Öne Çıkanlar Arçelik Üretim Koordinatörü Alp Karahasanoğlu Türkonfed Hilal Ünalmış TÜSİAD Sıçrama Yapan Şirketler GİRAY DUDA

Biz neden yerli endüstriyel, insansı robotlar üretmeyelim?

GİRAY DUDA

Türkiye’deki robot üreticileri, kısa süre önce bir araya gelip kendi dernekleri ROBODER’i (Robotik ve Yüksek Teknolojili Üretim Sistemleri Geliştiren İmalatçılar Derneği) kurdular. Yerli robot üreticileri ve yüksek teknolojili üretim sistem entegratörlerinin sorunlarının çözülmesi, yerli ürünlerin satın alınması ve bu konuda devlet desteklerinin sağlanması gibi temel isteklerle yola çıkan ROBODER’in Başkanı Gürel Yılmaz ile sektörün güncel faaliyetlerini ele alan bir söyleşi yaptık.

- Sayın Yılmaz, Roboder’i kurma amacınızı bize anlatır mısınız?

- Kamu kurum ve kuruluşları tarafından her alanda “yerli ve milli” üretim konusu sıklıkla gündeme getirilirken, katma değerli üretim modelinin temelini oluşturan Robotik ve Yüksek Teknolojili Üretim Sistemleri geliştiren imalatçılar ve entegratörleri olarak, yaşadığımız sıkıntıları aşmamız gerektiğini düşünüyoruz.

Zira son yıllarda, sektörel zorluklar ve krizler neticesinde jenerik “10” firma faaliyetine son vermek zorunda kalmıştı. Sektörün temsilcileri ile münferiden bir araya geldiğimiz dönemlerde, ortak yakınmaları işitiyorduk. Aslında sektör temsilcilerinin çok büyük bir kısmı ulusal teknoloji için mücadele eden dava insanlarından oluşmaktaydı. Ancak “Ar-Ge ve İnovasyon” temelli firmaların bir araya gelmesi, dünyanın her yerinde bir hayli güç olduğu için örgütlü birliktelik pek gündeme gelemiyordu. Ortak sorunlarımız var ve bunların çözümü için firmaların kendi başlarına güçleri tek başına yeterli değildi. Temelde sektörün kamu tarafından iyi tanınmaması, endüstriyel işletmelerin geneli için uygulanan teşvik paketlerinin bizim sektöre çok uygun olmaması, adaletsiz rekabet, korumacılık kapsamları dışında kalmamız, öz sermaye eksikliği gibi konular; sektörün “sürdürülebilir” büyümesi önünde engel teşkil ediyordu.

KARAR ÇALIŞTAY’DAN ÇIKTI

Bizler de; “kimi sektör temsilcileri ile birlikte bir çalıştay yapalım ve sorunları masaya yatıralım” düşüncesini gündeme getirdik. Bu görüş olumlu karşılık bulunca 3 Temmuz günü “45” firma ile bir çalıştay gerçekleştirdik. Burada sektörün sorunlarını masaya yatırdık ve çözüm önerileri geliştirdik. Sözü edilen bu çalışma sonrası “oy birliği” ile örgütlü bir dayanışma kararı verildi ve bir Manifesto hazırlanarak kamuoyu ile paylaşıldı.

Ardından “45” firma tarafından görevlendirilen “12” kurucu firma; Simetrik PRO, ONS Makina, Ermaksan OptoElektronik, Afşa Robotik, Altesa, Teknorob, Barida Makine, SİFF Elektromekanik, Balkan Robotik, Cisim Mühendislik, Befaş Elektrik Elektronik ve MGG Makine ile birlikte tüzük hazırlandı. Ve çok kısa süre içerisinde “Robotik ve Yüksek Teknolojili Üretim Sistem Entegratörleri Derneği” ROBODER kuruldu.

ÖNEMLİ PROJELER HAZIRLIYORUZ

- Kuruluşunuzdan sonraki kısa sürede üye sayısında patlama yaşanması bu dayanışma ve organizasyonu bekleyen çok sayıda bir firma olduğunu bize gösteriyor. Dernek kurulmasında biraz geç mi kalındı?

- Şu anda listemizde, üye kaydı potansiyeli olan 80 firma bulunuyor. Bu firmalar arasında Bursa, Kocaeli, İstanbul, İzmir, Manisa, Adapazarı, Tekirdağ ve Ankara’da faaliyet gösteren önemli kuruluşlar yer alıyor. Amacımız öncelikle kurucu üye sayımızı 20’ye çıkarmak ve daha sonra toplam üye sayısını 40 firmaya ulaştırmak.

Derneğimiz, öncelikle robotlu üretim sistemleri ve yüksek otomasyonlu üretim hatları ile özel makinalar üreten firmalarla belirli bir sayıya ulaşıp, ardından sektöre otomasyon yazılımları ve otomasyon bileşenlerinin üretimi anlamında hizmet eden firmaları da bünyesine katarak büyümek istiyor. ROBODER’in üyelik konusunda nihai bir sayı hedefi yok. Zira kimlerin üye olabileceği tüzükte açıkça tanımlanmış durumda. Dolayısıyla bu tanıma uyan ve katkı sağlayabilecek nitelikli firmaların tümü, yönetim kurulu kararı ile üye olabilecekler.

KURULUŞ GECİKMEDİ

Geç kalma konusuna gelince. Dünyanın her yerinde Ar-Ge ve İnovasyon temeline dayalı firmaların birlik yapması güçtür. Bilgi birikimlerini koruma konusunda hassas bir sektörden söz ediyoruz. Elbette hiç olmazsa bundan 5 yıl önce kurulsaydı daha iyiydi. Ama daha önce kurulmuş olsaydı bu kadar ilgi çekeceğinin garantisini kimse veremezdi. Biz gecikmesi ya da zamanlamasından çok, bu saatten sonra neler yapabiliriz buna konsantre olmayı tercih ettik ve son derece önemli projeler hazırlamaya koyulduk.

YÜKSEK TEKNOLOJİ İHRACATINDA 102’NCİ SIRADAYIZ

- İleri teknoloji kullanan ve ileri teknolojili ürünler üreten bu sektörün Türkiye’deki potansiyeli ve ürün çeşitlilikleri hakkında bilgi verir misiniz?

- Buna cevap vermeden önce şu tespiti yapmakta fayda var. Dünyada gerçekleşen teknolojik gelişmelere rağmen, ülkemiz yüksek teknoloji ihracatında 102’nci sırada bulunmakta ve toplam ihracatı da son 5-6 yıl içerisinde durağan biçimde 150 milyar dolar mertebesinde seyretmekte.

Derneğimizi kuran ve güç veren sektör temsilcilerinin kesin bir inancı var: O da ülkemiz endüstrisinde, sadece “seri ürün imalatı” yapan firmaların geliştirilmesi ile değil, bu ürünlerin “üretilmesi” için gerekli “yüksek teknolojili tesisleri” kuran firmaların da geliştirilmesi mecburiyetidir. Zira topyekün kalkınma ancak bu şekilde tesis edilebilir. Bunun için dünyadaki teknolojik gelişmelerin, bilhassa endüstri alanında nasıl gerçekleştiğini anlamak ve buna uyum sağlarken bu değişimin “«keskin bir aktörü”» olmanın ne kadar zaruri olduğunu kabul etmek gerekir.

ÜLKEDE ÜRETİLMEYENİ ÜRETMELİYİZ

Özetle, ülkemiz endüstrisinin, teknolojik entegrasyon konusunda ciddi anlamda desteklenmeye ihtiyacı bulunmaktadır.

Derneğimizin, ülkede üretilmeyeni üretmek için göstereceği çaba öncesinde, sektörün prestijini arttırması, müşterilerde yerli ürün kullanmayı bir dava haline getirmesi, devletin garantisi ve koruması altında finansal zorluklardan kurtulması daha önemlidir. Ancak bu sayede güçlenir ve endüstriyel üretim tesislerinin yerli firmalar tarafından kurulması sağlanabilir. Hal böyle olunca da ithalat daralır ve cari açığın kapanmasına katkı koyulmuş olunur.

TEŞVİK VE DESTEK BEKLİYORUZ

Bunlar yapıldıktan hemen sonra, bilhassa endüstriyel otomasyon ekipmanları hızla millileştirilmeli ve bunların geliştirilmesi ve üretilmesine konsantre olunmalıdır. Eğer ülkemiz “endüstriyel otomasyon” ekipmanlarını geliştirip üretemezse, örneğin Almanya’dan alınan ve küçücük bir CPU ekipmanına veya minicik çipe ulaşamadığı için tüm üretiminin durması tehdidiyle karşı karşıya kalacaktır.

Bizler neden yerli endüstriyel robotlar, işbirlikçi robotlar, insansı robotlar üretmeyelim. Niçin PLC ve çip üretimimizi arttırıp endüstride yaygınlaştırmayalım? Niçin servo-elektronik komponentler üretmeyelim? Bunları yapmak çok zor değil... Yeter ki devlet politikamız buna paralel gelişmeler içine girsin ve bizler gibi firmaları bu alanlara teşvik edip desteklesin.

70-80 YIL GERİDEYİZ

- Türkiye’deki üretim koşullarını ve ortaya çıkan ürünleri, gelişmiş ülkelerin aynı sektörleri ile karşılaştırır mısınız?

- Bakın size bir örnek vereyim. Bundan belki de 25 yıl önce İtalya’ya gitmiştim. Torino sanayi bölgesinde faaliyet gösteren bir firmayı ziyaret ettim. Fabrikaların hemen hepsi eski bina kültürüyle inşa edilmişti. Bu sanayi bölgesi kaç yıllık diye sorunca, neredeyse 80-90 yıllık bir sanayi bölgesi olduğunu ama bir iki kez yapısal dönüşüme uğradığını öğrendim. Demek ki sözünü ettiğimiz organize sanayi bölgesi 1900’lü yılların başında kurulmuştu.

Bursa’nın bugün en büyük organize sanayi bölgesi, o zamanki adıyla Yalakçayır 1970’li yıllarda faaliyetine başladı. İşin özeti Robot üreten ülkelerin yerleşik, organize ve kurumsal sanayileşmesi ile ülkemizin ortak sanayi bölgelerinde yerleşik imalata geçmesi arasında neredeyse 70-80 yıllık bir zaman farkı var. Bu farkın kapanması elbette kolay değil. Eğer ülke sanayileşme hızı Cumhuriyetin kurulmasını takip eden ilk 15 yıldaki gibi olsaydı, belki fark bu kadar büyük olmayabilirdi.

EKSİĞİMİZ AR-GE VE ENDÜSTRİYEL DENEYİM

- Buna rağmen Türkiye’nin hızlı yol aldığını da söylemeden edemeyiz değil mi?

- Evet. Gene de geldiğimiz nokta, kat ettiğimiz mesafeyi küçümseyemeyiz. Bugün Türkiye’de faaliyet gösteren pek çok firma, Avrupalı, Japon ya da Amerikan partnerlerinin, dünyanın çeşitli ülkelerindeki fabrikalarından daha ileri üretim seviyesine sahip. Biz üretim modernizasyonu, işçilik kalitesi ve tesis verimlilikleri açısından iyi bir seviyeye ulaştık. Mükemmel miyiz hayır. Ama bir hayli iyi durumdayız. En büyük sorunumuz Ar-Ge ve ileri mühendislik uygulamalarındaki endüstriyel deneyim ve kültür yetersizliğimiz. Bunları aşmamız için de bilhassa KOBİ’lerin çok iyi gelişmesi lazım.

AVRUPA ÜLKELERİ DE KOLAY BAŞARAMADI

Bunu Avrupa ülkeleri de kolay başarmadı. Özellikle 2009 – 2010 küresel krizi ile ciddi bir gerileme yaşayan Avrupa, ekonomisini ve teknolojik gelişmesini AB 2020 Stratejisi ile geliştirdi. Küresel ekonomik kriz sonrası Avrupa Birliği ekonomisinin yeniden canlandırılması için hazırlanan 10 yıllık kalkınma planı sayesinde yüksek istihdam, üretkenlik ve sosyal uyumun tesis edilmesi amacıyla, akıllı, kapsayıcı ve sürdürülebilir büyüme, bilgiye ve yeniliğe dayalı bir ekonomi, kaynakların verimli kullanılması, ekonomik ve sosyal uyumun sağlanması için hedefler belirlendi. Buna göre yeni baştan istihdam politikaları, Ar-ge ve yenileşim politikaları, iklim değişikliği ve enerji politikaları, eğitim politikaları ve yoksulluğa ve sosyal dışlanmaya karşı politikalar hazırlandı. Hedef güçlü ve yenileşme kültürü kuvvetli KOBİ’ler oluşturmaktı. Bakın hemen sonrasında Endüstri 4.0’ı, sanayi devrimleri tarihine yazdırdılar.

İNSANSI ROBOTLARDA GERİ KALDIK

- Sanayi robotlarının dışında günlük yaşamımıza katılacak robotların üretiminde, satışlarında gereksinme duyduğunuz yeni yasal düzenlemeler var mı? Bu konuda temaslarda ve bilgilendirmelerde bulundunuz mu?

Aslında yapay zekanın uygulandığı veya insansı robotlar diye de ifade edilebilecek ürünler için ülkemiz bir hayli geri kaldı. Bizim öncelikli hedefimiz, yüzde 100 yerli endüstriyel robotlar üretmek olmalı. Bunu yaptıktan sonra ya da bu faaliyetimizi planladıktan hemen sonra, elbette insansı robotların üretimi için de Ar-Ge çalışmalar başlatılmalı.

Bizim şimdilik Sanayi Bakanlığı gibi devlet kurumları ile direkt temasımız olmadı. Ancak derneğimizin ilgili komiteleri, 2030 Türkiye’sinin Teknolojik olarak nerede olması gerektiği ile alakalı bir master plan hazırlıyor. Bu plan Ekim ayında tamamlanacak. Ardından Sanayi Bakanlığı başta olmak üzere pek çok devlet birimi ile işbirliği için adımlar atmaya başlayacağız. Elbette pek çok yasal düzenleme gerekli. Yanı sıra da üreticilerin teşvik açısından desteklenmesi için de bazı düzenlemeler yapılmalı. Devletimiz bu gibi gelişmelere ve ileri teknoloji konularında önün konan projelere karşı son derece pozitif yaklaşımlar sergilemekte. Bizim amacımız da zaten ülkemizde üretilmeyeni üretmek ve ülkemizin teknolojik seviyesinin artmasına katkı sağlamak.

YERLİ ÜRÜN ALINMASI TEŞVİK EDİLMELİ

- Yerli sanayiye itici güç niteliğinde olan, kamu alımlarında belli oranda yerli ürün alınması koşulu sizin sektöre beklenen katkıyı sağlıyor mu?

Tabi ki … Başta savunma sanayi olmak üzere devletin kamu alımlarında yerli endüstriyi destekleyici düzenlemeleri sektöre önemli katkı sağlıyor. Ancak bizim sektörün müşterileri ağırlıkta özel sektör olduğu için, bu alanda da belirli düzenlemeler yapılmalı. Bilhassa özel sektörün yatırım ihtiyaçlarını yerli üreticiler aracılığıyla karşılaması için yapılacak küçük düzenlemeler, Roboder’in temsil ettiği sektörün Pazar payını yüzde 25-30 civarı arttırabilir. Bununla ilgili içeriği zengin bir çalışma yapıyoruz. Bu önerilerimizi de devletin ilgili bakanlıklarına ileteceğiz.

BİZİM SEKTÖR KORUMA KAPSAMINA ALINMALI

- Robotik sektöründe üretim yapmak kuşkusuz derin, yoğun ve sürekli Ar-Ge faaliyetleri gerektiriyor. Üretim maliyetinin de çok yüksek olduğunu biliyoruz. Bu konuda kamudan yeterli hibe, teşvik ve destek katkısı görebiliyor musunuz?

- Başta TÜBİTAK olmak üzere KOSGEB ve Kalkınma Ajansları içeriği zengin olan ve Ar-Ge niteliği taşıyan projelere destek olmaya çalışıyor. Bu konuda ortaya konan iyi niyetten şüphemiz yok. Ancak teşviklerin niteliği ve kapsayıcılığı elbette tartışılır. Zira teşvik mevzuatlarının büyük bir kısmı seri ürün üreten firmalara göre dizayn edilmiş. Oysa bizim sektörü oluşturan firmaların neredeyse bütün projeleri Ar-Ge içeriğine sahip. Aslında proje bazlı teşvik ve desteklerden ziyade, sektörün koruma kapsamına alınması ve firmaların büyümesi için sürekli destekler verilmesi daha çok fayda sağlayabilir. Bununla ilgili bazı girişimlerimiz olacak. Sektörün önemini iyi anlattığımız takdirde bu konunun olumlu sonuçlanacağına dair ümidimiz var.

ULUSAL TEKNOLOJİ KONSEYİ KURULMALI

- Herhalde bu sektörün büyümesi, gelişmesi sanayi robotları ile olacak. Dijital dönüşüm, Endüstri 4.0 çalışmaları sırasında yerli sanayinin ürettiği robotların yabancı robotlara karşı şansı ne oranda olacak? Bir başka deyişle, yerli robotlar, sanayicilere, kendilerini almaları konusunda gereken güveni tam olarak verebilecek mi?

- Biz öncelikle sektör temsilcileri arasında sosyal dayanışma tesis etmeyi, ortak satın alma, ortak eğitimler ve ortak IK havuzları oluşturarak profesyonel dayanışma içine girmeyi hedefledik. Elbette en önemli konulardan birisi de sektörün devlet kurumlarında temsil edilmesi ve sorunların ve çözüm önerilerinin tek elden yönetilmesi. Bunlar iyi, güzel ama asıl fayda sağlayacak konulardan birisi de sektör firmalarının birbirini tanıması ve uzmanlık alanlarını birleştirerek konsorsiyumlara motive edilmesi ve bu sayede işbirliği fırsatları oluşturulması.

ENDÜSTRİYEL ALANDA ZERRE KADAR DIŞA BAĞIMLILIK OLMAMALI

Asıl büyük hedefimiz veya başka bir ifadeyle vizyonumuz ise bu ülkede her şeyin üretilebilmesi ve endüstriyel alanda zerre kadar dışa bağımlı olunmamasıdır. Bunun için, Bilim, Teknoloji ve Sanayi Bakanlığı’nın yerli otomobil üretme motivasyonu yanında, bir başka organizasyon yapması ve “ulusal teknoloji konseyi” kurması gereklidir. Söz konusu konsey içinde, sektörde lider olan ve ülkesi için elini taşın altına koymaktan çekinmeyecek firmaları bir araya getirmeli, başta üretim robotları olmak üzere pek çok otomasyon bileşeninin geliştirilmesi ve bu alanda dışa bağımlılığın ortadan kaldırılması için işbirlikleri oluşturmalıdır.

ÇİN BAŞARDI BİZ DE BAŞARIRIZ

Bunları başardıktan ve sektörün prestijini gerek devletimizin gözünde gerekse müşterilerimizin gözünde önemli bir noktaya getirdikten sonra, üreteceğimiz her ürünün itibarlı olacağı kanaatindeyiz. Kore ve Çin bu hususta örnek alınacak iki ülke. Bugün Çin’e baktığınızda aklımıza ilk gelen ucuz oyuncaklar oluyor. Ama işin aslı böyle değil. Çin yüksek teknoloji ihracatında ve ihracat kg değerinde pek çok batılı ülkeye üstünlük sağlamayı başardı. Ve bunu son 10-15 yıl içinde ivmeli biçime başardı. Biz neden başaramayalım. Ülkemizde yer alan firmalar robotik entegrasyon sektöründe Çin’e veya Kore’ye güveniyorlarsa, biz yerli firmalara da güveneceklerdir.

KENDİ ARAMIZDA İŞBİRLİĞİNİ ARTIRACAĞIZ

- Robotik sektörde üretim yapan firmaların, teknoloji bölgeleri ve kümelenme gibi fiziki üretim bölgelerine ihtiyaçları olacak mı? Bu konuda Türkiye’nin hangi bölgesinin üretim için daha uygun olacağı tahmin ediliyor?

- Aslında gösterdiğimiz irade çok önemli… Zira yatırım amaçlı robotlu üretim tesisleri, montaj üretim hatları, üretim sistem entegrasyonları konusunda çalışan sektörün göstereceği iradenin hedefi büyük... Öncelikle sektör temsilcilerinin kendi arasında ekonomik, mali, hukuki, idari, teknolojik, ithalat ve imalatla ilgili ortak sorunlarını çözümleyecek çalışma ve teşebbüslerde bulunmak amacındayız. Bunların yanı sıra işbirliği ve dayanışma tesis etmek, bilgi alışverişini sağlamak, ortak satın alma faaliyetleri ile rekabetçilik elde etmek, devletin ilgili birimlerinin sektör ve sektör müşterileri için uyguladığı teşvik içeriklerine katkı koymak, kalifiye ara eleman ve mühendisler yetişmesi için işbirlikleri oluşturmak istiyoruz.

ÖZEL SANAYİ BÖLGESİ ŞART

Sonuçta sektörün iş kesimlerince cazibesini arttırmak, piyasa değerine ve prestijine katkı sağlamak ve Türkiye’de robotlu üretim tesisleri, yüksek teknolojili üretim sistemlerini geliştirmek istiyoruz. Bu sayede memleketin yüksek teknolojili üretim yatırım ihtiyacının yurt içinden sağlanması için gerekli çalışmaları yapmak, uluslararası entegrasyon hedefi doğrultusunda ulusal bazda robotlu üretim sistemleri sanayinin rekabet gücünü arttırmak ve kalıcı bir yer edinmesini sağlamak temel hedeflerimiz arasında yer alıyor. Bunları yaparken elbette sektörün aynı dili konuşması ve ulusal teknolojiye ortak bakış açısı getirmesi, gerekli durumlarda kümelenmesi, konsorsiyumlar kurması, ortaklıklar oluşturması ve özel sanayi bölgelerinde ve bir arada faaliyet göstermesi gerekecektir. Aynı sanayi bölgesi içinde ve sektöre özel bir bölgede yer alma gibi bir projemiz kısa vadede yok. Ancak bunun için en verimli bölgenin Güney Marmara bölgesi, İstanbul, Manisa/İzmir ve Ankara bölgeleri olduğu kanaatini taşımaktayız.

NİTELİKLİ ELEMAN SIKINTIMIZ VAR

- Elbette bu alandaki üretim, bünyesinde çalışacak kalifiye, bilgili elemanlara ihtiyaç duyacak. Bu elemanları nasıl temin etmeyi düşünüyorsunuz. Teknik liseler, bugünkü üniversitelerden mezun olanlar doğrudan üretime katkıda bulunmaya hazır mı? Üniversite-sanayi işbirliği girişimleriniz var mı?

En büyük sıkıntımız, nitelikli eleman ihtiyacını doğru ve zamanında karşılayamıyor olmamız. Zannediyorum bu sadece bizim değil, ülkenin tamamında sıkıntı haline geldi. Gerek eğitim sisteminin etkinliğinin doğru yönlendirilememesi gerekse yeni jenerasyonun veya kuşakların globalleşirken bir miktar değişmesi buna yol açtı. Roboder bu konuda 5 temel adım atacak:

  1. Kendi organizasyonu ile meslek edindirme kursları açacak ve ihtiyaçlarına uygun elemanları buradan temin edecek
  2. Gerek Beyaz Yaka gerekse Mavi Yaka için teknik eğitim kursu gibi faaliyet gösteren dernek ve vakıflara destek olacak
  3. Kendilerine yakın bölgelerde yer alan Meslek Liselerinde, sektöre uygun bölümler açılmasını sağlayacak
  4. Üniversitelerin Mühendislik Fakültelerinin eğitim içeriklerine katkıda bulunacak
  5. İleride Roboder Yüksek Teknoloji Meslek Lisesi kurarak sektör için kalıcı istihdam olanakları sağlayacak

ROBOTİK ÜRETİM İŞSİZLİĞE YOL AÇMAZ

- Sanayi üretiminde yaygın olarak kullanılması ve yakın gelecekte insansı ve askeri robotların günlük yaşama girmeleri, genelde toplumdaki çok konuşulan robotların işsizliğe yol açmaları gibi bir sonucu beraberinde getirir mi?

- Dünyanın, teknolojik gelişimde, yapay zeka, kuantum ve Endüstri 4.0 ile yakaladığı ivmeye bizim müdahale etme şansımız yok. Yani Amerika'ya, Almanya'ya veya Japonya'ya "bunu yapmayın arkadaş" diyemeyiz. Biz de bu yarışa dahil olmalı ve daha önemli teknolojik yeniliklere yönelmeliyiz. Roboder son derece samimi duygular, yurtsever bilinç ile yerli ve milli şuurun benimsenmesi için "siyasetten bağımsız" ve her türlü görüşün yer aldığı bir endüstriyel örgütlenmedir. Bu yüzden bazı yorumları sosyolojik ve politik olarak doğru bulsak da, gelişmişliğin peşinden koşma zaruriyeti sebebiyle yolumuza devam etmemiz gerektiği kanaatindeyiz. Robotik ve otomasyonlu üretim tesisleri, işsizliğe yol açmaz. Bilakis batılı ülkelerde üretilen ve ülkemize satılan üretim tesislerinin "ülkemizde imal edilmesi" sayesinde istihdam artar ve işsizlik azalır.

……………….

SORUNLARIN ÇOKLUĞU TEDİRGİN EDİYOR

- Kuşkusuz her sektörde faaliyet gösteren firmaların kendi çaplarında yaşadıkları, sektörel olarak karşılarında olan eksiklikleri, ihtiyaçları, sorunları vardır. Bize bunlardan söz eder misiniz?

- Robotik ve Yüksek Teknolojili Üretim Sistem Entegrasyon sektörünün sorunları çözülemedikçe, ithal girdi maliyetlerinin azaltılması ve uluslararası pazarda rekabet koşullarının sağlanması zor görünüyor. Sektör, ciddi anlamda finansal ve genel yönetim sorunları yaşıyor. Yanı sıra nitelikli istihdam, fabrika binaları, Ar-Ge teşvikleri, yerli ürün temini ve tüketiciye yönelik sorunlar da sektörü geleceğe dair tedirgin ediyor. Temel sorunları şu şekilde açıklayabiliriz:

- Finansal ve genel yönetim sıkıntıları

Sektörün genelinde, finans yönetimi zafiyeti, doğru maliyet hesaplayamama, operasyon maliyetlerinin yüksek olması, girdi maliyetlerinin döviz kurlarından olumsuz etkilenmesi, rekabette adaletin tesis edilememesi, büyük projeleri finanse edememe, kurumsallaşma sıkıntıları gibi “sistemsel verimlilik” ve idari yapılanma eksiklikleri sebebiyle güçlü yapılar kurulamıyor. Bu sebeple de pek çok iflas ya da şirket kapama meydana geliyor.

- Nitelikli istihdam sıkıntısı

Sektör temsilcileri ve servis sağlayıcı tedarikçiler nitelikli istihdama ihtiyaç duyuyor. Genç işsizliğin bu denli yüksek olduğu bir ülkede, eleman bulunamamasının sebebi, işsizlerin uzmanlığının olmamasından kaynaklanıyor. Meslek edindirme kurslarının uyguladığı eğitim içeriği, tek bir konuda uzmanlaşma mantığıyla bağdaşmıyor. Tüm bunların yanı sıra, yeni mezun mühendisler, başladıkları işletmede 3-4 yıl daha eğitim görmekteler. Sanayici eleman yetiştirmekten bunaldığı için, küçük firmalardan yüksek maaşlarla transfer yapmakta ve maliyet açısından zora girmekte. Eleman kaybeden işletme ise iş gücü eksikliği sebebiyle kapasite kaybı yaşamakta.

- Fabrika bina sıkıntıları

Özellikle Bursa, İstanbul, Kocaeli, Adapazarı, Eskişehir, Ankara, İzmir, Manisa gibi sektörün yoğun faaliyet gösterdiği kentlerde, arsa bedelleri çok yüksek olduğu için firmalar yüksek kira bedelleri ödemek zorunda kalıyor. Kendisine fabrika tesis etmek isteyen sektör temsilcilerinin önemli bir kısmı, finansal darboğaza girip, iflas edebiliyor. Devlet Kütahya ve Bilecik gibi bölgelerde arsa sağlamakta ancak sanayiciler bu bölgelere gitse dahi kendi Tedarik Zincirlerini götüremiyor.

- Ar-Ge teşvikleri sıkıntısı

Yeni ürün geliştirme için uygulanan Ar-Ge Teşvikleri “kendi başına” yeterli olmuyor. Zira bir ürünü geliştirmenin yanı sıra, ürünü uygun maliyetle üretip “küresel pazarda” konumlandırmak da önemli. İş dünyasını “Teknolojik Üretim” açısından destekleyecek nitelikli teşvikler olmadığı için devlet teşviklerinin bir kısmı israftan öteye geçemiyor.

- Yerli ürün temini ve teknolojik alt yapı sıkıntıları

Türkiye’de imalatı gerçekleşen “üretim sistemlerinin” büyük çoğunluğu, ithal mamullerin bir araya getirilmesi ile sağlanan “sistem entegrasyonunun” ötesine geçememektedir. Bilhassa “imalat sektöründe” kullanılmakta olan “yüksek teknoloji” üretim sistemlerinin büyük bir kısmı yurt dışından ithal ediliyor. Bu tesislerde kullanılan hemen tüm otomasyon ekipmanları ithal. Sistemlerde kullanılan, robot, pnömatik ve elektronik bileşenlerin neredeyse tamamı yurt dışından temin ediliyor. Dolayısıyla endüstrimizin geleceği, gelişmiş ülkelerin elinde.

- Müşteri kaynaklı sıkıntılar

Müşterilerin büyük sistem entegrasyonlarını yabancı firmalara yaptırması ve yerli firmaları ya arta kalan yatırımlar ya da daha dar bütçeli işler için tercih etmesi pazar daralmasına ve yerli sektör temsilcilerinin kan kaybetmesine yol açıyor. Bunların yanı sıra müşteri yatırım planlamalarının çakışması sebebiyle, iş planlamalarının yıl boyunca dengeli dağılımının yapılamaması; bazı zaman dilimlerinde sektörün iş yoğunluğu sebebiyle iş alamaması, bazı zaman dilimlerinde ise iş yokluğundan dolayı operasyon maliyetlerini öz sermayesi ile karşılayarak yatırım yapamaz hale gelmesine yol açıyor.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner112

banner111

banner110

banner109

banner108

banner106