Öne Çıkanlar Türkonfed Arçelik Üretim Koordinatörü Alp Karahasanoğlu Hilal Ünalmış TÜSİAD Sıçrama Yapan Şirketler GİRAY DUDA

Balayı ve evlilik yıldönümü kutlayan çiftlerin ilk tercihi: PALERMO

HİLAL ÜNALMIŞ

Turizmcilerin açıklamasına göre, ilk defa yurtdışına çıkacak olanların ilk 3 tercihinde mutlaka İtalya yer alıyormuş. İtalya’nın neredeyse her şehri turistler için çok cazip. Bu cazibe nerden geliyor derseniz, tarihi mekanlar, yüzyılların izlerini taşıyan yapılar, farklı uygarlıkların izleri, 24 saat yaşayan kalabalık şehirler, her bütçeye uygun yiyecekler ve oteller, yakınlarımıza alabileceğimiz minik hediyeler, unutulmayan filmlerin doğal stüdyosu ilk aklıma gelenler… Tarihi kentlerin yanı sıra nehirlerden yanardağlara, ovalardan denizlere, adalardan açık hava müzelerine çok cazip bir coğrafi bölge…

İşte Sicilya bütün bu özellikleri taşıyan bir ada… İtalya’nın güneyinde Akdeniz’in ortasında yer alan Sicilya, son zamanlarda İtalya’nın diğer köşelerini daha önce gezmiş ama İtalya’yı çok seven turistlerin gözdesi halinde… Özellikle de balayı ve evlilik yıldönümü kutlayan çiftlerin neredeyse ilk tercihleri…

Sicilya’da kendinizi doğal bir film platosunda hissedebileceğiniz gibi, 12. Yüzyılda inşa edilmiş bir yapının içinde tarihin bir parçası gibi de görebilirsiniz. Dünyanın en ilginç coğrafi yapılarından olan Etna yanardağının önünde bir fotoğraf çektirip, Cefalu’daki sahilde bir balık lokantasında şarap-peynir ve muhteşem deniz ürünleri ile romantik anlar geçirebilirsiniz. Adanın 3 bacaklı kadın sembolü Trinacria efsanesini dinlerken, yüzünüzde bir tebessüm oluşabilir ve mutlaka Trinacria’lı bir anı eşyası evinizde yerini alabilir.

SİCİLYA’NIN KAPISI KATANYA

Evet… İstanbul’dan bir Cumartesi sabahı Katanya’ya uçmak için evden çıktım… İki saatlik uçuştan sonra uçağımız inişe geçti ve Sicilya adasının yeşillikleler kaplı ekili arazileri gözümü aldı diyebilirim. Başımı eğip, büküp minicik uçak penceresinden daha fazla bir alanı görebilmek için uğraşıyorum. Gerçekten görüntü çok güzel… Bir yandan Akdeniz bir yandan ekili arazilerin büyülü görüntüsü, bir yandan yanardağ beni heyecanlandırıyor… Şu yanardağ tam biz üzerindeyken patlasa ne hoş olur, canlı yayın gibi izlerim diye komik bir durum geliyor aklıma. 2017 Mart ayında turistler etrafta dolaşırken, BBC çekim yaparken patlamıştı, kaya parçaları yüzünden turistler yaralanmıştı ya aklıma o geldi işte… Neyse böyle bir sürpriz olmadı ve normal iniş yaptık.

Küçük bir havaalanı olan Katanya havaalanındayım. İstanbul’dan kalkan uçakta birkaç tur şirketinin müşterisi ya da misafiri diyebileceğim epeyce Türk turist var. Son 3 yıldır İstanbul’dan direkt uçuşlar olduğu için Türk turist sayısında da artış göze çarpıyor. Havaalanı küçük ama çok yoğun görünüyor.

EN BÜYÜK İLGİ ETNA’YA

Etna Yağardağı, Sicilya Adası’nın doğu kısmında Katanya’ya yakın sayılabilecek mesafede. 3 bin 350 metre yüksekliği ile Avrupa’nın en yüksek yanardağı ve dünyanın da aktif yanardağlarından biri. Turistlerin ilgisini çekmez mi? Turistlerin Silvestri Krateri ile fotoğraf çektirmeleri mümkün. Lav taşlarından yapılmış hediyelik objeler de hoş tabii… Deniz kıyısına kadar siyah taşlar dolu. Hatta Katanya’daki sokaklara döşenen siyah taşların Etna’dan püsküren lav taşları olduğu söyleniyor. Bir başka bilgi de bu taşlardan birini bir saksının içine koyarsanız saksıdaki bitkinin canlandığı yolunda. Ama ben denemedim

TEMİZ TOPLUM BAYRAMI

Bir ülkeye giderken resmi tatil günlerine önceden bakma alışkanlığım vardır. Mısır’da, kendimi bildim bileli görmek istediğim İskenderiye Kütüphanesi’ne gidip de bayram dolayısıyla kapalı olduğu için ancak önünde fotoğraf çektirip dönmek zorunda kalınca bu alışkanlığı edinmiştim… İtalya’ya ilk gidişim değil ama Sicilya’ya giderken yine resmi tatil günlerine baktım. Cumhuriyet bayramı, Noel, Paskalya, İşçi bayramı, Azizler günü falan her Avrupa ülkesinde olabilecek resmi tatil günleri. Ama bir bayramları var ki 8 Aralık günü kutlanan, adı bile ilginç: Temiz Toplum Bayramı… Buradaki temizlik beden temizliği, çevre temizliği falan değil toplum temizliği… Mafya babalarının itirafları ile başlayan süreç bürokratların, politikacıların çözülmesiyle bir bayrama dönüşmüş. İtalyanların “Festa Della Societa Pulita” dedikleri böyle bir bayram belki de birçok ülkeye gerekli…

PALERMO

Katanya’da gecelemeden daha önceden internet üzerinden aldığım otobüs bileti ile Palermo’ya hareket ettim. Palermo adanın batı tarafında ve adanın en kalabalık yerleşim merkezi…700 bin dolayında daimi nüfusu var ancak turist akınına uğradığı için büyük ve lüks otelleri, limanı, limandaki gemileri, meydanları ile devasa bir şehir gibi duruyor.

Pazar günümüzü Palermo şehir turuna ayırdık.

Bugün bir tur şirketinin rehberi ile yürüyerek şehir turuna çıkıyoruz. Rehberimiz sanat tarihi eğitimi görmüş gerçekten çok detaylı anlatan bir kadın. Kendisi mikrofonunu boynuna sabitlerken bizlere de turuncu renkte alıcılarımızı dağıtıyor, kolye gibi boynumuza asıyoruz. Ses kontrolü yapıyor ve grup halinde otelden ayrılıyor, Palermo caddelerine çıkıyoruz. Tipik Roma ızgara sistemi… Ana caddeler birbirine paralel ve onları yine paralel kesen sokaklar şeklinde…Yürüdüğümüz caddenin adı Liberto. Tarihi tiyatronun olduğu meydanın adı da Garibaldi meydanı.

Pazar günü ana cadde trafiği kapalı… Harika bir durum, caddelerde keyifle yürüyoruz. Cadde dümdüz. Sonunda bir dağ görünüyor. Araç olmayan geniş caddelerde gezmek gerçekten hoş… Kitapçılar, moda mağazaları, tiyatrolar, heykeller, işportacılar, konser afişleri ile cıvıl cıvıl bir kent…

Müze gibi biletle girilen minik kiliselerden büyük ayinler yapılan katedrale kadar her boy dini mekan bulunuyor. 1993 yılında mafyanın öldürdüğü halkın çok sevdiği din adamı Beato Giuseppe Puglisi’nin mezarı da katedralin içinde.

PALERMO TİYATROLARI

Tarihi yapılar abartılı… Çok büyük ve gösterişli. Arap mimarisi, Norman mimarisi, Barok mimarisi… Hepsinin etkisi var. Bunları ayırt edebilmek için sanat tarihi eğitimi almış olmak da gerekmiyor.

Küçük bir şehirde yüzyıllar önce 2 büyük tiyatro – opera binası inşa edilmiş olması sanatsever bakış açısı olanlar için güzel… Birincisi Garibaldi Tiyatrosu, tam adı Teatro Politeama Garibaldi. 1891 yılında tamamlanmış. Bugün klasik müzik konserlerinin ev sahipliğini yapıyor. Ana kapının tepesinde bronzdan atlı araba heykelleri hemen kendisini gösteriyor ve bu binanın önünde fotoğraf çekmeyen yok gibi…

Diğeri Teatro Massimo. Viyana ve Paris’ten sonra Avrupa’nın 3. Büyük tiyatro binası. Baba filminin önemli sahneleri bu tiyatronun önünde çekilmiş. Benim gittiğim gün önemli bir konser vardı ve bahçesindeki kalabalık caddeye taşıyordu. Önceden alınmış biletim olmadığı için bahçeye bile giremedim.

GÖRKEMLİ KAPILAR

Palermo tarihi bir şehir olduğu için farklı uygarlıklar ve akımlar görmüş. Kralların şehre ilk girdiği noktalara kapılar inşa edilmiş. Bugün tabii bu kapılar ve üzerindeki kabartmalar turistlere ballandıra ballandıra anlatılıyor. Bu kapılardan biri Porto dell Aquila, kartal girişi diye adlandırılmış. Kral V. Charles 1535 yılında bu kapıdan Palermo’ya girmiş.

MODA ENDÜSTRİSİ

İtalya, modanın merkezi gibi kabul edilir bilirsiniz. Palermo’da da dev moda mağazaları göz alıcı… İçeri girip giysi, ayakkabı türü eşyalara bakmak tabii serbest ama satın almak epeyce maddi güç istiyor. 700 Euro bir kazağa, 350 Euro bir sandalete vermek bana çok doğru görünmüyor. Bir erkek giyim mağazasının vitrinindeki bir palto 8200 Euroydu, sadece baktım ve geçtim. Zaten Palermo’dan giysi almaya hiç niyetim yok, sadece Palermo Futbol Kulübü US Citta di Palermo’nun mağazasına rastlarsam her zaman yaptığım gibi oğlum için bir tişört, koleksiyonum için bir fincan alabilirim.

Orta sınıf turistler için sokaklarda tişörtten, şapkaya, çantadan kürke kadar her tür eşya var… Lüks marka gözlüklerin taklitleri, çantaların taklitleri ortalığı sarmış. Satıcıların büyük bölümü de Endonezya kökenli. Kafamda bağlantı kurmaya çalışıyorum Endonezya’dan Sicilya’ya gelmek nereden akıllarına gelmiş diye. Ben bu Endonezyalıları Roma’da da Barselona’da da çok görmüştüm. 265 milyona yakın nüfuslu adalar ülkesi Endonezya bütün dünyaya göçmen veriyor anlaşıldığı kadar… Nasılsa Sicilya da ada…

TURİSTİK FİYATLAR

Bir mağazaya giriyorum. Lüks değil, kaldırıma taşırdığı tezgahlarda çeşit çeşit tişört var ve ben Sicilya’dan Baba filminin bir tişörtünü almak istiyorum. Satıcı “10 Euro” diyor, ben de “tamam” diyor alıyorum.

O akşam yemeğinde gırgır olsun diye bu tişörtü giydim ama giymeden önce üstünde yazan cümlelerin anlamlarına baktım. Beni utandıracak bir cümle olmasın istedim… Filmin hatırlatan cümleleri yazıyordu. “il padrino sono io” ve “baciamo le mani”. Bu tişörtü gören Romanyalı arkadaşım Christina da almak istedi. Ertesi akşam üstü beraber yine aynı yere gittik, bu defa başka bir tezgahta aynı tişört 5 Euroydu. Hay Allah dedim ve benim aldığım yere de uğradık. Bir gün önce “Nereden geldiniz-Türkiye’den-Müslümansınız değil mi-Evet” türü bir sohbet ettiğimiz için beni hatırladı… Satıcıya “Aynı tişörtü bak 5 Euroya aldık senin yanındaki tezgahtan” dedim… Verilen yanıt hoştu… ”Ben iyi kalite Endonezya’da üretilmiş tişört satıyorum. O yüzden 10 Euro, bu aldığınız ucuz Çin malı, o tabii 5 Euro olur.” diyerek bize ayak üstü müthiş bir kalite-ekonomi dersi verdi. Tabii ki ikisi de aynıydı ama “Çin malı ucuzdur, kalitesizdir” imajı Palermo sokaklarında da karşımıza çıkmıştı. Otele dönünce tişörtümün etiketini kontrol ettim “Made in Bangladesh” yazıyordu. İşte ticaret-turizm-ucuz işçilik falan filan…

EN AZ 3 AY MAKARNA YEMEYECEĞİM

Otel açık büfe ama nedense her öğün makarna var. Eh bu çok doğal orası İtalya dediğinizi duyar gibiyim. Aslında ben de sade-salçalı-soslu-peynirli her tür makarnayı severim. Ama iyi pişmiş severim. İtalyanların yediği gibi Al dente yani yarı pişmiş sevmem, o yüzden bu makarnaları çok keyifli yemedim. Bilimsel bir açıklaması olmamasına rağmen İtalyanlar, Al dentenin daha rahat hazmedildiğini ileri sürüyorlar. Diri, dişe dokunur, yapışmayan anlamı taşıyan Al dente pişmiş el yapımı pastalar, bizim ekipteki arkadaşlar tarafından beğenildi… Pasta dedim çünkü İtalyanlar makarnaya “pasta” diyorlar. Her öğünde Al dente pasta yemek zorunda kalınca eve dönünce bir süre makarna yememeye karar verdim. Ama Palermo limanının kıyısında yediğimiz akşam yemeği bir harikaydı. Kabuklu deniz ürünleri, hamura ve peynire sarılarak pişirilmiş balıklar gerçekten çok çok güzeldi. Masaya gelen çeşit çeşit deniz ürününün hepsini bitirememek beni üzdü. Garson boşalmamış tabakları geri götürürken gözlerimle tabakların gidişini takip ettim.

SİRAKUZALI ARŞİMET

Her ne kadar Arşimet Yunan olsa da Sicilya’da yaşadığı ve öldürüldüğü için artık Sicilya’nın bir turistik kimliği… Arşimet, Sirakuza doğumlu bir matematikçi ve bilim insanı. Milattan önce 287-212 yılları arasında yaşamış, suyun kaldırma gücünü bulmuş, mancınıklar, palangalar gibi o dönem için koruyucu silahlar üretmiş bir ölümsüz insan. Ölümsüz kelimesini özellikle kullandım. Hepimizin bildiği bir olay var, hatırlatayım. Suyun kaldırma gücünü bulduğu an hamamdan çıplak olarak koşarak çıkıp “Euraka Euraka” (Buldum) diye bağırması yüzyıllardır anlatılır. Romalıların Sirakuza’yı işgali sırasında herkesin meydanda toplanması istenir ve Arşimet bu sırada deniz kıyısında bir problem çözüyordur. Romalı bir asker, söz dinlemediği için kılıcını çıkarıp Arşimet’in kafasını keser… İşte bu kadar basit ve acı… Antik çağın bir bilim insanı bir Romalı askerin kılıcının kurbanı olur. Romalı askerin adını hiçbirimiz bilmiyoruz. O belki kendini o an bir askeri kahraman gibi hissetti ama Arşimet yüzyıllardır ölümsüz…

Bugün Sirakuza şahane bir kıyı kasabası…

AŞK KASABASI TAORMINA

Bazen ufacık bir kasaba bir ünlünün adı ile dünyaya adını duyurur ya işte Taormina’nın da böyle bir ünü var. Bir zamanlar filmleri ve aşkları ile dünyanın ilgisini çeken Elizabeth Taylor ve Richard Burton, Taormina'yı bir aşk kasabası durumuna taşımışlar… 1960’lı yıllarda bir ödül töreni için bu minik kasabaya gelmişler ve Richard Burton burada Elizabeth Taylor’a evlenme teklif etmiş… Eh böyle bir olay da bu kasabayı aşk kasabası yapmış… Şimdi evlilik teklifi için özel olarak buraya gelenler varmış… Ben de evliliklerinin 40. Yılını burada kutlamak için gelen bir çift ile tanıştım… Taormina ayrıca dünyanın en dar sokakları ile de ünlü… Bu sokaklarda ancak iki kişi yan yana durabiliyor…

VE BABA FİLMİ

Sicilya’ya gidip de Baba filmini hatırlamamak olmaz tabii… Sicilyalı Corleone Ailesi’nin göç ettiği Amerika’da “Amerikan Rüyası”nda kendine yer açmaya çalışması diye kısaca özetleyebileceğim bu film, sinema tarihinde önemli bir film olarak kayıtlara geçmiş durumda… Mario Puzo’nun romanından 3 sinema filmi üretildi. 1900’lerin başında başlayan macera, 1940 sonrasına taşınıyor ve mafya ile sinemaseverler tanışmış oluyorlardı.

Bugün bu filmin sahnelerinin çekildiği alanlar turistlere anlatılıyor. Marlon Brando’nun Baba filmindeki imajı çeşitli turistik eşyaların üzerinde yer alıyor. Yukarıda anlattığım gibi ben de bir tişört ile geleneksel olarak bir fincan aldım.

VE DÖNÜŞ…

Her gezinin olduğu gibi Sicilya gezisinin de sonu geldi. 6 gün sonra güzel anılarla ve dijital fotoğraflarla dönüyorum. Sicilya’dayken sosyal medya hesabımda İtalyanca cümleler yazmıştım… “Io sono a Palermo... Buona giornata...Palermo è una città molto bella...E voglio cantare... Canzoni di felicitá.’ gibi. Mutluluk şarkıları söylemek istiyordum… Kulağımda İtalyan melodileri, dilimde felicitá şarkısı eve dönüyorum.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner112

banner111

banner110

banner109

banner108

banner106