Öne Çıkanlar GİRAY DUDA İKV BAŞKANI AYHAN ZEYTİNOĞLU Asaf Savaş Akat Global Sanayici Av. Ferhan Arıkan Proje bazlı teşvikler

Sao Paulo ilkbaharından selamlar…

HİLAL ÜNALMIŞ

Seyahat etmeyi, farklı ülkeleri tanımayı, farklı kültürlerle tanışmayı, fotoğraf çekmeyi, tatmadığım yiyecekleri tatmayı çocukluğumdan beri severim. Bu sefer okyanus geçerek kıta değiştirdim, Amerika kıtasına gittim. Sadece kıta değiştirmekle kalmadım, güney yarımküreye uçarak mevsimi de değiştirdim… Türkiye’de tam sonbahar yaşanırken 15 saat uçarak ılık havaya, çiçeklenmiş ağaçların arasına, aşk mevsimine yani ilkbahara gitmek çok hoş oldu.

Bu yazımdaki rotam Güney Amerika’nın büyük ülkesi Brezilya’nın Sao Paulo şehri… İlk kez gidiyorum. Portekizce bilmediğim için biraz huzursuzum ama sonuçta 3 büyük terminali olan Guarulhos havaalanına ineceğim. Bu kadar büyük bir havaalanı ve dünyanın her köşesinden her gün Sao Paulo ’ya inen bunca dev uçak, bu kenti zaten bir dünya kenti haline getirmiş ve Portekizce bilmeden de yaşanabileceği belli…

FRANKFURT’TA BULUŞTUK

28 Ekim sabahı İstanbul’dan yola çıktım. Uçağım Frankfurt aktarmalı… Grup arkadaşlarımla Frankfurt havaalanında buluşuyor ve havalanıyoruz. Gece 22.05’de Frankfurt’tan yola çıkıp, 2 katlı, dev bir uçakla bütün gece okyanus üzerinde uçarak, sanal çizgimiz ekvatoru geçerek güney yarımkürede ilerliyoruz ve yerel saat ile 6.30’da Sao Paulo’ya iniyoruz.

DÜNYANIN MERKEZİNDEYİM

İşte kendimi dünyanın merkezinde hissettiğim yer: Guarulhos Havaalanı… Bu dünyada yaşayan her ırktan insanı etrafımda görmekteyim… Uzun-kısa, şişman-zayıf, Avrupa modası giysili-yerel geleneksel giysili… İlk bakışta Avrupalı diyebileceğimiz sarışın renkli gözlü, Afrikalı diyebileceğimiz zenci, yine ilk bakışta kuzey Afrikalı ya da orta doğulu diyebileceğimiz Arap, uzak doğulu diyeceğimiz çekik gözlü, Güney Asyalı diyebileceğimiz esmer insanlar… Hem yolcu hem de havaalanı çalışanı olarak etrafımdalar… “Galiba dünyanın merkezi burasıymış da ben bilmiyormuşum” diye düşünüyorum… Tabii nüfusunun büyük bölümü göç ile oluşmuş bir ülkedeyim… Ayrıca bu şehir dünyanın 9. büyük şehri… Bankacılık, sanayi ve ticaret alanında kendi ülkesinin merkezi… Eh böyle olunca da her ırkı burada görebilmek çok doğal…

GİRİŞTE ‘IMIGRAÇAO’ KAĞIDI DOLDURULUYOR

Guarulhos Havaalanı 3 büyük terminalden oluşuyor. 4. Terminale de servis otobüsleri ile ulaşım sağlandığı belirtiliyor. Bir de kargo terminali var. Günde kaç uçak inip kalkıyor, kaç yolcu uçuş yapıyor saymak zor… Uçaktan indikten sonra pasaport kontrolünden geçmeden önce doldurulmasını istedikleri bir “ımıgraçao” kağıdı var. Brezilya Federal Polisi bu kağıdı mühürlüyor ve kaç gün kalabileceğiniz bu kağıtta belirtiliyor. Adınız soyadınız, doğum tarihiniz, pasaport numaranız, geldiğiniz ülke, cinsiyetiniz, ne için geldiğiniz gibi sıradan sorular var. Ne için geldiğinizi ise, turizm, iş, kongre ve diğer diye sınıflandırmışlar. İlk üçü normal ama diğer olunca polis ile görüşme uzun sürüyormuş. Ülkeden çıkışta, girerken verdikleri bu belgeyi tekrar görmek istiyorlar.

BENİ ÜZEN İKİ UYARI

Sao Paulo’ya gidiş için yazışmalarım sürerken iki uyarı almıştım. Birincisi, saat 18:00’den sonra nehir kıyısında tek başına yürümemek, mücevher takmamak, hırsızlara karşı dikkatli olmak üzerineydi. Açıkçası ben bu uyarıyı alınca üzülmüştüm, 208 milyon nüfusu olan bir ülkeye giderken ilk bilginin hırsızlığa karşı uyarı olması kötüydü. İkincisi de sivrisineklerle bulaşan Zika virüsü ile ilgiliydi. Aşı olmamı önerenler çıkmıştı ama zaten bu virüs yeniydi ve aşısı yoktu.

OCTAVİO FRİAS DE OLİVEİRA KÖPRÜSÜ

Neyse, havaalanının büyüklüğü ve hareketi arkamızda kaldı, biz otelimize doğru yola çıktık. Otelime doğru giderken son yıllarda Sao Paulo ile ilgili tüm görsellerde fotoğrafı kullanılan Octavio Frias de Oliveira Köprüsü’nü gözlerim arıyor.

Otelime geldim, 12’nci kattaki odama çıktım ve pencereden köprünün bir ucunu gördüm. Buna bile çocuk gibi sevindim. Fotoğraf çekmek ve çektirmek istiyorum bu köprü ile… 2008 yılında açılan, orijinal bir mimarisi olan bu köprü, X şeklindeki bağlantı kabloları ile dünyada bir ilk. Jornalista Roberto Marinho Bulvarı’na gidip oradan köprünün fotoğraflarını çekebilirim. 138 metre yüksekliğindeki köprü, bu bulvar ile Marginam Pinheiros’u bağlıyor. Pinheiros nehri üzerinde… Çevresi yeşillendirilmiş yürüme alanı var. Ama bana yapılan uyarıyı hatırlıyorum ve çevresinde yürümeye çekiniyorum. Oysa ki hiç tehlikeli görünmüyor. Bir arkadaşım arkamda X şeklindeki bağlantı kabloları ile bir fotoğrafımı çekiyor ve böylece albümümde Pinheiros nehri ve Octavio Frias de Oliveira köprüsü de yerini alıyor.

DOĞAL ŞEKERKAMIŞI ŞEKERİ

İlk akşam yemeği otelde ve et ağırlıklı ama benim için en güzeli tropik meyveler… Daha önce yediğim-yemediğim bir sürü meyve… Tercihim ananas, mango, carambola ve kavun üzerine…

İlk kahvaltıda bakalım değişik bir şeyler görecek miyim? Sert kahve kokusu kahvaltı salonunu sarmış durumda. Brezilya’da da kahve içilir yani… Dünyanın bütün otellerinde kahvaltıda olan yiyecekler ve yine tropikal meyveler. Bizim yumurtalı ekmek diye bildiğimiz yumurtaya bulanıp kızartılmış minik baklava şeklinde ekmekler dikkatimi çekti. Üzerine kahverengi şeker ve tarçın ekilmişti… Doğal şekerkamışı şekeri diye de etiketine yazılmıştı… Bu doğal şekerkamışı şekeri ile ilgilenmeliyim…

ZENCİ KÖLELERE İÇİMDEN BİR SELAM GÖNDERDİM

Otele yakın bir markete gidip doğal şekerkamışı şekeri sordum. Evet vardı bir paket aldım ve o anda şekerkamışı tarlalarında çalıştırılmak üzere Afrika’dan getirilen zenci köleler aklıma geldi. Bir paket Brezilya kahvesi ve adeta Brezilya’nın milli yemeği olan siyah fasulye aldım… Bu üç ürünün paketlerini kucaklayınca Brezilya tarihini hatırladım. Gözlerimi kapatarak artık yaşamayan ama ömürlerini Brezilya tarlalarında tüketmiş zenci kölelere içimden bir selam gönderdim. Evet şimdi şirketler tarafından paketlenmiş ve marketlerde satılan ürünler bunlar ama bu ürünlerin brezilyadaki ilk emekçileri onlardı ve büyük bir acıyla yoğrulmuşlardı.

Afrika kökenli köleleri hatırlayınca, şimdi Brezilya’nın ve Sao Paulo şehrinin kuruluşuna bir göz atalım diyorum... Portekiz kolonisi olarak uzun yıllar tarımsal ekonomik değer yaratan Brezilya, 1822’de Portekiz’e karşı bağımsızlığını ilan etmiş. Şu anda Brezilya Federal Cumhuriyeti adı ile dünya siyasi coğrafyasında yerini alıyor. Güney Amerika’nın en geniş topraklara sahip ülkesi. Nüfusu 2016 sayımına göre 208 milyon ve dünyanın en büyük 7. ekonomisi… Parasının adı da Real. 2050 yılında dünyanın en büyük 5. ekonomisi olması bekleniyor.

SAO PAULO; BANKACILIK, TİCARET, SANAYİ VE EĞİTİM BAŞKENTİ

Şu andaki devlet başkanı Michel Temer. 2016’da yolsuzluk iddiaları ile senato tarafından görevden alınan kadın devlet başkanı Dilma Rousseff işçi partisinin lideriydi. Bir kadının devlet başkanı olması dünya siyasetinde Brezilya’ya bir artı puan getiriyordu ama bu özelliği kaybettiler. Brezilya’nın başkenti Brasilia adını taşıyan şehir ama 1954 yılında Katolik rahipler tarafından kurulan Sao Paulo neredeyse 20 milyona yaklaşan nüfusu ile hem tarihi hem modern bir şehir şu anda. Bankacılık, ticaret, sanayi ve eğitim başkenti sanki Sao Paulo… Tarihi binalarda da din etkisini açıkça görebiliyoruz.

BİR ŞEHİR, 600 YÜKSEK EĞİTİM KURUMU

Kölelik düzeni birkaç yüzyıl sürmüş ve 1888’de kaldırılmış. Bugün Avrupalı, Afrikalı göçmenler, 1900’lerin ilk yıllarında gemiler ile gelen Japon göçmenler ve yerli denilen insanlar Sao Paulo’nun nüfusunu oluşturuyor. Sao Paulo’da 600’e yakın yüksek eğitim kurumu olduğunu öğrendim. Sao Paulo Üniversitesi bunların en büyüğü.

Brezilya bayrağına gelince… Yeşil zemin yağmur ormanlarını, ortadaki sarı dörtgen altın başta olmak üzere ülkedeki mineral kaynaklarını, lacivert daire gökyüzünü, yıldızlar ise eyaletleri temsil ediyor. Yuvarlağı çevreleyen bantta “ordem e progresso” yani “düzen ve ilerleme” yazıyor. Caddelerde, bina önlerinde sık sık bayrak görmek mümkün.

BEN HALA KAĞIT SEVİYORUM

Sao Paulo’daki günlerimiz yoğun geçiyor. Genellikle alışkanlıkla otel resepsiyonundan bir şehir haritası alıp dolaşmayı, şehir hakkındaki broşürleri kitapçıkları incelemeyi severim. Ama artık her şey teknolojik. Elime üzerinde karekod olan küçük bir kağıt veriliyor. Telefonumun QR kod okuyucusu ile bu karekodu okuyup şehir haritasına, şehir ile ilgili makalelere ulaşıyorum. İyi mi, hoş mu, güzel mi? Vallahi bilmiyorum, ben hala kağıt seviyorum galiba…

ŞEHİR MERKEZİNDE TUR

Bugün bütün ekip bir tur otobüsü ile şehir merkezine, dillere destan Ibirapuera Park’a, Igreja de Nossa Senhora do Brasil adındaki tarihi bir kiliseye, Modern Sanat Müzesi’ne gidiyoruz. Modern Sanat Müzesi’nin çatısında da neredeyse bütün Sao Paulo’yu göreceğimiz bir teras var. Fotoğraf ve video çekimimizi burada yapabileceğimizi hatırlatıyor rehberimiz… Ekibimiz 20 dolayında Avrupa ülkesinden gelen kişilerden oluşuyor. Bu durumda ortak dil yine İngilizce. Rehberimiz iyi İngilizce konuşan bir genç adam. Grubumuzda Portekiz’den de katılmış bir arkadaş var… Portekizli Emilia zaman zaman rehbere yardımcı oluyor. Önce Parque Ibirapuera’ya gidiyoruz. Otobüsümüz parkın çevresinde birkaç kez dönüyor. Park gerçekten çok güzel, halka açık ve ücretsiz. Sao Paulo’nun kuruluşunun 400. yılında açılmış. Dünyaca ünlü mimar Oscar Niemeyer tarafından tasarlanmış. Niemeyer 105 yaşına kadar yaşamış müthiş bir tasarımcı diye mimarlık dünyasında biliniyor.

Bu parkın içinde göller, yürüme alanları, çeşitli ağaçlar ve çok sayıda heykel bulunuyor. Dikkatimizi çeken bir heykel grubu da yine Sao Paulo’nun simgelerinden biri olan Bandeiras Monument heykeli. 2 atın ve bir grup adamın bir botu çekmesini betimleyen bu heykel de Victor Brecheret tarafından yapılmış. Heykelin bütününü görecek şekilde fotoğrafını çekmek zor çünkü çok büyük ve tek yöne bakmıyor.

TERASTAN BÖLGE BÖLGE KENTİ TANIDIK

Modern sanat müzesinde minik öğrenciler ile karşılaştık. Birlikte gezdik. Deniz canlılarının büyütülmüş iskeletlerini inceleyen minik öğrenciler çok şirindi. Dev bir kedi, girişte fotoğraf çekmek isteyenleri bekliyordu. Ben de bu kedi ile bir fotoğraf çektirip kedileri çok seven kuzenime hemen gönderdim…

Ve terastayız. Muhteşem bir manzara. Gerçekten neredeyse bütün kenti görüyoruz. Rehberimiz bölge bölge anlatıyor.

Sonra uğrayacağımız yer en eski kiliselerden biri… Dilimize çevirirsek adı “Bizim kızlar kilisesi”. Çok büyük değil ama süslemeleri, özellikler tavan süslemeleri çok güzel.

ŞEHİR MERKEZİ KALABALIK AMA…

Kiliseden sonra şehir merkezinde dolaşıyoruz. Gerçekten kalabalık. Benim gibi 15 milyonluk, İstanbul’dan giden biri için alışılmadık bir durum değil ama 1 milyon nüfuslu Avrupa şehirlerinden gelen arkadaşlar için çok kalabalık… Tekerlekli tezgahlarda tropikal meyveler satan yerli kadınlar gözüme çarpıyor.

Grafiti sokak sanatı çok yaygın… Çok sayıda duvarda, bu çalışmalardan gördüm ve fotoğraf çektim… Özellikle kadın yüzleri çok karakteristti.

110 YILLIK JAPON MAHALLESİ

Otele dönüşte Japon mahallesinden geçiyoruz. 110 yıl önce göçmen olarak gelen Japonların nüfusu 1 milyona ulaşmış. Kendi aralarında Japonya’yı ve kültürünü yemeğiyle, yaşam tarzıyla yaşatıyorlarmış…

Otelimin bulunduğu bölge dev otellerin, Dünya Ticaret Merkezi’nin bulunduğu bir bölge. Dünya Ticaret Merkezi’nde bir toplantıya katılacağım ama başımı kaldırıp binaya bakıyorum, katlar sayılamayacak kadar çok. Odamın penceresinden Pinheiros nehrini görüyorum. Nehrin hemen arka tarafında yine büyük binalar, gökdelenler var ama bu binaların önünde de renkli ve az katlı binalar var. Öndeki renkli binaların sosyal konutlar olduğunu öğrendim.

Otele en yakın ana caddede yürümek istiyorum. Caddenin adı Luis Carlos Berrini. Berrini, kentin büyümesinde önemli katkıları bulunmuş bir mühendis.

ZENGİNLİKLE YOKSULLUĞUN KOL KOLA GİRDİĞİ METROPOL

Yakınlarda bir alışveriş merkezi olduğunu söylemişlerdi. Oraya gidip oğluma göğsünde Sao Paulo ya da Brezilya yazan bir tişört alacağım. Kitapçıya uğrayıp en çok satılan kitapları inceleyeceğim. Her gittiğim şehirde mutlaka yaptığım ve çok sevdiğim bir incelemedir bu.

Berrini Caddesi’nde de büyük binaların önünden yürüdüm ama binaların hemen önünde konuşlanmış tek odalı teneke evler benim için şaşırtıcıydı. Ne yazık ki zenginlik ile yoksulluğun kol kola girdiği bu metropolde bu durum normaldi.

2 KASIM ÖLÜLER GÜNÜ

Brezilya’nın önemli günlerinden biri olan 2 Kasım Ölüler Günü sırasında da hala oradaydım. Bu yıl Perşembe gününe denk gelmişti ve resmi tatildi. Hiçbir kurum, mağaza açık değildi. Latin Amerika ülkelerinde ve Meksika’da önemli bir gün olan Ölüler Günü ilginç bir gün… Her aile, o gün ailesindeki ölmüş kişilerin mezarlarını ziyaret ediyor, temizliyor, onları anıyormuş. Bazı Latin ülkelerinde festival gibi de yaşanıyormuş. Aklıma James Bond serisinden Skpeckre filmi geldi hemen. Bu filmin ilk sahneleri böyle bir ölüler günü festivali görüntüleri ile başlıyordu.

9 günlük Sao Paulo macerası da bitiyor. Havaalanına giderken günlerdir hiç Türkçe konuşmadığımı, yavaş yavaş Portekizce’ye alıştığımı ve kullanmaya başladığımı farkına varıyorum. Resepsiyondaki gençleri her sabah “Bom dia, Ola” diye selamlıyor, suyu “Agua” diye istiyor, teşekkür etmek istediğimde gülümseyerek “Obrigado” diyordum. Beğendiğim şeylere “Muito bonita”, uykuya giderken de “Boa noite” diyordum. Uçağa doğru yürürken kendimi “eu, você, ele, nos, você, eles” diye “ben, sen, o, biz, siz, onlar”ı tekrarlarken yakaladım.

SAO PAULO’DAYDIM VE SENİ HATIRLADIM

Her ırktan, her kıtadan göçüp Brezilya nüfusunu oluşturan güzel insanlar, sizi çok sevdim… Hep gülümseyerek baktınız, yüreğinizin çok güzel olduğunu hissettim. Hırsızlığa karsı yapılan uyarı yüzünden inanın ben utandım, size haksızlık yapıldığını düşündüm.

İlkbaharı bırakıp hızla sonbahara gelmek çok hoş sayılmasa da memlekete dönmek güzel. Bir başka güzellik de fincan koleksiyonuma biri Brezilya bayraklı, biri de üzerinde “Eu estive em, Sao Paulo e lembrei de você” (Sao Paulo’daydım ve seni hatırladım) yazan 2 fincanı katmış olmak…

Anahtar Kelimeler:
Hilal ÜnalmışSao Paulo
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner116

banner115

banner114

banner111

banner110