Öne Çıkanlar Peryön Trakya İnsan Yönetim Kongresi Global Sanayici dergisi ÇOSB engelli araç TEKİRDAĞ İSTİHDAM FUARI 2018 GİRAY DUDA

Tarihle iç içe renkli Akdeniz kenti: Barselona

HİLAL ÜNALMIŞ

Bir tarih kitabının sonuç yazısında şöyle cümleler vardı. “Büyük olayların tanığı olan insanlar, genellikle bu olayların kalıcı önemini değerlendiremez. Örneğin Kristof Kolomb, hayatının bir noktasında büyük yolculuklarının 500. yıldönümünü hayal edip bu olaya kendisi, adamları, gemileri ve ayrıca onları gönderen monarşiler adına yapılacak bir kutlama gözüyle bakmış olabilir. 500. yıldönümü olan 1992 yılına gelindiğinde Kolomb, tarihçilerin, savunmasız medeniyetin üzerine saldığı emperyalizm, kapitalizm, teknoloji, din ve özellikle hastalık gibi güçleri harekete geçirerek neden olduğu katliamı hatırlamayı tercih edeceğini tahmin edemezdi.”

Bunu okuduğum zaman Kristof Kolomb’un Barselona sahilindeki 60 metre yüksekliğindeki heykelini ve o heykelin önünde verdiğim pozu hatırlamıştım. Barselona’nın turistlerin dikkatini çeken meydanlarından birinde Kolomb heykeli yükseliyor ve gece özel ışıklandırılıyor. Doğal olarak Barselona’ya giden herkesin bir kez önünden geçtiği, fotoğraf çektiği bir nokta… Ancak günümüzde büyük tartışmaların da konusu. Şöyle ki, Katalanlar, Kolomb’u pek benimsemiyorlar ve aralarında bu heykelin kaldırılmasını isteyen gruplar bile var.

NOEL IŞILTISI

Aralık ayında Barselona’daydım. Katalan bölgesinin nüfusu 7 milyon ama neredeyse yarısına caddelerde ben rastladım, o kadar kalabalıktı… Noel yakın olduğu için ışık seli, çam ağaçları, süslemeler, alışveriş çılgınlığı, turist bolluğu hemen kendini gösteriyor. Bu benim ilk gidişim değil, yaz ve bahar aylarında da gitmiştim. O yüzden yaz aylarında turist daha fazla iken hareket de daha fazla oluyor diye düşünüyorum.

Barselona tam bir tarihi liman kenti. Bunu çeşitlilikten anladığımız gibi yaptığımız müze gezilerinde de tarihi surlarda, yapılarda ve tarihi eşyalarda görüyoruz. Tarih Müzesi, Arkeoloji Müzesi, Deniz Müzesi, çok sayıda sanatçıya ait sanat müzeleri önünde bileti günler öncesinden alınmış içeriye girmek için bekleyen insanları görüyoruz.

CAM KORİDORLAR

Bu gezimde ben de Tarih Müzesi’ni gezdim. Çok şanslı sayılırdım çünkü Barselonalı mimar dostumuz Miquel eşliğinde onun yaptığı açıklamalarla gezdim. Kentin nasıl kurulduğunu bir mimarın ağzından dinlemek hoş oluyor.

Kentin ilk kuruluş döneminden kalan taş yapıların kalıntıları arasında, yaşam alanları, şarap yapılan büyük toprak fıçıların bulunduğu o günün üretim alanları arasında turistler için döşenmiş cam koridorlarda yürüdük. Kulaklıklarımızdan tarihi bilgileri dinledik. Açıkçası bu cam koridorları çok sevdiğim söylenemez. Kırılması olanaksız ama ben yine de kalabalık olunca çok güvende hissetmiyorum.

IZGARA TARZI KENT PLANI

Barselona bütün tarihi kentler gibi su kıyısında kurulmuş bir kent. Akdeniz kıyısında tarihi kentin izlerini sürmek mümkün. Sur içinde yaşamlarını sürdüren insanlar nüfus artışı, akımlar, savaşlar, yönetim değişimi, yeni gelenlerin barınma gereksinimi, sanayileşmenin oluşturduğu işçi sınıfı ile kaçınılmaz bir gelişimi yaşamak zorunda kalıyorlar. Ancak bugün bütün dünyanın özenerek baktığı, muhteşem bir şehir planları var. Kentleşme kavramını ilk kez ortaya atan mimar İldefons Cerda, 1850’lerde bir plan hazırlamış. Roma dönemi birbirini dik olarak kesen sokaklar şeklindeki ızgara planını geliştirmiş ve zengin de olsa yoksul da olsa her insanın güneşi görmeye, temiz hava solumaya ve ısınmaya gereksinimi olduğunu söyleyerek ve bu düşüncelerini uygulayarak bir şehir planı yapmış. Okullar hastaneler, dini mekanlar hep bu planda yer almış, hatta bir gün araç trafiği olacağını bile öngörmüş.

GAUDİ’NİN RENKLİ İMZALARI

Elbette kent büyüdükçe zengin aileler başka mimarlarla anlaşıp binalar yaptırmışlar. İşte bunlardan birisi meşhur mimar da Gaudi… Bugün Barselona’da adı en çok bilinen mimar Antoni Gaudi… Barselona’ya anlam katan adam, sürrealist akımın çılgını, hem deli hem dahi, yeni sanat akımının öncüsü gibi sıfatları olan Gaudi’nin eserleri gerçekten saymakla, gezmekle bitmiyor. Kullandığı canlı renkler parktan katedrale, evden çeşmeye, manastırdan çeşit çeşit yapıya can veriyor. Her eserinde bütün renkleri, meyve çiçek ve hayvan desenlerini kullanmaktan çekinmemiş. Park Guvell’e girdiğinizde bu mekanın yepyeni olduğunu düşünebilirsiniz o kadar canlı ve eğlenceli… Casa Mila adlı binaya baktığınızda bir sahil vurgusunu hemen balkonların dalga biçiminde olmasından anlayabilirsiniz.

İNŞAATI 138 YILDIR SÜRÜYOR

Ama en tanınmış yapı La Sagrada Famillia (Kutsal Aile) adındaki katedral… Unesco’nun dünya mirası listesinde olan bu katedralin başka bir özelliği de hala inşaatının bitmemiş olması… 1882 yılında inşaatı başlayan 1 yıl sonra Gaudi’nin devraldığı inşaat Gaudi’nin yaşadığı yıllar boyunca devam etmiş ve hala ediyor. Belki de bu özelliği turistlerin ilgisini çekiyor. Sanki istense bitirilir. 138 yaşındaki bu katedralin önüne geldiğinizde başka bir enerji sarıyor çevrenizi… Bir heybetle karşı karşıyasınız… Görkemli dış cephesi kadar içi de görülmeye değer kıvrımlı çizgileri, renkli vitray pencerelerinden içeriye giren ışık huzmeleri oldukça etkileyici. Müthiş bir ışık dansıyla büyüleniyorsunuz içine girince… Renkli vitraylardan içeri giren ışık sizi alıp götürüyor. Dakikalarla aynı yerde durmak daha fazla hissetmek istiyorsunuz. Ah bu kadar kalabalık olmasa da daha sakin gezebilsem diye düşünebilirsiniz. Magnetten bardağa, kitaptan tabağa birçok anı eşyası da hemen girişinde satılıyor. 10 bin kişi kapasiteli yapı, kuleleri ve müzesiyle her gün binlerce turist ağırlıyor. Seyahat planınızı yaparken La Sagrada Famillia'ya girişi biletinizi önceden internetten satın almanızda fayda var.

PİCASSO MÜZESİ İÇİN SAATLERCE BEKLENİYOR

Bileti önceden alma uyarısını Picasso Müzesi için de yapayım. Kapısında içeri girebilmek için sıra bekleyen yüzlerce insanı görünce “Aman birkaç günlüğüne gelmişler yarım günlerini kuyrukta harcıyorlar” diye düşünmüştüm. Bir sınıf arkadaşım tam 5 saat bekledim ama içeri girdim beklediğime de değdi demişti. 1700 dolayında eserinin bulunduğu bu müze zaman zaman gezici sergiler açıyor. Neredeyse her resmin bir de hikayesi var. Neden yapıldı, nerede yapıldı, ilk tepkiler neydi, Picasso neler söyledi gibi… Ben üzerinde Guernica tablosunun baskısı olan bir fincan satın alarak Picasso Müzesi’ni evime taşımış oldum.

CAMP NOU’YU ZİYARET DE ZOR

Barselona adı futbolseverleri başka heyecanlandırıyor sanırım. Barselona Futbol Kulübü dünyada en çok tanınan, maçları milyonlarca kişi tarafından televizyon yayınlarından izlenen takım. Doğal olarak Barselona Stadyumu ve müzesi de futbolseverlerin aylar öncesinden giriş bileti alarak gezdikleri bir yer oluyor. Bazı turların içinde stat gezisi ve bir maç bileti de olunca kaymaklı ekmek kadayıfı derler ya aynen öyle… Önce 100.000 kişilik olarak yapılan sonra güvenlik gerekçeleriyle kapasitesi biraz azaltılan stat bütün dünyada Camp Nou adıyla biliniyor. Bu Katalanca adı… İçinde takımın müzesi de yer alıyor ve her gün binlerce turist tarafından ziyaret ediliyor.

“Sen de ziyaret ettin mi” derseniz, bu defa zamanım yoktu ama bundan 4 yıl önce oğlum ve yeğenim ile yaptığımız Barselona gezisinde ben tercihimi başka bir yere gitmek konusunda yapmış, onların çektikleri fotoğrafları görmekle ve anlattıklarını dinlemekle yetinmiştim. Futbol ile ilgilenen gençler için sahada dolaşmak, Barselonalı ünlü futbolcuların hazırlık odalarına, hakemlerin hazırlık odalarına girmek cazip gelmişti. Barselona Futbol takımı armalı her çeşit eşyanın satıldığı mağazası da turun sonunda turistleri bekliyordu.

MESSİ DAVET EDİYOR

Avrupa’nın en büyük stadyumu olan Camp Nou, turistler için tam bir cazibe merkezi. Bu sefer de stat turu için şehir merkezinde bilet satılan bir gişenin fotoğrafını çektim. Takım kaptanı Lionel Messi, reklam yüzü olmuş ve herkesi müzeye kupaları görmeye davet ediyordu. Messi, benim gibi bir çok kişi tarafından Katalan sanılsa da Arjantinli olduğu futbolseverler tarafından iyi biliniyormuş. Bu futbol takımının marka değeri çok yüksek, bütün oyuncuları dünyanın en iyi futbolcuları kabul ediliyor.

BARSELONA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİNDEYİZ

Ekip arkadaşlarımla birlikte bir günümüzde Barselona Üniversitesi Tıp Fakültesi Karaciğer Ünitesi başkanı Prof. Dr. Pere Gines’in konuğuyuz. Prof. Dr. Gines’in ekibinden iki profesör hanım bizleri de iki gruba ayırıyor ve üniversiteyi tanıtmaya başlıyorlar. Önce ana binanın ilk giriş avlusundayız. Bir öğrenci kalabalığı var. İsteğe bağlı olarak grip aşısı olduklarını öğreniyoruz. Noel yakın olduğu için merdivenlerin başında süslenmiş bir çam ağacı ile büyük bir Katalonya bayrağı bizi karşılayanlar arasında. Bir kapıdan bahçeye çıkıyoruz. İstanbul Üniversitesi’nin mezunu Yıldız Teknik Üniversitesi’nde yıllarca çalışmış biri olarak bizim bahçelerimizin daha büyük ve güzel olduğunu çok rahat söyleyebilirim.

‘HİPOKRAT AĞACI’

Ama burası tıp fakültesi ve bahçede Hipokrat’ın bir büstü ve çok önem verdikleri bir çınar ağacı fidesi var. Bizi gezdiren profesör, milattan önce Hipokrat’ın Kos Adası’ndaki tıp okulunda öğrencilerine ders anlatırken altında oturduğu çınar ağacının bir dalının hükümetler kanalı ile fakültelerine gönderildiğini anlatıyor. Hipokrat ağacı diye anlatıyorlar aslında orijinal adının Plantanus Orientalis olduğunu bildiğim bir Çınar ağacından gelen fide… MÖ 460 yılından kalma olduğu iddia edilen bu ağacın Kos adasında korunduğunu ve dallarının dünyadaki tıp fakültelerine hediye edildiğini biliyorum. Sadece Barselona Tıp fakültesine gönderilmiş değil. Neyse onlar bu minik ağaç ile mutlular ve bir plakete de fidenin Kos Adası’ndan Hipokrat’ın altında ders anlattığı ağaçtan geldiğini yazmışlar.

DÜNYANIN EN BÜYÜK KARACİĞER ÜNİTESİ

Tıp Fakültesi’nin Karaciğer Ünitesi’ni bütün detayları ile dinledik ve gezdik. Prof. Dr. Gines gerçekten dünyanın en tanınmış başarılı karaciğer uzmanlarından ve çok mütevazi, samimi, sıcak bir bilim adamı… Bu ünite dünyanın en büyük karaciğer ünitesiymiş. Son derece sakin, doktor hemşire ve teknik elemanlardan bilgi alıyoruz, ortada hiç koşturan, bağırıp çağıran refakatçı görmedim. Prof. Dr. Gines, hastane ile ilgili bazı yayınlar hediye etti, bir kitabı imzalayarak verdi. Yine girişte bulunan bazı broşürlerden aldım. Bir tanesinin üzerinde eski dönemlere ait bir çizim vardı ve orada anlatılanın ne olduğunu merak etmiştim. Ne yazık ki İspanyolca ya da Katalanca bilmiyorum. İstanbul’a gelince yazılanları çevirerek anlamaya çalıştım. “No hiha llits” yazan bir tabela ve kapıda hasta olduğu belli bir adam… Bu söz “Yatak yok” demekmiş ama günümüzde artık belediye hastanelerinde hiçbir hastaya bu söz söylenmiyormuş. Konferans salonundaki bilimsel sunumlardan sonra Katalonya Bayrağı önünde merdivenlerde bir toplu fotoğraf çektirdik. Bu arada Prof. Dr. Gines’in yakasında da bağımsızlık rozetinden gördüğümü söylemeliyim.

 

KOLOMB HİNDİSTAN’A GİTMEK İSTİYORDU

Barselona’nın simgelerinden biri olan denizci kaşif Kolomb’un heykelinden yazımın girişinde söz etmiştim. Heykel Rafael Arche adında bir sanatçı tarafından yapılmış ve 1888 yılında La Raubla meydanına yerleştirilmiş. Şimdi Kolomb, Barselonalı değil ki neden heykeli orada diye düşünebilirsiniz. Hatırlarsanız 1453’de’İstanbul fethedildi, İstanbul Osmanlıların oldu ve Osmanlı İmparatorluğu’nun genişlemesi, İpek Yolu denilen Hindistan’dan gelen ticari malların yolunu kesti. Kolomb dünyanın yuvarlak olduğunu sürekli aynı yöne giderse Hindistan’a varacağını düşünerek okyanusa açıldı. Bu büyük sefer için kendisine yardımcı olan kraliçe İsabella Barselona’daydı. Dolayısıyla bilmeden 1492 yılında Amerika kıtasını keşfeden ve dönen Kolomb Barselona’da tekrar kraliçe İsabella’nın huzuruna çıktı. İşte bu heykelin alt kısmında bu olay da betimleniyor. Yine heykelin alt kısmındaki aslanlar da gücü temsil ediyor.

12 EKİM BAYRAMI TARTIŞILIYOR

1800lerin sonundaki sosyal ekonomik ve siyasi bakış açısıyla yapılan heykelde Kolomb bir eli ile bir yerleri işaret ediyor. Genel inanış okyanusu ve Amerika’yı işaret ettiği yolunda ama kuzey-güney-doğu-batı gibi yönleri dikkate alarak heykele baktığınız zaman pek öyle okyanusa doğru bir işaret olmadığını görüyorsunuz. Bu da komik ama tartışılan bir konu… Bir başka tartışılan konu da 12 Ekim milli bayramı. Kolomb’un Amerika’ya çıktığı gün olan 12 Ekim yıllardır İspanya’da milli bayram olarak kutlanıyor, masraflı geçit törenleri yapılıyor ve tatil. Karşıt görüşlüler bugünün bayram olmaktan çıkarılmasını ve masraflı törenlere gerek olmadığını ileri sürüyorlar, hatta Barselona belediye başkanı da bu görüşte. Zamanında “vatansever tüccar” kabul edilen bazı kişilerin de aslında köle ticareti yapan, bu yolla çok kazanç sağlayan insanlar olduğu onların da kent içindeki heykellerinin kalkması gerektiğini savunanlarla tanıştım. Bir yönden de haklı buldum. Günümüzde köle ticaretini yüceltmenin gereği yok diye düşünüyorum.

HER ÖĞÜNDE PAELLA

İspanyol mutfağı denilince akla ilk önce Paella ve tapazlar geliyor. Paella bizim damak tadımıza hiç yabancı değil. Pirinç pilavı içinde deniz ürünleri diyebilirim kısaca ama safran sosu da var tabii… Kalamar, midye, karides pirinçle gayet güzel birleşiyorlar. Büyük bir tepside sunuluyorlar. Kaldığımız otelde de hem öğle hem akşam yemeğinde paella ikram edildi. Deniz ürünleri sevdiğim için her öğün yemekten bıkmadım. Tavuk ve etli de yapıyorlar ama ben gerçekten deniz ürünleri ile yapılanı seviyorum. Domuz eti yemediğim için etli olanı “Ne olur, ne olmaz” diye düşünüp asla almıyorum. Akdeniz’e kıyısı olan bir kentte bulunduğum için yemekler zeytinyağı ve zeytin açısından gayet iyiydi. Omletin her türlüsü her gün önüme geldi. Sebzelisi, patateslisi, salam sucuk türü katkılı olanlar… Sebzeli çorbalar … Bizim meze dediğimiz türden küçük ezmeli atıştırmalıklar.

REÇEL Mİ DOMATES Mİ?

Şeker katılmış domates ezmesi ile yapılmış bir tapaz bir akşam masadaki birkaç arkadaşla iddialaşma yaşamamıza bile konu oldu. Domates ezmesi sürülmüş gibi görünen bir minik dilim geldi hepimizin önüne, tereyağ ve sarımsak kokusunu burunlarımız da aldı. İştahla tadına baktık, ben “aaa reçelmiş üstündeki” dedim, çünkü şeker tadı aldım. Başka bir arkadaş domates olduğunda ısrar etti… Ve şefe sorduk… Şekerli domatesmiş… Gayet lezzetliydi ben de bir gün misafirlerim için hazırlayabilirim. Balık çeşitleri ve sunumları da güzeldi, mutlaka tabağın bir köşesine çiçek yerleştirmeyi seviyorlar… Biraz Arap mutfağı, biraz Akdeniz mutfağı karışımı görebiliyoruz. İtalyan mutfağı kadar meşhur olmasa da herkesin karnını doyuracak, damak lezzetine uyacak bir mutfak olduğunu söyleyebilirim. Güney Asyalıların işlettikleri ya da çalıştıkları restoranlar çok sayıdaydı, ama oralara girmedim.

Güney Asyalılar deyince şu detayı da verebilirim. Bütün dükkanlarda marketlerde onlar çalışıyor, Endonezyalı olduklarını ya da Hindistan’dan geldiklerini söylüyorlar. Zaten renklerinden ve görüntülerinden anlayabiliyorsunuz.

GECE GÜNDÜZ YAŞAYAN LİMAN

Barselona Limanı çok etkileyici… Modern anlamıyla tam 150 yıllık bir liman ama Barselona’nın kuruluşuna gidilirse bu liman yüzlerce yıllık… Hem gece hem gündüz hareketli, dev gemiler, ışıklar, Liman yönetim binası, hemen yakındaki dev dönme dolap, hafta sonunda kurulan antika pazarı ile ilginç. Liman bir yaşam tarzı belirleyicisi gibi… Deniz müzesi de yakın, sergiler, gösteriler ile capcanlı…Tahta bir köprü ile liman kıyısına bağlanan alışveriş merkezi de her saat dolu…Gündüz bütün alışveriş merkezleri gibi mağaza müşterileri, vitrin bakanlar, yemek yiyenler, balkona çıkıp limanı seyredenler, gece ise önünde Afrika kökenlilerin açtığı yer tezgahları ve taklit ürünler… Yine çok kalabalık, limanı seyretmeye gelenler, fotoğraf video çekenler, taklit ürünlerden satın almak için bakanlar…

Evet… Bu Barselona gezisi de soğuk ve yağmurla bitti… Anlatacak daha çok mekan ve insan var ama onlar da başka bir yazıya kaldı. Benim fincan-bardak koleksiyonumda epeyce Barselona’dan alınmış örnek bulunduğu için bu sefer almam diyordum ama yine dayanamadım birkaç tane aldım…

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner115

banner114

banner113

banner112

banner111

banner110