Öne Çıkanlar Arakelyan ÇOSB 16. genel kurulu e-ihracat platformu Ar-Ge Sicilya

Prof. Dr. Sumru Altuğ: Türkiye Sorunları ve Fırsatları Olan Bir Ülke

GİRAY DUDA

Prof. Dr. Sumru Altuğ, Koç Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi öğretim üyesi. Yaklaşık 11 yıldır Bu fakültede görev yapıyor. Ayrıca, Koç Üniversitesi’nin TÜSİAD ile ortak kurduğu Ekonomik Araştırmalar Forumu’nun da direktörü.

Prof. Altuğ, dünyadaki ve Avrupa’daki ekonomik krizin henüz sona ermediğini düşünüyor. Türkiye’nin makro ekonomik açıdan ciddi ve kontrollü bir yönetimi benimsediğini vurgulayan Altuğ yine de yapısal sorunların Türkiye’nin önümüzdeki dönemde de süreceğini belirtiyor.

ABD VE AVRUPA’DA BELİRSİZLİK SÜRÜYOR

Prof. Dr. Sumru Altuğ’a ‘Global Sanayici’ adına sorduğumuz sorular ve aldığımız yanıtlar şöyle:

- Söyleşimize dünya turu ile başlayalım. Global kriz bitti mi, bitmedi mi? Ünlü ekonomi profesörü Nouriel Roubini henüz iyimser konuşmuyor. IMF Başkanı Christine Lagarde de krizle ilgili olumlu şeyler söylemiyor. Sizin görüşünüz nedir? Dünya krizi ne durumda?

- Bir endikatör gibi bakmaya çalışırsak Avrupa’da gayri safi milli hasıla düşüşleri beklenenin altında gelecek. Avrupa bu krizden çıkamıyor. Sanıldığından daha yavaş gidiyor. Amerika’da da belirsizlikler var.

Batı ekonomilerinin altındaki siyasi çatışma ve tartışmalar ve siyasi zeminde meydana gelen ayrışmalar var. Bu da zaman zaman çözümü çok zorlaştırıyor. Mesela İtalya örneğini ele alalım. İtalya yavaş büyüme gösteriyor. Bu krizlerden önce, 2000’li yıllarda da iniş çıkış göstermiş, büyüyememiş ve hala çok fazla büyüme sorunu yaşıyor. Aslında İtalya’da emlak köpüğü veya dışarıdan borçlanma köpüğü oluşmadı. İtalya’nın içeride sorunları var. İtalya’da politikacılar ülkeyi iyi idare etmiyor. Bu ülkede bir yolsuzluk kültürü var. Politikacılar yolsuzluğa bulaşmış. Geçenlerde Siena’daki 500 yıllık bir bankada yasal olmayan birçok işe girdiklerini öğrendik. Karanlık ilişkileri girmişler. İtalya’da denetim ve hesap verilebilirlik yok.

İtalyan bankaları çok kötü durumda değil. Çünkü bunlar muhafazakar bankalar. Sadece borç para veriyorlar. Diğer türev işlemlerine girmiyorlar. Ama klasik bankacılık yaparken yolsuzluk da olursa, bazı hesapları gizlerseniz, başka kayıtlar tutarsanız bunlar sorun yaratır. Böyle bir sorun var Avrupa’da. İtalya’yı kim denetleyecek? İtalyan seçmenleri artık bıkmış durumda. Komedyenlere oy vermeye başladılar. Çok kişi Berlusconi’nin iyi olmadığını düşünüyor. Ancak Berlusconi arayı kapatıyor. Monti ise bir şeyler yapmaya çalışıyor ama sırf makro politikalar düzeyinde yürütüyor bu işi. Vergileri artırıp harcamaları kısarak İtalya’nın sorunlarını çözmeye çalışıyor.

İTALYANLAR POLİTİKAYA İLGİSİZ

- Zaten teknokrat kökenli değil mi?

- Evet bir tarafta teknokrat bir politikacı var. Halk çok ilgisiz politikaya. Seçimlerde oy atmaya kimse gitmiyor. Bence bu semptomlar Avrupa’nın asıl sorunları.

- Bu biraz da Akdenizli davranışı değil mi? Yunanistan’ı da buna katabilir miyiz?

- Tabii katarız. Şimdi bunu nasıl çözeceğiz? Makro göstergeler aslında bir sonuç. Bir borç stoku, bir ülkenin dış borcunu ödediği faiz, bunlar sonuç. Bu teknokrat hükümetler, Avrupa Birliği hatta Amerika’daki tartışmalar sonuçlar üzerinden yapılıyor. Bu konuda benim bir İtalyan ile makalem var. Aslında bu işlerin kökünde kurumlar ve kültür var. Avrupa’da iki-üç kültür var iken bu iş nasıl çözülecek?

- Kuzey, orta ve güney Avrupa’nın kültürleri de farklı değil mi?

- Evet. Bunların üçünü de bir arabaya sokmuşsunuz. Avro’ya bağlamışsınız. Haydi git oğlum diyorsunuz. Birisi çok hızlı gidiyor. Birisi yavaş gidiyor. Birisi başka yönde gitmek istiyor. Sonuçta yürümüyor. Tasarruf tedbirleri üzerinden konuşuyor. Mali kısıtlar rejimi de işi kötüye götürüyor. İşsizliği artırıyor. Ekonomik faaliyetlerin hacmi düşüyor ve bunun sonucunda vergi gelirleri de azalıyor. Vergi geliri azalınca da bütçe açıkları artıyor. İşte bu bir kısır döngü. Faaliyetin düştüğü bir ortamda faaliyeti daha da düşürecek tedbirler almak kötü sonuçlar veriyor.

YUNANİSTAN VE İTALYA’DA YOLSUZLUK KÜLTÜRÜ VAR

- Yunanistan’daki kısıtlayıcı önlemlere yapılan itirazlar da bu açıdandı.

- Yunanistan’da ağır bir Akdeniz kültürü var. Yunanlılar, Goldman Sachs’ın yardımıyla borçlarını Avrupa Birliği’nden gizlediler. Emeklilere ayda 3.500 avro verdiler. Yunan halkı vergi kaçırıyor, vergi ödemiyor. Yunanistan’ın en büyük sorunlarından birisi bu.

İtalya’da da aynı sorun yaşanıyor. İtalya’da da bir yolsuzluk kültürü var. İtalyanlar  belki dışarıdan para almıyorlar ama içeride de hesap verebilir, açıklık rejimine tabi olmak istemiyorlar.

Buna karşılık Almanlar tepkili. Onlar sabah 8.30’da işe başlayıp akşam 18.00-19.00’a kadar çalışıyorlar. Vergilerini düzenli ödüyorlar. 65-70 yaşında emekli oluyorlar.

İskandinavların da yarı sosyal devlet, yarı piyasa ekonomisinden oluşan karma bir sistemleri var. İsveç, Norveç’in büyük firmaları var ve rekabetçi ekonomiler. İyi idare edilmiş toplumlar bunlar. Onlar da diğerlerinden farklı.

Böyle bir sistemin yürümesi mümkün mü? Tabii ki Avrupa Birliği krizden çıkamıyor. Avrupa Komisyonu’ndaki bürokratlar veya teknokrat hükümetler bastırıyor ama İtalya’da da halk istemiyor.  Bu yolsuzluk kültürünü değiştirecek kişiler de pek ortaya çıkmıyor. Halk ilgisiz, yorgun veya isyan halinde.

İSPANYA VE İTALYA DEVLET BONOLARIYLA AYAKTA DURUYOR

İspanya’da ise büyük bir emlak köpüğünün çözülmesini görüyoruz.  Çok büyük bir işsizlik var. Yüzde 20’lere çıktı. Bu sorun zaten eskiden beri vardı.

Avrupa bu sorunları çözemiyor. Çözüm olarak İspanya’nın, İtalya’nın çıkardığı devlet bonolarının getirilerini piyasaya bıraksanız piyasa bunları fiyatlarını düşük getirilerini yüksek olarak fiyatlandıracak. Bu da bu ülkeleri daha da zora sokacak. Borç oranlarını ve mali açıklarını artıracak. Avrupa Merkez Bankası bunu engellemek için devlet bonosu satın alıyor. Fakat bu da bir taraftan kötü bir şey. Bir zamanlar enflasyonist dönemde bizde de vardı. Devlet bonosu alarak Hükümete destek verdiler. Daha sonra da bankalar battı.

AVRUPA’NIN SORUNU DÜNYANIN SORUNU

- Demirbank bunun en iyi örneğiydi.

- Demirbank o kadar batacak durumda değildi ama battı. Bu tür bankalar devlet bonosu aldıkları için piyasaya kredi veremiyorlar. Mesela ben bir işyeri açmak istiyorum ve bankadan kredi alamıyorum.

Tabii Avrupa dünyanın en büyük ekonomik bölgesi. Amerika’dan da büyük. Buradaki sorunlar dünya ekonomisini de aşağıya çekiyor.

Amerikan ekonomisi de köklü çözümleri bulabilmiş değil. Onun da borç miktarı çok fazla. Durmadan genişleme politikasına gidiyorlar. Bonolarının faizleri de sıfıra yakın. Uzun vadeli bonoların getirilerini de düşük tutalım ki iktisadi faaliyet artsın diye düşünüyorlar. Bu da çok iyi çalışmıyor. Piyasada bol para var. Merkez Bankaları durmadan faaliyette. İşsizlik yüzde 6.5’un altına düşmedikçe bu genişlemeden vazgeçmeyelim diye konuşuluyor. Fakat bankalar yine borç vermiyor. Yatırımlar az. Bankalar karlı gibi gözüküyor Amerika’da. Ama onlarda da hala bir sürü batık kredi var.

Japonya’da da aynı şey var. Japonya da parasal genişlemeye gideceğini açıkladı. Onlarda da deflasyon var. Fiyatlarda düşüş görülüyor. Şimdi onlar da Merkez Bankası başkanını değiştirecekler. Parasal genişlemeye gidip piyasalara enflasyonist beklenti aşılamaya çalışacaklar. Gelecekte enflasyon olacağını düşünüyorsanız bugünden harcayacaksınız. Japonlar onun tersini düşünüyor.

ÇİN’DE TASARRUFLAR ÇOK YÜKSEK

- Evet nasıl olsa düşecek diye harcamıyorlar. Bizim hiç görmediğimiz bir şey.

- Japonlara harcama yapmayı öğretecekler. Bugünkü durum ekonomiyi daha da kötüleştiriyor. Gelişen ülkelere, örneğin Çin’e bakacak olursak onların da kendi sorunları var. Çin yüzde 40 oranında tasarruf yapıyor. Bu sürdürülebilir bir tasarruf oranı değil. İç tüketim az. Gelir dağılımındaki bozukluk artıyor. Şehirlerde olsun kırlarda olsun büyük bir çevre, kirlenme sorunu var. İç tüketime özendirmeleri gerekiyor. Çin’de de yolsuzluklar var. Hesap verebilirlik, açıklık yok bu ülkede. Onlarda da büyük kurumsal sorunlar aynen sürüyor.

 - Demokratik ve açık bir ülke olmadığı için, Çin’de yolsuzlukların üst düzeyde olmasını beklemek yanlış olmaz.

- Yani gelişenlerin de iç ve dış dengesizlikleri var. Bu dengesizlikler, gelişmiş ülkelerdeki derin kurumsal ve bazen kültürel sorunlarla birleşince dünya ekonomisi için hiç de hayırlı olmayan bir durum ortaya çıkıyor.

 PİYASALARDA 6 TRİLYON DOLAR DOLAŞIYOR

- Aslında bu global tablo, bir global kriz tablosu değil mi?

- Elbette bir kriz tablosu. Global belirsizlik, hangi politikaların uygulanacağı konusundaki tartışmalar, gelişmiş ülkelerdeki siyasal ayrışmalar, çekişmeler sürüyor. Kriz ille de Türkiye’nin yaşadığı gibi büyük devalüasyonlar biçiminde ortaya çıkmıyor.

Borsalar da ekonominin içinde bulunduğu durumu net olarak gösteren bir gösterge değil.  Çok miktarda para var ortada ve bunlar borsalara gidiyor. Piyasalarda dolaşan para 6 trilyon dolar gibi bir miktarda arttı. Dengesizlikleri ve kurumsal sorunları çözmede siyasi liderler, politika yapıcıları zorlanıyor.



TÜRKİYE’NİN BAŞ SORUNU DÜŞÜK TASARRUF

- 2013 yılı başlarında Türkiye’de nasıl bir ekonomik görüntü var?

- Türkiye’nin müzmin bir sorunu var. Türkiye düşük tasarruf yapan, içerde fazla tüketen ve bana kalırsa küreselleşme düzenine tam ayak uyduramayan bir ülke. Ayak uyduramadığı için 1990’lı yıllarda çok ciddi kriz yaşamış, 2000 yılından sonra da biraz kendisini uluslararası düzene uydurmaya çalışan bir ülke. Özelleştirmeleri artırdı, bankacılık sistemini temizledi, küresel piyasalara güven vermeye çalıştı, Avrupa Birliği çıpasını kullanmaya çalıştı. Bunlar uluslararası piyasalara daha fazla güven verdi. Yüklü miktarda para girişleri sayesinde ve Merkez Bankası’nın başarılı yönetimi ve ekonomi yönetiminin mali açıkları düşürmesiyle piyasalara güven verildi. Türkiye büyümede başarı yaşadı.

Fakat bu büyüme dengesizlik oluşturuyor. 2011 yılında yüzde 8 oranında iken 2012 için yüzde 3-3.5 bekleniyor. Bu sene orta vadeli planda yüzde 4 bekleniyor. Türkiye’nin sürekli sorunu var. Tasarrufu az ve dışarıdan gelecek paraya ihtiyacı var. Fakat giren para tüketime gidiyor Türkiye’de. Türkiye katma değer yaratmada zayıf. Doğrudan yatırım çekme konusunda zayıf. Çin, Brezilya bu konularda daha başarılılar. Çok sorunları olsa da doğrudan yatırım çekiyorlar. Türkiye’ye dışarıdan para girince krediler yüzde 40 dolayında büyüyordu. Merkez Bankası ve BDDK bunu düşürdü. Büyümeyi de düşürdü.

 YATIRIMA VE KATMA DEĞERE İHTİYACI VAR

Ama şimdi yeniden büyümek istiyoruz. Cari açığı da yüzde 6.5’a düşürdü. Güzel, ama büyümeye başlayacağız. Büyürken krediler artacak. Yine cari açık karşımıza çıkacak. Türkiye’nin bu müzmin sorununu aşacak yapısal tedbirlere ihtiyacı var. Yatırıma ve katma değere ihtiyacı var. Nereden katma değer yaratacak? Otomotiv sanayii biraz yaratıyor. Beyaz eşyada da öyle. Avrupa bizim en çok mal sattığımız bölgeydi. Orada durgunluk yaşayınca şimdi Ortadoğu’ya veya Afrika’ya yöneldik. Ama oralarda da alım gücü biraz düşük.

Türkiye yerli otomobil yapsın deniyor. Evet yapsın, ama bence biraz geç mi kalındı sanki? Savunma sanayii için yerli uçak yapma projeleri yeni başladı.

Türkiye’nin sırtındaki yüklerden en büyüğü enerji. Cari açığı da tetikliyor. Temiz enerjiye geçmeli. Önce enerji kaçaklarını engellemeli. Örneğin benim oturduğum mahallede tüm elektrik bağlantıları karmakarışık. Elektrik şebekesini henüz yeraltına indirememiş bir ülke. Batıdaki hiçbir ülkede artık yerüstünde tel görmüyorsunuz.

Türkiye’nin taşıt sorunu da var. Ben Hükümetin yaptığı birçok şeyi destekliyorum. Duble yollarda, hızlı trende. Ama bunlar henüz yetersiz. Limanlarımız yetersiz. Metromuz da yetersiz. İstanbul’da bir yerden bir yere kolaylıkla gidemiyorsunuz. Enerji santralları yetersiz.

GEREKİRSE NÜKLEER SANTRAL KURMALI

- Türkiye enerji sorununu yakın zamanda çözecek gibi gözükmüyor değil mi?

- Türkiye’nin bu konuda her şeyi denemesi gerekiyor. Bir iki termik santralla olacak gibi değil. En son seçenek olsa da nükleer santral da kurmak gerekecek. Ama bunları akıllı bir şekilde, biraz da toplumsal mutabakat sağlayarak yapmak zorunda.

Bence Türkiye’nin birkaç tane kamburu var. Birincisi, ekonomik dış dengesizlikleri. Tasarruf açığı, dış ticaret dengesizliği büyük sorun. Enerji problemi ikinci kambur. Üçüncü kambur da eğitim. Eğitimin kalitesi yetersiz. Modern, teknik eğitim çok yetersiz. Bu kamburları çözüp düzeltse belki bir yere varacak. Bunun üstüne kurumsal yapı, hesap verebilirlik, açıklık gibi konularda daha ileriye gitmek gerekiyor. İtalya ve Yunanistan’daki sorunlar bizde son yıllarda biraz düzeldi ama yapılacak daha çok şey var.

- Büyümek isteyen Türkiye’de cari açık da yeniden aynen büyüyecek değil mi?

- Şu andaki yüzde 6.5 da düşük değil. Daha önceki yüzde 10 zaten sürdürülebilir bir şey değildi. Güneydoğu Asya ülkeleri cari fazla veriyor. Brezilya ve bir sürü ülke fazla veriyor. Siz İspanya’ya falan bakmayın.

TASARRUFLAR ARTIRILMALI

- Bireysel emeklilik sisteminde bu yıl başından itibaren uygulanan devlet katkısı cari açık açısından faydalı olur mu?

- Bence güzel bir sistem. Ama sigorta şirketleri de ne kadar iyi çalışıyor emin değilim. Benim bir bireysel emeklilik poliçem var. Dört beş yıldır ekstre gelmiyor. Hem faks  hem de e-postamı verdim. İkisine de bir türlü ulaşmıyor. Buna karşılık ABD’deki sigortamın ekstresi çok düzenli biçimde bana geliyor.

Türkiye’de çok ciddi yönetim eksikliği var. Siz bireysel emeklilik sistemini yürürlüğe koyuyorsunuz ama kurumların kayıtlarında problem var. Katkı payları çok yüksek. Bireysel emeklilik aslında tasarrufu artıracak bir girişim. Hükümet ayrıca yastık altı tabir edilen altını da tasarrufa çekmek istiyor. Elbette bunlar çok kolay olmuyor. Biraz da kültürel tabii ki. Tasarruflar, konut, arsa, tarla vs. biçiminde de harcanıyor. Ekonomiye doğrudan katkısı olmuyor.

ENFLASYON, BAZI PROBLEMLERİN BELİRTİSİ

- Enflasyonla ilgili olarak yeniden yükselmesi gibi bir kaygınız var mı?

- Şu andaki yüzde 7.5’luk oran çok da makul sayılmaz doğal olarak. Demek ki Türkiye ekonomisinde hala basınç yapan unsurlar var. Bütün dünyada çok düşük durumda. Dünyada enflasyon değil deflasyon var. Avrupa bile deflasyonist bir gidişatta. Merkez Bankası doğru adımlar atıyor. Fakat yapısal sorunlar duruyor. Bunları ilk önce idare etmek sonra da çözmek gerekiyor. Şu anda idare ediyoruz. Kurumsal yapıyı biraz temizledik.

RATİNG KURULUŞLARININ ŞECERESİ ÇOK PARLAK DEĞİL

- Rating kuruluşlarının kaygıları da bunlar değil mi? Türkiye’de büyük tepki topluyor verdikleri notlar.

- Rating kuruluşlarının şeceresi de çok parlak değil. Görüldü ki Yunanistan’a, bir sürü bankaya yüksek notlar vermişler. Türkiye’nin ratingi biraz düşük ama tabii ki Türkiye’nin de biraz önce söylediğimiz gibi çözülmeyi bekleyen ciddi, yapısal sorunları var. Bunların üstünü açtık ama tam olarak temizleyemedik. Bankacılık temizlendi, kayıt dışını biraz temizlemeye çalışıyoruz.

 YUNANLI DOSTUMUN GÖZLERİ YERİNDEN OYNADI

- Kemal Derviş’in ekonomik programı Ak Parti hükümetleri tarafından aynen sürdürüldü. Başarının bir nedeni de bu mu?

- Yüzde 6-6.5 faiz dışı fazla verdik. Avrupa’da geçenlerdeki bir konferansta bunu söyleyince Yunanlı dostumun gözleri yerinden oynadı. Bu büyük bir başarı. Ama yine de sorunlar, enflasyonist tandanslar var. İşte enerjiyi çözememişiz. Tasarruflar düşük. İhracattan elde ettiğimiz katma değer düşük. Brezilya da Güney Kore de değiliz. Brezilya’da ileri teknoloji üretimi var. Çin de olamayız. Çin olmak istemeyiz zaten. Çin, dünyanın fabrikası oldu.

Otoriter ülkelerde bazı şeyler daha kolay olabiliyor. Çin, kriz sırasında 575 milyar dolarlık paketi hemen yürürlüğe sokabildi. Ama bu para dengesizliği daha da artırdı aslında. Bu para büyük ölçüde inşaat sektörüne gitti. Çin, cari denge fazlası, ticaret fazlası veriyor ama diğer yandan birçok şeyi de gizleniyor.

Demokrasilerde çok farklı kurumlar çatışma halinde olduğu için karar almada sorun yaşanabiliyor. Örneğin ABD’de mali uçurum meselesi aylarca dünyanın sorunu oldu. Şimdi de Mart sonunda kendiliğinden yürürlüğe girecek harcama kısıtlamaları var. ABD donanmasının olduğu Virginia’da belki de ekonomiyi sıfırlayacak bu durum.

 OLDUKÇA İYİ BİR MAKRO EKONOMİ YÖNETİMİ VAR

- Türkiye’nin 2013 yılına, önümüzdeki aylara ilişkin beklentileriniz nedir? Sanayiciler kendilerini nasıl bir ortama karşı nasıl hazırlamalı?

- Yüzde 4-4.5 gibi büyüme beklentisi var. Türkiye yine de büyümesi olan genç nüfuslu bir ülke. Aslında Türkiye’nin büyüme kaynakları doğru idare edilse çok fazla şeye ihtiyacı var. Milyonlarca kişinin sağlam, modern konutlara ihtiyacı var. Kentlerin rahat ulaşıma, metrolara ihtiyacı var. Enerji yatırımlarına ihtiyaç var. Sanayiciler şöyle düşünmeli. Makro dengesizlikleri olmasına rağmen, oldukça iyi bir makro ekonomi yönetimi olan ve siyasi yaşamı çıkmazda olmayan, karar almakta zorlanmayacak bir hükümet var. Bu da siyasi ve makro ekonomik istikrar getiriyor. Sanayici burada fırsatlara bakmalı. Biraz uzun vadeli düşünürse çok karlı çıkabilir. Mesela yabancı yatırımcılar Türkiye’ye gelip iç pazara dönük çalışmak istediği gibi buradan yurt dışına ihracat yapmayı da planlıyor. Buradaki fırsatları iyi değerlendirmeli. Türkiye, yapısal sorunları olsa da büyük fırsatları da olan bir ülkedir.

 

    
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner119

banner118

banner117

banner116

banner115

banner114