Öne Çıkanlar CEVAHİR UZKURT KPMG Türkonfed ÇOSB Dijital Dönüşüm Atölyesi Çerkezköy OSB

Dünyada bollaşan parayı Türkiye’ye çekmeliyiz

GİRAY DUDA

Ülkelerin ekonomik gelişmeleri hakkında tahminde bulunmak isteyenler ilerisi belirsiz olan jeopolitik gelişmeleri özellikle dikkate almak zorundalar. Dünyanın ve Türkiye’nin oynak ve sorunlu jeopolitik ortamında ekonomideki 2019 yıl sonu ve 2020 yılına ilişkin beklentileri Bilgi Üniversitesi öğretim üyesi Özlem Derici Şengül ile konuştuk.

- Sayın Şengül, sohbetimize dünya ticaretini, ekonomisini ele alarak başlayalım. Uluslararası Para Fonu’nun (IMF), Dünya Ticaret Örgütü’nün, 2019 yılı biterken global ekonomiye bakışları nasıl?

- Her kurumun tahminleri çok küçük farklılıklarla dünya ticaret hacmindeki düşüşün ve büyüme azalmasının devam edeceği yönünde. 2019 yıl sonu ve 2020’in ilk altı aylık tahminleri bu şekilde. En son olarak IMF 2019 yılı büyüme tahminini 3.2’den yüzde 3’e, 2020 tahminini de yüzde 3.6’dan 3.4’e indirdi. Yüzde 3’ler, 2008 yılında Lehman Brothers’ın batması ile başlayan krizden hem sonraki dönemin koşullarını bize hatırlatıyor. Sanki aynı performansı gösterecekmiş gibi gözüküyor.

TİCARET SAVAŞLARI BÜYÜK ZARAR VERDİ

Dünya ekonomisinin bu durumu tabii ticaret hacmi ile çok bağlantılı. Bu da ticaret savaşlarından çok etkileniyor. Bu olumsuz görünümün en önemli etkeni bu savaşlar. IMF’nin hesaplarına göre 2020 yılına kadar kümülatif 0.8 puan dolayında zarar verdi dünya ekonomisine. Eğer direkten dönülürse, mevcut kısıtlamalar da kalkarsa ki biliyorsunuz ithalat vergileri şu anda devam ediyor, sadece ABD’nin ekim ayındaki 250 milyar dolarlık kısıtlaması iptal edildi, öncekiler sürüyor. Eğer direkten dönülürse, mevcut kısıtlamalar da kalkarsa, IMF toplam zarar 0.6’ya inebilir diyor. Ama sonuçta dünya ekonomisine bir zarar verildi mi, evet verildi.

ORTAK OLACAKSAN KNOW-HOW’INI AÇ

Bunun toparlanması epey zaman alacak. Şimdilik fena gitmiyor. Ama Çin’in fikri mülkiyet haklarına sahip çıkması, özenli davranması zorunlu. Amerika’nın sabrı taşmış vaziyette. Evet, Trump’ın üslubu diplomatik olmaktan çok uzak, ilişkileri düzeltmekten çok bozabilir ama çıkış noktası doğru. Çünkü Çin diyor ki benim şirketlerimle ortaklık kuracaksan bütün know-how’ını bana açmak zorundasın. Sonuçta teknoloji çalma, repüte etmek gibi sorunlar ortaya çıkıyor. ABD de Çin’e ‘sen benim istihdam piyasamı bozuyorsun. Çok fazla dış ticaret açığı veriyoruz ve ben buna artık müsaade etmeyeceğim’ diyor.

ORTALIK BİRAZ DURULDU

Yani bir kez daha vurgulamak gerekirse çıkış noktası doğru. Ama yarattığı tahribat oldukça büyük. Ama şu sıralarda ortalık biraz sakin. Bu olay daha ileriye gitmeyecek gibi pozitif bir düşünce içindeyiz. Bu anlamda global büyüme tahminleri de sonraki altı ay içinde büyüme eğilimine girebilir.

Öte yandan Avrupa sanki ticaret savaşları ile hiçbir ilgisi yokmuş gibi davranıyor. Amerika, Avrupa’nın otomobil sanayiine birkaç söz söyledi ama fiiliyatta bir yaptırım vs. yok Avrupa ile Amerika arasında.

MUHTEMELEN BİTECEK

- Ticaret savaşlarının sürmesi bekleniyor mu?

- Hayır. Tersine azalması, ortadan kalkması bekleniyor. Eğer bu yaklaşım devam etseydi, bütün ülkeler korumacılık önlemleri almaya başlayacaktı. Her ülke korumacı, içe kapanık, kendi sanayisini korumak adına uluslararası ticarete zarar verecek bir pozisyon almaya başlayacaktı. Dolayısıyla o risk şimdilik gözükmüyor.

Ama başka başka sorunlar da var. Avrupa, faizler eksiye dönmüş iken Lehman Krizinden sonra istenilen toparlanmayı gösteremedi. Bir ivme yakalamıştı ama sonradan sürdüremedi. Çünkü bankacılık sistemi sorunlu. Nasıl ki biz 2001 krizinden bankacılığı temizleyerek çıktık ve belli bir dönem bir büyüme oranını yakaladık, Avrupa’nın da benzer bir çalışma yapması gerekiyor.

MALİYE POLİTİKASI UNUTULDU

- Aradan 11 yıl gibi çok zaman geçti? Sorun nerelerde ve ne gibi eksiklikler var?

- Öte yandan bir politika yanlışı olarak söyleyebileceğimiz, Lehman Krizi’nden sonra bütün dünya bir para politikasına odaklandı. Amerika ‘ben parasal genişlemeye gidiyorum’ dedi. Avrupa’da krizi aşmak için aynı yolu izledi. Amerika, ekonomisini biraz iyileştirip bundan çıkmayı hedefledi ama diğer ülkeler bunu başaramadılar. Çünkü sadece para politikasına odaklandılar. Maliye politikası hiç kullanılmadılar. Maliye politikası kullanılacak, o gücü sahip ülke sayısı da az. Örneğin İtalya ve İspanya’nın borç oranları çok yüksek. Almanya ise öyle değil, bu ülke cari fazla veriyor. Şimdilerde para politikasında yolun sonuna gelindiği belirtilerek mali politikanın devreye sokulması konuşuluyor.

PMI’LAR DARALMA GÖSTERİYOR

Ayrıca, biz en önemli öncü göstergelerden birisi olan PMI’lara bakarız. PMI, şirketlerin satın alma yöneticilerinin endeksidir. Pek çok ülke için yayınlanıyor. Türkiye için de var. 50’nin üzeri ekonomik gelişmeye, 50’nin altı daralmaya işaret ediyor. Almanya ve Avrupa ülkelerinde uzunca bir süredir 50’nin altında ve 40’lara yaklaşmış durumda. Bunlar çok endişe verici. Daralma, resesyon göstergelere yansımış vaziyette. Onun için de sadece ticaret savaşları değil Avrupa’nın durumu da dünyayı aşağıya çekiyor.

  1. de jeopolitik riskler büyük ölçüde Ortadoğu’dan kaynaklanıyor. Şu sıralarda biraz durulma, barış havası olsa da risk hala sürüyor. Bu nedenle ülke ekonomileri bunlardan olumsuz etkileniyor.

Sonuçta dünya ekonomisine baktığımız zaman zayıflıktan söz etmemiz yanlış olmaz. Bunları 2020 için söylüyoruz 2019 yılı için zaten öyleydi. 2021’de toparlanma olabilir mi? Şu anda hem Avrupa’da hem de Amerika’da ciddi bir genişletici para politikası uygulanıyor.

FED, YAPMASI GEREKENİ YAPTI

- Bu arada faizleri artırmayı planlayan FED faiz indirimine gitti. Merkez Bankaları iktidardakilerin taleplerine karşı çok ısrarlı tutum içinde olamıyor galiba.

- Evet Amerika’da faiz indirimi yapıldı. ABD Merkez Bankası’nın bunu iktidardan etkilenerek yaptığını zannetmiyorum. Gerçekten toparlanma sona eriyordu ve ticaret savaşları nedeniyle yavaşlama eğilimine girmişti. FED bu konularda hiç beklemeden çok hızlı aksiyon alan bir merkez bankası. Trend ister aşağı ister yukarı dönsün hemen yapması gerekeni yapıyor.

Trump’ın FED’e yüklendiği bir döneme denk geldi ama onun için bu indirime gidildiğini söyleyemem. ABD’de Merkez Bankası’nın bağımsızlığı çok uzun yıllara dayalı, yerleşmiş bir kültürdür. Yapması gerekeni yaptı.

Avrupa parasal genişleme programı başlattı. Her ay 20 milyar euro piyasalara veriyor. Negatif faizler daha da aşağıya gidiyor. Eksi 4’den eksi 5’e indi.

AVRUPA’DA SİSTEME GÜVEN DÜŞÜK

- Negatif faiz ne demek, neden uygulanıyor.

- Param yeter ki sende dursun, ben üstüne para vermeye razıyım demek. 100 lira koyup 99.5 lira almaya razı olduğunu söylemektir. Sisteme güven o kadar düşük ki bankalar paramız Avrupa Merkez Bankası’nda dursun diyor. Avrupa Merkez Bankası, paraları tutarsan ben onun üstünden para alacağım, bunu çıkart diyor. Yine de çıkarmıyor bankalar. Parasal genişleme Avrupa’da önümüzdeki dönemde devam edecek, belki Amerika bile başlayabilir.

PARASAL GENİŞLEME BÜYÜYEBİLİR

- 2020’nin ilk altı ayı için bunu söyleyebilir miyiz?

- Gevşek para politikası devam edecek. Faiz indirimini durdurabilir ama parasal genişlemeyi örneğin 30 milyar euroya çıkararak sürdürebilir. İşler daha da kötüleşir, yavaşlarsa Amerika’da da başlayabilir.

PARA BİZİM GİBİ ÜLKELERE DÖNÜYOR

- Türkiye’nin de kısmen Avrupa benzeri sıkıntıları var. Jeopolitik ortamda problemler bitmiyor. Çevremizde tam güvenli bir ortam sağlanmış değil. Uluslararası ilişkilerde daha önce benzeri görülmemiş tarzda olaylar yaşandığına tanık oluyoruz. Bu arada faizlerde çok hızlı bir düşüş meydana geliyor. Merkez Bankası kimsenin beklemediği biçimde faizleri 250 baz puan aşağıya çekti. Siz bu oranda bir düşüş bekliyor muydunuz?

- Bu ortamda bu kadar yüksek oranda indirim beklemiyorduk. Merkez Bankası ‘önden yüklemeli’ faiz indirimine devam etti. İşin politik tarafı böyle. Öte yandan global ekonominin yansıması olarak da gevşek para politikası gelişmekte olan ülkelere genelde yarıyor. Çünkü negatif getiri ülkelerine göre gelişmekte olan ülkelerde getiriler daha yüksek, para bizim gibi ülkelere yöneliyor.

Burada şuna dikkat çekmek istiyorum. Lehman krizi sonrasında çok ciddi bir dip görmüştük ve ekonomi yüzde 4.5 oranında küçülmüştü. Oradan çıkış hem Amerika’nın çok büyük parasal genişlemesiyle olmuştu hem de Türkiye’de o dönemde çok fazla teşvik verilmişti. Aradan geçen 10 yılda dünya ekonomisi gele gele yüzde 3’lere gelebildi. Şu anda Amerika, Avrupa, Japonya ve İngiltere Merkez Bankalarının dünya ekonomisine sağladığı likidite 15.5 trilyon dolar. Bu kadar paraya rağmen yaratılan büyüme buralarda. Maliye politikası devreye girmediği sürece bundan sonraki gevşek para politikasına rağmen etkisi öncekine göre daha sınırlı olacak. O nedenle çok fazla bel bağlamamak lazım. Ama Türkiye’ye para girişi oluyor. Çok fazla değil ama büyümeyi resesyondan çıkartıp büyümeyi sağlayacak kadar para girişi oluyor.

DIŞARIDAN PARA BULMALIYIZ

- Önümüzdeki dönemde daha çok para girmesi beklenebilir değil mi?

- Evet, öyle. Burada da söylemek istediğim şu, Türkiye kendi büyümesini sağlayabilecek tasarruf yaratabilecek bir ülke değil. Cari açık, konjonktürel olarak, ithalat çok düştüğü için sıfırlandı. Biz eğer büyümek istiyorsak ya her şeyimizi kendimiz üreteceğiz ama bu noktada değiliz henüz. Ya da dışarıdan para bulmamız lazım. Bunun için de çekici hale gelmemiz lazım.

Çekiciliğin birinci bacağı finansal, faizlerin uygun olması. Diğeri de yatırım ortamının iyileştirilmesi. Bu da teşvikler, hukuk, yabancı yatırımcıyı davet etme gibi pek çok unsuru kapsıyor. Burada Volkswagen örneği Türkiye’ye gelecek yabancı yatırım açısından bizim için iyi bir gelişmedir. Bizim kalıcı finansmana ihtiyacımız var.

Ama şunu da vurgulamak gerekir ki bu yarışta bütün gelişmekte olan ülkeler var. Bol paralı döneme girsek de herkes o parayı kendi ülkesine çekmek için diğerleriyle kıyasıya yarışacak. Türkiye’nin hukuksal altyapının düzenleneceğine, serbest piyasa mekanizmasına sadık kalınacağına dair adımlar atması ve bir çeşit hikaye yazması gerekir.

FAİZ ORANI CAZİP OLMALI

- Yabancıyı getirecek faiz politikası nasıl olmalı?

- Merkez Bankası şu anda belli bir düzeye indirdi faizleri. Ama sıfır reel faize doğru indirirse bu kimse için cazip olmaz. Şu anda gerçekleşen reel faize bakalım. Merkez Bankası faizleri şu anda 14’e indirdi. Ben, enflasyonun yılsonunda yüzde 10-12 arasında olmasını bekliyorum. Bu da iki puandan daha düşük bir reel faize karşılık geliyor.

Beklenen enflasyonla yapacak olursak reel faiz hesabını, benim beklentim 10.8 ve şu anda 3 puanlık reel faiz var. Bu arada Yeni Ekonomi Programı’nda faizi 8.5 olarak açıkladılar enflasyon beklentisini. Bize pek inandırıcı gelmedi ama para politikasını bu oranı temel alarak yapacaklarsa demek ki 5 puana yakın bir reel faiz tahmini var Merkez Bankası’nın. Bu da reel faizi ve faizleri daha da düşürecek anlamına geliyor. Bu durum, yabancı sermayeyi kapmak için yapılan yarışta bizi birazcık geri plana düşürür. Tahminimiz böyle gerçekleşirse Türkiye’ye yeterince sermaye girmez ve istenilen büyüme oluşturulamaz.

Benim gelecek yıl için büyüme tahminim yüzde 2 dolayında. Parasal büyüme bu kadar genişlemeden önce yapılan bir tahmindi bu. Onun getirdiği yarım ya da bir puan oynayabilir ama yüzde 5’lik bir büyüme beklemiyorum. Çünkü sermayeyi çekici hale getirecek bir hikayemiz şu anda yok. Uluslararası Para Fonu, Türkiye’nin 2020 büyümesini 2.5’dan 3’e çıkardı kısa bir süre önce.

KURLAR KADEME KADEME ARTAR

- Bu koşullar kurların da yükselmesinin önünde engel oluşturabilir, hızlı ve ciddi bir kur artışı beklemek uygun olmaz değil mi?

- Kısa vadede bugünkü düzeylerde gitmesi beklenir. Orta ve uzun vadede de geçtiğimiz seneler kadar değer kaybı olmaz. Bunun bir nedeni doğal olarak parasal genişleme. Çok miktarda dolar ve avro basılıyor. İkincisi de Türkiye’nin swap piyasasını içeriye alması. Bankalar swapı Merkez Bankası’nda yapıyor. Bu da volatiliteyi düşürdü. Ayrıca yabancı payını da düşürdü. Yani yabancılar daha az işlem yapıyorlar şu anda. Bir başkası da çok ciddi döviz birikiminin olması. Hem hane halkında hem de işletmelerde. Bu yönelim devam ediyor ama azalarak devam ediyor. Eskisi kadar yüksek ivmeli gelmiyor.

Bütün bunları bir araya getirince jeopolitik riskler ve Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu finansmanlar, borç ödemeleri kur artışında etkili olabilir. Hazine’nin çeşitli vadelerde ödemesi gereken borç toplamı önümüzdeki bir yıl için 170 milyar dolara ulaşıyor. Geçen senelerde bu rakam 200 -220 milyarlara kadar çıkmıştı. Buna oranla düşük ama az da sayılmaz. Büyümek isterse elbette daha çok finansmana ihtiyaç duyacak ve borç daha da artacak.

Yani sonuçta yüksek düzeyleri geride bıraktı, dolar kesinlikle 6 liranın altında kalır demek çok kolay değil. Ben yüzde 10 dolayında bir artış bekliyorum. Beklentim bu yıl için 5.90 ve gelecek yılsonu için de 6.13. Trump’dan veya başka yerden ani, şok gelişmeler olmazsa artışın kademe kademe olacağını varsayıyorum.

BÜTÇE DENGELİ DEĞİL

- ABD Başkanı Donald Trump, ‘ekonominizi mahvederiz’ diye bir tweet attı ve parantez içinde de ‘daha önce yaptığımız gibi’ dedi. Bu sözler herkesi korkuttu. Daha sonra ortamı yumuşatıcı adımlar attı. Galiba bir Trump riskini de göz önünde bulundurmalıyız değil mi?

  • Trump’ın tweetleri gerçekten bir risk unsuru. Bunun gerçekleşmemesini dileriz. Şu anda 2019’dan 2020’ye geçerken resesyondan çıkıp bir büyüme sağlama beklentisindeyiz. Ama, jeopolitik risk, Merkez Bankası’nın aşırı faiz indirmesi riski, sermaye çekememe riski şu anda önümüzde duruyor. Bütçe şu anda Merkez Bankası’ndan aktarılan yedek akçe ile ayakta duruyor. Bütçenin, giderlerini karşılayacak gelirleri ile ayakta dengeli biçimde kalmasını sağlayacak yapısı yok.
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner112

banner111

banner110

banner109

banner108

banner106