Hilal ÜNALMIŞ
Son bir ay içinde iki kez Hırvatistan’a gittim. Önce şahane kıyı kenti Split’e sonra da şahane kültür kenti Zagreb’e… Bir dolu anı ve yüzlerce fotoğraf kişisel arşivimde yerini alırken bazı gözlemlerimi ve fotoğraflarımı sizlerle paylaşmak istiyorum.
Hırvatların tarih sahnesine örgütlü olarak çıkışları 925 yılında olmuş. Kral Tomislav, bugünün Bosna-Hersek’inde ve Hırvatistan’ın topraklarında Slavları, Dalmaçyalıları ve Hırvatları birleştirerek hüküm sürmüş… Kral Tomislav’ın at üzerinde bir heykeli de günümüzde Zagreb şehir meydanında bütün heybeti ile Hırvatları ve turistleri selamlıyor.
Günümüze gelene kadar çeşitli siyasi örgütlenmelerle, değişik devletlerin hükümranlığında yüzyıllar geçiren bu coğrafya, bir dönem Osmanlı İmparatorluğu topraklarına da katılmıştı... 147 yıl Osmanlı’ya bağlı olan bu topraklar, 1. Dünya Savaşı’ndan sonra Yugoslavya Krallığı adı ile bilindi. 2. Dünya Savaşı sonrasında ise çeşitli aşamalardan geçerek 1946’da Federal Cumhuriyet’e dönüştü… Ancak, bizim kuşak, Yugoslavya’daki acı sona, tarihe tanıklık etti ne yazık ki. Etnik kimliklerini ortaya çıkaran politikacıların ekonomik krizin etkisiyle sürdürdüğü, Avrupa’nın ortasında tüm dehşetiyle yaşanan iç savaşı gördük…1991’e kadar süren karışıklıklar, iç savaş sonunda Hırvatistan, Bosna-Hersek, Sırbistan, Karadağ, Slovenya, Makedonya ve Kosova adlarıyla yeni devletler kuruldu. Akdenizlilik ruhu taşıyan Hırvatistan, 925’lerden başlayan tarihiyle günümüzde yaşamaya devam ediyor.
Dr. Franje Tudmana’dan Kolinda Grabar-Kitaroviç’e … Bugün Hırvatistan Cumhurbaşkanı, sarışın güzel bir kadın olan Kolinda Grabar –Kitaroviç… Bir köyde dünyaya gelmiş, Zagreb Üniversitesi’nden mezun… Uluslararası burslardan yararlanarak değişik üniversitelerde eğitimlerini sürdürmüş… ABD Büyükelçiliği, Dışişleri Bakanlığı yapmış ama özgeçmişindeki en önemli bir çalışma NATO’da yaptığı Kamu Diplomasisi Genel Sekreter Yardımcılığı. 2011-14 arasında bu görevi yürütmüş... Evli, 2 çocuk annesi ve tam 7 dil konuşuyor… Hırvatlar, özellikle kadınlar çok seviyorlar. Ancak bir Hırvat doktor arkadaşım “Hırvatistan’ın parasını harcıyor sürekli dünyayı geziyor” dedi… Bu da onun değerlendirmesi tabii…
Tudmana’dan Kitaroviç’e dedim paragrafın başında… Dr. Franje Tudmana kim derseniz işte o da Hırvatistan'ın Yugoslavya'dan bağımsızlığı ilan etmesinden sonraki ilk devlet başkanı. 1990'lı yıllarda Bosna Savaşı sırasında Hırvatistan'ın devlet başkanı olarak önemli bir rol oynamış, savaş sonrasında yapılan Dayton Antlaşması’na da Hırvatistan adına imzasını atmıştı… Mezarı Zagreb’de ama Split’te sahilde bir heykeli var. Ben de heykelinin önünde bir fotoğraf çektirmeden edemedim…
Tudmana’nın, başkanlığı süresince yürüttüğü insan haklarına karşı, azınlık haklarına saygısız ve ırk ayrımcılığına dayanan politikaları nedeniyle, ölümüne kadarki süreç boyunca Avrupa Birliği, Hırvatistan ile ilişkilerini durağanlaştırmış, bir nevi askıya almıştı. İlişkiler, ancak Tudmana'nın ölümünden sonra, demokratik seçimleri takiben canlanmaya başladı.
Hrvatski Sabor… Yani Hırvatistan Parlamentosu… Başkent Zagreb’de tabii ama o kadar sakin, o kadar doğal, o kadar toplumuyla bütünleşmiş durumda ki doğrusu şaşırdım. Ne koruma ordusu var, ne “buraya yaklaşmayın” diyen görevliler var, ne de üst arama… Küçük bir tabelada “Hrvatski Sabor” yazıyor o kadar…İçeri girip konuşmak, çeşitli dillerde broşür almak istediğinizde sivil giyimli görevliler nazikçe ilgileniyorlar.
AB ve Hırvatistan… Hırvatistan bugün AB’nin genç bir üyesi… Her yerde AB bayrağı görebilirsiniz… 2012 yılında AB üyeliğine kabul edildi ancak Euro değil kendi eski para birimi Kuna’yı kullanmaya devam ediyor.
Kuna… Hırvatistan’a gidenleri şaşırtan bir olay da AB üyesi oldukları halde Euro değil hala kendi eski paraları Kuna’yı kullanıyor olmaları… Havaalanından çıkıp taksiye binen çok sayıda turist, taksi sürücüsünün Euro almayıp Kuna istemesiyle zor duruma düşüyor… O yüzden ülkeye girer girmez change ofis bulup Kuna almak gerekiyor…Neden hala Kuna kullanma ısrarı içindeler anlamak zor… Benim gittiğim günlerde 7,58 Kuna, 1 Euro’ya eşitti… Ancak nakit alışverişlerde Kuna isteseler de kredi kartı kullanacaksanız Euro, Dolar olarak ile rahatlıkla ödeyebilirsiniz. Ekstrenize Türk Lirası olarak yansıyor.
Gerek Split’te dolaştığım turistlik pazarda, gerek Zagreb’de ana caddelerdeki lüks mağazalarda etiketlerde Kuna gördüm… Bir ceket 1.500 Kuna, bir bot 750-1000 Kuna… Minicik bir lavanta kesesi bile 40 Kuna… Bizim paramızdan 6 adet sıfır atıldıktan sonra gözlerimiz daha küçük rakamlar görmeye alıştığı için Kuna ile alışveriş sanki çok pahalı bir şeyler alıyormuş duygusu yaratıyor.
Gençler ve çocuklar… Hırvatistan’da genç erkeklerin çok yakışıklı genç kızların çok güzel olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim… Güzellik anlayışımız ne olursa olsun Hırvatların yakışıklı ve güzel olmasını reddedemeyiz… Ve çocuklar… Cıvıl cıvıllar, çok güzel, çok neşeli, çok sağlıklı görünüyorlar… Yaşanan savaş, yaşlıların ve orta yaşlıların ruhunda yara açmış olsa, omuzları düşük yürüseler de gençler ve çocuklar için savaş geçmişte kalmış bir kötü olay… Onlar 21. yüzyılda AB üyesi bir taze ülkenin bireyleri… Giysileriyle, tavırlarıyla, özgüvenlerini hissettiriyorlar…
Museum of Broken Relationships … Zagreb’de ziyaret edenlerin yüzünde aynı anda gülümseme ve hüzün yaratan sevimli bir müze var…Museum of Broken Relationships adı ile kapılarını açmış olan müze, ayrılan aşıkların ya da eşlerin özel eşyalarını sergiliyor…Zaten müzenin tanıtım bülteninde de “kahkaha ve gözyaşının birlikte olduğu yer” cümlesi yazıyor… Birlikte yemeğe çıktıklarında giyilen bir ayakkabı, içtikleri bir şişe şampanyanın mantar tıpası, kavga ettikleri zaman kırdıkları vazo, kuru çiçekler, gelinlik, hediye edilen bir kitap gibi çok çeşitli eşya yer alıyor. Tabii yanında da bu objenin hikayesi yazıyor. Sergilenen objeler içinde ürküntü yaratan bir tanesi ise bir balta… Önce düşünüyorsunuz bu balta ile eşlerden bir diğerini yaralamış mı acaba diye… Ama baltanın hikayesini okuyunca biraz farklı olduğunu görüyorsunuz. Berlin’de yaşayan bir çiftin hikayesinde var bu balta… Ayrıldıktan sonra eşyalarını almak için gelen ama bütün mobilyaların bu balta ile minik minik parçalandığın gören birinin müzeye hediyesi…
Ben de bu müzeden bir tarafında “I want to share it with you” (Seninle paylaşmak istiyorum) diğer tarafında ise “not” yazan bir fincan satın aldım.
Kırmızı kalp, sanki Hırvatistan’ın sembolü… Her yerde her objede kırmızı bir kalp şekli görmek mümkün… Anı eşyalarında, pastalarda, geleneksel giysilerde… Böyle olunca da her ziyaretçi bir kırmızı kalpli anı eşyası alıyor…
Pazar yeri… Zagreb’te tam şehir merkezinde çevresi cam ile kapatılmış şirin bir Pazar yeri var… Hamur işinden geleneksel giysilere, zeytinyağından kurutulmuş etlere, tahta oyuncaklardan deniz kabuklarından yapılmış takılara kadar her tür ürün burada satılıyor. Ben de tabii bu pazarı dolaştım ve kendime üzerinde Hırvatların kullandığı eski alfabelerinin harfleri olan ipek bir eşarp ile tepesinde tahta süsleri olan kukla hissi veren kalemler aldım... Ayrıca bir hamur tatlısı ile de karnımı doyurdum…
Split’te de bir Pazar yeri dolaştım ama bu Pazar daha çok turistik anı eşyaları ile doluydu…Yüzlerce adası olan Hırvatistan deniz ürünlerini tüketmeyi de seviyor… Üzerinde balık şekli verilmiş Croatia (Hırvatistan) yazılı çantalar da ilginç bulunup alınan anı eşyalarından biri…
Mavi renk... Mavi renk Zagreb’in rengi kabul ediliyor. Spor takımlarının, Zagreb’deki tramvayların rengi mavi…
Nüfus… Günümüzde Hırvatistan’ın nüfusu 4,5 milyon bile değil… 4 milyon 300 bin dolayında… Ancak nüfusun dörtte biri Zagreb’de yaşıyor. Benim ziyaret ettiğim 2. büyük şehir Split çok kalabalık görünüyor ama aslında daimi nüfusu 470 bin kadar… Dalmaçya kıyılarında turistik bir şehir olduğu için her gün binlerce turist geliyor. Sahilde onlarca dev turistik gemiler görebilirsiniz.
Split… Dünya Kültür Miras Listesi, UNESCO listesine 1979’da giren şehirlerden biri… Split’te doğan ve adına 3. yüzyılda Diokletianus Sarayını yaptıran Roma İmparatoru Diokletianus, kendi adına da para bastıran imparatorlardan biri… Bugün o paranın alçı kopyaları turistlere satılıyor … Ben de aldım bir tane…
Kilise… Gördüğüm kadarıyla kilise etkisi toplumun üzerinde hiç de az değil…Kiliseler onarılıyor, etrafta rahibeler güler yüzle dolaşıyorlar ve din etkisini hissettiriyorlar. Konut olarak kullanılan binaların çatılarında da elinde haç ile din adamı heykelleri yer alıyor…
Sava … Zagreb’in tam ortasından geçen Sava nehri kente ayrı bir güzellik katıyor. Yugoslavya’nın bölünmesinden sonra 4 ülkeden geçer hale gelen Sava, Tuna’ya eklenerek Karadeniz’e dökülüyor.
Veee Kravat… Hırvatların dünyaya hediye ettikleri önemli bir erkek aksesuarı Kravat… Bununla övünüyorlar ve elde yapılmış ipek kravatların yanına orta halli birinin yaklaşması kolay olmuyor… Giderken oğluma, eşime, birkaç yakınıma kravat alırım diye düşünmüştüm ama yüklü bir para ödemem gerektiğini görünce vaz geçmek zorunda kaldım.
Kravat, 17. yüzyıldan beri erkek kıyafetinin vazgeçilmez parçası. Zaman zaman küçük şekil değişikliklerine uğramış olsa da ciddiyetin, şıklığın ölçüsü denilebilir.
Kravatı, tarihte ilk kez Hırvat askerlerinin kullandığını biliyoruz. Zaten kelime olarak da Hırvat anlamına geliyor. 1630’lu yıllarda, o zamanki Fransa Kralı XIII. Louis, Hırvat paralı askerlerden oluşan bir süvari birliği kurmuş ve bu askerler kendilerini diğer birliklerden ayırt etmek için boyunlarına bir bez bağlamaya başlamışlar. Halk, boynunda düğümlenmiş bez olan bu askerleri görünce, onların “Croate”, yani Hırvat olduklarını kolayca anlamaya başlamış. Zamanla “Croate” kelimesi “Cravate” haline dönüşmüş ve Hırvat olmayanların da boyunlarına düğümledikleri yaygın bir şıklık simgesi olmuş. İşte bugün Hırvatistan’ın önemli bir tanıtım eşyası renkli kravatlar… Kravatı öyle önemsiyorlar ki dünyanın önemli tarihi yapılarına bazen gerçekten bazen fotoşopla kravat takıyorlar…
(Aralık 2015'te Global Sanayici dergisinde yayınlandı)