış durumdayız. Ülkemizdeki çiftlik hayvanları 1.5 milyar sayısına ulaştı. Kanatlılarda bu rakam, 25 milyara çıktı. Türkiye süt üretimi de 18 milyon tona vurdu.

Türkiye dünyanın orman botaniği konusunda en zengin ülkelerinden birisidir. Türkiye’de 11 bin 700 bitki türü varken; bütün Avrupa’daki çeşit 12 bin civarında kalıyor. Genç nüfus, doğanın bize bahsettiği özellikler ve güzellikler ve Türkiye’nin bulunduğu konum zenginleşmek için çok önemli avantajlar getiriyor. Bütün mesele bunların bir formülle zenginleşmeye dönük uygulamalar haline getirmekte…

Sevgili Arif Esen’in İstanbul Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği (İHKİB) Başkanı Hikmet Tanrıverdi ile yaptığı söyleşideki sözleri üzerine bu yazıyı gündeme taşıdım…

İster Biga Modeli ister Hikmet Tanrıverdi’nin o söyleşideki “Devlet yardımlarıyla ilgili olarak esnek, güvene dayalı ve hızlı işleyen yeni bir destek ve teşvik mekanizmasına ihtiyaç vardır. Hammadde ve girdilerde erişim avantajı sağlanmalı” sözleri ile özetlenecek formülü bir şekilde uygulanmalı. Her ikisi birden de uygulanabilir. Ya da devletin kurumları daha farklı ön açıcı çözümler üretebilir…

Her ne olacaksa biran önce olmalı. Bütün bunlar olduktan sonra da kaybettiğimiz pazarların yerine yenilerini kazanmak için yeni bir ihracat hamlesini başlatmalıyız. Bu hamleye Hikmet Tanrıverdi’nin şu cümlelerle vurguladığı gibi İran’dan başlayabiliriz…

- İran’ın 80 milyonun üzerindeki nüfusunun yanı sıra uzun süreden beri ülke üzerinde uygulanan uluslararası yaptırımlar sonucu tüketime aç ve dinamik bir pazarı bulunuyor. Genç ve dinamik nüfusu ile potansiyeliyle İranı pazar anlamında ‘İkinci Türkiye’ olarak görebiliriz. Özellikle gençler ve kadınlar, giyim, kuşam ve aksesuar alışverişlerine düşkün olup bu alanda ciddi bir potansiyel mevcuttur.


Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner112

banner111

banner110

banner109

banner108

banner106