Öne Çıkanlar Uğurteks Ece Kamar ömer nart ÇOSB ISO 50001 Peryön Trakya İnsan Yönetim Kongresi

“Türkiye AB’nin gündeminde değil, Türk halkı da AB’yi istemiyor”
GİRAY DUDA

Prof. Dr. Faruk Şen, Avrupa’da ve özellikle Almanya’daki milyonlarca Türk’ün yaşamını Türkiye’de halka ve Ankara’ya anlatan araştırmacı bilim insanı. Uzun yıllardan bu yana biz Almanya’daki durumu hep Faruk Şen’e sorarak, onun araştırmalarını inceleyerek öğrenmeye çalıştık. Prof. Dr. Faruk Şen, şimdi zamanının büyük bir bölümünü Türkiye’de geçiriyor ve kurduğu TAVAK vakfı ile bir vakıf üniversitesinin hazırlıklarını yapıyor. Prof. Şen’e, çalışmalarını ve Türkiye-AB ilişkilerini sorduk:

- Hocam sizi Almanya’daki Türkiye Araştırmaları Merkezi’nden tanıyoruz. Buradan ayrıldınız mı?

- Türkiye Araştırmalar Merkezi’ni 1985 yılında kurdum. 2008 yılına kadar yöneticiliğini yaptım ve Alman derin devleti ile bir sorunum oldu. Ben, ‘Almanya’nın yeni Musevileri Türkler’ deyince birbirimize girdik. O yılın sonunda ayrıldım ve Almanlarla birlikte yeni Türkiye Avrupa Eğitim ve Bilimsel Araştırmalar Vakfı’nı (TAVAK) kurduk.  

Bu vakfın ilk amacı Türkiye’de Almanca dilinde bir üniversite kurmaktı. Şimdi bunu genişlettik. Almanca ve İngilizce dillerinde eğitim verecek. Kuruluş faaliyetlerinde biraz zaman kaybettik. Alaçatı’da kurmayı planlıyorduk sonra bunu Silivri’ye getirdik. 

ADI AVRUPA ÜNİVERSİTESİ OLACAK

Şimdi üniversiteyi Gümüşyaka’da kuruyoruz. Alaçatı’da sadece Spor Fakültesini kuracağız. Üniversitede dört bölüm olacak. İlk başta İktisadi ve Siyasi Bilimler Fakültesi, Uluslararası Hukuk Fakültesi, Kültür ve Kitle İletişim Fakültesi ve Spor Fakültesi. Eczacılık ve Diş Hekimliği Fakültesi için de dilekçemizi verdik. Eczacılık için çok büyük bir sponsorumuz var. Bir aksilik olmazsa 2014 yılı Ekim ayında faaliyete geçiyoruz. 
Daha önce 10 Alman üniversitesinin fakülteleri ile anlaşma yapmıştık. Daha sonra,  Avusturya’da Viyana Üniversitesi, İsviçre’de Zürih Üniversitesi ve Hollanda’da  Maastricht Üniversitesi ile anlaştık Almanca-İngilizce eğitim veren bir fakülte kurmak için. Üniversitemizin adını önce Türk-Alman Üniversitesi kurmayı planlamıştık. İsviçre, Avusturya ve Hollanda’da anlaştığımız dostlarımız bize karşı çıktılar. ‘Biz Alman hegemonyasına girmeyiz’ dediler. Bu nedenle adını Avrupa Üniversitesi olarak değiştirdik. 

Spor Fakültesi sanıyorum bir yıl daha gecikecek. Biz burada sporcu yetiştirmek istemiyoruz. Spor ekonomisti, spor pazarlamacısı, spor iletişimcisi yetiştirmek ve doping merkezi kurmak istiyoruz. Örneğin en büyük spor kulübünün başkanı Aziz Yıldırım bu kadar para harcıyor. O kulübün bir CEO’sunun olması gerekir. 
Spor yöneticisinin çok iyi bir ekonomist olması gerekir. Ekonomiye çok ağırlık vermeli ve bilmeli. Çünkü ha Borusan Holding’i yönetiyorsun ha Fenerbahçe’yi yönetiyorsun. 

AB’Yİ İSTEYENLERİN ORANI YÜZDE 19

- ‘Türk Halkının Avrupa’ya Bakışı’ diye bir araştırma yaptınız. Zaten ana konumuz da Avrupa Birliği ile Türkiye ilişkileri. Bu araştırmayı her yıl düzenli olarak yapıyor musunuz?

- Üç yıldır yapıyoruz. Bu bir panel araştırması. Seçilmiş 8 kentte yapıyoruz ve aynı sayıda kişiye soru soruyoruz. CATI modeline göre yapılıyor ve sorular değişmiyor.  2011’de ilk yaptığımızda halkın yüzde 34’ü Avrupa Birliği’ne sıcak bakıyordu. İkincisinde yüzde 18’e indi ve bu yıl da yüzde 19’a çıktı bu oran. Artık Türk halkı Avrupa Birliği’nden kopuyor.

BU YIL İTALYA KRİZİ ÇIKACAK 

- Bir ara yüzde 70’lerin üstüne kadar çıkmıştı değil mi?

- 2005 yılında Hırvatistan ve Türkiye tam üyelik görüşmelerine başladığı zaman Türkiye’de yapılan araştırmalarda yüzde 74 oranı ile karşılaşmıştık. Fakat sonra Türkiye’nin aldatılması, görüşmelerin yürümemesi, Macaristan ve Romanya ile başlayan AB’deki kriz, sonra Yunanistan, İrlanda, İspanya, Portekiz krizleri Türkiye’yi soğuttu. Bu yıl İtalya krizi geliyor. Belçika, Fransa, Slovenya da sırada. 



Bu arada Türk halkı son 7 yıllık dönemde toplam yüzde 42 büyüdü. Bir özgüven geldi. Biz AB olmadan da yürürüz, diyor. Bunun en büyük nedeni de Türkiye’de 2005’te ihracatının yüzde 64’ü AB’ye dönüktü ve bu oran şu anda yüzde 34’e indi. O sırada Türkiye’nin Afrika’ya ihracatı yüzde 2 iken şimdi yüzde 30’a çıktı. Bunlar da Türk halkının tercihini doğrudan etkiliyor.

DAHA ÇOK AB KUSURLU

- AB ile Türkiye’nin arasında yaşanan sorunda kim, ne oranda kusurlu?

- Bu güç bir soru. Ama sorunun büyük çoğunluğunun Avrupa’dan geldiğini söyleyebiliriz. Avrupa’da İslamofobi, Türkofobi çok gelişti. Yabancı düşmanlığı çok arttı. Özellikle Sarkozy-Merkel döneminde başlayan ‘Avrupa Birliği bir Hristiyan değerler topluluğudur, Müslümanlara yer yoktur’ anlayışı Türk halkını soğuttu. Yani daha çok Avrupa Birliği’nin kusurlu olduğunu söyleyebiliriz. Şunu da söyleyeyim, Türkiye artık Avrupa Birliği’nin gündeminde değil. 

Dikkat ederseniz Merkel’de bir değişim var. Küçümsenecek bir değişim değil. Eskiden ‘Türkiye’ye özel statü verelim’ diyordu. Şimdi ondan da vazgeçti ve ‘Türkiye bizim için stratejik ortak’ diyor. Stratejik Ortak deyimini AB, Rusya ve Ukrayna için kullanır. Bunlar hiçbir zaman tam üye olmayacak ülkeler. Türkiye’yi ‘Stratejik Ortak’ sınıfına sokuyorlar. 

Zaten 505 milyonluk Avrupa Birliği bütçesini de küçültüyor. 2013 yılında bütçe 143 milyar euro idi, 2014’te 135 milyar euroya düştü. Daha da azaldı.

AB İÇİNDE 21 MİLYON MÜSLÜMAN VAR

- Peki bu durumda, baştan beri ‘Bu AB bizi almaz’ diyenler haklı mı çıktı?

- Ben 2009 yılına kadar Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne girmesinin en büyük savunucusuydum. Daha sonra şunlar oldu. Avrupa Birliği, büyük bir iç krize yakalandı. Bu arada müthiş bir İslamofobi gelişti. Bu iki öge, Avrupa Birliği’nin Türkiye karşıtlığını pekiştirdi. Eskiden de vardı ama bu kadar değildi. Şimdi Avrupa Birliği bir ‘Hristiyan değerler topluluğu’ diyorlar. Bu değerlendirme yanlış. AB’nin 505 milyonluk nüfusunda 21 milyon müslüman var. Göçle gidenler. İşte bu yaklaşımlar Türkiye’yi AB’den daha da soğuttu. 

MERKEL TÜRKİYE’Yİ VE ERDOĞAN’I SEVMİYOR

- Benim hatırladığım, Angela Merkel Türkiye’yi ziyaretlerinde “Türkiye’nin AB üyeliğinde bir sorun yaşanmayacak” diyordu. Sonra ne oldu da başka şeyler söylemeye başladı?

- Angela Merkel hiç değişmedi. Bu kadın çok namuslu bir politikacıdır. Söylediklerini  değiştirmez. Merkel’in 3 önemli özelliği var. Birincisi bir Doğu Alman olarak Türkiye’yi sevmiyor. İslamı da sevmiyor ve üçüncü olarak Recep Tayyip Erdoğan’ı sevmiyor. Merkel hiçbir zaman bize ümit vermedi. Yalnız görüşmelerde şunu söyledi. ‘Bu görüşmelerin sürmesi bir ahde vefadır ve biz buna devam edeceğiz’, dedi. Son koalisyon protokolüne de koydurduğu madde nedir biliyor musunuz? Sadece, ‘görüşmeler devam edecek’, cümlesi. Görüşmeler tam üyelikle neticelenir, ibaresini kaldırdı. Yani görüşmeler dostlar arasında devam eder ama sonuç alınmaz. Kısacası Türkiye’nin AB’ye girmesi zor ve Türk halkı da bunu istemiyor. Avrupa Birliği de şu anda Türkiye’yi kaldıracak durumda değil. Türkiye ciddi alternatifler aramalı.



YALNIZ TÜRKLERE VİZE KALDIRILMADI

Bir de AB’nin Türkiye’ye yaptığı en büyük haksızlık şudur. AB tam üyelik görüşmelerine başladığı her ülkede önce vizeyi kaldırır. Bulgaristan ve Romanya’da böyle yaptı. 2005’te Hırvatistan ve Türkiye ile görüşmelere başladı ve Hırvatistan vatandaşları için vizeyi hemen kaldırdı. Nedeni sorulduğunda da ‘onlar 4.5 milyon siz 70 milyonsunuz’ denildi. Öyle bir şey olur mu? Vizenin nüfusla ne ilgisi var?

SERBEST DOLAŞIMIN KALDIRILMAMASI SADECE TEPKİ

- Bir anda milyonlarca Türk’ün Avrupa ülkelerini işgal etmesi gibi bir korkuları mı vardı?

- Hayır. Serbest dolaşım hakkı dediğiniz zaten nedir? AB Serbest Dolaşım Kanunu’na göre bir ülkenin vatandaşı serbest dolaşımdan yararlanırsa başka ülkeye 90 gün için gidebilir. 90 gün içinde ev ve iş bulursa kalabilir. Şu anda benim insanlarımın yüzde 34’ü Almanya’da işsiz. AB sınırları içindekilerin de yüzde 35’i işsiz. Avrupa’da yaşayan bu kadar Türk işsizken benim Türkiye’den gidip orada iş bulacak insanım yoktur. Bu Türkiye’ye karşı bir tepkiden başka bir şey değil. 

‘BEN YÜKSELEN DEĞERİM, AB GERİLEYEN DEĞER’

- Biraz da AB genelinde ekonomik durumun kötülüğünün bir sonucu herhalde.

- Ben size bir şey söyleyeyim. Almanya, ilk zamanlar Polonyalı hayat kadınlarının istilasına uğrardı. Şimdi son gittiğimde, herkesin söylediği, Bulgaristan ve Romanya’dan giden çok sayıda genç kız orada hayat kadınlığı yapıyor. Romanyalı kaçak işçiler de Türklerin inşaatlarında 3 euroya çalışıyorlar.

TÜRK HALKINA GÜVEN GELDİ 

- Peki Türkiye’deki araştırmaya katılanlar, ‘biz artık zengin, gelişmiş bir ülkede yaşıyoruz, AB’ye neden gidelim’ düşüncesi ile mi AB üyeliğine karşı çıkıyorlar?

- Birisi o. Bir de Avrupa Birliği’ndeki baş aşağı gidiş. Yani ‘ben yükselen değerim, diğerleri ise düşen, gerileyen değer’ diyor. Tabii bu ne kadar doğru, ne kadar yanlış o ayrı bir konu. Şu bir gerçek ki 7 yılda yüzde 42’lik büyüme Türk halkına bir güven verdi. 

AB’NİN ALTERNATİFLERİ NELER

- Peki AB’yi istemeyenlerin bir özümüze, İslam dünyasına, Ortadoğu’ya veya doğuya dönelim gibi bir düşünceleri var mı?

- Bu soruyu da sorduk. Alternatifler neler olabilir, dedik. Buna yanıt olarak, Şangay İşbirliği Örgütü’nün de adı geçti. Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin’in toplu olarak anıldığı BRIC ülkeleri arasında kalmak da çok konuşuldu. Ama ciddi bir alternatifi kimse düşünmüyor. 

Türkiye bugün Afrika’ya açıldı. 2007 yılında Hizmet grubunu oraya gönderdi. 2008’de okullar açıldı. 2009-2010’da Türk Hava Yolları bağlantılar kurdu. Şimdi bir çok ülkede büyükelçilikler de kuruldu.

İSLAM DÜNYASIYLA İŞBİRLİĞİ İSTEYEN YÜZDE 11 

- Peki araştırmada İslam ülkeleriyle birlikte olalım diyenlerin oranı nedir?

- 2011’deki ilk araştırmamızda yüzde 35’lik bir grup niye İslam dünyası ile işbirliği içinde olmayalım diyordu. Fakat en son iki ay önce yaptığımız araştırmada, herhalde Suriye, Irak ve Mısır olaylarının da etkisiyle bu oran yüzde 11’lere düştü. 

KOMŞULARLA İLİŞKİLERİMİZDE YANLIŞLIK VAR

- Konu buraya gelmişken, Türkiye’nin güney komşuları ve Ortadoğu’daki İslam ülkeleri ile arasındaki ilişkileri nasıl değerlendiriyorsunuz?

- Türkiye tarihsel bir hata yapıyor. Komşularımızla politikamız, sıfır sorundan sırf soruna dönüştü. Mısır’ın içişlerine karıştı. Suriye’nin içişlerine dahil oldu. ABD gibi bölgenin jandarması rolüne soyunmak, Suriye’de Esad’a kızıp El Kaide’ye destek vermek korkunç bir hata bence. Buraya yerleşen aşırı İslami grupların yaptıkları hunharlıkları herkes dehşet içinde izliyor. Bizim buraya karışmamamız lazım. 

SURİYELİLERE GÖÇMEN STATÜSÜ VERİLSİN

Bu arada biz 700 bin Suriyeliyi burada misafir ediyoruz. Göçmen statüsü vermediğimiz için Avrupa Birliği’nden, Birleşmiş Milletler’den hiç yardım gelmiyor. Türk halkı şimdi bunlara bakmak zorunda kalıyor. Bunların hepsini yanlış buluyorum. Örneğin Maliki’nin yardımcısını Türkiye’de saklayıp Irak’ı kızdırmamız da çok yanlıştı. 
Öte yandan Türkiye, Kürt sorunu konusunda bir atılım yaptı ve burada kumar oynuyor. Barzani’yi getirerek PKK’ya ve BDP’ye bir gövde gösterisi yaptı. Ben sensiz de sorunu çözerim, dedi. Sorunu çözmek yerine çoğalttı. Burada Barzani ile işbirliği yapmak daha akılcı gibi geliyor. Çünkü Barzani’nin elinde her türlü olanak var. 10 yıl sonra ulusal gelirini 3 katına çıkaracak. Barzani’nin mallarını dışa satması lazım. Ya Irak üzerinden satacak, ya Suriye üzerinden ya da Türkiye üzerinden. En akıllısı bizim üzerimizden satması. 

TÜRKLER ARTIK TURİST OLARAK GELİYOR

- Yeniden batıya dönelim. Siz, yazılarınızdan birisinde, Avrupalı Türklerin artık Türkiye’ye turist olarak gelip kaldığını yazmışsınız. Bana oldukça enteresan geldi. 2.3 milyon Avrupalı Türk, diğer Avrupalılar gibi Türkiye’ye sadece turist olarak gelip dönüyorlar.

- Avrupalılardan da daha çok para harcıyorlar. Benim insanım, Almanların harcadığından yüzde 70 daha çok harcıyor. Almanların bize orta ve orta alt kesimleri yani en garibanları geliyor. Gelen adam, herşey dahil sistemine dahil olduğu için para harcamıyor. 

Türkler geldiği zaman ise önce 3-4 gününü İstanbul’da geçiriyor. Alışveriş yapıyor ve gezip eğleniyor. Sonra güneyde bir yere tatile gidiyor. En son olarak da kendi köyüne uğrayıp yine bol bol para harcıyor. O adam, 3-4 haftada, Almanya’da 4 ayda harcadığı parayı harcıyor Türkiye’de. Onlar bize ciddi gelir sağlar. Bunu bugüne kadar hiçbir kurum dikkate almadı.

TÜRK TURİSTLER  İSPANYA’YA KAYABİLİR

- Türkiye’ye en çok gelen turistlerin Almanlar olduğu belirtiliyor. Türkler de Almanların içinde mi sayılıyor?

- Eğer Alman vatandaşı ise o şekilde kayda geçiyor. Şu anda Almanya’da 3 milyon 50 bin Türk yaşıyor ve bunun 1 milyon 100 bini Alman vatandaşı. Avrupa Birliği sınırları içerisinde de 5 milyon 400 bin Türk yaşıyor. Yalnız önümüzdeki yıllarda bu insanlar Türkiye’den kopabilir. İbiza’ya Mayorka’ya gidebilir.

TÜRKİYE CAZİBESİNİ ARTIRMALI 

- Neden hocam?

- Çünkü gençler heyecan istiyor. Biz babalar ülkemize geliyoruz. Benim kızım da onun arkadaşları da artık bu ülkelere gidiyor. Türkiye’de istedikleri gibi yerler bulamıyorlar. Antalya’da durgun 4-5 yıldızlı oteller var. İstanbul’da da Reina, Suadası, Sortie var. Dördüncüsü yok. Avrupa çok daha değişik. Yani yarın öbür gün genç nesiller muhtemelen başka ülkelere kayacaklar. Türkiye bunu görmeli, cazibesini artırmalı. 

YENİDEN TÜRKİYE’DEN KONUT ALIMI BAŞLADI

- Almanya’dan gelen Türklerin, başta İstanbul olmak üzere Türkiye’de bir salgın halindeki konut sektörüne önemli katkıları da olduğu söyleniyor. Siz ne diyorsunuz?

- 1986 yılına kadar bizimkiler hep burada ev alırlardı. Daha sonra orada kalıcı olmaya karar verip oralarda almaya başladılar. Şimdi Almanya ve Fransa’da artan İslamofobi ve Türkofobi nedeniyle 190 bin varlıklı Türk oradaki evleri satıp İstanbul’da veya tatil yerlerinde konut almaya giriştiler. 

İLERLEME RAPORU’NU CİDDİYE ALMAYIN

- Biraz da son Avrupa Birliği İlerleme Raporu’nun içeriğini konuşalım mı? Bu raporlar neleri olumlu neleri olumsuz buluyor?

- Evet. İlerleme Raporu 17 yıldır yayınlanıyor. İlerlemeyen bir rapor bu. İlerleme Raporu’nun önemi nedir? Bu rapor o yıl Türkiye’nin yaptığı olumlu olumsuz işleri çıkarır. Görüşmelere olumlu ya da olumsuz hiçbir katkısı yoktur. Olmasa da olur. 17 yılın raporlarını alıp inceleyin aynı yazıları görürsünüz. Biraz okşar, biraz döver. Bu İlerleme Raporları ciddi alınacak metinler değildir. Tarih boyunca sadece Türkiye bu raporları ciddiye aldı. Biz televizyonlarda tartışmalar yaptık. Bize malzeme çıktı, o bakımdan iyi oldu ama aslında bu bir ilerleyememe raporudur diyebiliriz. Yani raporun anlamı ilerleyememe raporudur. 

Bu sene hoşuma gitti bizde de fazla tartışılmadı. Belki de biz bayram tatilinde iken açıklanması nedeniyle böyle oldu. 

Türkiye’nin artık Kopenhag Kriterleri gibi bir Ankara Kriterleri çıkarması lazım. Ankara neler istiyor? Vizenin kaldırılmasından tutun belirli fonlardan daha fazla yararlandırılmasına kadar hepsinin anlatılması gerekli. Bizim bu taleplerle ortaya çıkmamız lazım. 

- Peki sonuç olarak AB-Türkiye ilişkileri nereye gidiyor?

- Hiçbir yere gitmiyor. İlk önce AB yönetiminin oturup Türkiye’ye vizeyi kaldırması lazım. Almanya Başkonsolosu, her 100 başvurudan 30’una vize veriyoruz, diyor. Hiçbir şey yok iken 70’ini reddediyor. Bu anlayışla bir yere gidilir mi?
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner112

banner111

banner110

banner109

banner108

banner106